Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

KIT'A

Sözlük anlamıyla “parça” demek olan Kıt’a, nazım terimi olarak iki ya da daha çok, 9-10 beyte kadar olan, matla ve mahlas beyti bulunmayan, gazelde olduğu gibi, yani xa xa xa kafiyeli bir nazmı şeklinin adıdır (Örnek 1). Matla ve mahlas beytinin yokluğu dışmda da kıt'a ile gazel arasında şekil ve konu bakımlarından ayrılıklar vardır: İki beyitli kıta yazıldığı halde bu kadar kısa gazel yoktur. Ayrıca gazelin beyit sayısı sınırlı olduğu halde 15 beyitten de uzun 30-40 beyte kadar uzayan kıt’alar yazılmıştır. Böyle uzun kıt'alara Kıt’a-i kebîre denir (Örnek 2). Gazeller genellikle aşk ve sevgili konularını işledikleri halde kıt anın konusu daha geniştir: Felsefî, tasavvufî bir fikir, bir hayat görüşü, bir nükte, bir kişiyi öğme ya da yerme, bir olayın tarihi kıt'anm konusu olabilir.

Kıtalarda mahlas bulunmayışı genel bir kaide olmak-da birlikte uzun kıt'alarda şairler çoğunlukla mahlaslarını söylemişlerdir. Kısa, hatta iki beyitli kıt'alarda az da olsa mahlas söylendiği olmuştur.

Kıt'a, özellikle iki beyitli kıt'alar, edebiyatımızda çok kullanılmış, kıt'a sözüyle de daha çok bunlar anlatılmıştır. İki beyitli kıt'aların öteki kıt'alar gibi x a x a şeklinde (örnek 3) kafiyeli olanları yanında ab ab şeklinde kafiyeli olanları da vardır (Örnek 4). Bu arada aslında nazm olan ve a a xa şeklinde kafiyelenen nazım şekillerine de yanlış olarak kıt'a denmiştir:

Tecellî berk urur yer yer sevâd-ı dâğ-ı cânumdan 

Cihânda Tûr-ı aşkum nâr akar her gülsitânumdan 

Nola bâğ-ı cihânda olsa mihr ü mâhdan meşhûr 

Bu kıt’am taze bir güldür gülsitân-ı beyânumdan

                           Leskofcalı Gâlib

Şair ilk beyit mukaffa olduğu için şiirine “nazmum” diyeceği yerde “kıt'am” demiştir. Şairin kıt’a sözünü geniş anlamda düşündüğü anlaşılıyor.

İki beyitli kıt'alar, böyle ilk beyitlerinin kafiyelerine, hatta vezinlerine bakılmaksızın her zaman nazm ve rubâ'î ile karıştırılmıştır. Tezkireler ve şiir mecmu'alarında kıt'a veya nazm yerine rubâ'î ve rubâ'î ile nazm yerine kıt’a denildiği gibi, mürettep divanların çoğunda da bu üç şekil ”rubâ'iyyât” ve “mukatta’ât” başlıkları altında bir arada toplanmışlar, özellikle kıt'a ile nazm her zaman bir arada sıralanmıştır. Hâlbuki nazm ve rubâ'înin ilk beyitleri mukaffa olduğu gibi, ayrıca rubâ'î kendine özel kalıplarıyla yazılır. Kıt'anın ise başlıca özelliği ilk beytinin kafiyeli olmayışıdır.

Edebiyatımızda iki beyitten uzun kıt’alar ve kıt’a-i kebireler dînî şiirlerde, övgü ve hicivlerde ve özellikle tarih düşürmede kullanılmıştır (Örnek 5).

Kıt'a sözü ayrıca daha geniş anlamda “bend” yerine de kullanılmıştır. Şarkı, murabbâ, muhammes gibi bendlerden oluşan nazım şekillerinin her bendine beyit ve mısrâ sayılarına da bakılmaksızın “parça” anlamında kıt'a denmiştir.

Kıt'a, az ya da çok her şairin divanında yer alan bir nazım şeklidir. Övgüler ve tarihlerde kullanılan kıt’alarla, kıt'a-i kebireler divanlarda genellikle kasidelerden sonra, öteki kısa kıt'alar ise divan sonlarında “mukatta’ât” adı altında toplanmışlardır. En çok kıtası olan şairler arasında 69 kıt'a ile Necâtî Bey (ölm. 1508-09), 42 kıt'a ile

Fuzulî (ölm. 1556), 64 kıt’a ile Nev’î Yahya (ölm. 1599), 27 kıt'a ile Bâkî (ölm. 1600), 33 kıt'a ile Rûhî-i Bağdâdî (ölm. 1605) sayılabilir. XVII. yüzyıl sonlarında Nâbî (ölm. 1712), bir kısmı tarih ve kıt'a-i kebîre olmak üzere 150'den çok, Sâbit (ölm. 1712), 70 ve Beylikçi Abdülbaki Arif (ölm. 1713), 68 kıt’a yazmışlardır.

XVIII. yüzyılda Nedîm (ölm. 1730)'in 26 kıt'ası ile pek çok tarih kıt'ası, Mehmed Emin Beliğ (ölm. 1758)'in 58, dördü kıt'a-i kebîre olmak üzere Gâlib Dede (Ölm. 1798-99)nin 49 ve Enderunlu Fâzıl (ölm. 1810)'m 31 kıt'ası vardır. XIX. yüzyıl başında Enderunlu Vâsıf (ölm. 1824-25) 58 kıt’a ve pek çok tarih kıt'ası, İzzet Molla (ölm. 1829-30) 75 kıt'a söylemişlerdir. Edebiyatımızda en çok kıt'ası olan şair Mustafa Eşref Paşa (ölm. 1894-95)'dır. Eşref Paşa Divanı'nda 246 kıt'a vardır.

HALUP İPEKTEN, NAZIM ŞEKİLLERİ


 

KIT'A ÖRNEKLERİ

Örnek-1

x a x a x a kafiyeli kıt’a

Der-medh-i Sultân Ahmed

1. Ebü’l-feth Sultân Ahmed k'odur 

        Sipihr-i âsitân şâh-ı gerdûn-vekâr

2. O sultân-ı gâzl ki dergâhına 

        Yüzin sürmeğe teşne sad tâcdâr

3. Dahi görmedi dîde-i rüzgâr 

        Feridûn-meniş böyle bir şehriyâr

4. Zamanında âsûde halk-ı cihân 

         Vücûdıyla mâmûre şehr ü diyâr

5. Kimün cânı var tokuna kimseye 

        Meğer zülf-i yâre nesîm-i bahâr

6. Rikâb-ı hümâyûmna cezb idüp 

         Bu eski kulına edüp i’tibâr

7. Hatâdan Hudâ hıfz idüp zâtını 

        Serîr-i saltanatda ede karâr

İsmeti

 

Örnek-2

Kıt’a-i kebîre

1. Ey vücûd-ı kâmilün âyinedâr-ı feyz-i Hak 

         Âsitânun kıble-i hâcât-ı erbâb-ı yakîn

2. Ey kemâl-i re’fetün sermâye-i emn ü emân 

        V'ey cemâl-i şevketün pîrâye-i diinye vü dîn

3. Hüsn-i re’yün âfitâb-ı âlem-i sıdk u safâ 

       Hâk-i pâyün menşe’-i cem’iyyet-i rûy-ı zemin

4. Gelmemiş bir sen kimi pâkîze-tıynet âleme 

        Tâ binâ-yı âlem etmiş nakş-bend-i mâ u tin

5. Mesned-i Nûşirevândur buk’a-i Dârü’s-selâm 

        Sensen istihkâk ile Nûşirevâna câ-nişîn

6. Cismdür ma’nide burc-ı evliyâ sen rûh-ı pâk 

       Bî-ningîndür hıtta-i Bağdâd sen nakş-ı nigîn

7. Serverâ yüz şükr kim feyz-i kemâl-i re’fetün 

       Evliyâ burcını kılmış reşk-i firdevs-i berin

8. Hâs u âm olmış nevâl-i ni’metünden behre-mend 

       Aferin ey şehriyâr-ı mülk-perver âferîn

9. Men ki bir kemter du'â-gûyem nazar saldım mana 

       Koymadun hâk-i mezelletde kalam zâr u hazin

10. Zayi’ iken kadrimi bildürdün ehl-i âleme 

       Tire iken eyledim hâk-i vücûdum anberîn

11. Ebr-i lütfün kıldı hâr-ı huşkumı gülbergi ter 

       Feyz-i cûdun kıldı eşk-i hânımı dürr-i semin

12. Ni’metün şükri mana farz kıldı ızhâr-ı senâ 

      Şefkattin tavkı meni kıldı gulâm-ı kemterîn

13. Gam degül ehl-i garaz eylerse menden men’-i hayr 

       Gam degül ehl-i hased men miskine bağlarsa kin

14. Rüzgâr ile menüm maksûdumı hâsıl kılup

        Ol ki men’ eyler olur bedhâh-ı Rabbü’l-âlemin

15. Hiç şek yok kim yeter maksûda kalmaz nâ-ümîd 

       Hırmen-i eltâfun etrâfmda olan hûşe-çîn

16. Var ümîdüm mihr ü mâlı etdükçe devrân olasan 

        Kâmyâb u kâmrân u kâmbahş u kâmbîn.

Fuzûll

 

Örnek 3.

x a x a kafiyeli iki beyitli kıt’a 

İlim kesbiylep ye-i rif’at 

Ârzû-yı muhâl imiş ancak 

Aşk imiş her ne var âlemde 

İlm bir kil ü kâl imiş ancak 

Fuzûll

 

Terrahhum eyleyüp silmez benüm ol bî-vefâ yaşum 

Anun-çün girye vü zârum demâdem artar eksilmez 

Bana âşıkluğumdan sordı dilber ben sükut etdüm 

Dedi bîçâre gör kim hayretinden n’olduğm bilmez

                                    Nev’i

Örnek 4.

ab ab kafiyeli kıt’a 

Kûhsâra erse şu’le-i şemşîr-i heybeti 

Deryâlara atardı havfdan özin peleng

Deryâya düşse sâye-i tıg-i mehâbeti 

Pertâb ederdi kendüyi sahrâlara neheng

Bâki

 

 

Yâ Rab ne eksilürdi deryâ-yı rahmetünden 

Peymâne-i vücûda zehrâb dolmasaydı 

Âsûde-ser olurdum âsîb-i derd ü gamdan 

Yâ dehre gelmeseydüm yâ aklum olmasaydı

Ziyâ Paşa

 

 

Örnek-5

Kıt’a-i kebîre

Berây-ı inşâ vü nüzûl-kerden-i Üçanbarlı 

1. Bahr ü ber hâkânı Sultân Ahmed-i gerdûn haşem 

Yokdur ednâ bendesinün şevketi Behrâmda 

2. Bir solağında olan haşmet sözün sağı budur 

Olmamışdur rû-nümâ ne Zâlde ne Samda 

3. Saltanat tahtın dahi zeynetmedi bir şehriyâr 

Bu celâletde bu şevketde bu nâm u kârda 

4. Sem'-i ikbâline fânûs olmadan gayrı meğer 

Var mıdur bir maslahat çarh-ı bilûrin-fâmda 

5. Emr ü fermânıyla yapıldı bu üçanbarlı kim 

Yokdur anun misli zîr-i çarh-ı nüh-ecrâmda 

6. Pîlten gûş eyleseydi ger sadâ-yı tûpmı 

Haşre-dek kalurdı başı illet-i sersâmda

7. Hamdülillah kim edüp sa’y-ı beliğ oldı tamâm 

Dîv-destân-ı binâ her kârını itmâmda

8. Sonra fenn-i cerr-i eşkâli bilen üstâdlar 

Koydılar ol kûhı derya üstine bayramda

9. Himmetiyle ol şeiıenşâh-ı hümâyûn-pâyenün 

Dâima mansûr olsun düşmene ikdamda

10. Alıcak kilkin Nedîmâ ben de şevk ile ele 

Oldı târih ana her mısra’ bu beyt-i tamda 

11. Âba Üçanbarlı kıldı meymenet ile nüzûl (1135) 

Şükr İlaha indi Üçanbarlı sa’d eyyamda (1135)

                                           Nedim

 

KITA

Eğer desem ki hevalar açıldı geldi behar 

Murad oldur ki benimle mahabbet eyledi yar 

Ya söylesem ki çemen güncelerle doldu 

Odur garez ki tebesümle söyledi dildar

ŞEYH GALİP

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi