Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SEVİMLİ OLABİLİRSİNİZ

Bu dünyada insanların sahip olacakları birçok nimet vardır. Bunlar o kadar çeşitlidir ki, saymaya kalksak kolay kolay bitiremeyiz. Ama bun­lardan biri vardır ki değeri dünya nimetlerinin en değerlisi sayılan para ile de ölçülemeyecek kadar yüksektir.

Bu, nedir biliyor musunuz? Sevimli olmaktır. Başkaları tarafından sevilir, hoşa gider, etrafına rahatsızlık vermez, hatta aranır, özlenir bir insan olmaktır.

Tabiatın bu nimetinden faydalanmış insanların çok olduğunu ileri sürmek ne yazık ki, biraz güçtür. Ama burada bir mesele var: Acaba, se­vimli olmak insanlara tabiatın bir nimeti midir? Eğer öyle olsaydı bazı in­sanlar sevimli olarak dünyaya gelecekler, sevimli olarak gelmeyenler de bu nimetten yoksun bırakıldıkları için talihlerine küsüp oturacaklardı, öyle mi? Ben o kanaatte değilim. Sevimli olmak da zengin olmak gibi son­radan, çaba harcanarak elde edilen bir nimettir.

Bir insan zengin olmayı aklına koyarsa, birçok örnekler gösteriyor ki, sonunda mutlaka zengin oluyor. Şimdi aranızda bu sözüme karşı çıka­caklar bulunduğunu biliyorum. Onlar: "Dünyada zengin olmayı kim iste­mez?" diyeceklerdir, şüphe yok ki herkes istiyor, ama istemek yetmez ki! Hepimiz öldükten sonra cennete gitmeyi istiyoruz. Ama dünyada iken, cennete gitmenin şartlarını gerektiği gibi yerine getirebiliyor muyuz? Diye­lim ki cennete gitmek için hiçbir günah işlememek, kimseye kötülük etme­mek, hatta elimizdeki imkânlar ölçüsünde iyilik edip sevap kazanmak lâzımdır. Belki dalgınlığımıza geldiği belki de pek aldırış etmediğimiz için bunları yapmayı zaman zaman unutmuyor muyuz?

Zengin olmayı isteyen insan da tıpkı cennete gitmeye kararlı adam gibi birtakım emirlere uymaya, ayrıca bazı işlere girişmeye, hatta bazı şeyler yapmaya mecburdur. Bunların vereceği zahmete katlanır, karşını­za çıkacak tehlikelere göğüs gererseniz; uzun zaman dişinizi tırnağınıza takmaya razı olur, fedakârlıklara katlanır, herkesten çok çatışır, fırsatlar çıkınca herkesin vereceğinden daha yerinde kararlar verirseniz niçin zen­gin olmayasınız? Böyle yaparsanız, daha doğrusu yapabilirseniz günün birinde siz de zengin olursunuz. Ama bunları yapamazsanız, istediğiniz kadar zengin olmaya heves edin, olamazsınız. Eğer çoğumuz zengin olamıyorsak, türlü sebeplerle böyle bir gayret veya kabiliyet gösteremediği­miz için olamıyoruz.

Ne ise, şimdi zenginliği bir yana bırakalım da bahsimiz olan sevimli olmak konusuna dönelim: Sevimli olmak da, zengin olmak gibi bir takım ayrı çalışmalar isteyen bir meziyettir. Bir adam çalışır çabalar zengin olur, ama sevimli olamaz. Nice zengin adam vardır ki sevimli değildir. Çünkü sevimli olmak onu sağlamaya yarayacak birtakım gayretler harca­maya, bazı fedakârlıkları göze almaya, en önemlisi, içimizdeki benliği yenmeye, bütün bunları da zorla yapar olmaktan çıkıp bir âdet haline ge­tirmeye bağlıdır. Eğer yakınlarınızla ve dostlarınızla ilişkilerinizde onları rahatsız etmemeye dikkat ederseniz; üstelik bunu da yeter görmeyerek onları memnun etmek için elinizden geleni yapmayı ağır bir yük saymaz­sanız, hele gülümser bir bakışı kimseden esirgemezseniz bir dereceye kadar sevimli olacağınız şüphesizdir. Ama sadece gülümser olmak da yetmez. Gülmek istemediği hâlde zorla gülmeye çalışan insanların yüzle­rinin ne kadar çirkin olduğunu her hâlde fark etmişsinizdir. Sevimli olma­mız için insanlarla karşı karşıya geldiğimiz zaman dudaklarınızla değil, gözlerinizin içiyle gülmeniz lâzımdır. "Gözünün içi gülüyor." dediğimiz in­sanların ruhlarında ne derin bir sevinç vardır! Ama siz şimdi diyeceksiniz ki, sevimli olmak için dudaklarımızla gülmeyi haydi bir dereceye kadar becerelim, ama gözlerimizin içiyle nasıl gülebiliriz?

Doğru, hakkınız var. Bu, bir aktörlük ustalığı ile yapılacak işlerden değildir. Gözlerinizin içinin gülebilmesi için sizin ruhunuzun içinde bir şey, bir nur olmalıdır. Bu nur da nedir biliyor musunuz? Sevgidir. İnsan­ların hepsine ve her türlüsüne karşı yüreğinizin sevgi ile dolu olmasıdır.

Bunu, yani sevimli olmanın sırrının yüreğinizin sevgi ile dolu olma­sına bağlı bulunduğunu size daha iyi anlatabilmem için örnek vereyim: "Kargaya yavrusu şahin görünür" derler. Bu, ne demektir? Karga çirkin bir mahlûktur, karganın yavrusu ondan daha çirkindir, ama anasının gö­züne yavrusu, ne kadar çirkin olursa olsun, güzel görünür, demektir. Bu örnek yalnız kargaya vergi değildir. Her anaya evlâdı güzel görünür. Neden güzel görünür? Ananın kalbi evlâdına karşı sevgi ile doludur da onun için.

Ama anaya yavrusu güzel görünür de evlâda anası çirkin mi görü­nür? İmkânı var mı? Hangimiz için annemiz veya babamız çirkin veya se­vimsizdir? Hiçbirimiz için. Onlar gözümüzde dünyanın en güzel, en sevim­li insanlarıdır. Neden mi diyorsunuz? Onlara karşı kalbimiz sevgi ile doludur da ondan. Eğer yüreğinizi yalnız annenize, babanıza, yakınları­nıza karşı değil herkes için, bütün insanlar için sevgi ile doldurabilirseniz siz sevimli bir insan olur, herkes tarafından sevilir, hoşa gider aranırsı­nız. Eğer size "Ne sevimli adam!" veya "Ne tatlı kadın!" diyorlarsa, sohbe­tinizden zevk duyuyorlarsa gözlerinizden içinizdeki sevgi nurunun ışıkları yansıdığı için diyorlar. Gözlerinizden dışarı vuran sevgi ışıklan sizin fena bir adam olmadığınızı onlara haber veriyor. Fena olmadığı belli olan bir insan da ancak sevgiye lâyıktır. Sevilir. Ama sizin elini sıktığınız, güler yüzlü olmaya çalıştığınız, hata dilinizin döndüğü kadar kendisini sevdiği­nizi söylediğiniz insana karşı yüreğinizde sahiden sevgi yoksa gözleriniz sevgi nurunu dışarıya yansıtamadığı için, sevimli olmak şöyle dursun, onca soğuk bir insan olmaktan ileri gidemezsiniz. Ne yaparsanız yapın, hepsi yapmacık olarak kalacaktır.

Sevimli olmak için insanın yüreğinin insanlara karşı sevgi ile dolu olması birinci şarttır. İkinci şart da söze başlarken bir aralık söylediğim gibi, içimizdeki benliği yenebilmektir. Durmadan "ben, ben, ben" diye ko­nuşan bir adam karşısındakine sevimli görünemez. "Ben şöyle yaptım, ben böyle yaptım" diyen adamları bir kenardan ne kadar tetikte dinlediği­mizi bilirsiniz. Çünkü siz "ben" dediğiniz zaman karşınızdaki adamın ben­liğine kılıç çekmiş bir şövalye gibisiniz. Onda hemen bir düelloya girişmek hevesini uyandırırsınız. Karşısına çıkıp da hep kendinizden söz ettiğiniz bir adama sevimli görünmemiz mümkün değildir. Çünkü siz boyuna "ben" derken onun benliğini hiçe saydığınızı belli ediyorsunuz. Oysaki insan­lar, kendileri ne olursa olsunlar, benliklerine saygı gösterilmesini isterler.

İnsanların bu hâllerini çok iyi bilen halk filozoftan mektup yazarken bile "beri'i çok az kullanmayı tavsiye ediyorlar. Geçenlerde bir mecmuada bir yazı okudum. O yazıyı yazan halk filozofu: "Eğer, bir tanıdığınızda bir­kaç gün misafir olarak kalmış da bu misafirlik çok hoşunuza gitmişse ona teşekkür ederken sakın "Evinizde harikulâde birkaç gün geçirdim." demeyiniz. Kendisinden bahsettiğiniz için ev sahibi bu sözünüzden hiç memnun olmayacaktır. Fakat ayrılırken ona: "Misafir severliğinizin benze­ri yok, harikulade ev sahibisiniz." derseniz her iki söz de "teşekkür" yeri­ne geçtiği hâlde ikincisini söylediğiniz zaman ev sahibi öylesine hoşlana­caktır ki sizi bir kere daha evine misafir olarak davet etmesi ihtimali çok artacaktır."

Sevimli olmak için daha başka şartlar var mıdır, bilmiyorum! Ama gözlerimize sevimsiz görünen insanların yüreklerinde insan sevgisinden eser bulunmadığı, yalnız kendilerini sevdikleri için de kendi benliklerini öne sürerek sevimsiz oldukları muhakkaktır. Eğer sevimli olmak istiyorsak mutlaka gönlümüzü, yüreğimizi bütün insanlara karşı sevgi ile doldurma­yı başarmamız, kendi benliğimiz silerek alçak gönüllü olmaya çalışarak başkalarının benliğine saygı göstermeyi bilmemiz lâzım.
Gururlu bir adamın sevimli olduğu görülmüş müdür? Zira gurur başkalarını sevmekten değil, insanın kendisine hayran olmasından gelen bir fena görünüştür. Bu görünüş sahibini sevimsiz eder.

Bütün bunlardan sonra sevimli olmanın doğuştan gelen bir meziyet değil, sonradan edinilen bir haslet olduğuna bilmem sizleri inandırabildim mi? Zengin olmaya çalışan adam gibi sevimli olmaya çalışan adamın da bir gün başarıya ulaşacağına bilmem şimdi ihtimal veriyor musunuz? Ama şunu da söyleyeyim ki sevimli olmak zengin olmaktan daha zordur. Sevimli olmak için insan ruhuna çok ağır gelen fedakârlıklara katlanmak gerekir. Ama bir kere sevimli oldunuz, insanlar tarafından bir bakışta se­vilir, aranır bir insan hâline geldiniz mi ondan sonra zengin olmanıza pek lüzum da kalmayacaktır. Çünkü insanlardan toplayacağınız sevgi, size en büyük servetlerin sağlayacağı bir huzur ve saadete ulaştırmaya yete­cektir.

Şevket RADO

SON EKLENENLER

Üye Girişi