Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

Osmanlı Türk cihan devletinin güçlü padişahı Fatih Sultan II. Mehmed 1432 - 1481 yılları arasında yaşamış ve otuz yıl devleti yönetmiştir.

Tarihin kaydettiği en önemli dönüşümlerden birinin başlangıcı durumundaki kutlu fethi gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmed, kudretli bir hükümdar, büyük bir siyaset dehası ve muzaffer bir komutan olduğu kadar; kültür, sanat ve ede­biyatta da ismini altın harflerle tarihe yazdırmış entellektüel bir şahsiyet ve kuvvetli bir şairdir.

Kendisi de bir şair olan Sultan II. Murad'ın oğlu Fatih Sultan Mehmed, devrinin en güçlü ilim, fikir ve sanat adamlarının elinde yetişmiş; asil ruhu, Devlet-i Aliyye'yi besleyip güçlü bir çınar gibi ayakta tutan ihtişamlı ve engin kültürün hamuru ile yoğrulmuş, birçok doğu ve batı lisanına vakıf, matematik ve müspet ilimlerde, felsefede ve edebiyatta söz sahibi bir sultandır.

Fatih Sultan Mehmed'in maiyyetinde 185 şâir bulunduğu, bunlardan 30'una maaş bağladığı kaynaklarca bildirilmektedir.

Zamanında Ahmed Paşa, Necâtî, Sinan Paşa, Mahmud Paşa, Molla Lutfî, Melîhî, Nişancı Mehmed Paşa, Karamanlı Nizamî, Sirozlu Sa'dî gibi şâir ve âlimler yer almıştır.

Ayrıca Mihrî Hatun ve Zeynep Hatun'un da bu devir şâirleri arasında yer aldığını görmekteyiz.

Fatih devri, Türk edebiyatının her bakımdan atılımlar sergilediği bir dönem olarak dikkat çek­mektedir.

Tunç ve çeliğin en kalitelisi Fatih zamanında döküldü. Mikrobu ilk keşfeden Türk bilgini Akşemseddin onun hocasıdır. Şemerkant Üniversitesinde astronomi ve matematik dersi veren ünlü Türk bilgini Ali Kuşçu'yıı İstanbul'a davet eden ve onunla İstanbul'da ilk ciddî astronomi araştırmalarını başlatan yine Fatih Sultan Mehmed'dir. Sarayını bir akademi haline getirmişti. Yabancı ülkelerde tanınmış ilim adamlarıyla mektuplâşır, mektuplarını kendi el yazısıyla yazardı.

Kendisi de büyük bir şairdi. Ressamlar, hattatlar,

bestekârlar, her türlü iMm, sanat ve hüner sahipleri onun tarafından korunmuş, teşvik edil­mişlerdir. "(1)

"Tarasa zülfün gönüller yine çün bârân yağar

Söylese şîrîn lebünden söz yerine cân yağar

Ağladuğum zülfünü yüzüne saldıkça bu kim

Ay başında çün bulutlar aynaya baran yağar.

Lâle haddün bigi gülsem ey keman ebru ne ta'n

Tîr-i gamzenden dile bârân-sıfât peykân yağar

Cam-ı mey sun sâkiya itme günehden ihtiraz

Devr-i güldür yire gökden rahmet-i rahman yağar

Gördüğünce yâr yanında rakîbi Adnî'nün

Kakıduğından dilinden âteş-i sûzân yağar."

Fatih Sultan Mehmet'in seraskeri, sadrazamı Mahmud Paşa da 15. Yüzyılda öldürülen şairlerimizdendir. Hem de Fatih'in emri ile Yedikule zindanlarına atıldıktan sonra öldürülmüştür.

Mahmud Paşa, Türkçe ve Farsçaya hakim olan ve sadrazamlığı zamanında ilim ve sanat adamlarına büyük önem vererek, onlarla saray­da gönül sohbetleri düzenleyen, sanatçıları teşvik eden, bu suretle de bir çok eserin gün ışığına çıkarılmasını sağlayan bir devlet adamı ve şairdir.

Aşık Çelebi anlatır:

Bir hayvan sırtında bir heybe... Heybenin bir gözünde Mevlâna Abdülkerim ve Mahmud isimli iki çocuk, öteki gözünde ise bunlardan yaşça büyük Molla İlyas... Aynı gün geldiler Edirne'ye, getirildiler. Molla İlyas, arada bir "o zaman ikinize de denk idim. Şimdi de fazilet yönünden ikinize denkim" diyorsa sebebi budur işte.

Ümeradan Mehmed Ağa tarafından 2. Murad'a takdim edilen Mahmud isimli çocuğun, bazı kayıtlara göre Alacahisarlı olduğu ve annesinin Sırp, babasının Hırvat olduğu yazılıdır. Sarayda yetişen bu çocuk, Fatih'le birlikte bir çok savaşlara katılır.

Fatih zamanında Zağnos Paşa'nın azlinden sonra, 1454 yılında Halil Paşa göreve getirilmişse de Halil Paşa'yı sevmeyen yeniçeriler, devlet erkanı ve bilginlerin nifakı sebebiyle Halil Paşa katledilir ve bu karışıklıkta, olayların daha fazla büyümemesi için Zağnos Paşa ve Hadım Şehabettin Paşa da azledilir ve Mahmud Paşa vezir­liğe getirilir.

Mahmud Paşa, Fatih'le birlikte bir çok savaşlara gider. Ayrıca, Padişahın ona verdiği bütün görevleri başarıyla tamamlar. Balkanlarda birçok kale ve bölgeyi fethederek Osmanlı toprağı yapar. Bu zaferleri çekemeyen rakipleri Mahmud Paşa'nın en küçük bir olay gecikmesinde fitne ve fesat çarklarını çalıştırırlar ve Padişaha Mahmud Paşa'yı ikide bir gamma­zlarlar. Bir ara Sadrazamlık görevinden alınıp yerine Rum Mehmet Paşa sadrazam yapıldı ise de, Fatih tarafından tekrar ikinci kez Sadrazamlık görevine atanmıştır.

Derler Ki:

Sanatçıya ve ilim adamına destekleriyle tanınan ve kendisi de sanatçı olan Paşa ile Fatih'in oğlu Şehzade Mustafa'nın arası açıktır.

Mahmud Paşa'yı çekemeyen entrikacılar, Şehzade Mustafa ile arasının açıklığını bahane ederek bir sürü yalan ve yanlış haberler iletirler Padişaha. Hattâ, o kadar ileri giderler ki, Paşa' nın hanımı Şehzade'nin annesini ziyarete gitmiş, orada kalmış ve Şehzade paşanın hanımını baştan çıkarmış, bu yüzden de Paşa, önce karısını boşamış, sonra da şehzadeyi zehirletmiştir.

Şehzade Mustafa'nın zehirlenerek ölmesi üzerine, Mahmud Paşa, baş sağlığı dilemek için, (o sıralarda sadrazam da değildir)saraya gelir ve Fatih'in özel ilgisine mazhar olur. Dedikoducular furyalarını çalıştırmaya başlarlar. "Paşa'nın giysileri siyah değildir, yani şehzadenin ölümünde yas tutsa siyah olmalıydı, demek ki zehirleten o dur" derler. Ve daha bir sürü ilavel­erle Padişah'a dedikodu ulaştırırlar. Paşa, anında Yedikule zindanına atılır.17-18 gün zin­danda kaldıktan sonra Padişah'ın emri ile idam edilir. Kendi ismiyle anılan camiin yanındaki tür­beye defnedilir.

DEVAMI YARIN

AHMET İDRİSOĞLU, MUSTAFA CEYLAN, SÖZCÜ GAZETESİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi