Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

DAMAT ADAYLARI- EKREM BEKTAŞ

KEKEME 25 yaşlarında
KABADAYI 25 yaşlarında
AZERİ 25 yaşlarında
BABA 60 yaşlarında
İBİŞ 25 yaşlarında
KARADENİZLİ 25 yaşlarında

EKREM BEKTAŞ, 1947 yılında Sürmene'de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra 1971 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Kulu Lisesi'nde Edebiyat öğretmenliğine başladı. Çeşitli kademelerde idarecilik görevlerinde bulundu. Halen Kula Lisesi'nde öğretmenliğine etmektedir.
Yayın hayatına öğrencilik yıllarında karikatürle başladı. Çeşitli dergilerde küçük hikâye ve inceleme türü yazılarıyla çalışmalarını sürdürdü. Halen Türk Tiyatro sanatından, Ortaoyunu ve Karagöz dallarında oyun yazma çalışmalarını sürdürmektedir.

BİRİNCİ BÖLÜM
(Baba sahnede dolaşarak kendi kendine düşünüp birtakım hesaplar yaparken İbiş sahneye gelir.
İBİŞ — Merhaba amca!
İBİŞ — (İbiş'e tanımamış gibi bakar) Merhaba!
İBİŞ — Beni tanıdın mı amca?
BABA —Seni mi? Yoo!
İBİŞ — Nasıl tanımazsın amca? Şöyle yakından bak.
BABA — (Yaklaşır inceler)
İBİŞ — İyi bak, iyi bak!
BABA — (Kafasını yoklar; kulağının içine varıncaya kadar inceler.)
İBİŞ — Tanımadın mı?
BABA — Tanımadın evladım, herhalde tüy değiştirmişsin.
İBİŞ —Ben... Hani Ali vardı ya Ali...
BABA — (Düşünür) Ali... Ali... Hangi Ali oğlum?
İBİŞ — Hani benim babam vardı ya (eliyle başını göstererek) Kel başlı... Kel başlı..
BABA — (Düşünerek) Kel başlı... Kel başlı... (Birden) Kel başlı Ali!
İBİŞ —Tamam! Ben onun oğlu İbiş.
BABA — (Düşünür) İbiş... İbiş... (Birden) Haa... Sidikli İbiş.
İBİŞ —Hee ya hee...
BABA — Sen şu kadarcıktın (Küçük bir boy işareti yapar)
İBİŞ —O kadar büyük değil mi?
BABA — (Daha küçük bir işaret yapar) Şu kadarcıktın?
İBİŞ — Bebekken anam beni mikroskopla giydirilmiş.
BABA — Ya... Şimdi essek kadar olmuşsun maşallah.
İBİŞ —Essek mi?
BABA — Yahu büyümüşsün demek istedim. Ananın peşinde dolaşır. Ah anam... Ah anam... (Merakla) Sahi anam nasıl?
İBİŞ —Anam gitti... Gitti...
BABA —Gitti mi? Nereye gitti?
İBİŞ — (Alaylı) İmamın peşinden gitti imamın.
BABA — Nee? Anan imamı da mı ayarttı?
İBİŞ — (Alaylı) İmamı ayarttı şimdi sıra müftüde
BABA —Müftümü?
İBİŞ — Yahu anam sizlere ömür... Sizlere ömür.
BABA — Haa! Deme yahu. Demek öbür tarafa gitti.
İBİŞ — Hah çok şükil anladın.
BABA — Baban da mı o tarafa gitti?
İBİŞ — Yok babam karşı tarafa gitti. O Karacaahmet'te.
BABA — Aa! Oranın manzarası iyidir.
İBİŞ — Manzarası iyi de babam bodurun katında... Deniz görmüyor. (Alaylı) Adam öbür dünyaya gitti, sen manzaradan bahsediyorsun.
BABA — Biz bu dünyada duruyoruz da ne oluyor? İyi etti gittiğine.
İBİŞ — Sen ne zaman gidiyorsun?
BABA — (Telaşlı) Tövbe de... Tövbe de. Allah geçinden versin. Böyle şey söylenir mi? Neyse. Onları bırakalım sana gelelim.
İBİŞ — Hah! Gel yahu bana gel... Onlar gitti gittiği yere.
BABA — Senin vaziyetin nasıl?
İBİŞ — Ah! Anam gideli fena. İş yok güç yok, kaldım meydanda.
BABA — Vah vah vah! Ananın hatırı var ya... Babanı hiç sevmezdim.
İBİŞ — Babamı karıştırma.
BABA — Karıştırma midesi bulanır. Onda pek mide yoktu
ya! Ananın hatırı var. Ananın hatırı için sana bir iyilik yapayım.
İBİŞ — Yap yap... Anamın hatırı için... Babamı karıştırma.
BABA — Söyle bakalım sen ne iş yaparsın?
İBİŞ — Hoppalaa! Ne işi yahu?
BABA — Bir mesleğin, bir sanatın falan yok mu?
İBİŞ — Yok valla.
BABA — Demek bir ustanın önünde diz çökmedin.
İBİŞ — Bir kere çöktüm, dizlerim uyuştu bir daha çökmedim.
BABA — Peki... Anlaşıldı... Sana benim konakta bir iş Vereyim bari... Kâhyalık yapabilir misin?
İBİŞ — Yaparım tabii... Nasıl bir şey bu kâhyalık?
BABA — Konağın idaresine bakacaksın. Aşçıyı, bahçıvanı, hizmetçileri kontrol edeceksin...
İBİŞ —İyi iyi.
BABA — Konağın girdisiyle çıktısıyla uğraşacaksın.
İBİŞ —İyi iyi.
BABA — Madem iyi, düş peşime. (Sahnede yürüyerek dönmeye başlar)
İBİŞ — Düşemem yerler sert...
BABA — Peşimden gel, kuyruğumu bırakma.
İBİŞ — Merak etme kuyruğun elimde. (Biraz dönerler) Daha çok var mı senin konağa?
BABA — Az kaldı yürü.
İBİŞ — Biraz daha hızlı yürüyelim... (Öne geçer)
BABA — Dur dur... Ne yapıyorsun?
İBİŞ —Neden? Yürüyorum.
BABA — (Yeri göstererek) Dere var, görmüyor musun?
İBİŞ —Ne deresi?
BABA — Önündeki bu su ne?
İBİŞ —Su mu?.. Ha... Bu su mu? Bu su dere. (Eğilip paçalarını sıvamaya başlar.)
BABA — Ne yapıyorsun?
İBİŞ — Paçaları sıvamadan dereyi nasıl geçerim?
BABA — Köprüyü görmüyor musun? Köprüden geçsene.
İBİŞ — (Önce bakınarak köprü arar) Haa... Bu köprüden mi?
BABA — Başka köprü var mı burada?
İBİŞ —Yok da...
BABA —Eee öyleyse?
İBİŞ — Peki geçeyim (Kuvvetli bir adım atar)
BABA — Dur yavrum, yavaş, köprü böyle şiddete dayanır mı? Yavaaaş yavaş geç.
İBİŞ — Bu köprü bir kişiyi çekmez mi?
BABA — Çekmez... Bu köprüden bir kişi yarım yarım geçer.
İBİŞ — Benim bu köprüyü gözüm tutmadı. Ben yüzerek geçeceğim.
BABA — Olur mu canım köprü varken...
İBİŞ — Mübarek sırat köprüsü mü bu?
BABA — Her köprüden geçilir ama geçmesini bilmek lazım.
İBİŞ —Nasıl yani?
BABA — "Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demek lazım"
İBİŞ — Yani ben sana dayı desem geçebilir miyim? 
BABA — Tabiî... Şey!.. Her neyse önce ben geçeyim Yavaş, nazik ve kırıtarak geçer) İşte böyle... Hadi gel.
İBİŞ — Maşallah bu kırıtmaya köprü iyi dayandı. (Taklidini yaparak İbiş de geçer.)
BABA — Aferin işte... Seni denedim, sabrını ölçtüm...
İBİŞ — Ay... Sen deminden beri benim sabrımı mı ölçtün?
BABA —Tabi ya...
İBİŞ — Ben de zavallı kafayı üşütmüş dedim.
BABA — Devam edelim (Bir tur daha dönerler.).
İBİŞ — Döne döne başım döndü baba.
BABA — Geldik... İşte bizim konak.
İBİŞ —Vay be konağa bak!
BABA — Merdivenlerden çıkalım... Yalnız çıkarken dikkat et... Üç çık bir atla, dört çık iki atla...
İBİŞ — Çıkmayı anladık da o atlamalar ne oluyor?
BABA — O merdivenler gıcırdıyor da... (Döne döne merdivenleri çıkar gibi yaparlar.)
İBİŞ — Of puf of puf of puf...
BABA — Ne o lokomotif gibi oflayıp pufluyorsun? İşte burası evin hayatı. Senin odan üst katta.
İBİŞ — Nee! Bunun üst katı da mı var?
BABA — Evet, üst katı da var... Ayrıca tavan arası... En altta da bodrum katı var.
İBİŞ — Daha altı da var mı?
BABA —Var! En altta da dedem yatıyor.
İBİŞ —Neee...
BABA — Mezarlıktan yer beğenemedi, aşağıya gömdük.
İBİŞ — Ben aşağıya inmeyeyim
BABA — İnme... Dedemi korkutursun... Haydi sen konağı gez. Aşçıyla, bahçıvanla, hizmetçilerle tanış, erkenden yat... Yarın önemli bir işimiz var.
İBİŞ —Nasıl bir iş?
BABA — Benim bir kızım var.,. Epeyi zamandan beri istiyor¬lar... Kısmeti mi kapalıdır nedir bilmem bugüne kadar nasip olmadı.
İBİŞ — Ya... Kızınız kaç yaşında?
BABA — Canım yaşını ne yapacaksın?
İBİŞ — Lazım olur... Benim de eşim dostum var...
BABA — Yaa!
İBİŞ —Kaç yaşında?
BABA — (Önemsemeyerek) Canım şey... Tuz... Tuz...
İBİŞ —Ne tuzu?
BABA — Canım tuz... otuz falan
İBİŞ —Otuz falan mı?
BABA — Otuz küsur...
İBİŞ — Küsur mu? Küsuru ne?
BABA — Otuz... dokuz... buçuk..
İBİŞ — Aa! Sen bu kızı verme!
BABA —Neden?
İBİŞ — Kız küçük canım.
BABA —Yaa!
İBİŞ — Elbette... Kızına bakamadı da başından attı derler.
BABA — Aaa... Ben kızıma seksen yaşına kadar bakarım.
İBİŞ — Tabii nasıl olsa yolun yarısına gelmişsin.
BABA — Neyse... Şimdi birkaç talip var benim kıza... Damat adaylarını yarın için çağırdım. Hepsini bir arada göreyim de içinden iyisini seçmek kolay olsun dedim.
İBİŞ —İyi ettin, iyi ettin!
BABA — Ben dışardan gelenleri buraya alırım; bir iki laf konuşur anlarım... Sonra içeri selamlığa gönderirim... Sen birer kahve içirir ağırlarsın... Daha sonra da içlerinden birini seçeriz.
İBİŞ — Sen gönder... Ben seçerim... O yanını bu yanını yoklar... Kafasına vurur... Sağlamına sakatına bakarım.
BABA — Kıçını da koklamayı unutma... Ne o yahu kavun mu alıyorsun? Sen seçme işini bana bırak.
İBİŞ — Ama ben adamın keleğini iyi bilirim
BABA — Sen dediğime bak... Haydi yürü... Ben de aşağıya ineyim (İbiş'i iterek beraberce sahneden çıkarlar.




İKİNCİ BÖLÜM
(Baba ile ibiş sahneye gelirler... İbiş kaşınmaktadır.)
BABA — Gel bakalım İbiş... Nasıl iyi uyuyabildin mi?
İBİŞ — (Kaşınarak) Yukarıdaki yatakta hiç yatan yok muydu?
BABA — Hayır... Orası ölen kâhyanın yatağı idi.
İBİŞ — (Kaşınmaya devam eder) Herhalde bitten ölmüştür zavallı.
BABA — İyi evladım, "bit yiğitte bulunur."
İBİŞ — (Kaşınmaya devam eder) Ne yiğitlik...
BABA — Hadi evladım nerdeyse kızın talipleri gelecek... Sen selamlığa geç... (Kapı vurulur) Hadi İbiş çabuk... Biri geldi galiba...
(İbiş selamlığa geçer. Kapı açılır, içeri laz girer... Avanak avanak etrafa, yere ve tavana bakarak)
KARADENİZLİ —Uyy... Ne beyuk konak!
BABA —Uy. Sen kimsin?
KARADENİZLİ — Ben benum ya sen kimsun?
BABA — Ben de benim.
. KARADENİZLİ — He mi? Sen sen ol ben da ben...
BABA — İyi be yavrum adın ne?
KARADENİZLİ — Sen benum anam misun?
BABA —Ne anası?
KARADENİZLİ — Ya bağa yavrim dedun...
BABA — Çattık.
KARADENİZLİ — Nere çattım? Bir yenin acidi mi?
BABA — Tamam tamam... Adın ne?
KARADENİZLİ — Benum mi?
BABA — Evet senin.
KARADENİZLİ — Benum adum Temel
BABA — Babanın adı ne?
KARADENİZLİ — Benum mi?
BABA — Evet senin.
KARADENİZLİ — Benum bubamun adi Veli
BABA —Ananın adı?
KARADENİZLİ — Benum mi?
BABA — (Sinirlenir) Yok benim...
KARADENİZLİ — Aman buba ben senun ananun adini nerden bileyim?
BABA — Yahu senin ananın adını sordum.
KARADENİZLİ — Ama demin kendi ananun adini sordun.
BABA — Canım vaz geçtim, şimdi senin ananı soruyorum.
KARADENİZLİ — Vaz geçmaaa erkek adam sozinden dönmez... Ananun adi ne?
BABA — (Sinirli) Melek.
KARADENİZLİ — Benumki Şeytan.
BABA — Şeytan isim olur mu?
KARADENİZLİ — Ben bilmem... Bubam oğa hep şeytan derdi.
BABA — Zavallı baban çok çekmiş... Ne işle uğraşıyorsun?
KARADENİZLİ — Görmimisun sağa cevap vermeklan uğraşuyrum.
BABA — Yahu karnını neyle doyuruyorsun?
KARADENİZLİ —Yemeklan... Ya sen?
BABA — (Sinirlenir) Destuuur...
KARADENİZLİ — Deturla karin doyar mi?
BABA — Yahu bir işte çalışmıyor musun?
KARADENİZLİ — Yooo!
BABA — Peki nasıl para kazanıyorsun?
KARADENİZLİ — Uyy paraylan saadet olmaz... Samanluk seyran olur... Her iş yolina girer açluğa alişursun.
BABA —İyi iyi.
KARADENİZLİ — Sen penum böyle durduğuma bakma... otuz metreden bir sineğun erkek mi tisi mi olduğini anlarum... Yerde yuriyen karincanun ayak izinden kaç numara ayakkabı çiyduğini bilurum... Yedi dağun arkasinde yuzi bağa dönük adamun ensesini görürüm.
BABA — Amma atıyorsun haa...
KARADENİZLİ — Uyyy. Demek atici olduğunu da biluysun... Attuğumi vururum.
BABA — Sen bunları bırak da buraya neden geldiğini biliyor musun?
KARADENİZLİ — Uy! Ya bilmem mi? Burada bir kiz var...
Oni çeşme başinda gördüm (İçini çekerek) Hii bi gözi var... bi gözi
var... bi gözi var (Baba sözünü keserek) ,
BABA —Dur... Dur... İki gözü var.
KARADENİZLİ — (Hayretle) İki mi?
BABA —İki.
KARADENİZLİ — (Aynı şekilde içini çekerek) Hii... İki gözi var... İki gözi var... İki gözi var... uyy iki gözine kurban olayim oni da anasi mi doğurdi?
BABA — (Sinirli) Yok... Anasının işi vardı onu babası doğurdu...
KARADENİZLİ -He miii? Desene bir başkalık var bu kizda...
BABA — Var var. Hadi sen içeri geç.
KARADENİZLİ — Geçiim (Konuşmaya devam ederek) Bi burni var... bi burni var...
BABA — Onu bildin bir burnu var... Hadi geç geç...
KARADENİZLİ — Bi ağzi var... bi ağzi var...
BABA — Yürü yahu... (Laz'ı iterek sahneden çıkarır ve onun söyledikleri ile alay ederek geri döner) İki gözü var... Bir burnu var... Dört bacağı var...
(Bu sırada, bağırarak hızla içeriye kabadayı girer.)
KABADAYI —Heeyt... Açılın ulen... Keserim valla... Kim ulen bu konağın ağası?.. Yerim şimdi hepinizi... Yerim valla...
BABA — (Seyirciye) Karnı aç galiba... (Kabadayı'ya dönerek) Hoş geldin evladım.
KABADAYI —Hoşşş bulduk baba...
BABA — (Kendi kendine) Bulduk galiba...
KABADAYI — Ne dedin?
BABA — Şey... Yani sen de talip misin? dedim.
KABADAYI — Ne talibi adımı söylemedim ki daha... Benim adım Talip değil anladın mı baba (Sinirlenerek üzerine yürür.)
BABA — Sinirlenme oğlum, metin ol, metin ol...
KABADAYI — Bakkk şimdi de Metin dedi. Nerden çıkardın Metin'i?
BABA — Allah Allah... Oğlum doğru yere geldiğinden emin misin? Haa emin misin?
KABADAYI — Aaa. Bu adam bana isim uydurup duruyor... Emin dedi... Yahu sen adımı bilmiyorsan sorsana... Benim adım Rıza... Yahut, yiğit namıyla anılır: Arrrsız Rıza... Annadın mı?
BABA — Annadım Hırsız Rıza... Ay... Arsız Rıza Bey oğlum anladımda acaba hangi işle meşgulsünüz?
KABADAYI — Ne demek? Bir iş mi olması lazım?..
BABA — İşsiz adama kim kız verir?
KABADAYI — (Durgunlaşır) Haa!... Öyleyse ben şeyim... Şey satarım... Şeyim ben... Şair!.. Şairim ben şair...
BABA —Evladım şimdi önüne gelen şairim diyor... Hem şairlik karın doyurur mu?
KABADAYI —Ne demek baba evelallah gözümüz de tok karnımız da... (Sinirlenir)
BABA — Sinirlenme evladım bir şiirini oku da dinleyeyim...
KABADAYI — (Gevşek) Tabii baba:
"Dedim inci nedir dedi dişimdir
Dedim onbeş nedir dedi yaşımdır"
BABA — Senin mi bu?
KABADAYI — Elbette... Bir şüphen mi var?
BABA —Ben Erzurumlu Emrah'ın zannediyordum da..
KABADAYI — (Birden sinirlenir) Erzurumlu mu?.. Kim ulen bu Erzurumlu? O Erzurumlu ise bize de Kasımpaşalı derler... Yakarım valla... Söyle ona her gördüğü şiire benim demesin...
BABA — Söylerim oğlum sinirlenme... Ayıp bu Erzurumlu'nun yaptığı... Ben görünce söylerim... Sinirlenme.
KABADAYI —Ben sinirlendim mi adamı keserim.
BABA — Kes oğlum kes...
KABADAYI — Kafasını koparırım...
BABA —Kopar oğlum kopar...
KABADAYI — Dişlerini sökerim...
BABA —Sök oğlum sök...
KABADAYI — Sarsaklarım çıkarırım...
BABA — Aaa... Anladım... Sen kasapsın.
KABADAYI — Ne kasabı ülen, şairiz dedik ya... (Üzerine yürür.)
BABA — Dur sinirlenme oğlum şaka yaptım.
KABADAYI — Şaka yaparken kaka yapma...
BABA — Böyle korkutursan onu da yapacağım galiba...
KABADAYI — Beni sinirlendirme... Haa... Şey... Sen hiç şiir yazar mısın?
BABA — Eskiden yazardım.
KABADAYI — Hadi birini oku da dinleyelim?
BABA — Aklımda yok...
KABADAYI — (Üzerine yürür) Hadi oku kafamı bozma...
BABA —Dur evladım...
KABADAYI — Oku!..
BABA — Çok küçükken yazardım... ufacık, bebekken...
KABADAYI — Ulen insan bebekken şiir yazar mı?
BABA — Yazar!.. Ay... Yazmaz... İnsan önce büyür sonra yazar.
KABADAYI — Lafı geveleyip durma, hadi oku bir şiir!
BABA —Hay Allah! (Çabuk çabuk okur):
"İstanbul'dan Üsküdar'a yol gider Hanımlara deste deste gül gider"
KABADAYI — Afferin be! Sende iş var!
BABA —Nasıl? Beğendin mi?
KABADAYI —Çalış çalış fena değil.
BABA —Hadi şimdi sen içeri geç kahveni iç istirahatına bak.
KABADAYI — Dur yahu biraz daha edebî sohbette bulunalım...
BABA — Geç oğlum geç...
KABADAYI — Yavaş ol (Üzerine yürür)
BABA — İçeride istirahat buyur evladım... Yine senle şiirler okuruz.
KABADAYI — Hah... Öyle de (Konuşarak sahneden çıkar) Beni sinirlendirme... Ben sinirlendim mi adamı keserim dişlerini sökerim... Kafasını koparırım..
BABA — (Kabadayı'nın sözleriyle alay ederken içeriye Azeri gelir) Ben sinirlendim mi adamı keserim... Dişlerini sökerim... Kafasını koparırım... (Bu sözlerin kendisine söylendiğini zanneden Azeri korkar geri çekilir. Azerinin korktuğunu gören Baba onu korkutmaya devam eder.) — Keserim...
AZERİ — (Geri kaçar)
BABA — Koparırım...
AZERİ — (Geri kaçar)
BABA —Hop!
AZERİ —(Geri kaçar)
BABA — Sen de nerden çıktın be adam?
AZERİ — Aralık bulmişem kapıdan gelmişem... Selamuna-leykum...
BABA — İyi etmişsen... Aleykümselam... .
AZERİ — Merhaba...
BABA —Ha!
AZERİ — (Elini başına götürerek) Merhaba... Merhaba...
BABA — Haaa... Merhaba merhaba...
AZERİ — Özün ey isen inşallah...
BABA — Gözüm iyi de kulağım biraz ağır işitiyor.
AZERİ — İşitmişem bir gözel hatun kişi var imiş harda acep?
BABA — Efendim?
AZERİ — Harda o hatun kişi hardaaa?
BABA — Haaa. Burda burdaaa...
AZERİ —Eyyi... Görmek isterem.
BABA — İsteremle olmaz. Hele bir anlayalım dinleyelim in misin cin misin, arlı mısın arsız mısın, hırlı mısın hırsız mısın... Memleketin neresi?
AZERİ — Azerbeycan menim memleketim.
BABA — Taa Azerbeycan'dan İstanbul'da işin ne?
AZERİ — İstanbul menim öbir memleketim.
BABA — Başka memleketin var mı?
AZERİ — Vaaar... Semerkant var... Bağdat var... Musul var... Hem Şam var Şaaam var...
BABA — Şaam var... Dondurma kaymak... Anan baban var mı?
AZERÎ — (Üzgün) Hardaaa. Harda?
BABA — Ne bileyim ben hardaaa?
AZERİ — Gettii... gettiii... vaaah vah:
BABA — Vah vah!
AZERİ — Ana yoh baba yoh... Gardaş mardaş hiiiş bişe yoh!
BABA — Tertemiz.
AZERİ — Teeer temiz.
BABA — Olsun olsun... Ne iş yapıyorsun?
AZERİ — Ne iş var dünyada?
BABA — Her iş var.'
AZERİ — Her bir iş yaparam... Hammal olurem... Esnaf olurem... Memur olurem... İçki yoh kummar yoh... Erken yatarem erken kalkarem..
BABA — İyi iyi, evin nerde senin?
AZERÎ — (Kendisini göstererek) Ahhaaa...
BABA — Nasıl ahhaaa?..
AZERİ — Nerda ahşam orda sabbah.
BABA — Olur mu canım, çul yok çaput yok
AZERİ — Ne çul var ne çaput var... Ne ana var ne baba var... Gardaş mardaş hişş bişe yoh...
BABA — Sen yokluğa alışmışsın... Evlenme, hiçbir şeyin olmasın.
AZERİ — İhtiyarlık vaaaar...
BABA — Haaaa... sen ihtiyarlık için evleniyorsun.
AZERİ — Hastalık vaaar.
BABA — Anlaşıldı anlaşıldı... Hadi şimdi sen içeri istirahat et bir kahve iç.
AZERİ — Kahve vaaar?
BABA — Var var geç.
AZERİ —Eyyi... Ekmek var?
BABA — Allah Allah... (Sinirlenir) Ekmek var, peynir var... Burası lokanta mı, hadi geç içeri (Azeri'yi iter) Geç... (Arkasından alay eder) Ekmek var... Peynir var... Biraz daha dursa yatacak yer isteyecek...

(Kapı açılır içeriye kekeme girer... Bir gözünü tik olarak devamlı kırpmakta ve bir omuzunu devamlı oynatmaktadır.)

BABA —Ay... Bulduk...
KEKEME —Me... me... mer... hab... hab... haba...
BABA — Merhaba merhaba. Oğlum sendeki bu bozukluk anteninden mi, yoksa kanallarda mı arıza var?
KEKEME — (Tavana bakarak konuşmaya çalışır) Arrr..arr... arrz...
BABA — (Onun gibi tavana bakarak) Geldiler...
KEKEME — Arrz... arzı... hür... hürmet...
BABA — Arzı hürmet ediyorsun.
KEKEME — (Başını sevinerek sallar) Heh...
BABA —Adın ne?
KEKEME — Ce-ce-cem...
BABA —Cem Cem... Tamam.
KEKEME —(Devam eder) Ce... Cema... Cema...
BABA — Haa... Yorulma yavrum Cemal Cemal...
KEKEME — (Devam eder) Cema... Cema... Cemalet... Cemalet..
BABA — Cemalettin Cemalettin... Bu uzun ismi sana yomlasın diye mi verdiler? Senin adını kısaltalım... Cem olsun.
KEKEME — Ce-Cem.
BABA — Hah! Ce-Cem olsun... Sen yorulma ben sorayım sen başım salla.
KEKEME — (Sevinerek başını sallar) Heh!
BABA — Annen baban var.
KEKEME — (Ses yok tik var)
BABA — annen var, baban yok...
KEKEME — (Ses yok tik var.)
BABA — Baban var, annen yok...
KEKEME — (Ses yok tik var.)
BABA — İkisi de cızz!
KEKEME — (Üzüntülü) Heh!
BABA — Bir işte çalışıyorsun.
KEKEME — (Evet anlamında başını sallar.)
BABA —Fırıncı...
KEKEME — (Ses yok)
BABA — Mavan, bakkal, terzi, saka, macuncu, şekerci, oduncu, demirci, muhallebici, turşucu, çöpçü, marangoz, eskici, ayakkabıcı... Bu seninkinden uzun sürdü... Necisin sen...
KEKEME — Me... me.. memu... memur...
BABA — Memur mu? Yandı sana işi düşen vatandaş. Demek memur... Hadi memur diyelim ama memura kız verilir mi yavrum... Aldığın maaş ev kirasına yetmez.
KEKEME — Yan... yan... yan... gel... gel... (aynı zamanda kalçasını yana doğru oynatır.)
BABA — Oo! Yan gel diyor...
KEKEME — Yan gel... gelir... yan gelirim...
BABA — Yan gelirsin tabii... Yan gelmeyip de ne yaparsın?
KEKEME — ... Gelir... gelirim... va... var... var...
BABA — Aaa! Yan gelirim var diyor... Oldu... Şimdi oldu. Yan gelirin varsa tamam. Neyin var.
KEKEME —Bağ... bağ... (Eliyle boğazını sıkar)
BABA -/ Boğma yahu!..
KEKEME — Boğaz... boğaz... da... da... ya... yalı... Ayı... ayı... ayı...
BABA —Ben mi ayı?
KEKEME — Ayrıca... ayrıca... hû... hüç kat... katlı... bi... bii... rev...
BABA —Hüç... Ay! üç katlı ev... İyii... Başka?
KEKEME —Hav... hav... hav...
BABA — Eyvah havlamaya başladı.
KEKEME —Havuz... Havuz.. (Eliyle başını işaret eder)
BABA — Havuza başını sokacaksın... :
KEKEME —Ba... ba... başı... başında...
BABA — Havuzbaşı'nda
KEKEME —Bi... bi... rev
BABA — avuzbaşında bi-rev... ev... İyi... (Kalçasını yana sallayıp Kekeme'nin taklidini yaparak) Başka yanın var mı?
KEKEME — (İki elini kaldırarak yok işareti yapar) L... Ihhh...
BABA — Peki senin evlenmen için doktorlar rapor verirler mi?
KEKEME — (Eliyle "Boşver" işareti yapar)
BABA — (Aynı işareti yaparak) Olur mu?
KEKEME —Ho... ho... holur... holur...
BABA — — Hadi sen içeri geç istirahat et..
.KEKEME — Be... be... ben... bi... bi... biraz... ke... ke... keke... kekemeyim.
BABA — Aaa! Biraz kekemeyim diyor... Yok canım, hiç belli olmuyor merak etme.
KEKEME — A... a... aça... ca... acaba be... be... beni be... beğen... beğenir mi?
BABA — Nasıl beğenmez evladım... Baksana her tarafın fıkır fıkır oynuyor. Kekeme olduğunu da söyleme hiç belli olmuyor. Bülbül gibi şakıyorsun hiç merak etme.
KEKEME —İ... i... iyi be... be... ben... bul... bul... bul... gi... gibi... şak... şak... şak... şakk...
BABA — Dur dur! Sabaha kadar "şak şak" deyip duracaksın.
Hadi sen içeri geç
KEKEME — Şak... şak... şak...
BABA —Geç geç...
(Kekeme "Şak şak" diyerek içeri geçerken Baba üzgün İbiş'e bağırır.
BABA — İbiiiiş... Yetiiiiş... (Diyerek o da sahneden çıkar).
(Baba İbiş'in kolundan tutarak üzgün bir vaziyette sahneye gelir)
BABA — Yandım İbiş bunlar ne? Bunlardan damat mı olur? Ah zavallı kızım...
İBİŞ — Üzülmeyin efendim.
BABA — Nasıl kurtulacağım bunlardan?
İBİŞ — Ben kurtarırım efendim.
BABA — Deme yahu. Nasıl?
İBİŞ — Yalnız bir şartım var.
BABA —Şart mı? Nasıl bir şart?
İBİŞ — Şimdi değil, onları savdıktan sonra söylerim., ama muhakkak kabul etmelisin.
BABA — Aman, kabul kabul.
İBİŞ — Ama sözünden dönmek yok.
BABA — Yahu elimden gelirse yaparım.
İBİŞ — Gelir gelir.
BABA — Tamam öyleyse...
İBİŞ —anlaştık... Bekle...
(İbiş sahneden çıkar. Biraz sonra elinde bir eteklik ve iki yazma ile gelir. Paçalarını sıvayarak etekliği giyerken Baba hayretle ve endişe ile ona bakarak kendi kendine söylenmektedir.)
BABA — Eyvah! Bu da delirdi galiba... Yandım... Bu da onlardan... Ben ne yapsam acaba? Evimi deliler bastı.
İBİŞ — Hadi gel... Söyleneceğine bana yardım et..,
BABA — İbiş yavrum delirdin mi?
İBİŞ — Anlamadın mı hâlâ?
BABA — Bende anlayacak akıl mı kaldı?
İBİŞ — Ben senin kızınım... Hadi şu yazmanın birini yüzüme peçe yap, birini de başıma örtü.
BABA — Ne kızı yavrum?
İBİŞ — Yahu ben senin kızının yerine o adamlara görüneceğim...
BABA — Aa! anlıyorum galiba...
İBİŞ —İyi ki anladın.
BABA — Dur sana yardım edeyim.
(Baba yazmanın birini peçe gibi İbiş'in yüzüne örter birini de başına dolar.)
İBİŞ — Nasıl oldum?
BABA — Rahmetli anana benzedin.
İBİŞ — İyi... Hadi çağır bakalım birini.
BABA — Hangisini çağırayım?
İBİŞ — Karadenizli'yi çağır.
BABA — (Karadenizlininin taklidini yapar) Benum mi? (İçeriye seslenir.) Hey! Sen gel.
(Karadenizli içeri girer, etrafına bakındıktan sonra):
KARADENİZLİ — Bu mi?
BABA —Bu...
KARADENİZLİ — He mi?
BABA — He he... Hadi yüzüne bak
KARADENİZLİ — Ben mi?
BABA — (Kızarak) Ben
KARADENİZLİ — Baksana oyleysa...
BABA — Yahu yine başladı... Adamı deli eden (kızarak) Hadi bak.
KARADENİZLİ — Ben mi?
BABA —Sen... Bak.
KARADENİZLİ — Bakayim (Yaklaşır, dunır) Uy... Utanuy-rum...
BABA — Utanma utanma yemez seni...
KARADENİZLİ — Yemez mi?
BABA — Yemez yemez... Hadi aç
KARADENİZLİ —Ya yersa?
BABA — Yemez yahu yemez
KARADENİZLİ — Yemez da?..
BABA — Ulan açacak mısın peçeyi?
KARADENİZLİ — Açayim açayım... (Peçeyi açar) Uyyy... Bu nedur?
BABA — Kız bu kız...
KARADENİZLİ — Bu o iki gözi olan kız mi?
BABA — Evet, iki gözü ile bir burnu olan kız bu.
KARADENİZLİ — Ama bu kızun iki gözi var da yok gibi.... Bir burni var da küp gibi... Hem sakallari çikmiş da ot gibi... Kız değil de kasapluk et gibi...
BABA — Elimizde olan bu, işine gelirse.
KARADENİZLİ — Başka kiz yok mi?
BABA — Ulan başlarım şimdi...
KARADENİZLİ — Kızma daaa birden bu güzellügi görince şaşurdum... Ne diyeceğumi bilemiyrum. Müsaade et biraz düşuniyim... ......
BABA — Düşün düşün...
KARADENİZLİ — Ben bakarsun bir gün gene uğrarum...
BABA — Aman uğra...
KARADENİZLİ — Ama sen beni beklendi... Müşteri buldun mi ver...
BABA — Güle güle, güle güle...
(Karadenizli sahneden çıkar. Baba, İbiş'e dönerek):
BABA — Aman birinden kurtulduk... Kolay oldu bu.
İBİŞ — Hadi başka birini çağır...
BABA — Azerbeycanlı'yı çağırayım... Aman adamı korkutma. (Seslenir) Hey! Sen gel. (Azeri ürkek adımlarla gelir, ibiş çirkin görünmek için yanaklarını şişirir. Fakat bu tombul yanaklar Azeri'nin hoşuna gider):
AZERİ — Aminin maşallah maşallah... Ne semiz giz bu... (Baba'ya dönerek) Şu yanahlara bah... (Vaziyeti iyi görmiyen İbiş yanaklarını çukur gibi yaparak bir gözünü de şaşı gibi yapar... Bunu gören Azeri şaşırır) amaniiin... Birden zaif oldu... Kime bahir bu kız?
BABA — Sana bahir sana?
AZERİ — Yoh... Billa bana bahir gibi deee... Sana bahir.
BABA — İyi bu iyi, gözü dışarda olmaz.
AZERİ — Valla bu içeri bahar gibi yapar da dışarı bahar.
BABA — Yahu nere bakarsa baksın sana ne?
AZERİ — Olmaaaz, nere baharsa ora bahsin.
BABA — Bunun huyu güzel huyu...
AZERİ — Huyu gözel de tüyü bozuh.
BABA — Tamam tamam... Sana zorla kız mı vereceğiz?
AZERİ — Aman bunu zorla birine ver, yohsa elinde kalır.
BABA — Hadi hadi bakalım güle güle, güle güle...
AZERİ — Ama ben bekâr mı kalacam?
BABA — Senin de elbet bir kısmetin vardır.
AZERİ — (Sevinerek) Hardaaa?
BABA — Dağdaaa dağdaaa...
AZERİ — (Durgunlaşır... Babaya bakarak) Men seni çok sevmişem...
BABA — İyi etmişsen ama evlenecek olan (İbiş'i göstererek) bu...
AZERİ — Bu giz kime çehmiş?
BABA — Kime çekmişse çekmiş... Sana ne?
AZERÎ — Anasına mı çehmiş?
BABA — Anasını karıştırma.
AZERİ — Sana hiiiş çekmemiş.
BABA — Çekmemiş çekmemiş...
AZERİ —Bu giz senden değil mi ki?..
BABA — Hoppala... Sen bu işlere fazla karışıyoron (Kızarak Azeri'yi iter) Hadi bakalım... Hadi yürü.
AZERİ — Men seni çoh sevmişem...
BABA — (Azeri'yi sahne dışına doğru iter.) Hadi yürü be yürü...
AZERİ — Bu giz kime çehmiş?
BABA — (Azeri'yi pataklıyarak sahneden atar geri döner) Kime çekmiş... Kime çekmiş (İbiş'e) Kime çektin ulan sen? Muhakkak babana çekmişsindir.
İBİŞ — Babamı karıştırma... Hadi başka birini çağır.
BABA — Ce-Cem'i çağırayım bari (İçeriye bağırır) Ce-Cem
(Kekeme yavaş yavaş gelir. Baba'ya bakarak sorar):
KEKEME —Ne... ne... ne... nerde?
BABA — (Eliyle göstererek) Bur-bur-bur-burda!
KEKEME — (Birden İbiş'i görünce ürker. Diğer omuzu da oynamaya başlar) Bu... bu... bu... bu... bu...... (Başka bir şey söylemeden devamlı tekrar eder.)
BABA — Zavallının iki omuzuna da indi. Ne oldu yavrum?
KEKEME — Bu... bu... bu... bu... şaş... şaş... şaş... şaş-ı... şaş-ı
BABA — Eğer kıza kusur bulacaksan hiç uğraşma.
KEKEME —Ağ... ağ... ağzı eğ... eğ... eğ... eğri
BABA — Başka başka?
KEKEME — Bac... bac... bacak... bacakları çar... çar... çarpı... çarpık.
BABA — Anadan doğma bu çarpıklık; bunlar kusur sayılmaz. Önemli olan iç güzelliği.
KEKEME — Di... di... dışın... dışında ha., hayır yo... yok i... i... içi de ba... bo... bozuk... bozuktur. E... elin... elinden i... iş ge... gelir... gelir mi... ağ... ağ... ağzı la... laf ya... ya... yapar... yapar mı?
BABA — Ağzı laf yapmaz... Kekeme bu kekeme... İkiniz akşamdan konuşmaya başlasanız sabaha kadar yarım sayfa dolduramazsınız.
KEKEME —Ti... ti... tipim de... de... değil.
BABA — Bunun tipi bozuk yavrum. Sen maşallah fidan gibisin... Bu tipsizi alıp da ne yapacaksın?
KEKEME — Hay... hay... hayırlı kıs... kısmet.
BABA — Sağol yavrum sana da hayırlı kısmet. (İbiş'e dönerek) En efendisi buydu ama her güzelin bir kusuru var işte...
İBİŞ — Doğru... En kusurlusu da içerde oturuyor; hadi çağır da gelsin.
BABA — Ay!.. Ben onu unutmuştum... Hadi sen çağır...
İBİŞ — Çağır çağır...
BABA — Ben korkarım... Bu adam ikimizi de keser.
İBİŞ —Korkma, çağır.
(Bu sırada Kabadayı sahneye gelir.)
KABADAYI — Len!.. Ne o iki saattir dırdır ediyorsunuz burada (İbiş'i görünce) Vayyy... (Yarım bir tur atar. Bıyık burarak gülümser?)
BABA — Ne o?
KABADAYI — Helal baba, sevdim kızını...
İBİŞ —Ay!... Yandım...
BABA — (İbiş'e) Dur evladım, kurtarırım seni. (Kabadayı’ya) Şey ... Oğlum... Bu kız şey... Cadaloz bu cadaloz... Yedi mahalle ile kavga eder.
KABADAYI — Kavgacı demek ha! Yaşa be kız... (İbiş'in omuzuna kuvvetle vurur; ibiş sendeler) Oldum olası pısırıklardan nefret ederim... Kız dediğin tuttuğunu koparmalı! (Omuzuna tekrar vurur)
İBİŞ — Ay... Amma ağır eli var.
BABA — Yahu oğlum iyi bak, bu kız şişman... Yaaa şişman...
KABADAYI — Tamam baba, bu güç kuvvet demektir. İftira
atma... Nasıl olmuş da bugüne kadar talip çıkmamış kıza?
BABA — (İbiş'e) Sevdi seni...
İBİŞ — Aaa! Başlarım haaa...
BABA — (Kabadayı'ya) Oğlum bu ki (Yaklaşarak kulağına
söyler) Geceleri yatağına yapar...
KABADAYI —Yaaa?.
BABA —Yaaa!
KABADAYI — Doktora götürdünüz mü?.. Hocaya okuttuğa mu?.. Geçer... Geçer.
BABA — (Üzüntülü) Şey oğlum?.. (Birden aklına bir fikir gelip coşarak) Birinci kocası da öyle demişti... Ama geçmeyince kaçıp gitti adamcağız...
KABADAYI — HaaL Bu dul mu bu?..
BABA — Dul dul... Hem de kaç kocadan dul... En son kocasının yemeğine fare zehiri koymuştu...
KABADAYI —Deme!
BABA — Dedim dedim... Senin başını da yakmasın... Ben malımın kusurunu söyleyeyim de öyle al..
KABADAYI — Tabii... Doğru olmak gerek... Şey... Hay Allah... Saat kaç yahu? Benim bir işim vardı... Geç oldu galiba? Ben sonra uğrarım... Aceleydi... Hadi bana eyvallah...
BABA — Güle güle... Sakın geç kalma erken gel..
İBİŞ —Oh be!
BABA — Oh ya... Ben olmasaydım gitmiştin... Nereni sevdi Mnin bu adam?
İBİŞ — İşte... Seni kurtardım bu adamlardan... Gelelim ikimiz arasındaki söze...
BABA — Söz mü?.. Ne sözü?.. Haaa... Evet... (Cebinden bir avuç para çıkarmış gibi yaparak en küçüğünü seçip İbiş'e verir.) Buyur bakalım bu da senin hakkın.
İBİŞ — Bu mu? (alaylı) Bu çok yahu!
BABA —Hak ettin...
İBİŞ — Sağol... Şey!... Kızı kurtardık bu serserilerden... Hayırlı bir kısmet çıkar inşallah...
BABA — Benim ümidim kalmadı...
İBİŞ — Öyle deme. Belki de kısmeti burnumuzun dibindedir. (Babanın burnunun dibine yaklaşır.)
BABA — Burnumun dibinde olsaydı kokusunu alırdım...
İBİŞ — Koku mu? (İbiş maksadını söyleyemez... Konuşmak için bir konu düşünür.) Şey... karşı konaktaki Kahya Murtaza vur ya... Evlenmiş...
BABA — Bana ne yahu Murtaza'dan?..
İBİŞ — Hem de konak sahibinin kızını almış...
BABA — İyi halt etmiş... Kahyaya kız verilir mi?
İBİŞ — Aaa! Bu laf bana mı?
BABA —Ne lafı?
İBİŞ — Ben de kahya değil miyim?
BABA — Sana lafım yok.
İBİŞ — Evet... Murtaza iyi etmiş...
BABA —İyi-kötü... Bana ne?
İBİŞ — Konak sahibi Murtaza'yı çok severmiş.
BABA — Demek ki işinin ehli imiş.
İBİŞ — Ne demek? Ben işimin ehli değil miyim?
BABA — Yahu lafı dolaştırıp neden kendine getiriyorsun?
İBİŞ — Yok canım... da... Murtaza eskiden konak sahibine "beyim" diyordu şimdi "baba" diyor.
BABA — Tabii baba diyecek canım!
İBİŞ — Ben de olsam baba derdim.
BABA — Yahu senin ağzında bir bakla var galiba?
İBİŞ —Ne baklası?
BABA — Hadi çıkar baklayı çıkar!
İBİŞ — Çıkara çıkara bakla mı kaldı?.. Yani demek istediğim Murtaza....
BABA — Bırak şu Murtaza'yı
İBİŞ — Murtaza'yı bıraktım...
İBİŞ — (Gözünü yumar, ağzım açar) Bakla kızda yahu... Bakla senin kızda!...
BABA — Benim kızda mı? Ne baklası?
İBİŞ — (Babanın anlayışsızlığına iyice sinirlenir. Ne anlayışlı adam yahu? Allah'ın emri, Peygamber'in kavli ile kızını bana ver... (Rahatlar.) Offf...
BABA — Yahu böyle pat! diye kız mı istenir? Bir görücü gönderip istet bari...
İBİŞ — İyi... Git babasından iste bari...
BABA — Babasından mı? Babası benim...
İBİŞ — İyi ya!... Benim senden başka kimim var?
BABA — Doğru ya... Ben de sana kızı verdim gitti... Allah İbesut etsin... Öp bakalım elimi...
İBİŞ — (Sevinçle Baba'nın elini öperek) Allah razı olsun.
BABA — Ee! Şimdi ne iş yapacaksın bakalım?
İBİŞ —Ne işi?
BABA — Evlenince de burada mı kalacaksın?
İBİŞ — Şey... Karşı konaktaki Murtaza...
BABA — (Sözünü keserek) Tamam... anlaşıldı... Hadi şimdi seyircilerden özür dileyelim de düğün hazırlıklarına başlayalım...
(Seyirciye dönerler... Diğer oyuncular da gelerek selam verirler.)

*********SON *********