Bu dünyada insanların sahip olacakları birçok nimet vardır. Bunlar o kadar çeşitlidir ki, saymaya kalksak kolay kolay bitiremeyiz. Ama bunlardan biri vardır ki değeri dünya nimetlerinin en değerlisi sayılan para ile de ölçülemeyecek kadar yüksektir.
Bu, nedir biliyor musunuz? Sevimli olmaktır. Başkaları tarafından sevilir, hoşa gider, etrafına rahatsızlık vermez, hatta aranır, özlenir bir insan olmaktır.
Tabiatın bu nimetinden faydalanmış insanların çok olduğunu ileri sürmek ne yazık ki, biraz güçtür. Ama burada bir mesele var: Acaba, sevimli olmak insanlara tabiatın bir nimeti midir? Eğer öyle olsaydı bazı insanlar sevimli olarak dünyaya gelecekler, sevimli olarak gelmeyenler de bu nimetten yoksun bırakıldıkları için talihlerine küsüp oturacaklardı, öyle mi? Ben o kanaatte değilim. Sevimli olmak da zengin olmak gibi sonradan, çaba harcanarak elde edilen bir nimettir.
Bir insan zengin olmayı aklına koyarsa, birçok örnekler gösteriyor ki, sonunda mutlaka zengin oluyor. Şimdi aranızda bu sözüme karşı çıkacaklar bulunduğunu biliyorum. Onlar: "Dünyada zengin olmayı kim istemez?" diyeceklerdir, şüphe yok ki herkes istiyor, ama istemek yetmez ki! Hepimiz öldükten sonra cennete gitmeyi istiyoruz. Ama dünyada iken, cennete gitmenin şartlarını gerektiği gibi yerine getirebiliyor muyuz? Diyelim ki cennete gitmek için hiçbir günah işlememek, kimseye kötülük etmemek, hatta elimizdeki imkânlar ölçüsünde iyilik edip sevap kazanmak lâzımdır. Belki dalgınlığımıza geldiği belki de pek aldırış etmediğimiz için bunları yapmayı zaman zaman unutmuyor muyuz?
Zengin olmayı isteyen insan da tıpkı cennete gitmeye kararlı adam gibi birtakım emirlere uymaya, ayrıca bazı işlere girişmeye, hatta bazı şeyler yapmaya mecburdur. Bunların vereceği zahmete katlanır, karşınıza çıkacak tehlikelere göğüs gererseniz; uzun zaman dişinizi tırnağınıza takmaya razı olur, fedakârlıklara katlanır, herkesten çok çatışır, fırsatlar çıkınca herkesin vereceğinden daha yerinde kararlar verirseniz niçin zengin olmayasınız? Böyle yaparsanız, daha doğrusu yapabilirseniz günün birinde siz de zengin olursunuz. Ama bunları yapamazsanız, istediğiniz kadar zengin olmaya heves edin, olamazsınız. Eğer çoğumuz zengin olamıyorsak, türlü sebeplerle böyle bir gayret veya kabiliyet gösteremediğimiz için olamıyoruz.
Ne ise, şimdi zenginliği bir yana bırakalım da bahsimiz olan sevimli olmak konusuna dönelim: Sevimli olmak da, zengin olmak gibi bir takım ayrı çalışmalar isteyen bir meziyettir. Bir adam çalışır çabalar zengin olur, ama sevimli olamaz. Nice zengin adam vardır ki sevimli değildir. Çünkü sevimli olmak onu sağlamaya yarayacak birtakım gayretler harcamaya, bazı fedakârlıkları göze almaya, en önemlisi, içimizdeki benliği yenmeye, bütün bunları da zorla yapar olmaktan çıkıp bir âdet haline getirmeye bağlıdır. Eğer yakınlarınızla ve dostlarınızla ilişkilerinizde onları rahatsız etmemeye dikkat ederseniz; üstelik bunu da yeter görmeyerek onları memnun etmek için elinizden geleni yapmayı ağır bir yük saymazsanız, hele gülümser bir bakışı kimseden esirgemezseniz bir dereceye kadar sevimli olacağınız şüphesizdir. Ama sadece gülümser olmak da yetmez. Gülmek istemediği hâlde zorla gülmeye çalışan insanların yüzlerinin ne kadar çirkin olduğunu her hâlde fark etmişsinizdir. Sevimli olmamız için insanlarla karşı karşıya geldiğimiz zaman dudaklarınızla değil, gözlerinizin içiyle gülmeniz lâzımdır. "Gözünün içi gülüyor." dediğimiz insanların ruhlarında ne derin bir sevinç vardır! Ama siz şimdi diyeceksiniz ki, sevimli olmak için dudaklarımızla gülmeyi haydi bir dereceye kadar becerelim, ama gözlerimizin içiyle nasıl gülebiliriz?
Doğru, hakkınız var. Bu, bir aktörlük ustalığı ile yapılacak işlerden değildir. Gözlerinizin içinin gülebilmesi için sizin ruhunuzun içinde bir şey, bir nur olmalıdır. Bu nur da nedir biliyor musunuz? Sevgidir. İnsanların hepsine ve her türlüsüne karşı yüreğinizin sevgi ile dolu olmasıdır.
Bunu, yani sevimli olmanın sırrının yüreğinizin sevgi ile dolu olmasına bağlı bulunduğunu size daha iyi anlatabilmem için örnek vereyim: "Kargaya yavrusu şahin görünür" derler. Bu, ne demektir? Karga çirkin bir mahlûktur, karganın yavrusu ondan daha çirkindir, ama anasının gözüne yavrusu, ne kadar çirkin olursa olsun, güzel görünür, demektir. Bu örnek yalnız kargaya vergi değildir. Her anaya evlâdı güzel görünür. Neden güzel görünür? Ananın kalbi evlâdına karşı sevgi ile doludur da onun için.
Ama anaya yavrusu güzel görünür de evlâda anası çirkin mi görünür? İmkânı var mı? Hangimiz için annemiz veya babamız çirkin veya sevimsizdir? Hiçbirimiz için. Onlar gözümüzde dünyanın en güzel, en sevimli insanlarıdır. Neden mi diyorsunuz? Onlara karşı kalbimiz sevgi ile doludur da ondan. Eğer yüreğinizi yalnız annenize, babanıza, yakınlarınıza karşı değil herkes için, bütün insanlar için sevgi ile doldurabilirseniz siz sevimli bir insan olur, herkes tarafından sevilir, hoşa gider aranırsınız. Eğer size "Ne sevimli adam!" veya "Ne tatlı kadın!" diyorlarsa, sohbetinizden zevk duyuyorlarsa gözlerinizden içinizdeki sevgi nurunun ışıkları yansıdığı için diyorlar. Gözlerinizden dışarı vuran sevgi ışıklan sizin fena bir adam olmadığınızı onlara haber veriyor. Fena olmadığı belli olan bir insan da ancak sevgiye lâyıktır. Sevilir. Ama sizin elini sıktığınız, güler yüzlü olmaya çalıştığınız, hata dilinizin döndüğü kadar kendisini sevdiğinizi söylediğiniz insana karşı yüreğinizde sahiden sevgi yoksa gözleriniz sevgi nurunu dışarıya yansıtamadığı için, sevimli olmak şöyle dursun, onca soğuk bir insan olmaktan ileri gidemezsiniz. Ne yaparsanız yapın, hepsi yapmacık olarak kalacaktır.
Sevimli olmak için insanın yüreğinin insanlara karşı sevgi ile dolu olması birinci şarttır. İkinci şart da söze başlarken bir aralık söylediğim gibi, içimizdeki benliği yenebilmektir. Durmadan "ben, ben, ben" diye konuşan bir adam karşısındakine sevimli görünemez. "Ben şöyle yaptım, ben böyle yaptım" diyen adamları bir kenardan ne kadar tetikte dinlediğimizi bilirsiniz. Çünkü siz "ben" dediğiniz zaman karşınızdaki adamın benliğine kılıç çekmiş bir şövalye gibisiniz. Onda hemen bir düelloya girişmek hevesini uyandırırsınız. Karşısına çıkıp da hep kendinizden söz ettiğiniz bir adama sevimli görünmemiz mümkün değildir. Çünkü siz boyuna "ben" derken onun benliğini hiçe saydığınızı belli ediyorsunuz. Oysaki insanlar, kendileri ne olursa olsunlar, benliklerine saygı gösterilmesini isterler.
İnsanların bu hâllerini çok iyi bilen halk filozoftan mektup yazarken bile "beri'i çok az kullanmayı tavsiye ediyorlar. Geçenlerde bir mecmuada bir yazı okudum. O yazıyı yazan halk filozofu: "Eğer, bir tanıdığınızda birkaç gün misafir olarak kalmış da bu misafirlik çok hoşunuza gitmişse ona teşekkür ederken sakın "Evinizde harikulâde birkaç gün geçirdim." demeyiniz. Kendisinden bahsettiğiniz için ev sahibi bu sözünüzden hiç memnun olmayacaktır. Fakat ayrılırken ona: "Misafir severliğinizin benzeri yok, harikulade ev sahibisiniz." derseniz her iki söz de "teşekkür" yerine geçtiği hâlde ikincisini söylediğiniz zaman ev sahibi öylesine hoşlanacaktır ki sizi bir kere daha evine misafir olarak davet etmesi ihtimali çok artacaktır."
Sevimli olmak için daha başka şartlar var mıdır, bilmiyorum! Ama gözlerimize sevimsiz görünen insanların yüreklerinde insan sevgisinden eser bulunmadığı, yalnız kendilerini sevdikleri için de kendi benliklerini öne sürerek sevimsiz oldukları muhakkaktır. Eğer sevimli olmak istiyorsak mutlaka gönlümüzü, yüreğimizi bütün insanlara karşı sevgi ile doldurmayı başarmamız, kendi benliğimiz silerek alçak gönüllü olmaya çalışarak başkalarının benliğine saygı göstermeyi bilmemiz lâzım.
Gururlu bir adamın sevimli olduğu görülmüş müdür? Zira gurur başkalarını sevmekten değil, insanın kendisine hayran olmasından gelen bir fena görünüştür. Bu görünüş sahibini sevimsiz eder.
Bütün bunlardan sonra sevimli olmanın doğuştan gelen bir meziyet değil, sonradan edinilen bir haslet olduğuna bilmem sizleri inandırabildim mi? Zengin olmaya çalışan adam gibi sevimli olmaya çalışan adamın da bir gün başarıya ulaşacağına bilmem şimdi ihtimal veriyor musunuz? Ama şunu da söyleyeyim ki sevimli olmak zengin olmaktan daha zordur. Sevimli olmak için insan ruhuna çok ağır gelen fedakârlıklara katlanmak gerekir. Ama bir kere sevimli oldunuz, insanlar tarafından bir bakışta sevilir, aranır bir insan hâline geldiniz mi ondan sonra zengin olmanıza pek lüzum da kalmayacaktır. Çünkü insanlardan toplayacağınız sevgi, size en büyük servetlerin sağlayacağı bir huzur ve saadete ulaştırmaya yetecektir.
Şevket RADO
- Önceki
- Sonraki >>