Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

DİVAN EDEBİYATININ VE ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Arap ve İran edebiyatlarının etkisiyle ortaya çıkmış ve zamanla millî bir kimliğe bürünmüştür.
Arapça, Farsça ve Türkçenin birleşiminden oluşan ve Osmanlıca adı verilen bir dil kullanılmıştır.
Divan edebiyatında, 11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar belli ölçüde Arapça ve Farsçanın etkisinden korunmuş bir Türkçe kullanılmıştır. 15. yüzyıldan itibaren ise Arapça ve Farsça kelimeler, bu edebiyatımızın diline yoğun biçimde girmiş ve bu da hem divan şiiri hem de divan nesri üzerinde yabancı dillerin etkisini artırmıştır.
Anlatılan konudan çok, anlatım biçimine önem verilmiştir.
Soyut bir edebiyat olması nedeniyle düşünce ve duygular gerçekte olduğundan farklı biçimde anlatılmıştır.
Divan edebiyatında her şey zihinden tasarlanmıştır. Toplumsal sorunlar, günlük hayat ve yerli yaşam esere yansımamıştır. Hayali ve soyut unsurlar eserlerde ağırlıklı olarak kendini gösterir.
Sanat yapmak bir amaç durumuna geldiğinden, sanatlardan yoğun biçimde yararlanılmıştır.
Edebî sanatlara düşkünlük, süslü, sanatlı ve mecazlı bir anlatım yaratma bu edebiyatın önemli özelliklerinden biridir. Edebî sanatın yoğun kullanıldığı süslü anlatım, dönemin sanat anlayışı ve kültür yapısıyla ilgilidir.
Sanat, sanat içindir.” ilkesi benimsendiğinden toplumsal sorunlardan uzak durulmuştur.
Medrese kültürüyle yetişen ve aydın zümreye seslenen nitelikleri ağır basmaktadır.
Saray, konak ve medrese gibi devrin yönetim ve öğretim çevreleri ile bunlara yakın olan kesimler içinde varlık göstermesinden dolayı saray edebiyatı, daha çok okumuş kesime hitap ettiği için zümre edebiyatı, şairlerin şiirlerini divan denilen şiir defterlerinde toplamaları nedeniyle divan edebiyatı da denilen edebiyat dönemidir.
Nazım, her zaman nesrin önünde olmuş, nesirle sınırlı sayıda eser verilmiştir.
Bu dönem edebiyatı şiire önem vermiş, varlığını şiir ağırlıklı olarak sürdürmüştür. Nesir (düz yazı) genel olarak şiirin etkisinde ve paralelinde gerçekleşmiş, şiirin gölgesinde kalmış, fazla gelişememiştir.
Nesirle ilgili eserler arasında “tarihler, dinî metinler, münşeatlar, tezkireler, siyasetnameler” vardır. Nazımda olduğu gibi bu tür eserlerde de sanat yapma ön plandadır.
Anadolu’da 13. yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan klasik edebiyatımız, 16. ve 17. yüzyıllar arasında en olgun dönemini yaşamış ve varlığını 18. yüzyılın sonuna değin sürdürmüştür.
Özellikle süslü nesirde seci adıyla anılan uyağa sıkça yer verilmiştir.
Divan edebiyatında şiirlere özel bir ad, bir başlık konmaz.
Divan şaireri şiirlerini genel olarak nazım şekilleriyle adlandırır. Gazel, kaside, mesnevi, terkib-i bend vb. Şiirlere özel bir başlık konulmaması, İslamî kültürün etkisiyle açıklanabileceği gibi şiirde konu bütünlüğünün olmamasına da bağlanabilir. Çünkü divan sanatçıları bütün güzelliği yerine parça güzelliğini önemsemiştir.
Divan şiirinde mazmunlar geniş yer tutar.
Duygu ve düşüncelerin belirli, kalıplaşmış sözlerle ifadesine mazmun denir. Sıkı kurallar içinde gelişen divan şiirinde mazmunlar önemli bir yer tutar. Örneğin sevgilinin boyu selvi, kiprikleri ok, yanakları ruhsar, ağzı goncadır. O sevgiliye aşık olan kişi bülbül ya da pervane’dir. Kişisel ve özgün anlatımlara bu şiirlerde sıkça rastlanmaz.
Divan edebiyatı konu, tema ve türler yönünden belli kalıplar içinde kalmıştır.
Çoğu Arap ve Fars edebiyatlarıyla ortak olan konu, tema ve türler, hemen hemen bütün sanatçılar tarafından ya olduğu gibi ya da çok küçük değişiklikler yapılarak kullanılmıştır. Biçimde olduğu gibi konuda da görülen bu sıkı disiplin, insanın duygu ve düşüncelerinin olduğu gibi anlatmasını, toplumda olup bitenleri ortaya koymasını, sanatçının özgür ifadesini sınırlamış, sanatçıyı dar bir alanda bırakmıştır.


DİVAN ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

  1. Nazım birimi beyit olup her beytin anlamı kendi içinde tamamlanır.
  2. Bütün güzelliğinden çok, parça güzelliğine önem verilmiştir.
  3. Şiirler “divan” adıyla anılan kitaplarda toplanmıştır.
  4. Şiirlerin belli bir başlığı olmadığından, şiirler nazım biçimlerine göre isimlendirilmiştir.
  5. Şiirlerde tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.
  6. Arapça, Farsça kelimeler ile bu dillerin kurallarına göre oluşturulan tamlamalar sıkça kullanılmıştır.
  7. Şiirler, “gazel, kaside, mesnevi, rübai, kıta” adı verilen belli nazım biçimlerine göre yazılmıştır.
  8. Bütün şiirler aruz ölçüsüyle kaleme alınmıştır.
  9. Şiirlerde genellikle “aşk, şarap, sevgiliye duyulan özlem, din” gibi konular üzerinde durulmuştur.
  10. Daha çok, aşk açısından duyulan mutluluk dile getirilmiştir.
  11. Kişisel sevinç ve acılara sıkça yer verilmiştir.
  12. Kavramlar, “mazmun” olarak isimlendirilen kalıplaşmış sözlerle ifade edilmiştir.
  13. Şekil güzelliği sağlamak adına eş anlamlı kelimelerden yararlanılmıştır.
  14. Tasavvufla ilgili kavram ve terimlerden geniş bir biçimde yararlanılmıştır.
  15. “Şarkı” ve “tuyuğ” divan şiirine kazandırılan millî nazım şekilleri arasında yer alır.
  16. Nazirecilik bir gelenek hâlini almıştır.