Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

TAHMİS NEDİR VE ÖRNEĞİ

Tahmis, başkasının yazdığı bir gazelin her beytinin üstüne üçer mısra eklemek suretiyle yapılan bir nazım şeklidir. Buna beşleme (beşe çıkarma) de diyebiliriz.

Başkasının gazeline böyle üçer mısra eklemek, eski­den gazeli yazana karşı bir saygı hareketi sayılırdı. Di­van Edebiyatı'nda tahmis yapmak, muhammesten daha üstün tutulurdu.

Tahmis yazmanın pek kolay olmadığı meydandadır. Çünkü eklenen üç mısraı, gazelin beyitlerine anlamca uy­gun düşürmek, çok kolay bir iş değildir.

Biliyoruz ki gazelin matla beytinden sonraki beyit­lerinin birinci mısraları kafiye bakımından boştadır. Tahmis yapılırken, her beyte eklenecek üçer mısraın ka­fiyeleri, her beytin kafiyesiz olan ilk m ıs rainin son söz­cüğüne uygun düşürülerek düzenlenir- Yani beytin boş­ta kalan birinci mısraının son sözcüğü, eklenen üç mısraa temel kafiye olur. Eğer bu son sözcüğe kafiye bulu­namazsa, o zaman bu son sözcük, her mısraın sonunda redif olarak kullanılır, kafiye bu rediflerden önceki söz­cüklerle yapılır.

Birinci Dünya Savaşı içinde kazanılan Çanakkale Za­feri için Padişah Sultan Reşat tarafından yazılmış oldu­ğu söylenen, fakat gerçekte Abdülhak Hâmit Tarhan'ın eseri olduğu iddia edilen güzel bir gazeli, Yahya Kemal Beyatlı, Divan Edebiyatı'nda bile eşine rastlanamayâcak bir başarıyla tahmis etmiştir.

Tarihî anısı olan bu tahmisi aşağıya alıyoruz. Her beşliğin son iki mısraı, sözü edilen gazelin beyitleridir:

Cepheden toplan ejder gibi bârû-efken

Arkasında gemiler bir sürü div-i âhen

Gökte tayyarelerinden saçarak nâr u fiten

«Savlet etmişti Çanakkale'ye bahr ü berden

«Ehl-i İslâm'ın iki hasm-ı kavisi birden»

 

Kadın erkek anadan tâ süt emen yavrumuza

Hepimiz canla sarıldık tâ vatan duygumuza

İntizâr eyledi gafletle adû korkumuza

«Lâkin imdad-i ilâhi yetişip ordumuza

«Oldu her bir neferi kala-yı pûlâd-beden»

 

 

Şükür Allaha ki gördüm bu mübarek sinde

Kahraman ordumu serhadde muzaffer zinde

Müjde İran ile Turana ve Çin ü Hinde

«Asker evlâtlarımın pişgeh-i azminde

«Aczini eyledi idrâk nihayet düşmen»

 

Allah Allah nidasıyla muhacim ahrar

Tepelerden boşalıp saikavâri kahhar

Ettiler düşmeni bir öyle ki iclâ-yi kenar

«Kadr ü haysiyeti pâymal olarak etti firar

«Kalb-i İslam'a nüfuz eylemeğe gelmişken»

 

Ruhi Peygamberi tebşire giderken şüheda

Millet arkada bugün vecd ile tekbir-sera

Sen de mihrâb-i hilâfette cebin-sâ-yı sena

«Kapanıp secde-i şükrana Reşad eyle dua

«Milki İslâm'ı Hudâ eyleye dâim me'men»

(Sultan Reşat) - Yahya Kemal BEYATLI

 

Bu tahmiste, her beşliğin ilk üç mısraı Yahya Ke­mal'in, bunların altındaki beyitler de makta beytine gö­re Sultan Reşat'ındır. Fakat bu beyitlerin, Sultan Re­şat'ın mı, yoksa Abdülhak Hâmit'in mi olduğu kesin ola­rak belli değildir.

 

Tahmis Örneği 

Neşati’nin Gazelini, Bütünü 5 benddir

Eğik yazılan dizeleri Yahya Kemal eklemiştir.

 

Ye’se gark etti felek külbe-i ahzânı bile
Ateşim geçti cehennemdeki nîrânı bile
Cüşedüp söndüremez gözyaşı tûfânı bile
Gittin ama kodun hasret ila cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile

Düşde gördüm gece endâmını pîrâhensiz
Nârdan rûh-ı mussaffâ idi gûyâ tensiz
Gam değil kalsa da iklîm-i çemen gülşensiz
Devr-i meclis bana girdâb-ı belâdır sensiz
Meyi zehrâb-ı sitem sâgar-ı gerdânı bile

Sanırım çarh siyâh atlasa yer yer bürünür
Âh edüp bâd-ı seher yollara düşmüş sürünür
Ne mükedder çıkılır seyre ne mahzun yürünür
Bâğa sensiz varamam çeşmime âteş görünür
Gül-i handân-ı değil sevr-i haramânı bile

Mühr ü mâhımdı bu alemde huzûrun dahi dün
Gittin eyvâh cihan zulmete garkoldu bugün
Küskünüm tâli-’i nâsâze gönülden küskün
Sineden derd ile bir âh edeyim kim dönsün
Aksine çarh-ı felek mihr-i dırahşânı bile

Şeb-i yeldâda görünsün mü vücûdun bana tayf
Geçse eyyâm-ı şitâ gelse bahâr olsa da sayf
Güle bakmak ele câm almak için kalmadı keyf
Hâr-ı fırkatle Neşâtî-i hazînin vâhayf
Dâmen-î ülfeti çâkoldu girî bânı bile
Yahya Kemal BEYATLI
(Eski Şiirin Rüzgârıyla)

(aaa)aa   (bbb)ba   (ccc)ca...

Günümüz Türkçesiyle:

1) Felek, hüzünler kulübesini yasa boğdu;

ateşim cehennemdeki ateşleri bilegeçti,

(onu) gözyaşı tufanı bile coşup söndüremez;

gittin ama canı özlem ile (özlem içinde) bıraktın,

sensiz olan dostlar sohbetini bile istemem.

....

2) Gökte yer yer kara atlasa bürünür sanırım;

tanyeli âh edip yollara düşmüş, sürünür;

gezmeye ne kederli çıkılır, ne mahzun yürünür;

bahçeye sensiz varamam, gözüme ateş (gibi) görünür,

gülen gülü değil yürüyen selvisi (selvi boylu güzeli) bile.

 

3) Senin huzurun bu âlemde daha dün güneşim ve ayımdı;

gittin, eyvah, dünya bugün karanlığa boğuldu;

uygunsuz talihe küskünüm, gönülden küskün;

göğüsten (öyle) bir âh edeyim ki,

feleğin çarkı parlayan güneşiyle birlikte tersine dönsün.

 

 

Aşağıdaki tahmiste italik yerler Naili'nin Bahayi'nin gazeline yaptığı eklemelerdir.

Tahmîs-i Nâilî Çelebi Gazel-i Bahâyî

 

Hirâs-ı fitne saldun dehre ey bî-dâd n’eylersün

Kopardun yer yer âşûb-ı kıyâmet-zâd n’eylürsün

Perîşânlıklar etdün nev-be-nev icâd n’eylersün

Dağıtdun hâb-ı nâz-ı yârı ey feryâd n’eylersün

Edüb fitneyle dünyâyı harâb-âbâd n’eylersün

 

Vücûdun eylemiş hikmet-şinâs-ı âlem-i bâlâ

Aristâlis-i asr u nakd-ı vakt-ı bû alî sînâ

Benânun hall-i râz-ı müşkilât-ı nabz edüb hakka

Edersün gerçi her derde tabîbim bir devâ ammâ

Cünûn-ı ehl-i ışk olunca mâder-zâd n’eylersün

 

Nihândır bû-yı fitne târ-ı anber-fâm-ı zülfünde

Nice subh-ı kıyâmet muhtfîdir şâm-ı zülfünde

Dimağ-âşüftedir cân ârzû-yı kâm-ı zülfünde

Dil-i mecrûhuma rahm eyle kalsun dâm-ı zülfünde

Şikeste-bâl olan murgı edüp âzâd n’eylersün

 

Zemîn nat-ı siyâset-gâh-ı dil seyf-i kazâ mübrem

Zebân hâmûş-ı hayret sîne sûzân dîdeler pür-nem

Hevâ-yı ışk şûr-efgen mahabbet gaalib ü muhkem

Şehîd-i tîg-ı ışk-ı yârdır ser-cümle-i âlem

Urub şemşîre dest ey gamze-i cellâd n’eylersün

 

Bulub pervâza ruhsat rûzgâra işveler satdun

Perîşân etmeğe cem’iyyet-i uşşâkı can atdun

Ne âl etdünse etdün murg-ı cânı dâma uğratdun

Varub gîsû-yı zülf-i yârı biri birine katdun

Yine bir fitne tahrîk eyledün ey bâd n’eylersün

 

Ne sûret kim çekersün can bağışlarsun mesîh-âsâ

Olur hayrân-ı kârun mû-şikâfân-ı yed-i beyzâ

Bu san’atde ne erjeng ü ne mânîdür sana hemtâ

Güzel tasvîr edersün hatt u hâl-i dil-beri ammâ

Füsûn u fitneye geldükçe ey bihzâd n’eylersün

 

Olursun nâilî-veş gördüğün mahbûba efgende

Meta’-ı sabrunı tâlân eder her tıfl-ı nâz-ende

Mahabbet gam-fezâ esbâb-ı cem’iyyet perâkende

Bahâyî-veş değülsün kaabil-i feyz-i safâ sen de

Tekellüf ber-taraf ey hâtır-ı nâ-şâd n’eylersün

                                                               Naili

 

MÜSTAKÎM OL HAZRET-İ ALLÂH UTANDIRMAZ SENİ

Sen usandırma eli el de usandırmaz seni

Hilekârlık eyleme kimse dolandırmaz seni

Dest-i a’dâdan soğuk su içme ki kandırmaz seni

Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

 

Halk arasında adâvet sû-i zandandır bütün

İhtilâl-i mülket-i âlem fitendendir bütün

Öldürenden bilme cürmü suç ölendedir bütün

Ne fenâlık görsen elden sanma sendendir bütün

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

 

İster isen hıfz ede ırzın Hudây-ı lem-yezel

Irzına a’dây-ı bed-hâhın bile verme halel

Tâ ezelden söylenir halkın dilinde bu mesel

Celb eder elbette insana mükâfatın amel

Müstakîm ol Hazret-i Allâhutandırmaz seni

 

Halkı tahrîb eyleyib de kendin âbâd eyleme

Bu cihânda ev yapıp ukbâyı berbâd eyleme

Nef’in için zâlim-i bîrahme imdâd eyleme

Âlemi tenfîr eden ahvâli mu’tâd eyleme

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

 

Seyyiât insana nefs-i kemterîninden gelir

Her hacâlet âdeme sû-i karîninden gelir

İzzet ü zâtı mekâna hep mekîninden gelir

İstikâmet müstâkimü’l-hâ dininden gelir

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

 

Düşmanı tezlîl için hîleyle etme iştigâl

Hüsn-i efkâra olur hâil cihanda sû-i hâl

Yüz suyu dökme teessüf çekme etme kîl u kâl

Sen sakîm olma verir maksûdun elbet Zül-celâl

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

 

At riyâyı elden islâha çalış ahvâlini

Boşboğazlık etme ta’dil eyle kîl u kâlini

Sen ne dürlü saklayım dersen de sû-i hâlini

Hak Taâlâ senden a’lemdir senin ahvalini

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

 

Haline şeytân güler gördükde sende gafleti

Üstüne güldürme öyle düşmen-i bed-sireti

Hâin olma ver emânetle cihâna şöhreti

Herkesin destindedir âlemde züll ü rıf’atı

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

 

Zâmin olan ey Saîd erzâka Hâlikdir sana

Mâsivâye serfürû etmek ne lâyıkdır sana

Iztırâbı celb eden meyl-i alâikdır sana

Gayr için düşme lisân-ı nâsa yazıkdır sana

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

Diyarbakırlı Said Paşa

 

FUZULİ'NİN GAZELNE TAHMİS- NEYZEN TEVFİK

Râh-ı ışkında dönen necm-i seher peymâya bah
Zülfünün Mecnun'udur sergeşte-i Leyla’ya bah
Ufk-ı hüsnünden doğan mihr-i cihan-ârâya bah
Reng-i rûyundan dem urmuş sagar-ı sahbâya bah
Âfitâb ile kılur dâ’va tutulmuş âye bah

Turra-i müşkin gamile oldu sünbül tarumar
Düştü hicran oduna erdi hazana nev-bahar
Bülbül ağlar, gül perişan ebr-i cülar bî-karar
Ey selamet ehli ol ruhsara bakma zinhar
İhtiraz eyle melâmetten men-i rüsvaya bah

Her-dem-i hicranı birşâm-ı gariban bülbülün
İhmirârı ateş-i lal-i lebindendir mülün
Derd-i aşk-ı yârdan çâk-i giril) anı gülün
Şem başından çıkarmış dûd-ı şevk-i. kâkülün
Böyle kûteh ömr ile başındaki sevdaya bah!

Astânmda esir olmuş kamer, yıldız, güneş
Bende-i bâb-ı rıza dervişler tek çilekeş
Hest zevk-i cavidanî der firak-ı vuslateş
Bildi ışkında nemed-pûş olduğum âyîne-ueş
Rahm edüp her kez bana bakmaz bu istiğnaya bah

Her ne dem tahrik eder sevda rebabm ışktan
Doldurur cam-ı gama hasret şarabın ışktan
Tâ bekey çeksem aceb hicran azabın ışktan
Sinemi çök eyle gör dil ıztırabm ışktan
Revzen aç her-dem hevadan mevc uran deryaya bah!

İhtiraz etme melâmetten tarik-i ışka gir
Âşık-ı dîdara mirât-ı hak olmaz müstetir
Râh-ı ışkında olub pûyan gönül maksuda ir
Ey gözüm bu şâm-ı ikbalin ne yüzden fîredir
Saye salmış âye ol gîsû-yı anber saye bah

Hüsn ü ışk-ı yâre vakfettim dil-i pür-şivemi
Feyz-i enfâs-ı Mesih'e oldu hemdem Neyzen’i
Vaız’ın efsanesi dur edemez andan beni
Ey Fuzulî nice bir men eyleye nâsih seni
Bakma ânın kavline bir çehre-i zibâya bah.

Erenköy, 1908

 

TAḪMĪS-İ ĠAZEL-İ BĀḲĪ - EHLİ

Fe‘ilâtün/fe‘ilâtün/fe‘ilâtün/fe‘ilün

Müdde‘ī vuṣlat-ı dilḍār ile ḫandān ancaḳ
Dīde ḳanlar aḳıdur hecr ile giryān ancaḳ
Dil-i nālānuñ işi derd ile efġān ancaḳ
“Ḥāl-i ‘ālem ezelī böyle perīşān ancaḳ
Kimi ḫandān kimi giryān kimi nālān ancaḳ”

Kimisi miḥnet-i yār ile olur zār u nizār
Kimi hecr-i ruḫ-ı dilberle ider nāle vü zār
Kimisi āteş-i ‘aşḳ ile yaḳar dāġ-ı hezār
“Kimisi bülbül-i nālān-ı gül-i ‘ārıż-ı yār
Kimi pervāne-i şem‘-i ruḫ-ı cānān ancaḳ”

Kūy-ı yāre irişüp kimi görür mihr ü vefā
Künc-i ġamda kimi derd ile çeker cevr ü cefā
‘Ālemüñ ḥāl-i perīşānı ‘aceb geldi baña
“Bu cihān kimine ḳaṣr-ı ṭarab u ‘ayş u ṣafā
Kiminüñ miḥnet ile başına zindān ancaḳ”

Ne şeh-i ‘āleme ḳalur bu felek ne dūna
Ne bilür ‘āḳil ü dānā ne baḳar mecnūna
Şāh olanla naẓarı birdir anuñ maḥzūna
“Pāy-māl olmada āḫir şütür-i gerdūn
Pādişāh ile gedāsı hele yeksān ancaḳ”


Ehliyā kimse nedür bilmedi hiç ḥāl-i cihān
Denk olur ‘āḳıl u dānā açamaz bunda dehān
Lāl olur keşf idemez sırrın anuñ hīç zebān
“Bāḳıyā ḫāngeh-i ‘ālem-i ḥayretde hemān
Her gelen kimse bu esrār ile ḥayrān ancaḳ”

Mecmûa-i Eş‘âr, Ahmet Sevgi Özel Kitaplığı, TY. No: 8, v. 29a -29b .

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

NEYZEN TEVFİK'İN ŞİİRLERİ...

NEYZEN TEVFİK HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ'NİN GAZELİNİN İNCELEMESİ