Kullanıcı Oyu: 2 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ANLATIMDA AÇIKLIK

Cümlede, duygu ve düşüncelerin kolaylıkla anlaşılabilecek bir biçim­de ifade edilmesine açıklık denir. Diğer bir ifadeyle, bir cümledeki yargı­dan birden çok anlam çıkarılmamasıdır.

Cümlede açıklığı bozan birçok sebep vardır. Bunlardan biri, kelimenin cümle içinde, bulunması gereken yerden başka bir yerde bulunmasıdır. Böyle durumlarda anlam belirsizleşir; düşünülenin dışında başka bir an­lam ortaya çıkar. Hatta söz hiç anlaşılmayabilir. Bu durumu örneklerle açıklayalım:

"Cesetler çok denizde kaldıkları için şişmiş." cümlesinde "çok" keli­mesi, bulunması gereken yerde değildir. Eğer "çok" kelimesi, "denizde" kelimesinden sonra getirilirse, cümlenin anlamı berraklaşır.

"Yeni durağa gelmiştim." cümlesinde de, "yeni" kelimesi yerinde kulla­nılmadığı için, "yeni durağa gelmek" ve "durağa yeni gelmek" gibi iki an­lam belirmektedir. Anlatımda açıklık ilkesine aykırı olan bu durum, "yeni" kelimesi, "durağa" kelimesinden sonra kullanılırsa giderilmiş olur.

Anlatımda açıklığı bozan durumlardan biri de virgül (,) işaretinin ye­rinde kullanılmamasıdır. "Biraz hava almak için dışarı çıktım." cümlesin­de buna benzer bir yanlışlık yapılmıştır. "Biraz" kelimesi hem "hava" ke­limesinin sıfatı, hem de "çıkmak" fiilinin zarfı gibi görünmekte ve bu du­rumda cümleden, "biraz hava almak" ve " biraz dışarı çıkmak" gibi iki anlam çıkmaktadır. Virgül (,) işareti "Biraz" ya da "için " kelimesinden sonra kul­lanılarak, buradaki anlatım bozukluğu şu iki şekilde giderilebilir:

 1. Bi­raz, hava almak için dışarı çıktım.

 2. Biraz hava almak için, dışarı çıktım.

"Kadın arkadaşına dert yanıyordu." cümlesinin anlamını kolaylıkla anlaşılamamaktadır. Çünkü, kadın mı arkadaşına dert yanıyordu yoksa bir başkası mı kadın arkadaşına dert yanıyordu, açıkça belirtilmemekte­dir. Bu da özne olan "kadın " kelimesinden sonra virgül (,) kullanılmamasından kaynaklanmaktadır.

ANLATIMDA AKICILIK

Sözlü ve yazılı anlatımın her türünde, söyleniş ya da okunuşu çok ko­lay ve rahat sürdürebilme özelliğine, akıcılık denir. Konuşurken, yazarken akıcılığı sağlamak için hem seçilen sözlerin fonetik özelliğine hem de cümlelerin özentiye kaçmadan kurulmasına dikkat edilmelidir. Anlatılan düşünce ve duyguların kolayca sezilebilir soydan oluşu, akıcılığa yardım eder. Anlayışı zorlayan birtakım hayaller, çok uzun ve karmaşık cümleler, dile takılabilecek kelime kullanımı, akıcılığa aykırı durumlardır. Bunun yanında, cümleyi oluşturan kelimeler arasındaki bir uyumsuzluk hatta noktalama işaretlerinin yerinde kullanılmaması da akıcılığı önleyen ne­denler arasında sayılabilir.

Akıcılık için, kelime, cümle ve fikirlerin birbiriyle kaynaşması sağlan­malı, akışı bozan söylenişi güç seslerden, kelime tekrarlarından ve aynı anlama gelen kelimelerin bir arada kullanılmasından kaçınılmalıdır. Akı­cı bir cümle dinleyeni ve okuyanı sıkmaz.

 "Timur, Anadolu'yu baştan sona yakıp yıktıktan ve yüz binlerce Türk'ü kılıçtan geçirip çekildi." cümlesi, bozuk bir anlatım olduğu için akıcı de­ğildir. Eğer bu cümle, "Timur, Anadolu'yu baştan sona yakıp yıktıktan ve yüz binlerce Türk'ü kılıçtan geçirdikten sonra çekildi" şeklinde düzeltilir­se akıcılık sağlanmış olur.

 "Bir kırtasiyeden defter ve kalem ve sildi aldım." cümlesinde de bağ­laçların gereksiz yere kullanılması cümlenin akıcılığını bozmuştur.

  ANLATIMDA YALINLIK

 Düşüncenin, gösterişe kaçmadan, herkesin anlayabileceği bir açıklık­la anlatılmasına yalınlık denir. Yalınlıkta esas olan, sözün süssüz, kısa; anlamın da güçlü ve kesin olmasıdır:

 "Dil ile düşünce arasındaki ilişki yüzyıllardır dilbilimci, felsefeci ve öteki bilim adamlarını uğraştırmaktadır."

 "Öğrenimden kazancınız, daha iyi ve daha akıllı olmaktır."

"Epik tiyatroda seyirciye olaylar anlatılır."

 Yukarıda örnek olarak verilen cümleler, anlatım açısından yalındır; çünkü bu cümlelerde gereksiz, süslü ifadelere yer verilmemiştir.

 Cümlede yalınlığı bozan nedenlerin başında, etki ve inandırma gücü artsın diye kullanılan yaldızlı süslü sözler gelmektedir. Bu süslü ifadeler daha çok "sanatlı yazmak hevesi"nden doğmaktadır. Doğallıktan uzak olan bu yapmacık durum, zamanla zararlı bir alışkanlık haline dönüş­mektedir. Bunun yanında, kurulan uzun cümleler ve birtakım karışık duy­gu ve düşünceler de yalınlığı olumlu yönde etkileyen unsurlar arasında sayılabilir.

 "Vapur şafaktan atik davranarak, güzel İstanbul'u geride bırakarak, ilk bakışta bir farenin basit resmini andıran Marmaya'ya geçmişti."

 Bu cümle yalın değildir, çünkü burada anlatılmak istenen düşünceyi bir anlam derinliği ve inceliği katmayan gereksiz benzetmelere yer veril­miştir. Gereksiz ifadeleri çıkararak cümleyi yalın duruma şöyle getirebi­liriz:

 "Vapur, şafaktan önce, İstanbul'u geride bırakarak Marmara'ya geç­mişti."

  (Türk Dili - Anlatım, Mustafa Özkan, Osman Esin, Hatice Tören,Filiz Kitabevi, İst., 2001) 

SON EKLENENLER

Üye Girişi