Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

KONFERANS ÖRNEĞİ

(Ünlü Fransız yazıcısı Andre Maurois (1885-1967) aşağıdaki konferansı, kendi yetiştirdiği bir lisenin öğrencilerine, I.Cihan Savaşı sonlarında vermiştir.)

Benim de sizlerden biri olduğum zamandan beri yarım asır geçmiş olmasına bir türlü inanamıyorum. İnanamıyorum çünkü saçlarım ağarmış bile olsa kalbim çok az değişti.

Bu bizim eski lisemizde talebesi olmak bahtiyarlığına erdiğim kıymetli üstatla­rım, bana hayat mücadelesinde rehberlik edecek şâir ve filozofları tanıtmışlardı.

Kendimi bilgi ve ümitlerle delicesine zengin hissediyordum. Dostluğa ve hak­ka inanıyordum. Delikanlı Shelley gibi, yüksek sesle, ben de şöyle and içiyordum:

"Elimden geldiği kadar âdil, makul ve hür olacağıma ve hayatımı güzelliğe vakfedeceğime yemin ederim."

0 uzak mazide de, tıpkı bugün olduğu gibi, fesat ruhlar, delikanlıların yolunu keserek, onlara: "Ne kadar safsınız" diyorlardı, "Dünya, hiç de sizin sandığınız gi­bi değildir. Siz bir şiir âlemi, bir er meydanı bekliyorsunuz. Hâlbuki bir engel bu­lacaksınız. Hakkı mı özlüyorsunuz? Gözlerinizin önünde zulmün zaferine şahit olacaksınız. Güzele mi inanıyorsunuz? Keşfedeceksiniz ki; "eserlerin güzelliği de, kadınların güzelliği kadar çabuk geçer..."

Biliyorum ki, çocukluğu pek hazin geçmiş bir nesle mensupsunuz. İlk tahsil çağlarınız felâket yıllarına denk geldi. Büyük bahtsızlıklara uğradınız ve büyük cinayetlere şahit oldunuz. Bütün bunlar içinizi bulandırdı. Bugün kapkara bir edebiyatımız varsa, bu kapkara yılları geçirdiğimiz içindir. Size bu acı kitapları okumayı tavsiye ederim. Onların bazıları güzeldir. Yaşayan edebiyatı ihmal ve on­dan nefret etmek hatadır. Fakat onun yegâne ve kesin olduğunu sanmak da bir delilik olur. İnsanların yüzyıllar boyu sevdikleri eserler, gözü kapalı olarak be­ğenmemize hak kazanmışlardır. Eğer Homeros, 3000 yıldan beri saygı görüyorsa, buna lâyık olduğundandır. Taptaze kazanılmış zaferler, haklı gibi görünseler de, çabucak sönüp giderler. Andre Gide der ki:

"Bugün alkışlanan eserlerden bazılarının yirmi yıl sonra insanı güldürmeye­ceklerinden emin değilim."

Kendinizi klâsiklere daha büyük bir güvenle bırakabilirsiniz. Eğer onların bu kadar zengin ve olağanüstü bir güzelliği olmasaydı, klâsik olamazlardı.

Bütün bir geçmişi yok farz edip cemiyetin ve düşünce âleminin, sıfırdan hare­ket ederek, yeniden kurulduğunu iddiaya kalkışmak kadar tehlikeli bir şey yok­tur. Ruhlarımız, birbiri altında çeşitli tarihî çağları saklayan topraklara benzer.

2000 yılında dünyanın hâli ne olacak? Sizler ve dünyanın bütün gençleri onun nasıl olmasını isterseniz öyle olacak.

"İnsan tabiatın en cılız kamışıdır. Fakat istediği zaman, kâinata boyun eğerek onu yenmesini bilir" İnsanoğlu, bilhassa kendi kendisini yenmelidir. Eğer ateşli ve gayretli bir hayat sürerek kendinizi iradenin, akim ve imanın zırhları ile donat­mış iseniz, hayatta hiçbir şeyden korkunuz olmayacaktır. Size ne kolay, ne de me­sut bir hayat vaat edeceğim.

Nefsinize o derece hâkim olunuz ki, karşılaşacağınız güçlükler ne olursa ol­sun, önlerine daima lâyık olarak çıkasınız. Tek dileğim budur.

(Andre Maurois, Aile Dergisi)


SAMSUN ÖĞRETMENLERİYLE KONUŞMA’dan

(22 Eylül 1924) Mustafa Kemal Atatürk

Sayın Bayanlar ve Baylar,

Bu çay ziyafetini düzenleyenlere özellikle teşekkür ederim. Bu fırsat beni Samsun'un çok aydın bir çevresinde bulundurmuş ol­du. Bu fırsat beni beyinleri mm ve fen ile donanmış kıymetli in­sanlardan oluşan kir topluluğun huzurunda pek mutlu etti

(...)

Memleket ve milletin hayat ve geleceğine olan sevgi ve hür­metimden dolayı huzurunuzda bir gerçeği açıklamaya mecbu­rum. Vatandaşlar, vatandaşınız olan herhangi bir şahsı istedi­ğiniz gibi sevebilirsiniz. Kardeşiniz gibi arkadaşınız gibi, babanız gibi evlâdınız gibi, sevgiliniz gibi sevebilirsiniz. Fakat bu sevgi sizi, millî varlığınızı bütün sevgilerinize rağmen her­hangi bir şahsa, herhangi bir sevdiğinize vermeye sebep olma­malıdır. Bunun aksine hareket etmek kadar büyük bir hata olamaz. Bir millet için, bir milletin varlığı, bir milletin şerefi ve haysiyeti, bir milletin büyüklüğü için bu kadar hata olamaz. Ben mensup olduğum büyük milletimin böyle bir hatayı artık yapmayacağına dair tam bir güvene sahip olmakla rahatım ve bundan övünç duyarım

Ben ve benim gibi birçok vatandaşlar, kardeşler bundan beş, beş buçuk yıl önce milletin esas vatanı, ümitsiz felâkete düştüğü zaman görevli oldukları, vicdan, namus, haysiyet yö­nünden yükümlü oldukları görevi yapmak durumunda kaldı­lar. Bunu elbette yapacaklardı Yapmaları zorunlu idi, vicdanî idi İnsanî idi, millî namus idi Ben bu kutsal esasların dışın­da hareket edebilir mi idim? Efendiler; elbette edemezdim, Türk milletinin gerçek hiçbir ferdi bu gereklerin dışında hare ket edemezdi efendim Ben elbette bu üzücü manzara karşı­sında vicdanımın emirlerine karşı, millî namusumuzun aksine hareket edemezdim. Mensup olmakla iftihar ettiğim yüksek top­lumun yüksek haysiyetine elbette aykırı hareket edemezdim. Bence mensubu olmaktan onur duyduğum milletin hiçbir ferdi bu namus gereğinden asla sapmamıştır. Aziz, namuslu vatan­daşlar, emin olunuz eğer burum dışında gösterilenler varsa onla­rın kalp ve vicdanı milletimizin müşterek nezih, temiz vicdanın­dan hiç ilham almamış, kapkara sefil vicdanlardır.

(….)

Bizi bu gün için yetiştirmeye çalışan gerçek ve fedakâr öğ­retmenler, terbiye edenler eksik değildi Onların bize verdikleri ilim irfan elbette esersiz kalmamıştır. Şimdi burada kıymetli bir kişiye rastladım O, benim ortaokul birinci sınıfında öğretme­nini idi. Bana henüz basit şeyler öğretirken gelecek için ilk fi­kirleri de vermişti Efendiler izah etmek istiyorum ki ilk ilham ana baba kucağından sonra okuldaki öğretmenin lisanından, vicdanımdan, terbiyesinden alınır. Bu ilhamın gelişebilmesi millet ve memlekete hizmet edebilecek kudret ve kabiliyeti ka­zanabilmesi için, millet ve memleketi büyük, derin ilgi yaratan fikir ve duygularla her an kuvvetlendirmek lâzımdır. Bu fikir ve duyguların kaynağı bizzat memleket ve millettir. Milletin ortak arzu ve eğilimine temas etmek ve onun gereklerine varlığı ada­mağı hareket kuralı olarak kabul etmek hakiki yolda yürüye­bilmek için tek esastır. Bir milletin fertlerinde hâkim olması ve mutlaka uyulması gereken, milletin ortak arzusu ve toplumsal fikridir. Bir insan memleket ve milletine faydalı bir iş yapar­ken, göz önünden bir an uzak bulundurmamaya mecbur oldu­ğu kural, milletin hakikî eğilimidir.

Son sözü söyleyen hoca efendinin ifadelerinden ilham alarak arz edeyim ki en önemli en esaslı nokta terbiye meselesidir. Bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum hâlinde yaşatan veya bir milleti esaret ve sefalete terk eden şey terbiyedir.

(…..)

Bu toplantıda söylenen sözler o kadar hislenip, duygulan­mama sebep oldu ki, kulağımda o kadar ilâhî bir uyum mey­dana getirdi ki, bunu bozmamak için bir kelime bile söz etmek niyetinde değildim. Fakat karşınızda bulunmanın ruhumda meydana getirdiği zapt edilemeyen memnuniyet beni hislerimi ve düşüncelerimi açıklamaya yöneltti.

Beni dinlemek zahmetine katlandığınızdan dolayı hepinize teşekkür ederim

-Kısaltılmıştır-

(Atatürkçülük, Atatürk'ün Görüş ve Direktifleri)

SON EKLENENLER

Üye Girişi