Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ÖRNEKLEYİCİ ANLATIM TEKNİĞİ ve ÖRNEKLERİ

Düşünceyi geliştirmenin bir yolu da örneklemedir. Örnekleme, soyut bir düşünceye somutluk ve görünürlük katar, söylenmek isteneni okuyucunun zihninde canlandırır. Genellikle örneklemeye somutlaştırma amacıyla başvurulur. Yerinde kullanılan bir örnek, kimi durumlarda sayfalarca açıklamadan daha etkili olur.

Sanatçılar, yazarlar örnekleri gördüklerinden, yaşadıklarından, okuduklarından seçebilecekleri gibi tasarlanmış olarak da belirtebilirler. Örnekleme, bir düşünceyi kanıtlamanın en iyi yollarından birisidir.

ÖRNEK-1

Büyük eserler anlattıkları olaylarla değil; belirgin tipleriyle yaşarlık kazanmışlardır. Dünya edebiyatına şöyle bir bakacak olursak Hamlet’in olayını unutabiliriz ama Hamlet’i asla... Suç ve Ceza’da anlatılanları hatırlayamayız; ama Raskalnikof için aynı şeyi söyleyemeyiz. Goryo Baba, Müfettiş unutamadığımız tiplerdir.

Bu parçada yazar birinci cümlede dile getirdiği düşüncesini etkili kılabilmek için örneklendirme yöntemine başvurmuş; Hamlet, Raskalnikof, Goryo Baba, Müfettiş gibi tipler örnek olarak gösterilmiştir.

ÖRNEK-2

Sanat adamı yazdığının okunmasını, ilgi toplamasını ister. Yalnız kendisi için yazan bir şair ya da hikayeci düşünülemez. Bugün yazdığının hiç olmazsa yakın zamanda okunacağını ummayan bir yazarın eline kalem almasına ihtimal verilemez. Servet—i Fünuncuların çoğu bir edebiyat eserinin anadili ile yazılırsa ancak yaşayabileceğini anlamadan öldüler. Hâlit Ziya, dili yüzünden eserlerinin okunmadığını görebilen yegâne Servet—i Fünun sanatçısıydı.


Bu parçada yazar düşüncelerini dile getirirken “Servet—i Fünun” sanatçılarını ve özellikle “Halit Ziya Uşaklıgil” i örnek göstermiştir.

Örnek-3

Bursa tarihle iç içe bir şehirdir. Burada tarihî doku her yerde karşınıza çıkar, sizi tarihin derinliklerine alıp götürür. Tophane’de ilk kale kalıntılarıyla karşılaşırsınız. Oradan biraz ilerleyince Bayezid zamanında yapılan Ulucami sizi selamlar. Biraz daha ilerlediğinizde Yeşil Türbe ve Camii ile Emirsultan'ı görürsünüz.

Yazar, burada örneklerle Bursa’nın tarihî bir şehir olduğunu somut bir şekilde anlatmıştır.

Örnek-4

Dünya edebiyatında olduğu gibi edebiyatımızda da ölümle ilgili çok güzel şiirler vardır. Yahya Kemal "Sessiz Gemi”sinde ölümü, limandan ayrılan bir gemiye benzeterek anlatmıştır. Ahmet Haşim’de "Merdivenin son basamağıdır ölüm. Cahit Sıtkı ise “Otuz Beş Yaş "a sığdırmıştır ölümü. Herkesin ilgiyle okuduğu, daha ismi aklıma gelmeyen yüzlerce şiir...


Bu metinde yazar, “edebiyatımızda ölüm konulu çok güzel şiirlerin olduğu” düşüncesini belirttikten sonra da bu düşünceyi kanıtlamak, inandırıcı kılmak için “Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Cahit Sıtkı” gibi şairlerin şiirlerinden örnekler vermiştir.

Örnek-5

İnsanları birbirleriyle anlaştıran dil, aynı zamanda kültürün biricik aynasıdır. Kültürün inceliği, derinliği, tarihi gelişmesi dile yansır. Dilden bir kavramın silinmesi, kültüre ciddi zarar verir. Sözgelimi vefa ve sadakat birbirine yakın iki kelimedir ama bu iki kelime aynı zamanda birbirinden farklıdır. Bunların birisini dilimizden çıkarmak, hayat anlayışımızdan bir şeyleri alıp götürür; tıpkı muharebe ve harbi savaş olarak Türkçeleştirdiğimiz gibi. Bu işi yapanların İstiklal Harbi'nde değişik muharebelerin bulunduğuna nasıl dikkat etmediklerini anlamak mümkün değildir.

Örnek-6

Edebî eser, şahıs kadrosu açısından incelendiğinde, eserin dayandığı sosyal zemine ulaşılabilir. Edebî eserdeki şahıslar, temsil ettikleri sosyal yapının fikrî yansımasıdır ve edebiyat sanatçısının da olaylar ve düşünceler karşısında tavır alışını belirtir. Tanpınar ile Yaşar Kemal veya Fuzuli ile Nabi’nin olaylar ve düşünceler karşısındaki tavır farklılıkları, eserlerindeki tiplemelere de yansımıştır.

Örnek-7

Anadolu köylerinde meşe, çam, sedir, çınar, köknar ve kavak gibi ağaçlara özel adlar koyma geleneği yüzlerce yıldır süregelir. Kambur Meşe, Telli Kavak, Ayşe Kavağı, Osman Ardıcı, Efe Ardıcı, Gelinkız Kavağı, Asker Kavağı, Kuşlu Meşe... Halkın ağaçları kişiselleştirmesi, Anadolu’da ağaçları; zafer, ikbal, güç, aşk ve ölümsüzlük sembolü olarak görme geleneğinden kaynaklanmaktadır.

Örnek-8

Empati, karşınızdaki insan gibi hissetmeyi ve buna göre çözüm yöntemleri geliştirmeyi ifade eder. Her insanda otomatik olarak devreye giren bir empatik hissetme sistemi vardır. Bu nedenle kaza haberlerini seyrederken farkında olmadan yüzümüzü buruşturur ve üzülürüz. Biri bir yerden düşecek gibi olduğunda onun orada yapması gereken hareketi âdeta taklit ederek “Aman!” der, heyecanlanırız. Sinemadan bu nedenle keyif alır, yine futbolu bu nedenle seyrederiz.

Örnek-9

Bir ülkenin gelişmesi sadece eğitimle gerçekleşmez Gelişmenin temelinde ekonomi vardır. Güçlü ekonomileri olan uluslar gelişme yolunda ciddi adımlar atar Bu açıdan önce ekonomi güçlenmeli, sonra bu güçlü ekonomi bilim yolunda kullanılmalıdır Bilimsel çalışmalara yeterince kaynak ayırmayan ülkelerde bilim filizi ya kurur ya da cılız kalır. Bu filizi ağaç yapmak, o ağaçtan meyve almak için her ulus çaba göstermelidir.

Örnek-10

Bazı yazarlar vardır, bir kuşağa öncülük ederler. Tıpkı on dokuzuncu yüzyıl Rus yazarlarının Gogol’ün Palto'sundan çıktıkları gibi pek çok yazar onların edebiyatta açtıkları yoldan yürür. Juan Rulfo böyle bir yazardır. Yalnızca Kızgın Ova ve Pedro Paramo adlı iki yapıt vermiş olmasına karşın, birçok Latin Amerikalı yazar, Rulfo'yu “yazınsal babası" sayar. Kanımca, Ernesto Sabato da bu tür yazarlardandır. Ne rastlantı ki o da yalnızca Tünel, Kahramanlar ve Mezarları, Karanlıkların Efendisi olmak üzere üç roman yayımlamış olmasına karşın, Arjantin edebiyatından başlayarak tüm Latin Amerika edebiyatına yayılan derin bir etki uyandırmıştır döneminin ve izleyen kuşağın yazarları üstünde.

Örnek-11

Bazı yazarların öykülerini anlatmak çok güçtür. O yazarların öykülerini okursunuz, belki defalarca okursunuz ama iş anlatmaya geldi mi bir şey söyleyemezsiniz. Ezberleyip ezbere söyleyebilirsiniz belki ama anlatamazsınız onların öykülerini. Yaşar Kemal’in, Haşan Ali Toptaş’ın, Leyla Erbil'in, Vüsat O. Bener’in öyküleri bu türden öykülerdir işte. Anlatamazsınız bu yazarların öykülerini. Anlatmaya kalksanız, anlattığınız şey o yazarın öyküsü olmaktan çıkar. Dilin ve anlatımın belirleyici olduğu, biçembilim çalışmalarına elverir öykülerdir onların öyküleri.


Örnek-12


Toplum içinde son derece renkli ve değişik bir dünya görüşüne sahip olan şairler arasında, kadın şairlerimizin çok ayrı bir yeri vardır. Milletimizin vefakâr ve zeki kadınları, her alanda olduğu gibi, sanat ve edebiyat alanında r da erkeklerden hiçbir surette geri kalmamışlardır. Nigâr Hanım, İhsan Raif, Fitnat Hanım, Rabia Hatun, Şukûfe Nihal ve Halide Nusret gibi şairler ortaya koydukları şiirlerle Türk edebiyatına önemli katkılar sağlamışlardır. Günümüzde de edebiyatımıza değerli eserler kazandıran ve şöhrete ulaşan çok sayıda seçkin kadın şair bulunmaktadır.

Örnek-13


Dilimizde yabancı dillerden gelen birçok kelime zamanla söyleniş, yazılış ve anlamca değişikliğe uğramış, mecazi anlamlar kazanmış ve dilimizin malı olmuştur. Bu kelimelerin pek çoğu ile geldikleri dilde bulunmayan yeni deyimler yapılmıştır. Dilimizde "akıl" kelimesi ile ilgili birçok deyim vardır: akıl almamak, akıldan çıkmak, akıl defteri, akıl etmek, akıl hocası, akıl kârı olmamak, akıl sır ermemek, akıllara durgunluk vermek, akıllı uslu... Aynı şekilde Farsça “guşe"den Türkçeleşen ve dilimize mal olan “köşe" kelimesi ile ilgili de birçok deyim vardır: Köşe bucak, köşesine çekilmek, köşeye sıkışmak, köşeyi dönmek, köşe başı tutmak...

Örnek:14


Çok ya da az yazmak başarının da başarısızlığın da göstergesi olamaz. Attila İlhan’ın bir kitabını biliyorum: Sisler Bulvarı. Öteki yazdıkları beni ilgilendirmiyor. Ahmet Mithat ise çok yazmış, yapıtlarının hiçbiri beni ilgilendirmiyor. Örneğin Cervantes’in Don Kişot'undan başka yapıtı var mı yok mu onu da bilmiyorum ama Cervantes’in büyük yazar olduğunu biliyorum