Terc i'-i bendler de Terkib-i bendler gibi 8-20 mısrâlık bendlerin birleşmesiyle yapılır.. Bend sayıları 5-7 arasındadır. Az olmakla birlikte daha uzun terci'-i bendlerin yazıldığı da görülmüştür..Bendlere Terci'-hane, haneleri birleştiren beyitlere de vasıta denir. Terci-i bendin, terkib-i bendden ayrılığı, vasıta beyitlerinin her bendin sonunda aynen tekrar edilmesindedir.. Terci'lerde son benddee mahlas söylenir. Bent sayısı ve bentlerdeki beyit sayısı bakımından terkib-i bentle aynıdır. Beyitler terkib-i bent gibi uyaklanır. Terci-i bentte bentleri birbirine bağlayan vasıta beyiti her bentten sonra aynen tekrarlanır. Terci-i bentte vasıta beyiti aynen tekrarlandığı için konular arasında uyum olmak zorundadır. Dolayısıyla terci-i bentte konu bütünlüğü vardır. Vasıta beyitinin uyaklanışı ise farklıdır.
Özellikleri:
1. Bentlerden oluşmuş bir nazım şeklidir.
2. Her bent 8 ile 20 mısra yani 4 ya da 5-10 arasında beyitten oluşur
3. Bentlerin sayısı 5 ile 12 arasındadır.
4. Bentlerin kafiye düzeni gazeldeki gibidir.
5. Her bendin sonunda “vasıta beyti” adı verilen bir beyit bulunur. Ve bu beyit hiç değişmez. Eğer değişirse terkib-i bent olur.
I. Bend: aa ba ca da ea … vv
II. Bend: bb cb db eb fb … vv
6. Terci-i bentlerde vasıta beyti her bendin sonunda aynen tekrarlandığı için, aynı fikir çerçevesinde toplanan bir konu bütünlüğü vardır. Vasıta beyti şiire monotonluk vermeyecek şekilde güzel olmalıdır. Bu sebeple zor yazılan bir şiirdir.
7. Terci-i bendin konuları arasında felek, Allah’ın kudreti, kainatın sonsuzluğu, hayatın zorlukları, dünyadan şikayet vb. soyut konular ile mersiye, mehdiye, tevhid gibi nazım türleri ilk sırayı alır.
8. Aruzla yazılır.Terci-i bendlerde vâsıta beyiti her bendin sonunda aynen tekrarlandığı için, aynı fikir çevresinde toplanan bir konu bütünlüğü vardır.
Bendlerde işlenen fikirlerin her bendin sonunda asıl fikre bağlanması, terkiblere göre terci' yazmayı daha da güçleştirmiştir,Terci'-i bendler divanlarda mütekerrir musammatlarla, hatta terkib-i bendlerle karıştırılmıştır.
Yahya Bey'in mu'aşşer olarak gösterilen birkaç medhiyesi terci' oldu-gibi. Gâlib Dede'nin Yusuf Sineçâk medhiyesi de terci’ değil mütekerrir bir müseddestir, Esrar Dede divanındaki dört terci’den ikisi terkib-i bend, biri müseddes biri müsebbâ'dır. Şeref Hanım divanında 4 muhammes ve 11 müseddese terci'-i bend denilmiştir.
Terkibler gibi terci'-i bendler de değişik konularda yazılmışlardır. Ama en çok devirden, felekten şikayet, mersiye ve özellikle medhiye terci' konusu olmuştur. Edebiyatımızda terci'-i bend çok kullanılmış bir nazım şeklidir.
Terci' yazan şairler arasında XIV. yüzyılda üç terci'-i bend ile Nesîmî, XV. yüzyılda biri mersiye olan üç terci-i bend ile Şeyhi, mehdiye konusunda iki terci-i bend söyleyen Ahmet Paşa ile daha sonraki devirlerde Cem Sultan, Hayreti, Fuzuli, Hayali bey, Nedim, Baki, Esrar Dede, İzzet Molla ve Ziya Paşa gibi şairler vardır.
Örnekler:
Tâli' oldı neyyir-i ikbâli devlet subhdem
Şu'le saldı âleme necm-i hidâyet subhdem
Kâ'inâtı kıldı mir'ât-ı cemâl-i sândan
Gark-ı envâr-ı hidâyet Rabb-ı izzet subhdem
Çokdan eylerdi cemâl-i bâ-kemâlin arzu
Ber-murâd oldı hele tâc-ı sa'âdet subhdem
Şeş cihâtı rûşen itdi tal'atından gün gibi
Buldı ziynet çârsû-yı mülk ü millet subhdem
Nâgehân bir toz kopardı bâd-ı pây-ı devleti
Rûşen oldı dîde-i a'yân-ı hazret subhdem
Nevbet ol şâh-ı cevân-baht-ı cinânundur deyu
Çaldılar eflâkden kûs-ı beşaret subhdem
Âfitâb-ı âlem-ârâ gibi zerrin tâc ile
Taht-ı simin üzre saldı ferr-i devlet subhdem
Sâye-i Yezdan penâh-ı dîn ü devlet HânMurâd
Dâver-i devrân mu'izz-i saltanat Sultân Murâd
…
5. Bend
Gül gibi halkı nesîm-i hulkı handan eylesün
Nevbahâr-i adli âfâkı gülistan eylesün
Âsumânun gûşe-i bâm-ı zümürrüd-fâmına
Kadri tâvûsı çıkup gün gibi cevlân eylesün
Kârgâh-ı dîn ü devletde düşen duşvâr işin
Hak Te'âlâ hazreti lutfmdan âsân eylesün
Târ-ı zülf ü turra-i hûbân-ı müşgîn-mû gibi
Sâl-i ikbâlin Hudâ bî-hadd ü pâyân eylesün
Karşusında ayagun tursun mülûk el baglasun
Kendü çıksun bârgâh-ı adle divân eylesün
Şevket-i İskender! dârât-ı Dârâ bî-kusûr
Mesnedün şimdengeru taht-ı Süleyman eylesün
Mülk-i Mısra nitekim bir bendesin sultân ider
Bir kulın salsun diyâr-ı Çîne hâkân eylesün
Sâye-i Yezdan penâh-ı dîn ü devlet Hân Murâd
Dâver-i devrân mu'izz-i saltanat Sultân Murâd
Baki
1
Kabul eyler mi yâ Rab zahm-ı pür-nâsûrumuz bih-bûd
Kalır im yoksa bu âteşle dâğ-ı dil gibi pür-dûd
Alırsa pençeye yazık bend bu baht-ı nâ-mes'ûd
Kıyamet kopsa gevher tutsa âlem olmayanı hoşnûd
Ferah nâmın dahi yâd edemez bu cân-ı zehr-alûd
Rızâdır çâresi her ne dilerse hazret-i Ma'bûd
Belâ mevc-âver-i gird-âb-ı hayret nâ-hudâ nâ-bûd
Adem sâhi Merhı tuttu dirìga bang-i nâ-onevcûd
Düşüp dâm-ı hevâya hasret-i gül-zâr kaldım ben
Gidip nefsim Mesîhâ-veş sabâ bîmâr kaldım 'ben
Gül-d ümmîd "soldu mübtelâ-yı hâr kaldım ben
Bu gül-şen külhan oldu çeşmime nâ-çâr kaldıım ben
Şarâb-ı ye'se düştüm teşnen dîdâr kaldım ben
Başımdan aştı şeylâbı keder bîzâr kaldım ben
Belâ ımevc-âver-d girdaba hayret nâ-hudâ nâ-bûd
Adem sahillerin tutta dirìga bang-i nâ-mevcûd
Aceb ey Hızr-ı ma'nâ bî-nevâya himmet olmaz mı
Şefaat yoksa da bir tesliyet-gûn sohbet olmaz mı
Demem hâşâ bu nâ-kâma ümîd-i vuslat olmaz mı
Sezâ-vâr hitâb olmak gibi bir ruhsat olmaz mı
Ya ehliyyet mi lâzım bahşiş-i ehliyyet olmaz mı
Esîr-d derd ü firkat lâ-cerem ye's-ülfet olmaz mı
Belâ mevc-âver-i gird->âb-ı hayret nâ-hudâ nâ-bûd
Adem sahillerin tuttu diriga bang-i nâ-mevcûd
Eğer küstah isem de çâre ne bî-çâre uktendir
Hezâran kayd u bende düştüğüm avareliktendir
Gönül cem'iyyeti sevmezse de sadâreliktendir
Devadan şekvemdz var ise de bir pâreliktendir
Sirişkim bî-sebebdir menba'ı gam-hâreli!ktendir
Mahâldir gark-ı eşk olsa gözüm hun-bâreliktendir
Belâ mevc-âver-i gird-âb-ı hayret nâ-hudâ nâ-bûd
Adem sahillerini tuttu dinigâ bang-i nâ-mevcûd
Belâ bu 'kim dahi suret miyim ma'nâ mıyım bilmem
Sezâ-vâr-ı meges yâ lokma-i Anka mıyım bilmem
Esfavi pîç-tâb-ı zülf müşk-efzâ mıyım bilmem
Perîşânî-i gam menşuruna tuğra mıyım bilmem
Gam-ı Yûsuf'la dolmuş Mısr-ı istiğna mıyım bilmem
Garîk-ı Nîl-i hasret Gâh ibni rüsvâ mıyım bilmem
Belâ mevc-âver-i gird-âb-ı hayret nâ-hudâ mâ-bûd
Adem sahillerin' tuttu dirìga bang-i nâ-mavcûd
(Şeyh Galip)
TERCİ-i BEND'den
Sirkat çoğalup lâfz-ı sadâkat modalandı
Nâmus tamâm oldu hamiyyet yeni çıkdı
Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi
Hâ'inlere amma ki ri'âyet yeni çıkdı
Devletlûlere bizleri tahkîr düşer mi
Biz âciz isek de yine mahlûk-ı Hudâ'yız
Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan
Âyînesi işdir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötekdir
Nâ-dânlar eder sohbet-i nâ-dânla telezzüz
Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerekdir
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz pâlân ursan eşek yine eşektir
Milyonla çalan mesned-i izzetde ser-efrâz
Birkaç guruşu mürtekibin câyı kürekdir
Pek rengine aldanma felek eski felekdir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönekdir
Allah'a sığın şahs-ı halîmin gazâbından
Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pekdir
İnsana sadâkat yakışur görse de ikrâh
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah
Ziyâ Paşa
Bir terciibent örneği:
İnleyip sırrını fâş eyleme ağyâra sakın
Düşme bilmezlik ile varta-i inkâra sakın
Değmesin âhların kakül-i dildâra sakın
Sonra Mansur gibi çıman olur dâra sakın
Arz-ı acz etmeyesin yâreden ol yâre sakın
Bulduğun cevher-i âlileri bî-çâre sakın
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Sendedir mahzen-i esrâr-ı muhabbet sende
Sendedir ma'den-i envâr-ı fütuvvet sende
Gizli gizli dahi vardır nice hâlet sende
Marifet sende hüner sende hakikat sende
Nazar etsen yer ü gök düzah u cennet sende
Arş u kürsi ü melek şendedir elbet sende
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Şeyh Galip
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
TERKİB-İ BEND- BAKİ
DİVAN EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
BAĞDATLI RUHİ
TERKİB-İ BEND
TERKİB-İ BEND 2
TERKİB-İ BEND - ZİYA PAŞA
TERKİB-İ BEND (İ.PALA)
TERCİİBEND
Arap, Fars ve Türk edebiyatlarında bentlerden oluşan nazım şekli.
Sözlükte tercî "geri çevirmek, tekrar etmek", terkîb "birkaç şeyi birleştirerek yeni bir şey elde etmek" anlamındadır. Farsça olan bend "bağlama" mânasına gelir, ayrıca manzum yahut mensur metin parçaları için kullanılır. Terciibend ve terkibibendin aslı vasf-ı terkîbî olarak tercbend ve terkîb-benddir. İlki "tekrarlanan vâsıta beyitleriyle bentleri birbirine bağlanan şiir", ikincisi "her bendin sonunda değişerek yer alan vâsıta beyitleriyle bentleri birbirine bağlanan şiir" demektir. Zamanla iki kelime arasında Türkçede bir "i" sesi türemiş ve terkip Farsça tamlama gibi tercî-i bend, terkîb-i bend şeklinde yazılmıştır. Bendlere tercihâne veya terkîb-hâne yahut kısaca hâne adı verilir. Her bendin sonunda yer alan ara beyit önceleri tercî'-bend, daha sonra vâsıta veya bendiyye olarak anılmıştır. Fars edebiyatında olduğu gibi eski Türk edebiyatında da bendlerden meydana gelen nazım türlerinden musammatlar arasında oldukça rağbet gören terciibend ve terkibibend nazım birimi beyit olan divan şiiri formlarındandır. Aynı vezinde ve farklı kafiyelerde bendlerle bunları birbirine bağlayan ve bağımsız kafiyelenen vâsıta beyitlerinden oluşur.
Terciibend. Fars edebiyatında ilk terciibend örneklerinin IX-X. yüzyıllarda Sâmânîler devrinde ortaya çıktığı kabul edilmekle beraber musammat şekli daha çok Gazneliler zamanında (X-XI. yüzyıllar) kullanılmıştır. Fakat aralarındaki benzerlik yanında her iki dönemin birbirine yakın olması dolayısıyla konuya daha fazla açıklık getirmek zor görünmektedir. Terciibend Türk edebiyatında XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmıştır. Tesbit edilebilen en eski örnekler Ahmedî (ö. 1412) ve Nesîmî'ye (ö. 1417) aittir. Recai Yıldız başlangıçtan XVII. yüzyıla kadar doksan üç terciibend yazıldığını belirlemiş, İbrahim Yavuz XVII. yüzyıldan sonra kaleme alınan terciibend sayısını elli üç olarak göstermiştir. Bu formu toplamı yetmiş bir şair kullanmıştır. Başlangıçtan XX. yüzyıla kadar terciibend yazan başlıca şairler şunlardır: Ahmedî, Nesîmî, Ahmed-i Dâî, Şeyhî, Bursalı Ahmed Paşa, Cem Sultan, Hamdullah Hamdi, Dede Ömer Rûşenî, Tâcîzâde Cafer Çelebi, Darîr, Lâmiî Çelebi, Kemalpaşazâde, Hayretî, Fuzûlî, Hayalî Bey, Dukakinzâde Ahmed, Âşık Çelebi, Taşlıcalı Yahya, Bakî, Nev'î, Âlî Mustafa, Rûhî-i Bağdadî, Cevrî, Fehîm-i Kadîm, Nailî, Birî Mehmed Dede, Edirneli Kâmî, Nevres-i Kadîm, Osman Nevres, Salim Bey, Seyyid Vehbî, Sabit, Şeyh Galib, Nazîm, Ziyâ Paşa. Terciibend şeklinde şiir söylemek kafiye bulmadaki güçlük sebebiyle terkibi-bendlere göre daha zordur. Her bendin sonunda vâsıta beyitlerinin tekrar edilmesinden ötürü şair, hem bendin anlam bütünlüğünü göz önünde bulundurmak hem de kafiye ve rediflerle şiirin ahengini sağlamak zorundadır.
Terciibendlerin hâne sayısı ve her hânedeki beyit sayısı beş ile on arasında değişmekte, daha az veya daha çok hâneli örneklere de rastlanmaktadır. Türkçe terciibendlerde iki bendli bir manzume ile (XVII. yüzyıl Fasîh Ahmed Dede) yirmi iki bendli bir manzume (XVIII. yüzyıl Ayıntablı Aynî) tesbit edilmiştir (Yavuz, s. 23) Bu formun en tanınmış örneklerinden olan Ziyâ Paşa'nın terciibendi vâsıta beyti dahil on birer beyitlik on iki haneden meydana gelmektedir. Ancak terciibendlerde en çok beş haneli manzumelerin tercih edildiği görülür. Fars edebiyatında ise iki üç bend halinde yazılmış az sayıda örneğe rastlanmaktadır. Sa'dî-i Şîrâzî gibi birkaç şaire ait örnekler dışında bir terciibendin haneleri genellikle aynı sayıda bendlerden oluşmaktadır. Yedi bendden meydana gelen tercî ve terkiplere Fars edeyatında "heft-bend" adı verilir.
Türkçe terciibendlerde en sık kullanıcı vezin remel bahrinin "feilâtün feilâtün feilâtün feilün", ve "feilâtün mefâilün feilün" kalıplarıdır Terciibendin haneleri çoğunlukla gazel gibi kafiyelenir. Ancak her bendin Mesneviler gibi kendi arasında kafiyelendiği örnekler de vardır. Bu şekilde kafiyelenmiş terciibendlere Fars edebiyatında "tercî'-bend-i musammat" denilir. Tercibenddin yapısı kafıyeleniş tarzına göre:
1. aa xa xa xa xa (hâne veya bend) bb (bendiyye)
2. cc xc xc xc xc (hâne veya bend) bb (bendiyye)
3.ee xe xe xe xe (hâne veya bend) bb (bendiyye)
4. vd.
veya
1.aa aa aa aa aa (hane veya bend) bb (bendiyye)
2.cc cc cc cc cc (hâne veya bend) bb (bendiyye)
3. ee ee ee ee ee (hâne veya bend) bb (bendiyye)
1 vd.
şeklinde gösterilebilir.
Terciibendler ekseriyetle "mersiye-i tercibend" gibi şiirin konusunu anlatan baştır taşır. Bu tür manzumeler divanlar-ı kasideler bölümünün sonunda ve "terciat" başlığı altında bulunur. Terciibendlerde mahlas diğer musammatlarda olduğu gibi genellikle son bendde yer alır, çok az sayıda mahlassız olanlarına da rastlanır, Arap, Fars ve Türk edebiyatlarında tercibendlerde tevhid, münâcât, na't, methiye, mersiye yanında kâinatın sonsuzluğu, bunun karşısında insanın aczi, hayatın zorlukları, felekten ve dünyadan şikâyet, varlık-yokluk-ölüm hakkında hikmetli düşüncelerle tasavvufî meseleler gibi soyut konuların işlendiği görülmektedir. Fars edebiyatında tercîât zaman içinde değişiklik göstermekle birlikte Horasan mektebi mensupları methiyelerini daha çok terciibend şeklinde yazmışlardır. Irak mektebi şairleri ise bu manzumelerde ârifane ve âşıkane mevzularla fikrî konuları işlemişlerdir. Hint mektebine mensup olanların tercileri ise arifane uzun şiirlerdir.
Eski Türk edebiyatında şairlerin sanat kudretlerini ortaya koymak amacıyla kaleme aldıkları nazım şekilleri arasında terciibend ve terkibibendlerin ayrı bir yeri vardır. Bazı tezkirelerde görülen, "Öyle bir tercî kaleme almıştır ki Rum'da buna kimse nazire yazmamıştır" şeklindeki kayıtlardan terciibend yazmanın ve buna nazire söylemenin şairlerin sanattaki gücünü gösterme vesilesi kabul edildiği anlatılmaktadır. Şeyh Galib'in meşhur tercîindeki, "Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlem sin sen / Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen" ve Ziya Paşa'nın tercî'ındeki, "Sübhâne men tahayyere fi sun'ihi'l-ukül / Sübhâne men bi-kudratihî yu'cizü'l-fühûl" (En mükemmel şekilde yarattıklarıyla akıl sahiplerini hayrette bırakan Allah'ın yüce şanını teşbih ederim; kudretiyle seçkin ilim adamlarını bile acze düşüren Allah'ın yüce şanını teşbih ederim) vâsıta beyitleri çok beğenildlğinden Osmanlı kültüründe bir tür vecîze özelliği kazanmıştır.
Terkibibend. Arap edebiyatında ortaya çıkmasına rağmen Arap şairleri bu nazım şekliyle şiir söylemeye pek rağbet etmemiş, Fars edebiyatında ise bu türde güzel örnekler ortaya konmuştur. Türk şairleri de bu türde manzume söylemeyi ustalık kabul etmişlerdir. Anadolu sahasında Ahmedî'nin Germiyan beylerinden Süleyman Şah için yazdığı terkibibend bu şeklin bilinen ilk örneğidir. Türün en güzel örnekleri ise XVI. yüzyılda kaleme alınmıştır. Özellikle Rûhî-i Bağdâdî'nin terkibibendi çok rağbet görmüş, buna yapılan nazireler aynı zamanda nazire geleneğinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Nitekim Cevrî, Mustafa Sami Bey, Şeyh Galib ve Ziyâ Paşa'nın terkibibendleri bu alanda en tanınmış nazireler kabul edilmektedir. Recai Yıldız ve İbrahim Yavuz terkibibend nazım şekliyle XIV. yüzyılda yedi, XV. yüzyılda on, XVI. yüzyılda altmış altı, XVII. yüzyılda otuz altı, XVIII. yüzyılda otuz beş, XIX. yüzyılda yirmi bir şiir tesbit etmiştir.
Başlangıçtan XX. yüzyıla kadar terkibibend yazan şairler arasında şu isimler zikredilebilir: Ahmedî, Şeyhî, Cem Sultan, Bursalı Ahmed Paşa, Necâtî Bey, Mesîhî, Dede Ömer Rûşenî, Lâmiî, Hayretî, Zatî, Fuzûlî, Âşık Çelebi, Taşlıcalı Yahya, Âlî Mustafa, Bakî, Nev'î, Rûhî-i Bağdadî, Abdülahad Nuri, Azmizâde Hâletî, Cevrî, Fasîh Ahmed Dede, Fehîm-i Kadîm, Ganîzâde Nâdiri, Nailî, Nâbî, Neşâtî, Riyâzî, Mustafa Sami Bey, Birrî Mehmed Dede, Edirneli Kâmî, Esrar Dede, Haşmet, Salim Bey, Seyyid Vehbî, Şeyh Galib, Nefî, Nazîm, Âdile Sultan, Enderunlu Fâzıl, Enderunlu Vâsıf, Keçecizâde İzzet Molla, Leylâ Hanım, Şeref Hanım, Yenişehirli Avni Bey, Ziyâ Paşa. Türk edebiyatında bu alanın en güzel örneği sayılan Bağdatlı Rûhî'nin terkibibendine yazılan nazireler arasında Mustafa Sami Bey ve Ziyâ Paşa'nın şiirleri başta gelmektedir; hatta Ziyâ Paşa'nın terkibibendinin Rûhî'nin şiirinden daha güçlü olduğu söylenmektedir.
Farsçada Ferruhî-i Sîstânî (ö. 429/1037-1038) ve Katrân-ı Tebrîzî'de ilk örnekleri görülen terkibibendin daha gelişmiş örnekleri Mes'ûd-i Sa'd-i Selmân'ın biri mersiye, diğeri methiye tarzındaki eserleriyle bir na't olan Cemâleddîn-i İsfahânî'nin terkibibendidir. Molla Câmî, kardeşinin ölümü üzerine yazdığı terkibibendde vâsıta; bendini kardeşinin bir gazelinden tazmin; etmiştir. Vahşî-i Bâfki'nın terkibibendleri de bu türün güzel örneklerindendir. Safevîler döneminde Muhteşem-i Kâşâni'nin Kerbelâ şehidlerinin matemini dile getirdiği on iki bendi kendisinden sonraki şairleri etkilemiştir. Onun ardından Sürûş-i İsfahânî, Vısâl-i Şîrâzî, Ferâhânî, Celâleddin Hümâî ve Emîrî Fîrûzkûhî terkibibend yazan şairler arasında yer almıştır. Son dönemde ise Meliküşşuarâ Mirza Muhammed Taki Bahâr'ın terkibibendleri meşhur olmuştur.
Terciibendde olduğu gibi terkibibendde de beyit sayısı beş ile on arasında değişmekte, çoğunlukla yedi-dokuz beyitli bendler tercih edilmektedir. Nitekim Rûhî-i Bağdâdî'nin eseri vâsıta beyti dahil sekizer beyitlik on yedi, Ziyâ Paşa'nın şiiri ise vâsıta beyti dahil on birer beyitlik on iki bendden oluşmaktadır. Tesbit edilebilen bend sayısı en az manzume XVII. yüzyıl şairlerinden Fasîh Ahmed Dede'ye ait olup iki bendden, bend sayısı en çok olan şiir ise XVIII. yüzyıl şairi Haşmet'e ait olup on sekiz bendden meydana gelmektedir (Yavuz, s. 11).
Terkibibendde vâsıta beytinin kafiyesi her defasında değişmekle birlikte ilk vâsıta beytinin birbiriyle kafiyeli, ikinci ve sonrakilerin ilk mısralarının serbest, ikinci mısralarının ilk vâsıta beytiyle kafiyeli olduğu -bazı örnekler de vardır. Terkibibendler, terciibendlerde görüldüğü gibi genelde gazel şeklinde kafiyelense de mesnevi tarzında düzenlenenleri de mevcuttur. Vâsıta beytinin kafiyesi değiştiğinden terciibendlere göre terkibibendlerin kafiyelenişi daha kolaydır. Terkibibendin hâne veya kıtalarının çoğunlukla gazel gibi kafiyelenmesi sebebiyle şair her bendde kafiye değiştirme imkânını elde eder; dolayısıyla bu tür daha da çok rağbet görmüştür. Terkibibendin yapısı:
1.aaxaxaxaxa (hâne veya bend) bb (bendiyye)
2.cc xc xc xc xc (hâne veya bend) dd (bendiyyel
3.ee xe xe xe xe (hâne veya bend) ff (bendiyye)
4.vd.
veya
1.aa aa aa aa aa (hâne veya bend) bb (bendiyye)
2.cc cc cc cc cc (hâne veya bend) dd (bendiyye)
3. ee ee ee ee ee (hâne veya bend) ff (bendiyye)
4. vd.
şeklinde gösterilebilir.
Bu şiirlerde genellikle iki vezin kullanılmıştır. Tasavvufî, fikrî, felsefî ve içtimaî konularda yazılan manzumelerde Ruhî, Sami, Ziyâ Paşa, Muallim Naci gibi şairlerin eserlerinde "mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün" kalıbı benimsenmiş, mersiye türündeki örnekler ise çoğunlukla "mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün" vezniyle yazılmıştır. Terkibibendlerde şairler mahlaslarını genellikle son hanede söyler. Bazı eserlerde mahlas yer almadığı gibi Rûşenî gibi birkaç şairin mahlaslarını ilk hanede, hatta ilk beyitte yazdıkları da görülmektedir.
Terkibibendlerde münâcât, na't, methiye, hicviye gibi türler yanında içtimaî, dinî, tasavvufî ve felsefî konular da ele alınmaktadır; ancak başlıca konunun mersiye olduğu söylenebilir. Bunun yanında cemiyet hayatının aksaklıklarına, türlü dertlerine temas eden şiirler de yazılmıştır. Terkibibend, bölümlerden ibaret kuruluşu ile eski Türk edebiyatındaki diğer nazım şekillerine göre şairin dünyaya, olaylara, hayata bakışını aksettirmeye, onun zihniyetini ortaya koymaya en uygun şiir türüdür. Bütün bu özellikleri Bağdatlı Rûhî'nin terkibibendinde bulmak mümkündür.
BİBLİYOGRAFYA :
Muallim Naci, Edebiyat Terimleri: Istılahât-ıEdeblyye (haz. M. A. Yekta Saraç), İstanbul 2004, s. 157; ismail Habip [Sevük], Edebiyat Bilgileri, İstanbul 1942, s. 118-122; Zeynelâbidîn Mü'temen. Tahavuül-i Şi'r-i Fârsi, Tahran 1339, s. 24-25; Tâhirülmevlevî, Edebiyat Lügati, İstanbul 1973, s. 165-166; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, istanbul 1973, s. 74; a.mlf., "Terci", İA, Xll/1, s. 169-173; Cem Dilcin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s. 233-251; Celâleddin Hümâî, Fünün-ı Belagat ue Şınâ'ât-ı Edebi, Tahran 1363 hş., s. 180-200; Ebü'l-Kâsım Râdfer. Ferheng-i Belâği-Edebi, Tahran 1368 hş., I, 335; Hüseyin Rezmcû, Enuâ'-ı Edebi ue Âşâr-ı Ân derZebân-ı Fârsi, Meşhed 1372 hş., s. 39-40; Haluk İpekten,Eski Türk Edebiyatı: Nazım Şekilleri ue Aruz,İstanbul 1994, s. 120; Recai Yıldız, Türk Edebiyatında Terkîb-i Bend ve Tercî-l Bendler (XIII-XVI. yy.), (yüksek lisans tezi, 1996), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; İskender Pala, Ansiklopedik Dîuân Şiiri Sözlüğü, İstanbul 1999, s. 390-391; Sabri F. Ülgener, "Bir Deneme: İki Devir ve İki Terkîb-i Bend", Osmanlı Divan Şiiri Üzerine Metinler (haz. Mehmet Kalpaklı), İstanbul 1999, s. 81-87; Abbaspûr, "Terkîb",Dânişnâme-i Edeb-i Fârsi (nşr. Hasan Enûşe),Tahran 2002, II, 353; a.mlf.. "Terkîb-i Bend", a.e.,II, 1353-354; İbrahim Yavuz. Türk EdebiyatındaTorkî'b-i Bend ue Terci-i Bendler (XVII-X1X. yy.),(yüksek lisans tezi, 2006), Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; Halil Erdoğan Cengiz, "Divan Şiirinde Musammatlar", TDl. (Türkşiiri özel sayısı II [Divan şiiri]), sy. 415-417 (1986),s. 395-412; F. Thiesen, "Tardjic-band and Tarkibbatıd";, El2 (Ing), X, 235; Ömer Faruk Akün, "Divan Edebiyatı", DİA, IX, 412-413; irânnâz Kâşiyâjl. "Bend", DMBİ, XII, 572-573; Meryem Mecîdî, "TercîM Bend ve Terkîb-i Bend", a.e., XV,107-108.
Mustafa Uzun, İslam Ans. cilt: 40
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
TERKİB-İ BEND- BAKİ
DİVAN EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
BAĞDATLI RUHİ
TERKİB-İ BEND
TERKİB-İ BEND 2
TERKİB-İ BEND - ZİYA PAŞA