Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 



HATIRA
Çankaya
... Bir Yörük Ali Efe de vardır. Vurguncu değildir. Gözü pektir. Aydın baskınında iki yüz kişi ile bir alay Yunanlı kaçırmıştır. Çeteler Kuvayımilliyesi Yunan tehlikesi ile batıda, Ermeni tehlikesi ile güneyde, Pontus tehlikesi ile Karadeniz bölgesinde kendini göstermiştir. Bir ara Pontus çeteleri altı-yedi binden yirmi beş bine yükselmiştir. Bunlara karşı koymak için için de Kel Oğlan veya Topal Osman gibi halk kahramanları çıkmıştır. Topal Osman beş on kişi ile harekete geçti. ...

GENÇLİK VE EDEBİYAT HATIRALARI

Tevfik Fikret, Fecr-i Ati edebiyatçılarınca, eskiler arasında, değeri söz götürmez bir şiir üstadı ve kişiliği dokunulmaz bir fazilet örneği sayılır tek insan olduğu halde kendisini şahsen tanımakta hayli gecikmişimdir. Bu gecikmem ne onu görmek isteksizliğimden ne de gençlik ve toyluk gereği bir çekingenliğe kapılışımdandı. Tam tersine, edebiyat âlemine ilk adımımı attığım günden beri onunla buluşup görüşmeye can atıyordum. Sis'i, Tarihi Kadim'i, Gökten Yere'yi yazan nasıl bir adamdır? Hep bunları anlamak merakı içindeydim. Zira biraz önce sözünü ettiğim ve ancak o sıralarda okuduğum şiirleriyle Tevfik Fikret, benim gözüme, yalnız Edebiyat-ı Cedide çığırının önderi değil, bu memlekette hür düşüncenin, insanlık ve medeniyet yolunun akıncılarından biri olarak görünmeye başlamıştı. O zamanlar bizim özlediğimiz, beklediğimiz büyük adam da bu vasıfları taşıyandan başka bir kişi değildi.
Eski devirde bu vasıfları taşır fakat adına istibdat denilen bir zulüm rejiminin karanlıkları içinde bunlardan hiçbirini gösteremez sandığımız nice fikir ve kalem sahipleri Meşrutiyet İnkılâbının ışığında ortaya çıkmışlardı ama heyhat ki birkaç iyi niyet hamlesinden sonra her biri başka bir yönden günlük politika ihtiraslarının girdaplarına kapılıp gitmişlerdi. Bize, o zamanın gençlerine, bunlar arasında yalnız Tevfik Fikret yüksek bir kayaya tırmanarak kendini böyle bir akıbetten kurtarmış görünüyordu. Gerçi, bu kaya sarp ve çetindi ve bunun üstünde Fikret, ömrünün sonuna kadar, tıpkı Promete gibi türlü türlü azaplar çekmek zorunda kalacaktı.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmuş kişilerin bu olayları duyurmak için sanat değeri taşıyan bir üslupla yazdıkları yazılara “anı” (hatıra, hatırat) denir.

Otobiyografi, kişinin yalnızca kendisiyle ilgili bilgileri verirken anı, hem bireysel hem de sosyal anlamda bilgi içerir. Günlük tutan yazar, sıcağı sıcağına o günün olay, yaşantı ve düşüncelerini aktarırken anı yazarı, tarih olmuş eski zaman olaylarını belleğe ve belgelere dayalı olarak ortaya koyar. Bu bakımından anı metinleri yalnızca hatırlanabilen olayları içerdiği için tarihi aynen yansıtmaktan uzaktır. Tam objektif değildir.
Anıların yazıldığı defterlere “hatıra defteri” denir

Göktürk Yazıtları’nı edebiyatımızın ilk anı örnekleri saymak mümkündür.
Ebulgazi Bahadır Han’ın 17. yüzyılda yazdığı “Şecere-i Türk’ adlı eseri anı türündedir.
Osmanlı İmparatorluğunda devletin resmî tarihçileri olan vakanüvislerin eserlerinde (vak’aname) anı niteliği taşıyan metinlere rastlanır. Ayrıca sefaretnameler, özellikle Fransa ve Avusturya sefaretnameleri başta olmak üzere, anı özelliği taşır.
Anı türü, edebiyatımızda Tanzimat’la birlikte Batılı yazarlara özentiyle başlamış ve ilgi artarak günümüze kadar gelmiştir.

İlk anı Akif Paşa’nın (19.YY.) “Tabsıra” adlı eseridir.
Ziya Paşa’nın “Defter-i Amal”,
Namık Kemal’in “Magosa Hatıraları”,
Ahmet Mithat Efendi’nin “Menfa”,
Muallim Naci’nin “Ömer’in Çocukluğu” adlı eserleri Tanzimat Döneminde yazılan anı türünde eserlerdir.
Ahmet Rasim: Eşkâl-i Zaman, -Falaka ve Gecelerim
Halit Ziya UŞAKLIGİL: Kırk Yıl, -Bir Acı Hikâye, -Saray ve Ötesi
Ruşen Eşref ÜNAYDIN: Hatıralar, -Atatürk’ü Özleyiş
Y. Kadri KARAOSMANOĞLU: Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
Falih Rıfkı ATAY: Çankaya,  - Zeytindağı
Y.Kadri KARAOSMANOĞLU: Zoraki Diplomat
Halide Edip ADIVAR: Türk’ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev
Yahya Kemal BEYATLI: Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım
Yusuf Ziya ORTAÇ: Portreler, -Bizim Yokuş
Halit Fahri OZANSOY: Edebiyatçılarımız Geçiyor.
Hakkı Süha GEZGİN: Edebi Portrelerim
Hüseyin Cahit YALÇIN: Edebî Hatıralar
Beşir AYVAZOĞLU: Defterimde 40 Suret
Oktay Rıfat HOROZCU: Şair Dostlarım
Ahmet Hamdi TANPINAR: Kerkük Anıları
Samet AĞAOĞLU: Babamın Arkadaşları
Salah BİRSEL: Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
Cevat Şakir KABAAĞAÇLI: Mavi Sürgün, Halikarnas Balıkçısı
Şevket Süreyya AYDEMİR: Suyu Arayan Adam
Necip Fazıl KISAKÜREK: Cinnet Mustatili, Yılanlı Kuyudan
Rıfat ILGAZ: Kırkyıl Önce Kırkyıl Sonra

1.ERCÜMENT EKREM TALU  (1886 – 1956)

Tanzimât devri sanatçılarından olan Recâizâde Mahmud Ekrem’in oğludur.
1908’den ölümüne kadar pek çok gazete ve dergide fıkralar, makaleler yazan, hikâye ve roman türlerinde eserler vermiştir.
Şöhretini “Meşhedi” adlı bir İranlının abartmalı serüvenlerini anlattığı mizahî romanları ve hikâyeleriyle yaptı.
Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim çizgisini tercih etmiştir.
Eserleri:
Hatıra: Dünden Hatıralar
Hikâye: Teravihten Sonra, Sevgiliye Masallar, Kız Ali, Meşhedi’nin Hikâyeleri
Roman: Evliya-yı Cedid (Yeni Evliya Çelebi), Asriler, Gün Batarken, Kopuk, Sabir Efendinin Gelini, Kan ve İman, Kundakçı Meşhedi ile Devriâlem, Meşhedi Aslan Peşinde

2.HALDUN TANER  (1915 – 1986)

Öykülerinde bireyin toplumdaki yaşam biçimleri üzerinde durdu. Bunların aksayan yanlarını mizah unsurları kullanarak anlattı.

Eski ve yeni yaşam biçimi arasında kalmış insanların, sonradan görme zenginlerin yaşamlarını ele aldı. Toplumun değişik kesimlerden seçtiği kişilerin tutarsızlıklarını, çelişkilerini ikiyüzlülüklerini sergiledi.

Öykülerinin arka planında da çoğunlukla İstanbul manzaraları oldu. Tiyatrodaki ilk eserlerinde dramatik türün başarılı örneklerini verdi.

Ardından epik tiyatro denemelerine girişti. “Keşanlı Ali” adlı oyunu Türk Tiyatrosu’ndaki ilk epik tiyatro örneğidir. Bu oyun Türkiye’nin yanısıra Almanya, İngiltere, Çekoslovakya, Yugoslavya’nın çeşitli kentlerinde oynandı.  Daha sonraki dönemlerde konularını güncel olaylardan alan siyasal-sosyal taşlamaların ağır bastığı oyunlar yazdı. Zeki Alasya ve Metin Akpınar ile Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nu, Ahmet Gülhan ile Tef Tiyatro Grubu’nu kurdu.  Türk ortaoyunu ve tuluat tiyatrosu ögelerinden de yararlanarak toplumsal olayları alaylı bir dille eleştirdiği oyunlarıyla büyük başarı kazandı.

Eserleri:

ÖYKÜ: Yaşasın Demokrasi (1949), Tuş (1951) Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu (1953) Ayışığında Çalışkur (1954), Onikiye Bir Var (1954), Konçinalar (1967) Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (1969) Kızıl Saçlı Amazon (1970) Yalıda Sabah (1983)

OYUN: Günün adamı-Dışardakiler (1957) Ve Değirmen Dönerdi (1958) Fazilet Eczanesi (1960) Lütfen Dokunmayın (1961) Huzur Çıkmazı (1962) Keşanlı Ali Destanı (1964) Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964) Zilli Zarife (1966) Vatan Kurtaran Şaban (1967) Bu Şehr-i Stanbul Ki (1968) Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1971) Astronot Niyazi (1970) Ha Bu Diyar (1971) Dün Bugün (1971) Aşk-u Sevda (1973) Dev Aynası (1973) Yâr Bana Bir Eğlence (1974) Ayışığında Şamata (1977) Hayırdır İnşallah (1980) Eşeğin Gölgesi Haldun Taner Kabare

FIKRA–GEZİ–SÖYLEŞİ:

Devekuşuna Mektuplar (1960) Hak dostum Diye başlayalım Söze (1978) Düşsem Yollara Yollara (1979) Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil (1979) Yaz Boz Tahtası (1982) Çok Güzelsin Gitme Dur (1983) Berlin Mektupları (1984) Koyma Akıl Oyma Akıl (1985) Önce İnsan Olmak (1987)



FIKRA

Bir yazarın, günlük olaylara ya da ülke ve toplum sorunlarına ait herhangi bir konu üzerinde kişisel görüş ve düşüncelerini, akıcı bir dille anlatan yazılara fıkra denir.
Fıkra türü yazılar Türk edebiyatında Tanzimat dönemine Batı'dan geçmiştir. Genelde 1908'den sonra bu yazı türü Türk edebiyatında görülmeye başlanmıştır.
Fıkra yazarlığı gerçekten zor bir uğraştır. Gündemi yakalayabilmek, her gün yazılacak değişik konular bulabilmek, bunu yaparken tekrara düşmemek kolay değildir. Fıkra yazarının zengin bir bilgi ve kültür birikimine sahip olması gerekir. Kendini hemen her konuda yenileyebilmeli, gündemi yakından takip etmelidir.
Fıkra yazarlarının ömrü de tıpkı yazdıkları gibi kısadır. “Fıkra yazarlığı, kelebeğin yaşamına çok benzer. Kelebek gibi renkli, parlak, göze çarpan bir şeydir, ama yine kelebek gibi yaşamı ancak bir günlüktür… Yirmi yıl hiç aksatmadan her gün yazmış bir fıkra yazarı bile, kalemi elinden bırakınca çok çabuk unutuluverir.” (Aziz Nesin)

Fıkra Türleri

Genel anlamda üç tür fıkra vardır.
1. Güncel Fıkralar: Güncel olaylar üzerine yazılan, kalıcılığı olmayan, kısa sürede etkisini kaybedip unutulan fıkralardır.
2. Edebî Fıkralar: Güncel bir konudan hareketle yazılmış olsa da dilin kullanımı ve üslûp yönlerinden kalıcılık gösteren fıkralardır. Bu tür fıkralar, güncelliğin sınırını aşar. Bu yazılar bir araya getirilerek kitap halinde yayımlanabilir. Yıllar sonra da keyifle okunabilir.
3. Makaleye Benzeyen Fıkralar: Bu tür fıkralarda yazar, yine güncel bir konuyu ele alır, ancak ileri sürdüğü görüşlerini kanıtlama yoluna gider.
Türk edebiyatında özellikle Ahmet Rasim fıkralarıyla tanınmıştır. Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Y.Kadri, Halide Edip, Şevket Rado, Refik Halit Karay, Orhan Seyfi Orhon, Peyami Safa, Burhan Felek, Ahmet Kabaklı ve Çetin Altan da fıkralarıyla öne çıkmıştır.

1. ŞEVKET RADO  (1913 – 1988)

1913 yılında Makedonya’da doğdu.
50 yıllık gazetecilik hizmetinden dolayı 1987 Burhan Felek Ödülü’ne layık görüldü.
Sanat hayatına şiirle başlamıştır.
Şevket Hıfzı imzasıyla Varlık dergisinde (1933/34) yayımlanmış bu şiirlerini yıllar sonra şairliğinin tarihçesini ve şiirleri üzerine yazılmış eleştirileri de ekleyerek Şiirler (1970) kitabında topladı.

Eserleri:
Sohbet, Deneme: Eşref Saat, Ümit Dünyası,  Hayat Böyledir, Aile Sohbetleri, Saadet Yolu
Gezi: Sovyet Rusya


2. OKTAY AKBAL (1923 – )

Cumhuriyet gazetesinde Evet/Hayır adlı köşenin yazarıdır.
Vatan gazetesinde sanat yazıları ve kitap eleştirileri yazdı, fıkra yazarlığı yaptı.
Daha çok öykücülüğüyle tanındı. Roman, deneme, söyleşi, anı kitapları, günceleri de vardır.
Suçumuz İnsan Olmak ile Türk Dil Kurumu 1958 Roman Ödülü'nü, Berber Aynası ile 1959 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, bütün yapıtları ile 1999 yılı Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazandı.

Eserleri:
Fıkra:Yazmak Yaşamak, Ölümsüz Oyun, Atatürk Yaşadı mı? Zaman Sensin
Hikâye: Önce Ekmekler Bozuldu, Aşksız İnsanlar, Bizans Definesi, Bulutun Rengi, Berber Aynası
Roman: Garipler Sokağı, Suçumuz İnsan Olmak
Anı: Şair Dostlarım, Anı Değil Yaşam
Gezi: Hiroşima'lar Olmasın  

3.AHMET RASİM(1865-1932)

Fıkra türünün edebiyatımızdaki ilk önemli ustasıdır.
Roman, öykü, tarih, coğrafya, gezi, fıkra, anı, dilbilgisi gibi pek çok alanda eserler vermiştir.
Anı, fıkra ve makalelerinde başarılıdır. Sohbet ve fıkra türündeki yazılarında şehir yaşamını, kendi döneminin yaşantısını bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır.
Hüseyin Rahmi’nin romanlarında yaptığı yaşamı anlatma işini Ahmet Rasim, fıkra ve anılarıyla başarmıştır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar ile “Boşboğaz” isimli bir mizah dergisi çıkarmıştır.
Konuşma dilini ve İstanbul Türkçesini bütün incelikleriyle ustaca kullanmıştır. Kısa cümleli, yalın ve açık bir üslup kullanmıştır.
En önemli özelliği sohbet içinde yazması ve okuru daha ilk cümleden itibaren sarıp sarmalamasıdır.
Yaşama hep iyimser bakmış, en acı olayları bile gülümseyerek mizahi bir üslupla anlatmıştır.
Başarılı bir gözlemcidir. Gözlemlerini bir ressam gibi tasvir etmiştir.
Cep romanları adıyla yayımlanan birçok romanı vardır. Romanları teknik açıdan pek başarılı değildir.
Aynı zamanda altmış kadar bestesi vardır. Zekai Dede’den müzik dersleri almıştır.
Edebiyattaki Batılılaşmaya karşı çıkmış, Servet-i Fününcuları eleştirmiştir.
Hiçbir edebi topluluğa katılmamış, sanat yaşamını bağımsız olarak devam ettirmiştir.
Şehir Mektupları”nda II. Abdülhamit Döneminin İstanbul’unu büyük bir gözlem yeteneği ile sade ve kıvrak bir üslupla anlatmıştır.

Eserleri
Fıkra: Eşkâl-i Zaman, Muharrir Bu Ya, Şehir Mektupları, Gülüp Ağladıklarım, Cidd ü Mizah
Anı: Falaka, Gecelerim, Fuhş-i Atik, Muharrir-Şair-Edip
Gezi: Romanya Mektupları
Monografi: İlk Büyük Muharrirlerden Şinasi
Tarih: Resimli ve Haritalı Osmanlı Tarihi
Öykü: Güzel Eleni, Meyl-i Dil, Ülfet, İki Günahkâr
Roman: İlk Sevgi, Askeroğlu, Tecrübesiz AşkSohbet: Ramazan Sohbetleri

Yusuf Ziya ORTAÇ(1895-1967)

Vefa Lisesi’nde okudu. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı.
İlkönce Servet-i Fünun akımına mensup olanlardan etkilendiyse de Milli Edebiyatçıların etkisiyle öz değerlere dönüş düşüncesini benimsedi.
Şiire aruzla başlamış Ziya Gökalp’in etkisiyle hece ölçüsüne dönmüştür. Hece ölçüsüyle 11’li ve 14’lü ölçüyle şiirler yazdı. Beş Hececilerin bir üyesi oldu.
Mizahi yazılar yazdı. Şair, Akbaba, Meş’ale dergilerini çıkardı.
“Akbaba” adlı mizah dergisini çıkarmıştır. Yükselen değerlerin yanında olmuştur.
Garipçiler akımını kıyasıya eleştirmiştir. Garipçilere “Bobstil” yakıştırmasında bulunmuştur.
Akbaba’da İstanbul’un modernleşen hayat şartları konu edinmiş, orta-üst düzey yaşam standartlarına sahip insanlara seslenmiştir.
Cumhuriyetle birlikte rejim yanlısı bir çizgide ilerlemiştir.
Uzun bir aradan sonra 1938 yılında kitap çalışmalarına yönelmiştir.
1950’den sonra ağırlık olarak mizah, gezi, anı, biyografi türünde yayınlar yapmıştır.
Sağlam bir Türkçesi, kıvrak bir üsluba sahiptir.
Heceyle yazdığı Binnaz adlı oyun başarılı İLK MANZUM PİYESTİR.
Orhan Seyfi Orhon‘la birlikte Çınaraltı dergisini çıkarmıştır.
Cumhuriyet  Dönemi  Türk  Edebiyatı’nda  da  etkili   bir isimdir.

Eserleri:
Şiir: Akından Akına, Cenk Ufukları, Âşıklar Yolu, Yanardağ, Kuş Cıvıltıları(Çocuk Şiirleri)
Anı: Portreler, Bizim Yokuş (Gazetecilik Anıları)
Roman: Göç, Üç Katlı Ev Fıkra: Beşik, Ocak, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Gezi Yazısı: Göz Ucuyla Avrupa

İLGİLİ İÇERİK

ÖĞRETİCİ METİNLER

ÖĞRETİCİ METİNLER

EDEBİ METİNLER İLE ÖĞRETİCİ METİNLERİN FARKLARI

12.SINIF CUMHURİYET DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER SLAYTLARI

11.SINIF TANZİMAT DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER

CUMHURİYET DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER TESTİ-1

SERVETİFÜNUN EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİNLER TEST-1

TANZİMAT EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİNLER TEST-1







 

SON EKLENENLER

Üye Girişi