ZELZELE-FIKRA ÖRNEĞİ
Zelzele, dün gece, İstanbul'u uykusunun en derin yerinde oynattı. Garip şey! Haftalardan beri komşu toprakları sarsan ve şimdi gizli adımlarla bize yaklaşır gibi olan bu âfetin, faaliyete geçmek için insan gafletini kollayışta gösterdiği şeytani dikkate bakılırsa, bunun, cana kastetmiş bir müthiş zekânın işi olduğuna hükmetmek lâzım geliyor.
Öyle ya! Muharebelerde düşmanı, dalgın karargâhları topa tutmak ve hırsızın soyacağı evin duvarına tırmanmak İçin intihap ettiği (seçtiği) saat, hemen daima zelzelenin de harekete geçmek için beklediği saattir: gecenin ilerlemiş bir saati!
Gerek düşman, gerek hırsız, gerek zelzele, gafil İnsanın soyunup entarisini ([1]) giymesini ve atağa uzanıp, rahat horlamasını gözlerler.
Anlaşılan, ikide bir toprağın temellerini sarsan gizli ve korkunç kollar, gecenin karanlıkları içinde, insanları, don ve gömlekle, yalınayak, başıkabak, sokaklara perişan dökülmüş görmekten zevk alan tuhaflık merakında bir zalim kuvvetin hesabına, yeraltı âleminde, şu garip faciaları hazırlayıp duruyor!
AHMET HAŞİM
Bu fıkrasında Ahmet Haşim, bir gece yarısı İstanbul'da meydana gelen bir depremi konu olarak ele almış; bu olay hakkındaki kendi kişisel duygu ve düşüncelerini anlatmıştır. Ahmet Haşim'in zelzele hakkındaki düşüncelerini şöylece sıralayabiliriz:
1.Deprem, kurnaz bir kimse gibi, gizli adımlarla bize yaklaşıyor.
2.Şeytanca zekâlı bir kimse gibi, insan gafletini kolluyor.
3.Bunun, cana kasteden bir merhametsizden farkı yoktur.
4.Deprem, düşman ve hırsız gibi gecenin ilerlemiş saatini bekliyor.
5.Deprem, düşman ve hırsız gibi her şeyden habersiz kimselerin yatağa uzanıp, rahat horlamasını gözlüyor.
6.Deprem, gecenin karanlıkları içinde insanları, don ve gömlekle, yalınayak, başıkabak sokaklara perişan dökülmüş görmekten zevk alan tuhaflık merakında bir zalim kuvvetin hesabına çalışıyor.
Biz, bu düşüncelerin hiç birini, mantık ölçüleri bakımından doğru kabul edemeyiz. Çünkü:
a)Deprem, insan ya da hayvan gibi canlı ve düşünebilen bir varlık değildir.
b)Depremin, insanlarla bir alış - verişi yok ki cana kastetsin.
c)Depremin, yeri sarsmak için, gafil insanın soyunup yatağına uzanmasını beklemesi ve sarsıntı olur olmaz don gömlekle sokağa fırlamasını gözlemesi gibi bir planı olamaz.
d)Deprem, yeraltındaki bir zalim kuvvetle eşkıyalık ortaklığı kuramaz.
e)Sonuç olarak deprem, her zaman gece yarısı olmaz.
Bu bakımlardan, yazarın düşüncelerine katılamıyoruz. Fakat düşüncelerindeki nükte o kadar canlı ve güzel ki, bu düşüncelerin yanlış olduklarını bildiğimiz halde, zevkle okuyoruz. Hattâ zihnimizde bu nükteli anlatış öylesine yer ediyor ki, başkalarına anlatmaktan kendimizi alamıyoruz. .
Fıkranın özelliklerinden biri de unutulmayacak şekilde hafızalarda yer etmesidir.
[1].Eskiden erkekler de yatarken gecelik denen bir çeşit entari giyerlerdi. Pijamaya sonradan alışıldı.
İLGİLİ İÇERİK
NASRETTİN HOCA'NIN FIKRALARININ ÖZELLİKLERİ
- << Önceki
- Sonraki