DRAMATİK MANZUME
Manzum olarak yazılmış olan tiyatroların tümü dramatik nitelik taşır. Dramatik manzume, karşılıklı manzum olarak konuşmalı eser demektir.
Eski edebiyatlarda, özellikle klasik akıma bağlı olan tiyatrolar, hep manzumdu. Modern tiyatrolarda manzum şekil bırakılmıştır.
Bizim tiyatromuzda da manzum eserlere rastlamak mümkündür, örneğin Abdülhak Hâmit Tarhan'ın tiyatrolarının çoğu ya tam, ya da yarı manzumdurlar. Faruk Nafiz Çamlıbel'in Canvar adlı tiyatrosu da bizim edebiyatımızda dramatik manzumeye çok güzel bir örnektir.
DRAMATİK ŞİİR
Toplumdaki acıklı olayları dile getiren şiir türüne denir.
GELİNLİK KIZIN ÖLÜMÜ-MELİH CEVDET ANDAY
Salâ verilirken kalktık kahveden,
Kızın babası yanımızda, boyu uzun,
Zayıf, ağzı mırıltılar.
On köylü, iki subay, bir tezkereci er,
Sıralandık ahşap mescidin avlusunda,
Aldık cenazeyi sarsmandan, iğreti
Ve hafif, gözlerimiz yerde,
Kayıp bir tayın izini süreriz sanki....
ELEKTRA-SOPHOKLES
Bütün bildiklerimi anlatayım sana;
Ağlamaktan vazgeçmezsen, seni
Gün ışığı girmez bir yere kapatacaklar
Yurttan uzak bir mahzende yaşayacaksın
O zaman bol bol ağlarsın gerçek talihsizliğine
Düşün bunları felaket gelip çatınca
Beni kabahatli görme, aklını başına devşir
DRAMATİK AŞK- KANAN SAYIN
Ciğerime sinmiş nefesin,
Uzak değil bir adım ötesin,
Dramatik olmasın ama bilesin,
Gündüz geceye vardıkca özleneceksin..!
Daha nice gündüzler nice geceler,
Ah bu dil ismin daha çok heceler,
Ömrü törpüler sensiz geçen günler,
Dilim ismin andıkca hep özleneceksin..!
Hayaldin eksik bir hayal düşlerdeki,
Beklenmeyen bir anda gelecektin belki,
Eksik olanı tas tamam edip gideceksin sanki,
Hayalimdeki varlığına kandıkca özleneceksin..!
SUNA-FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
Bu hepsini işitmiş… Sen gün günden ağırsın!
Gönlüm sana derdini daha nasıl bağırsın ?
Ey Tanrı senin de mi boşaldı deryaların ?
Senin de kalmadı mı bir teselli pınarın ?
Biz senin rahmetini bekliyorken ufuktan
Bizler gibi sende mi bunaldın susuzluktan ?
En sonra Gök Tanrısı Su Tanrısı ’ yken adın
Suna’ nın bir içimlik kanına mı susadın ?
HALK ETSEM - ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
Halketsem esirlerle leşker
Mahveylesem ordularla asker
Olsa bana hep mülûk çâker;
Cinsince o iktidar münker
Fevkimde uçar tuyûr-u kemter!
Âvâze-i dehr iken tanînim
Gördüm ana değmiyor enînim;
Milletlere karşı âhenînim;
Bir âfete karşı nazenînim.
Afetse de ey ilâh göster!
Bilmem bana ân mı şân mı lâzım?
Gülbün mü ya kehkeşân mı lâzım?
Âguuş-u vefâ-nişân mı lâzım?
Bir pençe-i hun-feşân mı lâzım?
Canan mı güzel cihan mı hoş-ter?
VATAN ŞARKISI-NAMIK KEMAL
Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhadimize kal’a bizim hâk-i bedendir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz.
Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can korkusu geçmez ovamızda, dağımızda
Her gûşede bir şir yatar toprağımızda
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz.
Osmanlı adı her duyana lerze-resândır
Ecdâdımızın heybeti ma'rûf-u cihândır
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz.
Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın
Cennet kapusu can veren ihvâna açılsın
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz.
Bilinmeyen Kelimeler
Âmâl: emeller
Efkâr: fikirler
İkbâl: baht açıklığı
Kâm almak: muradına ermek
Serhad: sınır
Kal'a: kale
Hâk-ı beden: vücut toprağı
Gavgâ: kavga
Kûşe: köşe
Şîr: aslan
Lerze-resân: titreten
Ma'rûf-u cihân: bütün dünyanın bildiği