Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

KELİME NEDİR? ve ÇEŞİTLERİ

 Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da bazen tek başına anlamı olmadığı hâlde (edatlar) cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime (sözcük) denir.

 Kelime, belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesi sonucu insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, dilin anlamlı en küçük parçasıdır.

 Kelime ÇEŞİTLERİ,

 “Seyredilecek bir şey ve dinlenilecek bir hikâye yoksa, hayat çoğu zaman bir sıkıntıdır. Çocukluğumda bu sıkıntıya karşı ya radyo dinlenirdi ya da pencereden dışarıya, sokağa, gelip geçenlere, karşı apartman dairelerinin içine bakılırdı. O zamanlar, 1958'de, Türkiye'de daha televizyon yoktu. Ama "yok" denmez, tıpkı İstanbul sinemalarında gösterilmesi üç beş yıl alan, Hollywood'un efsane filmlerinden söz ederken yapıldığı gibi "daha gelmedi" denirdi iyimserlikle.”(Orhan Pamuk; Pencereden Bakmak)

      Yukarıdaki parçada birbirinden anlam ve görev bakımından oldukça farklı kelimeler vardır:

       Kimisi yalın hâlde, kimisi yapım ya da çekim eki almış.

       Kimisi tek başına da anlam ifade edebilmekte, kimisi de cümleden çıkarılınca anlamını kaybedecek.

Kimisi bir başka kelimenin nitelik ve niceliklerini; kimisi bir iş, oluş, hareket, kılış, durum; kimisi de bütün bunların nasıllığını bildirmekte.

Kimisi bir varlığı veya kavramı karşılamakta, kimisi de bir varlığı veya kavramı karşılayan bir kelimenin yerini tutmakta.

 Tanım

 Kelimelerin anlam ilgilerine, aldıkları çekim eklerine ve cümledeki görevlerine göre ayrıldıkları sınıflara kelime türleri (çeşitleri) denir.

 Kök yönüyle Türkçe’de iki çeşit kelime vardır: İsim ve fiil.

 İsimler, cümlede üstlendikleri göreve göre alt başlıklara (türlere) ayrılırlar:

 “isim, sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem”

     İsim kökleri, varlık ve kavramları karşılarken, fiil kökleri, kılışları, durumları ve oluşları karşılar.

Kök açısından iki çeşit olan kelimeler, cümle içinde bulundukları yere göre görev yüklenirler ve cümledeki görevlerine göre kelime çeşitleri (sözcük türleri) adını alırlar.

Bunlardan isimler ve fiiller anlamlı kelimelerdir. İsim soylu olan edatlar, tek başlarına anlam ifade etmezler; ancak cümlede anlam kazanır veya sadece diğer kelimelere anlam katarlar. Bundan dolayı edatlara yardımcı kelimeler de denir.

 Türkçe’de kelimeler, cümle içerisinde anlam ve görev kazanır. Kelime çeşitleri konusunda kelimelerin önce tek başlarına, sonra ve daha önemlisi cümlede üstlendikleri görevleri üzerinde durulacaktır. Her kelimenin tek başına bir tür adı varsa da onların asıl kullanım yerleri cümleler olduğu için cümle içerisinde kazandıkları görevler önemlidir.

 Kimi kelimeler tek başlarına herhangi bir görev ifade etmeyebilirler:

için, ancak, kadar, gibi, dahi, bile, de...

 Bazıları tek başlarına kullanıldıklarında bir türe dahil oldukları gibi cümle içerisinde veya başka kelimelerle oluşturdukları kelime gruplarında daha farklı bir türe dahil olabilirler: Yani, bazı kelimeler, sıfat, isim, zamir, zarf türlerinin birkaçına birden örnek teşkil edebilir. Bunların türünü tespit etmek için bu türlerin tanımlarını ve özelliklerini örneklerden hareketle kısaca bilmek gerekir.

İyi bir tarz:                                          sıfat;

İyi görünüyorsun:                               zarf;

İyiyi kötüden ayırmak lâzım:                isim;

İyi! Yaz öyleyse:                                  isim, ünlem...

    Görüldüğü gibi ya bazı kelimelerin tek başlarına bir anlam ve görevi yoktur ya da farklı anlam ve görevlerde kullanılabilmektedir. Kelimelerin bu şekilde değişik görevlerde kullanılmasına adlarda görev değişimi de denebilir.

 

KELİME BİLGİSİ

Kelime (sözcük)

 Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır.

 KELİMEDE ANLAM

 Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır. Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler.

 Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır:

 

A. ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER

 Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım.

 1. GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM)

            Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir. Meselâ, “ağız” dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır. “göz” kelimesi de öyle.

Soğuktan su boruları patlamış.

Ayağında eski bir spor ayakkabı var.

Biraz sonra toprak bir yola girdik.

Kanadı kırık bir martı gördüm.

Soğuk sudan boğazı şişmişti.

Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım. 

Dün gece erken yattım.

Sıcak çorbayı içince rahatladım.

Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı.

Ahmet’in burnu iyi koku alır.

Ağzında yaralar oluşmuştu.

Elini hırsla masaya vurdu.

İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.

Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı.

 2. YAN ANLAM

 Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.

 Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir.

 

Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır.

 Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. (arka taraf)

Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.

Uçağın kanadı havada parçalanmış.

Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor.

Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum.

Köprünün ayağına bomba koymuşlar.

Şişeyi boğazına kadar doldurdu.

Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim.

Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı.

Yokuşun başına kadar koştuk.

 Somutlaşma ve soyutlaşma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır.

 Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb

 3. MECAZ ANLAM

 Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır. Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır. Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir.  Bu konuyu bir daha açmayacağım.

İşsizlik sorunu hükümeti terletecek.

Derdim çoktur, hangisine yanayım.

Doktora boş gözlerle bakıyordu.

Bu şarkıya bayılıyorum.

Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı.

Yakında savaş patlayacak.

Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk.

İnce işlere aklım pek ermiyor.

Kitapları taşırken kolum koptu.

İlk damlalardan sonra yağmur birden coştu.

Bu söze gençlerden biri ince bir karşılık verdi.

Onun pişkinliğine bir anlam veremedik.

Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun.

 Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır. Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir. İstiare açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır. Edebiyat dersinde söz sanatları arasında incelenir. Eğretileme ve deyim aktarması da denir.

 Kurban olam, kurban olam

Beşikte yatan kuzuya”(açık istiare)

“Tekerlekler yollara bir şeyle anlatıyor.”   (kapalı istiare)

 İlgi yoluyla yapılanlara ad aktarması denir. Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz. İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır. Aşağıdaki cümleler ad aktarmasına örnektir. (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla söz sanatlarında da işlenir.) Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl

Saçını kestir demedim mi?

Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.

Ayağını çıkarmadan girebilirsin.

Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor.

Orhan Veli’yi okur musun?

  4. DEYİM ANLAM

 Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.

 Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun?

Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu.

Korktuğu başına gelmiş, arabası bozulmuştu.

Her gördüğüne dudak büküyordu.

Senin yaptığın pire için yorgan yakmak.

İki genç adam boğaz boğaza geldi.

Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin.

Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar.

Sonunda korktuğumuza uğradık, çocuk kayboldu.

Matematiği aklım almıyor.

Çocuk ağzı açık beni dinliyordu.

Öğrenciler, beni can kulağı ile dinliyordu.

Hiçbir işte dikiş tutturamamıştı.

Bizimkinin iyice çenesi düştü.

Göze girmek için her şeyi yapıyor.

İşin ağırlığın gözümüzü korkutmuştu.

Bu soruya kafa yormanı istemiştim.

Çocuk eli uzun biri, cüzdanımı almış.

Burası çok ayak altı, şurada duralım.

 Deyimlerin özellikleri:

 a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz.

 Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez,

"ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez,

"ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez,

"dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez,

"tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez.

Ama istisnalar yok değildir: “baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi.

 Araya başka kelimeler girebilir:

“Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu.

 b) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”

 c) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır.

 1. Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar:

 ağzı açık,                            kulağı delik,                

eli uzun,                               kaşla göz arasında,

bulanık suda balık avla-,      dikiş tutturama-,        

can kulağı ile dinle-, köprüleri at-,  

pire için yorgan yak-,           pişmiş aşa su kat-,

kafayı ye-,                            aklı alma-,

akıntıya kürek çek-, ağzı kulaklarına var-,

bel bağla-,                           çenesi düş-,

göze gir-,                             dara düş-,

     2. Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır.

 

Yorgan gitti, kavga bitti.

Dostlar alışverişte görsün,

Çoğu gitti azı kaldı,

Allah bana ben de sana,

Atı alan Üsküdar'ı geçti,

Tut kelin perçeminden,

Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı,

Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın.

Ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?,

Ne şiş yansın ne kebap,

Fol yok yumurta yok ..

 d) Deyimler özel anlamlı sözlerdir. Deyimler genel yargı bildirmezler. Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir. Öğütte bulunmazlar. Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir. Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır. Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur. Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür. Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir.

 e) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?

 Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun ..

 f) Deyimler cümlenin öğesi olabilir, cümlede başka görevler de alabilir:

 Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu. (Yüklem)

Damarıma basmadan konuşamaz mısın? (Zarf tümleci)

Aslan payı ona düştü. (Özne, isim tamlaması)

O, dik kafalı biridir. (sıfat tamlaması, sıfat)

 g) Kafiyeli deyimler de vardır:

 Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı

  5. TERİM ANLAM

 Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır.

 Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar.

Örnek: kök, mısra, muson.

      “yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir.

 Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır.

Örnek: "Budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir. 

Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur.

 Boğaz’ı geçip Karadeniz’e ulaştık.

Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur.

Ağacın kökleri çok derinde.

Üçgeninaçıları toplamı 180’dir.

 

6. ARGO ANLAM     :Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir.

Argo, dil içinde bir dil gibidir.

Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır.

Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir.

Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır.

Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir.

Dışa dönüklük, boşalma, rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir. “Canına yandığımın dünyası” gibi.

 abdestini vermek: azarlamak

aklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemek

röntgenci: kadınları gizlice gözetleme alışkanlığı olan erkek

piliç gibi: güzel ve sevimli kız

mektep çocuğu: acemi, toy

zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak

yutmak: iyice eksiksiz olarak öğrenmek

arakçı: hırsız

bal kabağı: aptal, beyinsiz

torpil, moruk, çakmak (sınıfta kalmak), asılmak...

7. SOYUT ANLAM

 Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir.

 Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik...

 8. SOMUT ANLAM

 Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de somut anlam denir.               Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su, masa, yol, yürümek, koşmak...

Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir.

 “Yazınızda kuru bir anlatım görüyorum.”

“Adam yıldızlara basa basa yürüyordu.”

 9. GENEL ve ÖZEL ANLAM

 Genel anlamlı kelimeler birden fazla kelimeyi bünyesinde bulunduran, birden çok türü kapsayan kelimelerdir. Özel anlamlı kelimeler ise daha dar bir anlamı, kesin ve net olarak anlatır. Anlam özelleştikçe kesinlik de artar.

 VarlıkÒcanlıÒinsanÒAhmet

MetinÒparagrafÒcümleÒkelimeÒheceÒharf

 



 

SON EKLENENLER

Üye Girişi