SAMSUN ÖĞRETMENLERİYLE KONUŞMA’dan
(22 Eylül 1924) Mustafa Kemal Atatürk
Sayın Bayanlar ve Baylar,
Bu çay ziyafetini düzenleyenlere özellikle teşekkür ederim. Bu fırsat beni Samsun'un çok aydın bir çevresinde bulundurmuş oldu. Bu fırsat beni beyinleri mm ve fen ile donanmış kıymetli insanlardan oluşan kir topluluğun huzurunda pek mutlu etti
(...)
Memleket ve milletin hayat ve geleceğine olan sevgi ve hürmetimden dolayı huzurunuzda bir gerçeği açıklamaya mecburum. Vatandaşlar, vatandaşınız olan herhangi bir şahsı istediğiniz gibi sevebilirsiniz. Kardeşiniz gibi arkadaşınız gibi, babanız gibi evlâdınız gibi, sevgiliniz gibi sevebilirsiniz. Fakat bu sevgi sizi, millî varlığınızı bütün sevgilerinize rağmen herhangi bir şahsa, herhangi bir sevdiğinize vermeye sebep olmamalıdır. Bunun aksine hareket etmek kadar büyük bir hata olamaz. Bir millet için, bir milletin varlığı, bir milletin şerefi ve haysiyeti, bir milletin büyüklüğü için bu kadar hata olamaz. Ben mensup olduğum büyük milletimin böyle bir hatayı artık yapmayacağına dair tam bir güvene sahip olmakla rahatım ve bundan övünç duyarım
Ben ve benim gibi birçok vatandaşlar, kardeşler bundan beş, beş buçuk yıl önce milletin esas vatanı, ümitsiz felâkete düştüğü zaman görevli oldukları, vicdan, namus, haysiyet yönünden yükümlü oldukları görevi yapmak durumunda kaldılar. Bunu elbette yapacaklardı Yapmaları zorunlu idi, vicdanî idi İnsanî idi, millî namus idi Ben bu kutsal esasların dışında hareket edebilir mi idim? Efendiler; elbette edemezdim, Türk milletinin gerçek hiçbir ferdi bu gereklerin dışında hare ket edemezdi efendim Ben elbette bu üzücü manzara karşısında vicdanımın emirlerine karşı, millî namusumuzun aksine hareket edemezdim. Mensup olmakla iftihar ettiğim yüksek toplumun yüksek haysiyetine elbette aykırı hareket edemezdim. Bence mensubu olmaktan onur duyduğum milletin hiçbir ferdi bu namus gereğinden asla sapmamıştır. Aziz, namuslu vatandaşlar, emin olunuz eğer burum dışında gösterilenler varsa onların kalp ve vicdanı milletimizin müşterek nezih, temiz vicdanından hiç ilham almamış, kapkara sefil vicdanlardır.
(….)
Bizi bu gün için yetiştirmeye çalışan gerçek ve fedakâr öğretmenler, terbiye edenler eksik değildi Onların bize verdikleri ilim irfan elbette esersiz kalmamıştır. Şimdi burada kıymetli bir kişiye rastladım O, benim ortaokul birinci sınıfında öğretmenini idi. Bana henüz basit şeyler öğretirken gelecek için ilk fikirleri de vermişti Efendiler izah etmek istiyorum ki ilk ilham ana baba kucağından sonra okuldaki öğretmenin lisanından, vicdanımdan, terbiyesinden alınır. Bu ilhamın gelişebilmesi millet ve memlekete hizmet edebilecek kudret ve kabiliyeti kazanabilmesi için, millet ve memleketi büyük, derin ilgi yaratan fikir ve duygularla her an kuvvetlendirmek lâzımdır. Bu fikir ve duyguların kaynağı bizzat memleket ve millettir. Milletin ortak arzu ve eğilimine temas etmek ve onun gereklerine varlığı adamağı hareket kuralı olarak kabul etmek hakiki yolda yürüyebilmek için tek esastır. Bir milletin fertlerinde hâkim olması ve mutlaka uyulması gereken, milletin ortak arzusu ve toplumsal fikridir. Bir insan memleket ve milletine faydalı bir iş yaparken, göz önünden bir an uzak bulundurmamaya mecbur olduğu kural, milletin hakikî eğilimidir.
Son sözü söyleyen hoca efendinin ifadelerinden ilham alarak arz edeyim ki en önemli en esaslı nokta terbiye meselesidir. Bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum hâlinde yaşatan veya bir milleti esaret ve sefalete terk eden şey terbiyedir.
(…..)
Bu toplantıda söylenen sözler o kadar hislenip, duygulanmama sebep oldu ki, kulağımda o kadar ilâhî bir uyum meydana getirdi ki, bunu bozmamak için bir kelime bile söz etmek niyetinde değildim. Fakat karşınızda bulunmanın ruhumda meydana getirdiği zapt edilemeyen memnuniyet beni hislerimi ve düşüncelerimi açıklamaya yöneltti.
Beni dinlemek zahmetine katlandığınızdan dolayı hepinize teşekkür ederim
-Kısaltılmıştır-
(Atatürkçülük, Atatürk'ün Görüş ve Direktifleri)
- << Önceki
- Sonraki