Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

KONYA GEZİ YAZISI -EVLİYA ÇELEBİDEN

Konya'nın kurucusu, Yunanlılardan Yanuvan Tarihi sahibine göre Harkılan oğlu Aleksandıran oğ­lu Nişan'dır. Sonra Hazreti Ömer'le mektuplaşan meşhur kayser ikinci defa onarmıştır. Buraya Muhammed Ümmeti’nden ilk gelen Selçuklulardan Alâaddin Keykubad'dır. Bu da Rûm (= Anadolu) Selçukluları'ndandır. Selçuklular, Mahan diyarından Danişmendoğulları'yla gelerek Azerbaycan memle­ketlerini fethederek amcaoğulları olan "Çobanbay"ı buraya hâkim nasbettiler. Fakat bu aralık İran’da "Ebûsaid" cihangir padişah olduğundan "Çobanbay" veziri yerinde idi. Bunun çocuklarına "Çobanoğulları" derler. Sonra Ebûsaid bir kız meselesinden Çobanoğulları ile Pasin Ovası'nda savaştı. Her ne kadar Selçuklular ve Danişmendliler yardım ettilerse de yine Çobanlılar yıkılıp devletleri Akkoyunlular'a geçti.

Danişmendiler ile Selçuklular ilerleyerek Sivas ve Amasya'yı zapt ettiler. Danişmendliler burada Niksar (221) şehrini başkent edindiler. Sonra bunların yardımıyla Selçuklular Konya'yı zapt edip orada istiklâl kazandılar ki bunların son zamanında da Osman Gazi davul ve sancak sahibi oldu. İşte Konya Kalesi'nin üçüncü yapıcısı da Selçuklulardan Sultan Alâaddin'dir.

Konya Kalesi 569 tarihinde (12 Ağustos 1173-1 Ağustos 1174) yontma taş ile Mesud oğlu Sul­tan İzzeddin Kılıç Arslan tarafından yapılmıştır. Sağlamlaştırarak kalenin dördüncü yapıcısı olmuştur. Bir köşk ve divanhane yaptırmıştı ki o asırda kisrâların sarayından nişan verirdi. Depremden yıkılınca Selçuklu Keykubad onararak büyük bir hendek yaptırmıştı ki derinliği 11, genişliği 50, duvar boyu 30 zirâdır. Dışarı katındaki hisarın duvarı çepeçevre 10.000 germe adımdır. Atpazarı Kapısı üzerine zincirlerle asılmış bir kuru at kafasına gem vurup ibret olsun diye koymuşlardır. Binici olan bu memleket ahalisine öğüt için konmuştur. Yani avrata ve ata güvenmeyip at, kuru kafa bile olsa başından gemi eksik etmeyerek yuları ve dizgini eksik etmeyesin demektir.

İç kalesinin büyüklüğünü bilmiyorum. Bu kale Selçuklular zamanında 12 kapılı idiyse de, Osmanlılar eline geçtikten sonra 4 tanesi bırakılıp ötekiler kapatılmıştır. Dört köşesi beyaz mermerle türlü türlü, hendesî çizgilerle süslü, kubbeli ve sanatkârane bir kaledir. En sonra Gıyâseddin oğlu Sultan Alâaddin yeniden yaptırmıştır. Sonra Erzurum taraflarında yağma ve çapul çoğaldığından intikam almak üzere iken babası merhum olmuştur.

Anadolu Selçuklularımın sonu bu Alâaddin'dir. Hepsi 14 padişahtır. 699 tarihinde Ertuğrul Beğ'in oğlu Osman Beğ hutbe okutup sikke kestirerek emîr olmuştur. Bu Konya yöresi Karamanoğulları'nın ellerinde kalıp Kosova savaşında Hüdavendigâr Gazi şehid olduktan sonra önce itaatli olan Karamanoğulları dahi isyan etmiştir.

Bunun üzerine 792 tarihinde (— 20 Aralık 1389-8 Aralık 1390) Yıldırım Bayazıd Han kalabalık askerle yıldırım gibi gelip Konya kalesini aman zaman vermeyerek fetheyledi. Böylece Selçuklular'ın eski mülkü Konya dahi Osmanlı şehirlerinden oldu. Kanunî Sultan Süleyman Han yazdırışı üzere şimdiki' halde Karaman Eyaleti adıyla başka eyalet olup paşa karargâhıdır. Paşasının hası 660.070 akçadır, 2000 askerle eyaleti idare edip 50.000 kuruş tahsil ederek gider.

Bu eyaletin Hazine Defterdarı, Defter Kethüdası, Defter Emini, Çavuşlar Kethüdası, Çavuşlar Emini vardır. Eyalette 7 sancak vardır. Paşa şehri olan Konya Sancağı'ndan başka "Kayseri?', "Niğ­de", "Yenişehir", Kırşehri", "Akşehir", "Aksaray" Sancaklar» vardır.

Zeametleri 68, tımarlan 2111 tanedir. Defterdarının hası 65.000, Defter Kethüdası'nın hası 6500 dür. Tımar Defterdarı da böylecedir. Alaybeğisi, Çeribaşısı, Yüzbaşıları vardır. Bu eyaletteki tımar ve zeamet sahipleri, seferde, Cebelileri ile Paşasının askeriyle 12.000 seçme kılıç askeri olur. Savaşta bir tımarlı bulunmasa tımarı başkasına verilir.

Konya 500 akçalık mollalıktır. Nahiyelerinden kadısına yıllık, adalet üzere, 20 kese hâsıl olur.

Mezhepleri hep Hanefî'dir. Nakîbüleşrafı, ileri gelenleri, bilginleri, dindar adamları vardır. Mevlevi dervişleri de çoktur. Asker tayfası çok olduğundan Sipah Kethüda Yeri ve Yeniçeri Serdarı yerine bir azametli Yeniçeri Çavuşu ve Muhtesib Ağası, 3 yerde Şehir Naibi ve Şehir Subaşısı, Bac Alıcısı, (222) Kale Dizdarı, 40 tane büyüklü küçüklü topu, yetişir derecede cebehanesi vardır. Toplu bakışla mamur bir şehirdir. Bu büyük şehir Meram Dağı'nın doğusunda düz bir ovada olup dağa bir saat mesafededir.

Camilerinin en eskisi iç kalede "Birinci Sultan Alâaddin Çamisi"dir ki dil ve kalemle anlatılamaya­cak kadar sanatkârane bir camidir. Lâkin iç kalede olduğu için cemaati kalmamıştır. Bu iç kale yüksek bir yerde olup mükellef ve mükemmel cebehanesi ve topları vardır. Bu kalenin doğu ve kuzey yönleri ova ile bir gölceğizdir. Konya'dan geçen bütün pınarlar bu göle dökülür.

"Sultan Süleyman Han Camisi" birer tabakalı iki minareli, geniş haremli, has kurşunla örtülü bir camidir.

Konya'nın mescitleri de çoktur. Dârüttedrislerinin en meşhuru "Nalıncı Medresesi"dir. 11 tane dârülkurrâsı, 3 tane dârülhadîsi vardır. Sibyan mektepleri 170 tanedir. Her yıl hediyesi verilen 40 kadar tekkesi vardır. En meşhuru "Şems-i Tebriz'i Tekkesi"dir. Yüksek bir kubbe altında olup orada dahi Mevlânâ ayini yapılır. Mahkemeye yakın, eski bir tekkedir.

Çeşmeleri de çoktur. Kaynakları hep Meram Dağı'nda olup taksim kubbesinden gelir. 300 den çok sebili vardır. 11 tane aşevi olup nimeti her zaman bol olanları "Mevlânâ Tekkesi İmareti" ile "Sultan Süleyman Han İmareti"dir.

Hamamlarının en meşhuru "Âstâne Hamamı" olup eski tarzda, suyu güzel bir hamamdır. Kale içindeki "Sunkur Hamamı" da böyledir. Vilâyet ileri gelenlerinin söylediğine göre bütün saraylarında 80 kadar saray hamamı vardır. 340 kadar bağlı bahçeli, akarsulu sarayı vardır. Paşa Sarayı meşhurdur.

Hanlarından, Atpazarı Kapısı dışında, Bağdat Fatihi'nin annesi "Kösem Sultan"ın yaptırdığı büyük han meşhurdur. 26 tane bekâr hanı vardır. Bedesteniyle birlikte 1900 dükkânı vardır. Yüzlercesi ma­mur olup kâgir yapılardır.

Kâgir yapılı ve demir kapılı kanatlarla kurulmuş kurşun örtülü bedestenindeki zengin tüccarlarda bütün dünyanın kıymetli malları bulunur. Sipah Pazarı, Saraçhanesi, Tahtelkalesi mamur ve süslüdür.

Havasının ve suyunun güzelliğinden bütün halkı sağlam ve güçlü yapılıdır. O kadar çok yaşarlar ki kuvvetleri gitmiş, ömrü yüz yetmişe yetmiş, gücü kuvveti bitmiş olduğu halde yine dinç olurlar. Bilgin­leri akıllı, efendi, asil, olgun kimselerdir. Konya'nın helvacı ve berber gençleri meşhurdur.

Eşrafının en başta geleni "Hazreti Mevlânâoğlu Halim Çelebi"dir. 20 kadar Eflâtun ve İbn Sina'­dan nişan verir usta doktorları vardır. Konuştuğumuz adamlar içinde duası kabul olunanlar vardı.

Asker tayfası hep samur kürk ve kıymetli kumaşlar giyer. Bilginleri türlü türlü soflar ve molla ku­maşları giyer. Sanat sahipleri hep Mevlânâ muhibbi olduklarından Mevlevi külahları üzerine Muham­medi sarık sararlar.

Ahali hep Türk'tür. Güzel konuşan kimseleri vardır. (223) Gayet doğru ve yabancı dostu kimse­lerdir. Suyu ve havası herkesçe övülür. Sabah vakti esen esintiden insan taze hayat bulur.

Kale dışında, suyun taksimi için bir kubbe yapılmıştır. O kubbede 366 lüleye su ulaştırılıp şehrin cami, mescit, han, hamam ve ileri gelenlerin saraylarına hep oradan su gider. Kaynağı Meram Dağı'ndadır. 2700 su kuyusu vardır ki bostanlar suvarılır ve bütün bitkiler bu sayede büyür. Şehir, beşinci iklimin ortasında olup yazı, kışı itidal üzeredir.

7 türlü taneli buğdayı olur. Devedişi denen bir iyi cinsi vardır ki ancak Şam civarında bulunur. Fa­kat arpası çok yağlı olduğundan ata çok vermekten çekinmek lâzımdır. Tahılı ve otları çok, tarlaları çok, bereketli bir şehirdir.

Kuyumcuları, külâhçıları, terzileri, berberleri, meşhurdur. Fakat debbâğları, Osmanlı ülkesindeki debbâğların en ustalarıdır.

Meram Dağı'nda mavi renkli bir çiçek olur. Debbâğlar onunla deriyi muamele edip gök, sarı, tu­runcu, kırmızı sahtiyan yaparlar ki Arap ve Acem'de maruftur.

Yiyeceklerinden beyaz ekmeği, kâhisi, (224) çöreği, ballı böreği, helvasının çeşitleri, zülbıyesi, (225) pandisi, (226) pişmanisi, (227) tahînesi (228) meşhurdur. Ama sabunısi (229) ile canım beyaz halka çinisini (230) âşıklar yedikleri zaman lezzetinden damakları iki şak olur.

Hususi Helvacı Çarşısı vardır. "Konya'da adama helvayı döverek yedirirler" meseli meşhurdur.

Yemişlerinden Meram Dağı'nda "kamerüddevle (231) ve "kamerüddin" (232) adıyla iki türlü kayısı eriği olur ki Şam'ın Hama kayısısından lezzetli, sulu ve tatlıdır. 20 türlü armudu, kirazı, dorakısı, (233) üzüm sarması, badem kırması olur. Yerinin tabiatı dolayısıyla buralarda limon, turunç, nar, incir, zeytin gibi yemişler olmaz.

Herkes ve bütün seyyahlar Konya'nın gezinti yerlerini, ovasını överler. Gerçekten ben de, yirminci seyahatim olan bu seferime kadar böyle bir ova görmedim. Budin serhaddinde Peçuy, Sirem şehrinin kale ardındaki Baruthane mesiresi, Kırım Yarımadası'nın Sudak Bağı, İstanbul'un 170'den ziyade bah­çe ve gülistanları, Malatya'nın Aspuzu'su, Tebriz'in Şâh-ı Cihan Bağı bu Konya'nın Meram mesiresinin yanında bir çimenlik bile değildir. Velhâsıl arifler sultanı Celâleddîn-i Rûmi Hazretleriyle 77 tabakalık büyük evliyaların teveccühüne mazhar olmuş, gönül alıcı bir şehirdir. 9000 kadar bağ ve bahçesi var­dır. Bu yerlerin yabancısı birisi bu bağların içine girse kaybolur, gider. Güzel sesli kuşların nağmesin­den insan taze hayat bulur.

Konyalılar çoluk çocuklarıyla 8 ay Meram'da oturup zevk ederek felekten kâm alırlar. Meram'da nice bin bağ evleri ve kulübeler, cami, mescit, han, hamam, çarşı ve pazar yerleri vardır. Ahalisinin Konya'ya gelmeye hiç de ihtiyaçları yoktur.

Konya'nın doğusunda, üç konaklık yerde Aksaray vardır. Kıblesinden "Kâfiriyan" kalesini geçip Lârende kalesine varılır ki gerekli bir konaktır. Güneyinde Adalya (= Antalya) ve Alâiye (Alanya) iske­leleri olup ikişer konaktır.

Konya şehrinden kalkarak kıble yönünde 8 saatte "İsmail" kasabasına geldik. "Konya Karapınar" kasabasında menzil aldık. Rumeli'de dahi "Kırkkilise Karapınar" olduğu için buna "Konya Karapınar" derler. Konya toprağında ve kazası içinde hâkimliktir. Suyu ve havası güzel, bağ ve bahçeleri hoş, Şirin bir kasabadır. Çarşı içinde "Süleyman Han Camisi" vardır. Kurşunlu, Büyük bir yapıdır ki Mimar Sinan'ın eseridir. Bundan başka mescitleri, 3 tekkesi, sibyan mektebi, müzayede çarşısı vardır. Bura­dan 9 saatte "Ereğli" ye geldik.

Osmanlı ülkesinde gezdiğimiz yerlerde 4 Ereğli vardır. Biri Rumeli'de, İstanbul civarında, Silivri ile Tekirdağ arasında "Tekirdağ Ereğlisi" olup büyük limanlı, eski bir kaledir. Biri Karadeniz kıyısında Bar tın şehri ile Akçaşar arasında "Bartın Ereğlisi"dir. Biri "Saruhan Ereğlisi" olup gitgide harab olmaktadır. Bir de bu "Karaman Ereğlisi" olup günden güne mamur olmaktadır. İlk kurucusu Nuh'un oğlu Şam'dır. Sonra kalesini, Ebubekir'in hilâfeti sırasında korkudan Kayser Herkıl (= Heraklius) yapıp adını "Heraklıye" koymuştu. Sonra 484 tarihinde (=23 Şubat 1091-11 Şubat 1092) Sultan Alâaddin bu kaleyi kuşatıp büyük bir savaşla fethederek bütün yaralılara Peygamber Pınarı'nın başındaki çamurdan sü­rünce o çamur hepsinin yarasını iyileştirmiş, "er gili" yani "er çamuru" (234) demekten bozma olarak "Ereğli" adıyla güzel bir şehir olmuştur.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinden Seçmeler

 

 

ERZEN-İ RUM YANİ ERZURUM

 Bazıları Erzulum da derler. Azerbaycan civarında geniş bir eyalettir. Bazı tarihlerde Nüşirevân-ı Adil tarafından kurulmuş denirse de doğrusu Akçakoyunlu padişahlarından "Gündüzbay oğlu Soktar oğlu Erzenbay" tarafından yapıldığıdır. Ataları "Mânân" ülkesindeı gelip Van Gölü kıyısında Ahlat Kalesi'ni yaparak orada oturdular. Erzenbay'ın bütün ataları Ertuğrul ve Süleymanşah bu anlatıdaki padişahlar neslindendir. Sonra bu Erzurum şehri ve Azerbaycan, Uzun Hasan'ın eline girip o da sağlamlığı meşhur olan "Hasan Kalesini" yaptırmıştır. Sonra Fatih'in İstanbul'u fethetmesini kıskanıp Osmanlı hanedanının sınırdaki bazı ülkelerine el koyup barışa aykırı işler işlemeye başladı. Buna rağmen Fatih de Rumların elinden Trapzon Kalesi'ni alıp donanmasından büyük asker çıkararak Uzun Hasan 300.000 askeriyle Tercan Ovası'nda 866 yılında (6 Ekim 1461 Eylül 1462) bozmuştur. Padişah tarafından vezirinin hası 1.214.600 akçadır.

Eyalet 12 sancaktır. Hazine defterdarı, defter kethüdası, tımar defterdarı, çavuşlar kethüdası, 7 çavuşlar katibi vardır. Alaybeyi, çeribaşısı da vardır. Sancaklar şunlardır:

Şarki Karahisar, Kiğı, Pasin, İspir, Hınıs, Malazgird, Tekman kucuman, Tortum, Meçengird, Mamruvan, Erzurum

 Erzurum kalesi

Bayır üzerinde, kare şeklinde, kefeki taşından yapılmış çepeçevre iki katlı hisardır. Her iki duvarın arası 70 adımdır. Buraya Hisariçe derler. Çepeçevre hendeği vardır. Hendeğinin eni 80 adım olup de­rinliği 20 ziradır. Ama Gürcü ve Erzincan Kapılarının derinliği o kadar değildir. Üzerlerinden köprü ile geçilir, iki kat demir kapılardır. Bu iki kapı arasında Revan'ı fetheden 10 tane balyemez top var. Lakin Tebriz Kapısı tarafındaki duvar yüksek olmakla beraber iç kaleye bi­tişik olduğundan tek kattır. Fakat çok sağlamdır. Kirpi gibi toplarla donanmıştır. Toplar her Darağacı Mahallesi'ne, Gümüşlü Kümbet ta­rafına bakar. Dışarı kaleye havale olunmuş, göğe ser çekmiş, tuğla minare gibi yüksek bir kulesi var. "Kesik Kule" adıyla tanınmış, üstü tahta örtülü yüce bir köşktür. 10 tane sürahi başlı topu vardır ki kale­nin dört çevresindeki ovalara kuş uçurmazlar. Kulenin boyu 100 zi­radır. İç kalenin duvarının boyu 60 ziradır. Sair duvarlar ellişer zira yüksekliğindedir. Çepeçevre kalenin iki katı 210 kule ile 2080 bede­ni havidir. Hepsi kurşun mazgallı beden ve çıkıntılardır. Kalede 1700 ev vardır. Hep toprak örtülü, eski tarz evlerdir. Erzurum eyaletinde gördüğümüz köy ve kasabalar hep toprak örtülü yerlerdir.

Erzurum Sarayları:

Paşa Sarayı 110 tane kat kat odalar, altlı üstlü divanhane ve köşkler olup cennet bahçesine benzeyen bahçesinde Tayyar Mehmed Paşa Köşkü, Tekeli Paşa Köşkü vardır. Tekeli Paşa'nınkinin ta­rihi şudur:

Tak üzre tak-ı tumturak

Paşa Efendi'miz Defterdâroğlu Mehmed Paşa Köşkü'nün bir ha­mamı, güzel sulu birçok çeşmeleri, dışarı avlusunun çevresinde ve ahırların üstünde Karakullukçu odaları var. Saray meydanında dai­ma cirit oynanır. Bu sarayın iki kapısı var. Biri Divan Kapısı ki şadır­van üzerinde büyük bir kapıdır. Biri Uğrun Kapısı'dır ki daima kapa­lıdır. Öteki saraylar Şeriat Mahkemesi Sarayı, Cafer Efendi Sarayı, Küçük Abaza Paşa Sarayı, Kefen İğnesioğlu Sarayı, Hanım Sarayı vesairedir.

Mahalleleri:

Hepsi 70 mahalle İslam, 7 mahalle Ermeni'dir. Çingene ve Yahu­di'si yoktur. Bütün evleri kagir yapıdır. Üst katlısı nadirdir. Çoğu yer katlıdır. Zira kışı sert, açık havası az olmakla 10-11 ay kar yağdığı çok görülür. Bunun için evleri alt katlı olup dam ve tepelerinin muşambalı bacaları, evlerinin keçe kaplı kapıları olur. Hamam gibi iba­dethaneleri vardır. Sözün kısası ilim öğrenilecek yerdir. Çokluk hoş havası yoktur.

Erzurum Camileri

Hepsi 77 camidir. En eskisi Ulu Cami'dir. Tebriz Kapısı'nın iç yü­zünde, eski tarzda, toprak örtülü, bir minareli bir camidir. Akkoyunlu padişahları tarafından yaptırılmıştır. Boyu ve eni 200 adımdır. Minber ve mihrabı eski

tarzdır. İçinde tertiple dizilmiş 220 çam direkler üzerinde çam kirişler vardır. Kagir kubbe değildir. Caminin bir tarafında Revan zahiresi için saklı peksimetler vardır.

Eski Medrese Camisi: Evvelki caminin doğu yönüne bitişik, du­var duvaradır. Çifte minarelidir. Bazıları Akkoyunlu padişahları tara­fından yapılmıştır derler. Bazıları da Uzun Hasan yapısı olduğunu söyler. Velhasıl eski bir mabeddir. Nice kere Erzurum kuşatıldığında atılan toplardan bu caminin ekser yerleri yıkılmış, evkafı da olmadı­ğından harap olup gitmiştir.

Tebriz Kapısı'nın iç yüzünde eşsiz bir kapı ve yüksek iki minare vardır ki bu minareler güneş gibi parlayıp ışık saçtıkça insanın gözü kamaşır, bir daha bakmak mümkün olmaz. Minareleri göğe uzanmış olduğundan birçok seyyahlar üzerine iplerle çıkarlar. Cami harabe olduğundan Dördüncü Sultan Murad onarıp içinde balyemez toplar dökmek için bir top imalathanesi yaptırmıştı. Hâlâ bütün aletleri ve döşemesi durmaktadır. Bu cami tamir edilse dünyada örneği bulun­maz bir eser olur. Tanrı tamirini nasip eyleye.

Lala Mustafa Paşa Camisi: Paşa Sarayı Kapısı'nın önünde umu­mi yolun dışındadır. Süleyman Han'ın veziri Lala Mustafa Paşa tara­fından yaptırılmıştır, İstanbul tarzında, yüksek kubbeli, bütünü has kurşunla örtülü bir camidir. Boyu ve eni 80 ayaktır. Mihrabı, minberi, müezzin mahfili şah gözlüdür. İçinde öyle kıymetli vizeler yoktur. Dı­şarı sofası vardır. Lakin avlusu dardır. Süleyman Han'ın mimarı Si­nan Ağa merhumun yapısıdır. Büyük bilginlerden tefsirci, hadisçi Vâni Efendi adında, namı cihanı tutmuş bir kürsü şeyhi vardır ki vaazı­nı bir kere dinleyen her suça tövbe edip tertemiz olur. "Yeniçeri imam" adında hafız bir imamı vardır ki sabah namazında birazcık Kur'an okuyunca bütün cemaati mest eder. Bu derece tesirli, hazin sesi vardır. Daha birçok ders hocaları ve bilginleri vardır. "Yeniçeri Müezzin" adında Bilal-i Habeşi küçüğü bir müezzini var ki minarede gür sesle bir kere "Allahu Ekber, Allahu Ekber" deyince büyük, küçük herkesin tüyleri ürperip gövdesi titrer, işiten işini ve kazancını, yemek yiyorsa yemeğini bırakarak camiye gelir. Zaten Erzurum ahalisi son derece dindardır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinden

 

 

 

İLGİLİ İÇERİK

GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME)

GEZİ YAZISI ÖRNEĞİ- KIRIKKALE'YE GİDERKEN

11.SINIF GEZİ YAZISI SLAYTI

SERVET-İ FÜNUNDA GEZİ YAZISI

GEZİ- TAYMİS KIYILARINDA

SON EKLENENLER

Üye Girişi