Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

HİSARCILAR, ÖZELİKLERİ ve TEMSİLCİLERİ

Hazırlıklarına 1949 yılı sonlarında, "eski şiirimizden, millî kültür ve edebiyatımızdan kopmadan yeni ve güzel bir şiir sergilemek, o yıllarda şiirimizi çıkmaza sokanlara ve yozlaştıranlara karşı çıkmak ve tavır almak'" parolasıyla başlanan Hisar dergisi, ilk sayısını 16 Mart 1950'de yayımlamıştır.

 Yayın hayatını iki dönem halinde sürdüren Hisar dergisi, birinci yayın döneminde (Ocak 1957'ye kadar) 75; ikinci yayın döneminde de (Ocak 1964'ten Aralık 1980'e kadar) 202 olmak üzere toplam 277 sayı çıkmıştır.

Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümü dolayısıyla Kültür Bakanlığı'nın dokuz dalda açtığı yarışmalarda, şiir dalında "Kuşlar ve İnsanlar" kitabıyla birincilik ödülünü kazanan Hisar’ın kurucu şairlerinden Mustafa Necati Karaer, derginin çıkış gerekçelerini şöyle anlatır:

Garipçilerin başlattığı şiir akımının "yalana dolmaları" karın doğurmasa bile, şiirden nasibi olanları şiirden ve edebiyattan uzaklaştırıyor ve hareket devam ediyordu. Bu durum karşısında yapılacak tek iş, tek çare, inandığımız yolda bir edebî dergi çıkarmaktı. Öyle bir dergi ki, Türk şiirini yıkmak isteyenlerin karşısına bir kale gibi dikilsin, taklitçiliğe sapmadan millî kültürümüzden güç alsın ve "geçmiş'le "gelecek" arasında bir köprü olsun. İşte, kendi inançlarımız ve sanat anlayışımız doğrultusunda bir fikir, sanat ve edebiyat dergisi çıkarma kararımız, özetle belirtmeye çalıştığım ihtiyaçtan doğmuştur (1983: 41).

Hisarcılar, derginin ilk sayısında yayımlanacak bir bildiriyle "neler yapacaklarını açıklamak" yerine, zaman içerisinde "neler yapacaklarını gösterme"nin daha doğru olacağına inan. 26 Aralık 1966'da Ankara Radyosu'nca hazırlanan bir programda derginin sanat anlayışını ve belli başlı ilkelerini ortaya koyan açıklama, derginin kuruluşundan 17 yıl sonra yapılır. Hisar’ın kuruluşunun, sorunlarının, dil anlayışının ve sanat ilkelerinin tanıtıldığı programa dergiyi temsilen Munis Faik Ozansoy, Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer, Gültekin Sâmanoğlu ve Nevzat Yalçın katılmışlardır.

 "Radyoda Hisar Saati" programında açıklanan bu ilkeler, daha sonra Hisar dergisinin 113. ve 114. (Şubat, Mart 1967) sayılarında da topluluğun bir tür geciken bildirisi olarak dört madde halinde yayımlanmıştır:

  1. "Sanatçının Dili Yaşayan Dil Olmalıdır". Aksi takdirde, ister es¬ki, ister yeni olsun, ölü kelimelerden doğan her eser yeni nesilleri birbirinden ayırır. Türk sanatına ve kültürüne olumlu katkıda bulunamaz.
  2. Bu ilkeyle ilgili olarak Hisarcıların, özellikle Birinci Yeni ve ikinci Yeni sanatçılarına yönelttikleri eleştiriler şöyle sıralanabilir: Ağza alınmayacak kadar kaba ve çirkin kelimeleri bol bol kullanmak, dil akışına uymayan uydurma kelimeleri inatla ve ısrarla kullanmak, büyük harf-küçük harf kurallarına boş vermek, noktalama işaretlerini kaldırmak, cümle tekniğine kulak asmamak.
  3. "Sanatçı Bağımsız Olmalıdır". Zira, onun eseri, siyasî sistemlerin de, ekonomik doktrinlerin de propaganda aracı değildir.
  4. "Sanat Millî Olmalıdır". Çünkü kendi milletinden kopmuş bir sanatın milletlerarası bir değer kazanması beklenemez.
  5.  "Sanatta Yenilik Asıldır". Ne var ki, bu yenilik arayışı eskinin ret ve inkârı şeklinde yorumlanmamalıdır. Dünden kuvvet alarak yarın da kolay kolay eskimeyecek bir yenilik anlayışı ilke edinilmiş; mutlaka serbest şekilli şiir yazmak, şiiri nesre ve hikâyeye yaklaştırmak, heceyi ve aruzu ölü vezinler olarak görmek gibi ısrarcı yaklaşımların doğru olmadığı savunulmuştur

Toplumcu Gerçekçi, Garip ve ikinci Yeni gibi şiir hareketlerini de açlığı ve sefaleti dile getirdikleri, gençliğin şehevî arzularını kamçıladıkları, amaçlı olarak aile ve diğer toplumsal kurumları hiçe saydıkları iddialarıyla eleştirmişlerdir.

Hisarcılar, Türk şiirinde görülen yenilik hareketlerinde sanatçıların "dil, şekil ve konu" karşısındaki tutumlarını belirleyen iki kutup olduğunu savunurlar (bkz.: Karaer 1960: 37-38): Bu kutuplardan birini, her faklılaşma ve değişmeyi şiirde yenilik sayanlar oluştururken; diğerini de, -tek başına kendilerinin temsil ettiğine inandıkları- bu görüşün aksini iddia edenler oluşturmaktadırlar.

Hisarcılara göre şiir dilinde yenilik; şiiri ölü kelimelerden ve terkiplerden kurtarıp sadeleştirmekle, dili basitliğe düşürmeden yaşayan halk diline göre geliştirmekle mümkündür. Uygarlığın ve kültür seviyesinin bir bakıma ölçüsü olarak gördükleri dili kısırlaştırmamak gerektiğine inanmışlar; ancak, masa başında kelime uydurulmasına da karşı çıkmışlardır. Yabancı dillerden alındığı artık fark edilemeyen ve Türkçe karşılığı olmayan kelimelerin çekinilmeden kullanılması gerektiğini savunmuşlardır.

Bu gruptaki şairler; vezin konusunda bir dayatmaya karşı olmuşlar, şiir olarak kalabildiği müddetçe aruzu da, heceyi de, serbest şekilli şiiri de kabul ettiklerini belirtmişlerdir. Şiirin şekil özellikleri yönüyle, aruzda ve hecede alışılmış kalıpların çerçevesinden kurtulup yeni söyleyişlere ulaşmasını hedefleyen Hisarcılar, muhteva özellikleri yönüyle de, şiirin konusunun sınırlandırılamayacağını, şiir feda edilmemek şartıyla her konunun işlenebileceğini savunmuşlardır. Zira sanatın her şeyden önce bir hürriyet meselesi olduğunu, ancak, dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir zaman mutlak hürriyet rüzgârı esmediğini belirterek, "hürriyet perdesi arkasında oynanan maksatlı oyunlara pabuç bırakmayacaklarını" da her fırsatta dile getirmişlerdir.

Hisarcılar, gecikmeli olarak ilân ettikleri bu ilkelere otuz yıllık yayın hayatı boyunca sıkı sıkıya bağlı kalmışlar ve kendilerini, diğer topluluklara karşı (toplumcu gerçekçiler, Birinci Yeniciler, Maviciler, İkinci Yeniciler) Türk şiirini ve dilini koruyan yegâne "kale" olarak görmüşlerdir.

Kaynak: Yrd. Doç. Hulusi GEÇGEL (Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Anı Yay. Ankara 2003 Sayfa: 102-103-104.) 


HİSARCILAR'IN ÖZELLİKLERİ

1. Hazırlıklarına 1949 yılı sonlarında, “eski şiirimizden, millî kültür ve edebiyatımızdan kopmadan yeni ve güzel bir şiir sergilemek, o yıllarda şiirimizi çıkmaza sokanlara ve yozlaştır anlara karşı çıkmak ve tavır almak” parolasıyla başlanan Hisar dergisi, ilk sayısını 16 Mart 1950’de yayımlamıştır.

2. Yayın hayatını iki dönem halinde sürdüren Hisar dergisi, birinci yayın döneminde (Ocak 1957’ye kadar) 75; ikinci yayın döneminde de (Ocak 1964’ten Aralık 1980’e kadar) 202 olmak üzere toplam 277 sayı çıkmıştır.

3. Atatürk’ün doğumunun 100. yıl dönümü dolayısıyla Kültür Bakanlığı’nın dokuz dalda açtığı yarışmalarda, şiir dalında “Kuşlar ve İnsanlar” kitabıyla birincilik ödülünü kazanan Hisarın kurucu şairlerinden Mustafa Necati Karaer, derginin çıkış gerekçelerini şöyle anlatır: “Garipçiler’in başlattığı şiir akımının “yalana dolmaları” karın doğurmasa bile, şiirden nasibi olanları şiirden ve edebiyattan uzaklaştırıyor ve hareket devam ediyordu. Bu durum karşısında yapılacak tek iş, tek çare, inandığımız yolda bir edebî dergi çıkarmaktı. Öyle bir dergi ki, Türk şiirini yıkmak isteyenlerin karşısına bir kale gibi dikilsin, taklitçiliğe sapmadan millî kültürümüzden güç alsın ve ‘geçmiş’le ‘gelecek ’ arasında bir köprü olsun. İşte, kendi inançlarımız ve sanat anlayışımız doğrultusunda bir fikir, sanat ve edebiyat dergisi çıkarma kararımız, özetle belirtmeye çalıştığım ihtiyaçtan doğmuştur (1983: 41). ”

4. Hisarcılar, derginin ilk sayısında yayımlanacak bir bildiriyle “neler yapacaklarını açıklamak” yerine, zaman içerisinde “neler yapacaklarını gösterme”nin daha doğru olacağına inandılar. 26 Aralık 1966’da Ankara Radyosu’nca hazırlanan bir programda derginin sanat anlayışını ve belli başlı ilkelerini ortaya koyan açıklama, derginin kuruluşundan 17 yıl sonra yapılır. Hisarın kuruluşunun, sorunlarının, dil anlayışının ve sanat ilkelerinin tanıtıldığı programa dergiyi temsilen Munis Faik Ozansoy, Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer, Gültekin Sâmanoğlu ve Nevzat Yalçın katılmışlardır.

5. “Radyoda Hisar Saati” programında açıklanan bu ilkeler, daha sonra “Hisar” dergisinin 113. ve 114. (Şubat, Mart 1967) sayılarında da topluluğun bir tür geciken bildirisi olarak dört madde halinde yayımlanmıştır:

a. “Sanatçının dili yaşayan dil olmalıdır”. Aksi takdirde, ister eski, ister yeni olsun, ölü kelimelerden doğan her eser yeni nesilleri birbirinden ayırır. Türk sanatına ve kültürüne olumlu katkıda bulunamaz.(Bu ilkeyle ilgili olarak Hisarcılar’ın, özellikle Birinci Yeni ve İkinci Yeni sanatçılarına yönelttikleri eleştiriler şöyle sıralanabilir: Ağza alınmayacak kadar kaba ve çirkin kelimeleri bol bol kullanmak, dil akışına uymayan uydurma kelimeleri inatla ve ısrarla kullanmak, büyük harf-küçük harf kurallarına boş vermek, noktalama işaretlerini kaldırmak, cümle tekniğine kulak asmamak.)

b. “Sanatçı bağımsız olmalıdır”. Zira onun eseri, siyasî sistemlerin de, ekonomik doktrinlerin de propaganda aracı değildir.

c. “Sanat millî olmalıdır”. Çünkü kendi milletinden kopmuş bir sanatın milletlerarası bir değer kazanması beklenemez.

d. “Sanatta yenilik asildir”. Ne var ki, bu yenilik arayışı eskinin ret ve inkârı şeklinde yorumlanmamalıdır. Dünden kuvvet alarak yarın da kolay kolay eskimeyecek bir yenilik anlayışı ilke edinilmiş; mutlaka serbest şekilli şiir yazmak, şiiri nesre ve hikâyeye yaklaştırmak, heceyi ve aruzu ölü vezinler olarak görmek gibi ısrarcı yaklaşımların doğru olmadığı savunulmuştur.

6. Toplumcu Gerçekçi, Garip ve ikinci Yeni gibi şiir hareketlerini de açlığı ve sefaleti dile getirdikleri, gençliğin şehevî arzularını kamçıladıkları, amaçlı olarak aile ve diğer toplumsal kurumlan hiçe saydıkları iddialarıyla eleştirmişlerdir.

7. Hisarcılar, Türk şiirinde görülen yenilik hareketlerinde sanatçıların “dil, şekil ve konu” karşısındaki tutumlarını belirleyen iki kutup olduğunu savunurlar. Bu kutuplardan birini, her faklılaşma ve değişmeyi şiirde yenilik sayanlar oluştururken; diğerini de - tek başına kendilerinin temsil ettiğine inandıkları- bu görüşün aksini iddia edenler oluşturmaktadırlar.

8. Hisarcılar’a göre şiir dilinde yenilik; şiiri ölü kelimelerden ve terkiplerden kurtarıp sadeleştirmekle, dili basitliğe düşürmeden, yaşayan halk diline göre geliştirmekle mümkündür. Uygarlığın ve kültür seviyesinin bir Bakıma ölçüsü olarak gördükleri dili kısırlaştırmamak gerektiğine inanmışlar; ancak, masa başında kelime uydurulmasına da karşı çıkmışlardır. Yabancı dillerden alındığı artık fark edilemeyen ve Türkçe karşılığı olmayan kelimelerin çekinilmeden kullanılması gerektiğini savunmuşlardır.

9. Bu gruptaki şairler; vezin konusunda bir dayatmaya karşı olmuşlar, şiir olarak kalabildiği müddetçe aruzu da, heceyi de, serbest şekilli şiiri de kabul ettiklerini belirtmişlerdir.

10. Şiirin şekil özellikleri yönüyle, aruzda ve hecede alışılmış kalıpların çerçevesinden kurtulup yeni söyleyişlere ulaşmasını hedefleyen Hisarcılar, muhteva özellikleri yönüyle de, şiirin konusunun sınırlandırılamayacağını, şiir feda edilmemek şartıyla her konunun işlenebileceğini savunmuşlardır. Zira sanatın her şeyden önce bir hürriyet meselesi olduğunu, ancak, dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir zaman mutlak hürriyet rüzgârı esmediğini belirterek, “hürriyet perdesi arkasında oynanan maksatlı oyunlara pabuç bırakmayacaklarını” da her fırsatta dile getirmişlerdir.

11. Hisarcılar, gecikmeli olarak ilân ettikleri bu ilkelere otuz yıllık yayın hayatı boyunca sıkı sıkıya bağlı kalmışlar ve kendilerini, diğer topluluklara karşı (Toplumcu Gerçekçiler, Birinci Yeniciler, Maviciler, İkinci Yeniciler) Türk şiirini ve dilini koruyan yegâne “kale” olarak görmüşlerdir.

 


AKIMIN TEMSİLCİLERİ

İLHAN GEÇER

  1. İlk şiiri 1933 yılında Vakıf gazetesinde yayımlandı. 1950 yılında Hisar dergisinin kuruluşuna katıldı, 
  2. Bir duygu şairi olarak ünlendi.
  3. Bu arada iki biyografi kitabı hazırladı.
  4. ESERLERİ:
  5. Cahit Sıtkı Tarancı, Belki, Yeşil Çağ, Hüzzam Beste, Ömer, Bedrettin Uşaklı, Cumhuriyet Dönemi, Büyüyen Eller, Bir Bulut Geçti, Özlem Rıhtımı

YAVUZ BÜLENT BAKİLER ( 1936)

  1. 1936’da Sivas’ta doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Gazetecilik, yöneticilik, avukatlık yaptı. Kültür Bakanlığı’nda üst düzey yöneticilik yaptı. Hisar dergisi şairleri arasında yer aldı. Geleneksel şiirimizin öğelerinden yararlanarak memleket, tabiat, insan sevgisi ve millî duygulan önplana çıkaran şiirler yazdı.
  2. ESERLERİ:
  3. Yalnızlık, Duvak, Seninle ve Şiirimizde Ana, şairin basılmış şiir kitaplarıdır. Üsküp’ten Kosova’ya (gezi notları)

İSMAİL GERÇEKSÖZ

  1. 1925’te İzmir’de doğdu. 4 Nisan 1980 tarihinde Ortadoğu Gazetesi’nin başyazarlığını yaparken arkadan vurularak öldürüldü. Ortaöğreniminden sonra okumayıp Bursa’da gazetecilik yaptı. Bursa Hâkimiyet gazetesinin beş yıl yazı işleri müdürlüğünü, sahibi olduğu Bursa Ekspres gazetesinin 7 yıl başyazarlığını yaptı.
  2. Uzun yıllar Tanin, Vatan, Yeni İstanbul ve Tercüman gazetelerinin Bursa muhabirliklerini yürüttü. 1961 ’de Batı Almanya’da gitti, bu ülkede memur ve mütercim olarak çalıştı. 1976 yılında yurda döndü. Şiir ve yazıları 1944’ten itibaren Demet, Uludağ, Sanat ve Edebiyat, Şadırvan, Bizim Türkiye, Çatı, Kaynak, İstanbul, Hisar, Devlet, Ortadoğu,
  3. Millet gibi gazete ve dergilerde çıktı. Milli ve tarihi konuları işleyen İsmail Gerçeksöz, serbest vezinle yazdığı şiirlerinde müzikaliteyi yakaladı.
  4. ESERLERİ.
  5. Âşık Sazından Şiirler (1944), Bursa’nın Destanı (1951), Yaşayan Ağaç (1952), Gökbayrak (1954) ve İkinci Dönüş (1972).

BAHATTİN KARAKOÇ ( 1930)

  1. 1930 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlköğrenimini memleketinde yaptı. Adana Düziçi Köy Enstitüsü'nde okudu. Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nden mezun oldu. Kahramanmaraş'taki sağlık kuruluşlarında sağlık memuru olarak çalıştı. 1982'de emekli oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. K.Maraş'ta Dolunay dergisini çıkardı. Her yıl düzenlenen Dolunay Şiir Şölenleri’ni başlattı. Beyaz Dilekçe adlı şiiriyle Türkiye Diyanet Vakfı Münacaat Yarışmasında birincilik kazandı. Şairin bundan başka ödülleri de vardır.
  2. ESERLERİ:
  3. Mevsimler ve Ötesi, Seyran, Sevgi Turnaları, Ay Şafağı Çok Çiçek, Kar Sesi, Zaman Bir Beyaz Türküdür, ilk Yazda, Bir Çift Beyaz Kartal, Menzil, Uzaklara Türkü, Beyaz Dilekçe, Leyi ü Nehar Aşk, Şiir Burcunda Çocuk ve Dolunay Şiir Güldestesi

 

 

MUNİS FAİK OZANSOY (1911-1975)

  1. Hisar dergisi çevresine girerek burada başyazılar yazmıştır.
  2. Bir duygu şairi olarak, Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar’daki şiir zevkini yakalamaya çalışmıştır.
  3. Eserleri
  4. Şiir: Büyük Mabedin Eşiğinde, Hayal Ettiğim Gibi, Yakarış, Bir Daha, Zaman Saati, Yakınma, Kaybolan Dünya, Düşündüğün Gibi

 

 

MEHMET ÇINARLI (1925-1999)

Lise öğrencisi iken şiir yazmaya başlayan sanatçı, şiirlerini önce Antalya Gazetesi, Yedigün ve Yarımay dergilerinde, sonra Çınaraltı ve Doğu’da, daha sonra da arkadaşlarıyla birlikte kurdukları Hisar dergisinde yayımlar.
Türk Yurdu, Çağrı, İlgaz ve Töre dergilerinde de yazmıştır.
Hem aruz hem de hece vezniyle şiirler yazmıştır.
Yerli ve millî kültürle beslenen şiirleri şekil yönünden mükemmel, muhteva yönünden de orijinal hayâllerle doludur.
Sâde, yaşayan Türkçe ile ferdî ve millî meseleleri anlatır.
Hisar dergisinde yayımladığı deneme ve tenkit yazıları Hisar dergisi Çevresinde bir şâirler okulunun oluşmasını sağlamıştır.
“Yeni Bîr Dünyâ Kurmuşum” adlı kitabı ile 1976’da Türkiye Millî Kültür Vakfı Şiir Armağanı’nı kazanmıştır.
Şairin Hisar dergisinin 26.sayısında geniş bir biyografisi mevcuttur.
Eserleri
Şiir: Güneş Rengi Kadehlerle, Gerçek Hayali Aştı, Bir Yeni Dünya Kurmuşum
Deneme ve makaleleri: Halkımız ve Sanatımız, Söylemek Yaraşır, Sanatçı Dostlarım

 

GÜLTEKİN SAMANOĞLU (1927-…)

Hisar’ın kurucuları arasındadır.
Hatıraları ve birtakım yaşantının ilham ettiği kapalı duyguları anlattığı şiirlerinde saadeti arar.
Eserleri
Şiir: Alacakaranlık, Uzun Vuran Gölge

 

MUSTAFA NECATİ KARAER (1929-1995)
Hisar’ın kurucuları arasındadır.
Halk edebiyatına ilgi duymuştur.
Zengin bir çağrışım olan şiirlerinde gelenekten de geniş ölçüde faydalanan sanatçı dile hâkimdir.
Kerem ile Aslı’yı yeniden yazmıştır.
Eserleri
Şiir: Sevmek Varken, Güvercin Uçurtmak, Kuşlar ve İnsanlar, Ses Mimarlarından

 

AHMET TUFAN ŞENTÜRK (1924-2005)

Geleneğe bağlı bir şairdir. Konuşma dilini kullanır.

Eserleri
Şiir: Sarhoş Dünya, Mustafa Kemal, Allah Versin, Çakır Dikeni, İnsanlık Şarkısı, Hepsinden Güzel, Sevgiyle, Dağıstan Aslanı Şeyh Şamil Destanı

 

BEKİR SITKI ERDOĞAN (1926-…)

Aruz ve hece ölçüsünü kullanmış, Divan ve halk şiirinden yararlanmıştır.
Rubai türündeki şiirleri Hisar dergisinde çıkmıştır.
1965’te Deniz Harp Okulu Marşı, 1973’te 50. Yıl Marşı, 1981’de 100. Yıl Marşı, 1998’de 75. Yıl Marşı ile birincilik ödülleri kazandı.
Eserleri
Şiir: Bir Yağmur Başladı, Yalan Dünya, Dostlar Başına

 

COŞKUN ERTEPINAR (1914-2006)
Bir çocuk kadar masum duygularını, öğretmenlik izlenimlerini tertemiz bir Türkçe ile şiirlerine yansıtmıştır.
Şiirlerinde memleket sevgisi, barış, kardeşlik, dostluk gibi konuları işlemiştir.
Eserleri
Şiir: Dönülmez Zaman İçin, Tek Adam, Kaderden Yana, Mevsimlerin Ötesinden, Güzel Dünya, Şu Dağlar Bizim Dağlar, Zaman Bahçesinde, Destan Atatürk, Küçük Dünyamın İçinden, Dorukta Rüzgâr Var, Sevginin Yedi Rengi

 

FEYZİ HALICI (1924-…)

Halk şiiri geleneğinden yararlandı.
Fezai imzasıyla saz şiiri tarzında şiirler yazdı.
Yeni tarz şiirlerinde de başarılıdır.
Memleket, din ve dostluk, Mevlana’nın da etkisiyle onun şiirlerinde önemli yer tutar.
Anadolu insanının ince duyarlılığını şiirleştirmiştir.
Son dönemde sevgi, aile ve çocuk şiirleri yazmıştır.
Çağrı dergisini 1957’den beri yayımladı. Konya Âşıklar Bayramı’nı gelenekleştirdi.
Eserleri
Şiir: Bir Aşkın Şiirleri, İstanbul Caddesi, Günaydın, Dinle Neyden, Rubailer

 

NEVZAT YALÇIN (1926-…)

Hisar’ın kadrosu içinde yer alan bir sanatçıdır.
Eserleri
Şiir: A Sokağı, Güneş ve Adam

 

NÜZHET ERMAN (1928-1996)

Anadolu halkının ıstırap, sevgi ve çilelerini şiirlerinde işler.
Eserleri
Şiir: Yeşil, A Benim Canım Efendim, Anadolu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Hem Hürriyet Hem Ekmek, Türk, Halk Haktır

 

YAHYA AKENGİN (1946-…)

Hisar dergisinde tanındı.
Heceyi sürdürenlerdendir.
Hem konu hem de içerik bakımından geleneğe bağlı bir şairdir.
Şiirleriyle çeşitli armağanlar aldı.
Eserleri
Şiir: İstesen, Akşamla Gelen, Kimselere Anlatamadan