Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

İranlı büyük şair Sa'dî'nin (ö. 691/1292) ünlü Farsça mesnevisi.

 

Sa'dî-i Şîrâzî, uzun yıllar süren seya­hatlerinden doğum yeri Şiraz'a döndük­ten sonra 655'te (1257) tamamladığı bu eserini, İran'ın Fars bölgesinde hüküm süren Salgurlular'dan Ebû Bekir b. Sa'd b. Zengi’ye ithaf etmiştir. Bostân'ın ilk yazma nüshalarında Sa'dînâme adının kullanıldığı görülmekte ise de, şair muh­temelen eserine herhangi bir ad verme­miştir. Daha sonraki dönemlerde Sa’dî-nâme yerine, Sa'di'nin diğer meşhur ese­ri Gülistân'a anlam ve söyleyiş bakımın­dan daha uygun düştüğü için, "güzel ko­kulu çiçek bahçesi" anlamına gelen Bos­tan adı tercih edilmiş olmalıdır.

Daha çok kahramanlık şiirlerinin ya­zıldığı mütekârib bahrinde kaleme alı­nan eser bir mukaddime ve on bölüm (bab) halinde tertip edilmiştir. Adalet, ihsan, aşk, tevazu, rızâ, kanaat, terbiye, şükür, tövbe, münâcât ve hatm-i kitâb başlıklarını taşıyan bölümler birçok hi­kâyeden meydana gelir. Bölümler konu itibariyle zaman zaman birbirlerinin sı­nırlarını ihlâl eder gibi görünürse de ko­nular incelendiğinde anlaşılabileceği gibi bu durum kaçınılmazdır. Bostân'ın Farsça yazmalarının yanı sıra Türkçe ter­cümelerinde de görülen ve birçok fark­lılık gösteren "hikâye" (hikâyet), "konuş­ma" (goftâr) ve konuya işaret eden alt başlıklar muhtemelen daha sonra ko­nulmuştur. Bostan yaklaşık 5000 beyit ihtiva eder. Ancak bu sayı bazı yazma nüshalarında farklıdır. Eser üzerinde ya­pılan incelemeler, Sa'dî'nin ilk yazımın­dan sonra eseri tekrar gözden geçirdi­ğini ve bazı değişiklikler yaptığını orta­ya koymaktadır.

Sa'dî, çeşitli kaynaklardan derlediği hikâyeler, bizzat şahit olduğu olaylar ve başkalarından duyduğu rivayetlerle edin­diği bilgi ve tecrübelerini hikâye ve fık­ralar halinde anlatırken sade, çekici ve anlaşılır bir üslûp kullanmış, yer yer ta­rihî şahsiyetlerden de söz etmiştir. Teş­bih ve istiarelerinde gerçekçi olmaya da özen göstermiş, adalet, siyaset, yöneten-yönetilen münasebetleri, iyi ve kötü ah­lâk, Allah'a karşı kulluk, terbiye, aşk, mu­habbet ve benzeri konuları eğitici ve öğ­retici bir şekilde işlemiştir. Çeşitli nasihatlar veya ibretli cümlelerle sona er­dirdiği hikâye ve sözlerini hep bu amaç için kullanmıştır.

Bostan taşıdığı bu özelliklerle dünya­nın birçok yerinde haklı bir şöhret ka­zanmış, İslâm ülkelerinde bilhassa Fars­ça öğretimde başvurulan temel eserler­den biri olmuştur. Sa'dî külliyatının bir­çok yazma nüshası içinde yer aldığı gibi ondan ayrı olarak da çeşitli kütüphane­lerde çok sayıda nüshaları bulunmakta­dır. Külliyat içinde veya ayrı olarak bir­çok defa basılmıştır.

Farsça başta olmak üzere çeşitli dil­lerde şerhleri yapılan eser Mehmed Çe­lebi (Fâtih devri), Sürûrî (ö. 1562), Şem'î (ö. 1591), Sûdî(ö. 1005/1596-97) ve Havâyî Mustafa Çelebi (ö. 1608) tarafından Türkçe olarak şerh edilmiştir. Kâtib Çe­lebi Havâyi'nin eserini bunların en doğ­rusu ve en güzeli olarak gösteriyorsa da en yaygını ve beğenileni Sûdînin şerhi olup, iki cilt halinde İstanbul'da basılmış­tır (1288). Sûdî, şerhinde yeri geldikçe Sürürî'yi ve Şemi'yi de tenkit eder. Bu şerh taşıdığı tercüme edilerek basılmıştır (Teb­riz 1352 hş.).Bostan'ın bilinen ilk Türkçe tercüme­si, Hoca Mes'ûd b. Ahmed tarafından manzum olarak 755'te (1354) yapılmış­tır. Ferhengnâme-i Sa'dî adını taşıyan eser aynı vezinde olup 1073 beyti ihtiva eder. Kelimelere bağlı kalınmayıp mâna dikkate alınarak tercüme edildiği ve yer yer çok başarılı olduğu belirtilen bu ter­cüme Veled Çelebi ve Kilisli Muallim Rifat tarafından neşredilmiştir (İstanbul 1340r./1342). Veled Çelebi, isim ben­zerliği sebebiyle. Hoca Mes'ûd'un bu ese­rini yanlışlıkla meşhur kelâm ve fıkıh âli­mi Mes'ûd b. Ömer et-Teftâzâni'ye (ö 797/1395) mal etmiş, onun bu yanlışı sı­rasıyla Gibb (1, 201-203), Storey (İA, XIII 1, s. 121) ve Saîd-i Nefîsî (El2 (Fr.), II, 1385-1386) tarafından tekrarlanmıştır (Veled Çelebi'nin hatası için bk. Köprülü, 481-483). Bostan'ın Türkçe tercümelerinden günümüzde en yaygın olanları, Kilisli Rifat Bilge (İstanbul 1934, 1975) ve Hikmet İlaydın'ın (Ankara 1947; İstanbul 1973, 1985) tercümeleridir. Bunlardan ikinci­sinde Sûdi'nin şerhindeki Farsça metnin tercümeye esas alındığı belirtilmektedir. Ayrıca Hakkı Eroğlu'nun mesnevi tarzında hece vezniyle ve meâlen yapılmış bir tercümesi de vardır (Niğde 1945).

ADNAN KARAİSMAİLOĞLU, DİA, 7.CİLT

SON EKLENENLER

Üye Girişi