Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KARŞILAŞTIRMA ANLATIM TEKNİĞİ ve ÖRNEKLERİ

Düşünceyi geliştirmenin bir başka yolu da benzer da farklı kavramlar arasında karşılaştırma yapmaktır. Karşılaştırma, günlük konuşma dilinde olsun, yazı dilinde sun sık sık başvurulan bir düşünceyi geliştirme yoludur.

Karşılaştırma üç yoldan yapılır:
a) Benzerlikten yararlanma
b) Karşıtlıklardan yararlanma
c) İlişki kurma

ÖRNEK:1

Fıkra yazan güncel olaylardan yola çıkarak hemen her konuda yazı yazmak zorundadır. Öyle ki gazetelerin belirli köşelerinde her gün aynı adların yazdığı fıkralar yayımlanır. Bunları yazanlar gazetenin kadrolu elemanlardır. Aynı durum makale için söz konusu değildir. Belirli alan uzmanlaşmış kişiler yazar makaleyi. Bu yönden her makale belirli bir alandaki uzmanlığın ürünüdür. Uzmanlıkla ilgili olduğu için de makalenin sözcük örgüsünde o uzmanlık dalına özgü terimler kullanılır. Bu yönden makaleleri anlatımı fıkra türüne göre daha nesnel, daha bilimseldir.

Yazar bu parçada bir düşünceyi tartışırken “karşılaştırma” yönteminden yararlanıyor. Makale ile fıkra ara ilişki kuruyor. Karşıtlıklardan yararlanıyor. Zaman zaman benzerlik ilişkileri üzerinde de duruyor.

Örnek:2

Makale, bilimsel ağırlıklı bir yazı türüdür. Yazar bir konu hakkın da yazacağı yazıya yorumunu katmaz. Çoğunlukla nesnel yargılı cümleler vardır makalede. Makalede yazarın amacı okuru bilgilendirmek, bir konu hakkında öğretici bilgiler vermek, bir konuya açıklık getirmektir. Denemede ise durum farklıdır. Yazar denemeye duygu ve düşüncelerini yansıtır. Bu yüzden denemede öznel ifadeler ağırlıktadır. Deneme yazarı, bir makale yazan gibi bir düşünceyi kanıtlamak zorunda değildir Bunun için de yazısını makale yazarından daha rahat bir şekilde ortaya koyar

Bu parçada makale ve deneme arasında bir karşılaştırma yapılmıştır. Yazar, makale ile deneme arasında ayrılan yönler üzerinde durmuştur.


Örnek:3

Hikâye, anlatım ve içerik bakımından romana benzer. Hikâye, romanda olduğu gibi bir olay çevresinde gelişen bir türdür. Bir ya da birden çok olay anlatılarak hikâye oluşturulur Hikâyede roman gibi, giriş, gelişme ve sonuç bölümleri vardır. Yine yazar, olayları kahraman, hâkim ya da gözlemci bakış açısıyla anlatır. Hikâye yazarı, roman yazarı gibi dil ve anlatıma önem verir. Okuru etkilemek, estetik bir eser ortaya çıkarmak için çaba gösterir.

Bu metinde hikâye ile roman, benzer yönlerden hareketle karşılaştırılmıştır. Yazar, hikâyeyi roman ile olan benzerliklerini karşılaştırmalarla vererek daha anlaşılır hâle getirmiştir.

Örnek:4

Roman, bilgilerden ve notlardan hareketle yazılır. Yazılışı da zaman aldığı için o ilk duygudan uzak bir oluşum serüveni yaşar. Romancı bu uzun yaratma sürecinde romanın doğuşunu besleyen duygulanımları, etkilenimleri aynı tonda sürdüremez. Bu da onun romanın doğuş anına yabancılaşması sonucunu doğurur. Öykü işe çoğunlukla yazardan böyle bir zaman talep etmez. Kısalığından kaynaklanan bir özellikle, ilk duyguyla, ilk izlenimle yazıldığından ilk doğuşa ve duyguya sadık kalır. Bu yüzden romana göre hem gerçekliği hem de sanatsal oluşumu tam olarak yansıtır.

Örnek:5

“Şiirsel metinler” ifadesi artık yerini buldu. Ancak “şiirsel denemelerin yerini bulabileceğini pek sanmıyoruz. Çünkü deneme bir mantık kurmacasıdır. Şiir ise bir sezi yumağıdır. Yani şiirde mantık aranmaz. Şiirin akıcılığında denemeler mümkün. Ancak denemenin akışında şiir yoktur.

Örnek:6

Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatına müzik denir. Müzik, sadece boş vakitleri eğlenceli geçirme aracı değildir. Onun eğitimde önemli bir yeri vardır. Yapılan iyi eğitim ortamlarında eğitim alana olumlu kazanımlar sunan müzik eğitiminin, çocuklarda ve gençlerde önemsenmesi gereklidir. Çocukların duygusal ve zekâ gelişimlerinde müzik eğitiminin etkisi beden eğitiminden daha çoktur. Bu eğitimin algılama, kavrama ve aktarma konularında yararları yakından gözlemlenmiştir. Müzik eğitimi alan çocukların okul derslerinde daha başarılı olmaktadır. Bu konuda Mozart şöyle der: “Müzik, beyne jimnastik yaptırır. Karmaşık yapılı müzik, matematik ve satranç gibi ileri düzey beyin etkinlikleri ile ilgisi olan belli karmaşık sinirsel örgütler arasındaki iletişimi kolaylaştır.”

Örnek:7

Yahya Kemal ve Necip Fazıl Kısakürek, yirminci yüzyıl Türk şiirinin iki güçlü şairidir Her iki şairin anlatım düzlemlerinde simge önemli bir işleve sahiptir. Yahya Kemal, daha çok, görüntü düzleminde çalışan somut ve perspektifi önceleyen bir şair olarak karşımıza çıkar. Necip Fazıl ise soyut ve derinlikçi yaklaşımıyla metafizik bir şair görüntüsü çizer. Yüzünü daha çok yaşanmış ve yaşanılan hayata yönelten Yahya Kemal, şiir geleneğimizde bu yönüyle Nedim'e yakınlığıyla tanınırken Necip Fazıl, metafizik özelikler içeren Şeyh Galip le birlikte anımsanmıştır.

Örnek:8

İnsan eliyle açılan bu kanal, şu ovanın yalnız susuzluğunu artırır. Bulanık ve tembel, sanki buraya geldiğinde yüzü kızarıyormuş gibi yüzlerini buruşturarak ağır ağır akan sular, az ötede çatlaklarını “Su!" diye bir karış açan toprakları doyurmak değil, buğuları ve serinlikleriyle olsun avutmaz. Bir zeytinyağı ırmağı gibi koyu, sıkıntılı bir akışla sallana sallana geçip gider.

Örnek:9

Sinema ile edebiyat birbirinden oldukça terki, an sanat dalıdır. Onların tek odak noktası, ellerindeki malzemeyi geniş ve özgür bir biçimde işleme olanağına sahip olmalarıdır. Bunun dışında aralarında pek bir yakınlık yoktur. Edebiyatın gücü, yazarın sözcüklerle kurmuş olduğu betimlemelere dayanır. Yine aynı şekilde bir edebî yapıt gücünü yan yana getirilen sözcüklerden alır. Sinema ise gücünü daha çok, görüntülerden alır.

Örnek:10

Yaşanmış olayların anlatıldığı yazılardır anılar Geçmişte yaşanmış çeşitli olaylardan belleğin sakladığı kısımdır. Halit Ziya Uşaklıgil’in Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Muallim Naci’nin Ömer’in Çocukluğu bu tür yapıtlardandır Hiç kuşku yok ki anıların insanı geri götürme gibi bir işlevi vardır. Soren Kierkegaard’ın "Hayatı geleceğe dönük yaşar, geriye dönerek anlarız." sözü bu gerçeği apaçık bir biçimde dile getirir Anılar korunaklı limanları andırır bir yönüyle. Zamanın yıkıcılığına, dalgaların sertliğine karşı şerbetlidir. Yok oluşun elinden bir şeyler kurtarıştır anılar. Andre Gide, anı yazmak, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır, derken ne kadar halklıdır.

Örnek:11

Bir insanın içinde para kaygısıyla sanatın uzlaşacağına inanmıyorum. Sanat hiçbir ortak kabul etmeyecek kadar kıskanç bir sevgilidir. Küçük hesapların da en büyük düşmanıdır. Önce para kazanayım, sonra sanat yaparım diyen sanatçıların nasıl kuruduğunu görmüşsünüz- dür. Buna karşılık ekmek paralarını bile sanatlarına harcayanlar sonunda para da kazanmışlardır. Bu iki kaygı bir araya gelmiyorsa kabahat kimin? Orası ayrı mesele ama gelmediği ortada.