Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

 

TERİMLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Anlamları dar ve sınırları olan terimler, bilim dallarının, sanat ve meslek kollarının mensupları arasında kısa yoldan anlaşmayı sağlayan sözlerdir. Eskiden "ıstılah" adıyla adlandırılan terim, "umumî veya adî kelimelerden farklı kelimeler" diye tanıtılmıştır. Bu kavramın eski karşılığı olan "ıstılah" sözünün çoğul biçimi ıstılahattır. Bilginler arasında "ıstılahat-ı ilmiyye", "ıstılahat-ı fenniyye", "ıstılahat-ı edebiyye" şeklinde Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar kullanılagelmiştir. 1934 yılında yayımlanan Türk Dili dergisinde yer alan yazılardan biri "Istılah Çalışmalarının Verimi" adını taşır.

Çeşitli bilim dallarının, sanat ve meslek kollarının özel kelimeleri olarak tanımladığımız terim sözü, Lâtince "sınır, son" anlamına gelen termirıus kelimesine benzetilerek derlemek fiilinin eski şekli olan termek fiilinden -im eki getirilerek türetilmiştir. Türk Cumhuriyetlerinde ise, bu terim Rusçadaki biçimiyle termin olarak kullanılmaktadır.

Terimlerin en başta gelen özelliklerinden biri bir bilimsel kavrama tek karşılığın bulunmasıdır. Aslında bu husus terim olmayan öteki kelimeler için de geçerlidir. Dilde bir kavrama birden çok karşılığın bulunması söz varlığına bir zenginlik kazandırmaz. Tek kavrama tek karşılığın bulunması kuralının Türkçede birçok aykırı örnekleri vardır. Bu da, kültür değişiklikleri sonucu ortaya çıkmış bir durumdur, kara yanında siyah, ak yanında beyaz, yürek yanında kalp, us yanında akıl sözlerinin bulunması, önceki kültür değişikliklerinin örnekleridir. Bu tür örnekler zamanla birtakım anlam incelikleri kazanarak varlıklarını sürdürüp gelmişlerdir. Bu günkü örnekler ise, dünkülerden çok daha fazladır ve bazı belirtiler bulunmakla birlikte aralarında herhangi bir anlam inceliği de oluşmamıştır. Bu husus terim düzeyinde de görülür. Bir kavramın birden çok kelimeyle karşılandığı bir gerçektir. Örneklere genel olarak bakıldığında bunlar, ya batı dillerinden ya Osmanlıcadan ya da Türkçeden karşılanmış kelimelerden oluşmaktadır.

Terimlerin genel dilde kullanılan öteki kelimelerden ayrı birtakım özellikleri vardır. Terim dışında kalan herhangi bir kelime bir cümlede, yanında bulunduğu kelimelere göre anlamca ve görevce değişikliğe uğrayabilir. Anlam değişikliklerinden doğan bu durum kelimeye çok değişik nüanslar kazandırır. Terimlerde ise, böyle bir durum söz konusu olamaz. Terimlerin anlamları sabittir ve cümle içinde olsa bile değişik anlamlarda kullanılamazlar. Dilin genel kelimelerinin hangi anlama geldiğini sözlüğe bakmadan cümledeki anlamından aşağı yukarı çıkarmak mümkündür. Terimlerin anlamları çok sınırlı ve özel olduğu için bunlarda böyle bir durum yoktur. Terimin bildirdiği anlam yoruma açık değildir ve karşıladıkları kavramı net, açık ve kesin bir biçimde bildirirler. Bununla birlikte, terimlerin tanımları ve kapsamları sürekli olarak tartışılır.

Terimler, halkın söz varlığında yer almaz ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır. Halk "böğürtlen" (Fr. ronce) (bük üzümü, it üzümü, yer dutu, göğemecik, ilmen, göğen, karamık vb.) örneğinde olduğu gibi birçok bitkiye, böceğe birer ad verir. Bu adlar bölgelere göre değişen adlardır. Bunlar da o nesnenin gerçek bilimsel adları olmadığı için birer terim olarak değerlendirilemezler. Fakat bu sözler halk ağzından alınıp terim olarak kullanılabilir. Bu işlem öteki bilim dallarında da yapılabilir.

Öte yandan halk arasında el emeğiyle ile birtakım ürünler ortaya koyan kunduracı, demirci, kuyumcu gibi çeşitli sanat erbabının kullandığı özel sözler vardır. Onların kelime dağarcığında sakladıkları, işleriyle ilgili bu özel sözler de aslında birer terimdir. İş sahibi, yeri geldiğinde kullandığı bu terimlerin, dilin öteki kelimelerinden ayrı özellikler taşıdığının farkında olmaz. Aynı işi gören kimseler, bu sözlerle kısa yoldan anlaşırken mesleğin dışında olanlar bu özel sözlerin ne anlama geldiğini ancak sorarak öğrenebilirler.

Terim ile tanımı birbirine karıştırmamak gerekir. Soyut veya somut bir nesneyi kısa yoldan adlandırmaya yarayan açıklamalar, o nesnenin tanımı olamazlar. Bilim adamlarınca veya sanatçılarca kabul edilmiş olan tanımlar ancak ilgili alanlarda geçerli olur.

cskiü;

Türk Dili dergisinde “Terim Nedir?” adlı yazısında A. Dilâçar, terimi iki Fransızca söz kullanarak açıklamaya çalışır. Bu terimlerden biri denotasyon, ötekisi konnotasyon'dur. Denotasyon ile birincil anlamı veya temel anlamı, konnotasyon ile de ikincil anlamı veya yan anlamı kastetmektedir. A. Dilâçar, budala kelimesini örnek alarak terimi şu şekilde açıklamaya çalışıyor:

". ..Budala kelimesi bunlardan biridir. Türkçe Sözlük bu kelimeyi şöyle tarif etmiş: "Zekâsında gereği kadar çeviklik olmayan." Halk dilinde bu anlam böyle kalabilir. Fakat ruh hekimleri onun belirli ve kesin olmayan konnotasyonlarını silerek ve bunlardan bir tanesini denotasyon haline getirerek kelimeyi terimleştirmişlerdir. Ruh hekimliğine göre budala zekâ bölümü (quotient d'intelligence) 20-40 arasında bulunan ve 3-7 yaşlarında normal çocuğun anlama gücünü gösteren, takvim yaşı 3-7'den çok fazla olan bir kimseye denir ve Fransızca imbecile'in karşılığıdır. Genel dilde birine budala diyen, bu kelime ile vasıflandırdığı kimsenin zekâ gücünü testle ölçmüş değildir; ona ahmak, aptal, ebleh, alık da diyebilirdi. Çünkü zekâ bölümü 20 midir, 30 mudur bilmiyor. Bundan dolayı bu sözler genel dilde sadece birer kelime, ruh hekimliğinde de birer terimdir. Sözlük şöyle demiş: ebleh=ahk, "beceriksiz ve şaşkın"; ahmak, "zekâsı az gelişmiş olan budala"; aptal, "zekâsı hemen hiç gelişmemiş." Bunlar birbirinden kesin olarak ayırt edilmiyor, hatta ahmak=budala deniyor, tabiî, terim olmayarak. Fakat terim olarak aptal, zekâ bölümü normalin (90-110= normal zekâ, 110-220= üstün zekâ) altında, yani 0 ile 90 arasında bulunan, anlama kuvveti zayıf olanlar için genel terim olarak kullanılır. Alt bölümleri şöyledir: ebleh (Fr. idiot)= zekâ bölümü 0-20, 1-2 yaşlarında normal çocuğun anlama gücünü gösteren; budala (yukarıya bk.); ahmak (Fr. debile) zekâ bölümü 40-70 zekâ gücü 8-11 yaş arası tutuk, zekâ= normal-aptal sınır çizgisi zekâ bölümü 70-90. Bu kelimeler, genel dilde birçok konnotasyonları bulunduğu için terim değildir. Aynı kelimeler bilim dilinde yalnız birer denotasyonları olduğu için, terimdirler. Konnotasyonlu terim olamaz. Terim kelimesinin asıl etimolojisi de Latincede "sınır, son" anlamına gelen terminus kelimesine dayanır ki sınırlanmanın, konnotasyonlardan kurtulmuş olmanın ana şart olduğunu anlatır. Terim kelimesini ben böyle anlıyorum."

Gündelik dilde sık geçen bir kelimenin terim olarak kullanılması söz konusu olabilir. Terimlerin bu özelliğini örnekleyerek anlatmaya çalışalım.

Kelimelerin temel, yan ve mecaz anlamlan yanında terim niteliğinde olan anlamlan da vardır. Örnek olarak "üst dudağın üzerinde çıkan kıllar" anlamında kullanılan bıyık sözü aynı zamanda zooloji ve botanik terimidir. Bıyık, "balıkların baş bölümündeki deri uzantılar" anlamında zooloji, "asma gibi bitkilerde sarılıp tutunmaya yarayan sürgün" anlamında ise, botanik terimidir. Gündelik konuşma ve yazışmalarda sık sık geçen ve herkesin yakından bildiği bıyık kelimesinin yukarıda verilen anlamlarından biri söz konusu olduğunda artık bu sözün temel anlamından çok terim anlamı ağırlık kazanır. Başka bir örnek verelim: Bunda benim suçum yok cümlesinde suç "kabahat" anlamındadır. Hukukun "kanunlara aykırı davranış, cürüm" diye tanımladığı suç ise, terimdir. Burada suç kelimesinin yan anlamlarından yararlanarak bir terim elde edilmiştir. Çok anlamlı bu tür kelimelerin anlamlarından biri ötekilerinden açık bir farklılık gösterir ve belirli bir maksat için özel bir kavramı karşılar, ayak kelimesinin sözlüklerde on beşe varan yan ve mecaz anlamları vardır. Bunlardan "büyük bir ırmağa karışan ikinci derecedeki akarsuların her biri" şeklindeki tanımıyla ayak bir coğrafya terimidir. "Bir doğrunun başka bir doğruyu veya düzlemi kestiği nokta" şeklinde bir matematik terimi olan ayak sözü, İngilizce foot karşılığında kullanıldığında bir fizik terimi olur. Demek ki, kelimelerin anlam zenginliklerinin bir yönünden yararlanılarak terim elde edilebilmektedir.

Terimlerin bir bölümünün ise, yukarıdaki örneklerin aksine anlamları iyice dardır. Bunlar, yalnızca bir terim olarak sözlüklerde yer alırlar. Kesin, kısa ve net anlamlarından dolayı bunların terim oldukları hemen anlaşılır, irsiyet karşılığı üretilmiş olan kalıtım (biy.), kemiyet ve keyfiyet karşılığı nicelik ve nitelik (fel.), meful karşılığı nesne (gr.), müfret karşılığı tekil veya teklik (gr.), massetme karşılığı soğur­ma (fiz.), peyk karşılığı uydu (astr.), feza karşılığı uzay (astr.), disimilasyon karşılığı benzeşmezlik (gr.), asit, karbon, bazalt, debi gibi kelimeler genel dilden çok ait oldukları bilim dallarında geçen sözlerdir. Sözlüklerde bu tür kelimelerin bir tek anlamı yer alır ve hangi bilim dalı ile ilgili oldukları kısaltmalarla gösterilir, kayaç bir jeoloji terimidir. "Tabiatta büyük bir yer tutan, yer kabuğunun yapı malzemesi olan bir veya birkaç mineralden oluşan kütle" anlamındadır. Bu terim de gündelik dilde pek geçmeyen ve herkesin anlamını bilemeyeceği bir kelimedir.

Görüldüğü gibi, terimlerin bir bölümü belli bir bilim dalında veya sanat kolunda uzmanlaşmış kimselerin yakından tanıdığı sözlerdir. Uzmanlar aralarında böyle bir kelime ile çok şey ifade ederek anlaşırlar. Bunlar genel dilin, gündelik dilin kelimeleri değildir ve bunların anlamlarının bilinmesini herkesten bekleyemeyiz.

Terimler için önemli olan, kavramları açık ve net bir şekilde karşılamalardır. Bu bakımdan terimin ait olduğu dilin kelimelerinden olmasının, daha doğrusu millî olmasının pek çok pedagojik yararları vardır. Batı dünyasının dilleri ya Yunancaya ya da Lâtinceye dayandığından terimlerinde ortaklık vardır. Bu ortaklığa rağmen bir terim, her Avrupa dilinde az çok değişik şekiller alır, geçtiği dilin yapısına uyar ve bir ölçüde millîleşir. Türkçenin terimleri ise, Türkçe eklerden kurulmuş Türkçe köklere dayandığı zaman millî olur. Bu nitelikteki bir terim dilin o kadar canlı bir parçasıdır ki, tanımını yapmadan bile bize bir şeyler anlatır. Örnek olarak damıtık (fiz.), doğu (astr.), batı (astr.), bitki (bot.), sürgün (bot.), tutuklama (huk.), seçim (huk.) terimleri canlı köklere ve canlı eklere dayandığı için kavranması kolay sözlerdir. Türkçe köklere dayanan terimler dilin kuralları çerçevesinde çeşitli türetmelere elverişli olurlar. Cumhuriyet döneminde aksan (Fr. accent) için iteri sürülmüş ve tutunmuş olan vurgu kelimesinden kısa sürede vurgulama, vurgulamak, vurgulatmak, vurgulanmak, vurgulatılmak şeklinde türemeler doğmuş, dile zenginlik kazandırılmış, terimlerden genel dile bir geçiş sağlanmıştır.

Terimleri genel dilin kelimelerinden kesin sınırlarla ayırmak zordur. Yukarıda belirtilen özelliklerin yanı sıra birçok terim yazı dilinde de geçerli bir söz olabilir. Bununla birlikte terim, tanımı, kullanımı, aldığı yapım ekiyle farklı bir özellik taşır ve bir ölçüde dilin öteki kelimelerinden ayırt edilebilir.

Hamza ZÜLFİKAR

Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi