Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SALAH BİRSEL KİMDİR?

Salah Birsel (1919-3002), ilk şiir çalışmalarına Necip Fazıl ve Nazım Hikmet etkisiyle başlar. Kendini bulma yolunda Mallarme, Valery ve Süperville gibi Avrupalı birçok ünlü şairi okur. Mahmut Bahar'ın ifadesiyle:

"Öykünme döneminden sonra kendisini 1940 kuşağının içerisinde bulur. 1955 yılından sonra yazdığı şiirlerde İkinci Yeniye kayıtsız kalamayan Birsel, şiirde yeni açılımlara ve kendini yenilemeye ihtiyaç duyar. Bu bağlamda zaman zaman kapalılığa varan fakat anlamsızlığa kaçmayan şiirler yazar. Bu seyir içinde şiirle­rinde daha ziyade Fransız sembolistlerinin ve devrimcilerinin yanı sıra Mayakovski gibi şairlerin etkisi görülür." (Bahar 1995, 2,2)

Şiirlerinde yergi ve ironi en etkili anlatım şeklidir. Dünya İşleri (1941), Hacivatın Karısı (1955), Ases (1960), Kikirikname (1961) adlı kitaplarında "humor, yergi ve ironi dozunu alabildiğine yükselterek, dilde ve içerikte deneysellik ve miza­hı yer yer absürde'e ulaştırır." (Behramoğlu 1995, 75) Haydar Haydar (1963), Köçekçeler (1980), Bütün Şiirleri (1986), Varduman (1993), Yalelli (1994). Şiirinİlkeleri 1953 isimli bir incelemesiyle Rüştü Onur (1956) üzerine monografik bir çalışması vardır. Haydar Haydar, siyasanın ağır bastığı bir kitaptır.

Ramazan Korkmaz - Tarık Özcan CUMHURİYET DÖNEMİ: Şiir 1950 sonrası

 

 SALAH BİRSEL EDEBİ FİKRİ YÖNÜ KİŞİLİĞİ HAYATI ESERLERİ SANAT ANLAYIŞI



Salâh Birsel’in o ince ama bir o kadar da “ağır” edebiyat dilinin kaynağını görmek için hayatına kısa bir bakış atmalıyız. Nitekim bir yazarın dili Salah Birsel gibi ise, bu dilin oluşmasında hayat, oldukça etkilidir.
Salah Birsel Kimdir?
Aslen Salâh olarak yazılması gerekir ismi. İsminin anlamı da şudur:

Salâh; 1. Düzelme, iyileşme, iyilik 2. Rahatlık, barış 3. Dîne olan bağlılık 4. İsim olarak, erkek adı. (Ferit Devellioğlu, Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lügât, s.1070)

Bu bakımdan Salah olarak değil, Salâh olarak yazmak daha uygun olacaktır çünkü Salah’ın anlamı yoktur.

Türk edebiyatında denemeci ve şair olarak kimlik kazanmış olan Salâh Birsel, 1919 yılında Bandırma’da dünyaya gelmiştir. Hayatında üç güzel şehir vardır: İzmir, İstanbul, Ankara. Salâh Birsel, İzmir ve Ankara’da yaşadıktan sonra evi olarak İstanbul’u seçmiş ve 10 Mart 1999 yılında İstanbul’da 80 yaşında edebiyat dünyasına ve hayata gözlerini kapatmıştır.

Salâh Birsel, eğitimine İzmir’de Saint Joseph Koleji’nde başladı. Lise öğrenimini ise Erkek Lisesi’nde aldı. Ardından yolu, uzun zaman ayrılmayacağı İstanbul’a düştü ve İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü 1943 yılında bitirdi. Aslında önce Hukuk bölümüne girmişti ama iki yıl sonra bölümünü felsefe olarak değiştirmeyi uygun buldu.

İş yaşamı kısaca şu şekildedir:

    1943 yılında İstanbul’da Fransızca öğretmenliği,
    1950 yılında Sümerbank Teftiş Kurulu Revizörlüğü,
    1953 yılında iş müfettişliği,
    1956 yılında Edebiyat Fakültesi Kütüphane Müdürlüğü,
    1960 yılında Ankara Üniversitesi Basımevi Müdürlüğü yaptı.

Uzun yıllar, Türk Dili Kurumu Yayın Kolu Başkanlığı görevini başarıyla yürüttü.

Edebiyata Girişi ve Gelişimi

Salâh Birsel edebiyata şiir ile girmiştir. İlk şiiri 1937 yılında Gündüz dergisinde yayınlanan Salâh Birsel,  1940 -50 yıllarında "İnkılapçı Gençlik", "Sokak", "İnsan", "Seçilmiş Hikayeler" dergilerinde şiirler yayınlamıştır.

Hilmi Ziya Ülken’in çıkardığı “İnsan” adlı dergide yöneticilik yapan Salâh Birsel, sadece şiir değil, roman, deneme, günlük türlerinde de edebiyat ürünleri vermiştir bu yıllarda.

O, şiirleri ile Toplumcu Gerçekçilerden ve Orhan Veli’nin ön ayak olduğu Garip akımından tamamen ayrılmıştır. Şiir vermesi 1940’lı yıllara dayandığı için 1940 kuşağı şairlerinden sayılır lakin asıl şiirini 1950 yıllarında bulmuştur. Onun şiirlerinde bir felsefe vardır ve hem öz hem de söyleyiş bakımından kuşağından tamamen ayrılacak kalitede bir şairdir.

Şairlik yönünün yanı sıra denemeci ve iyi bir günlük yazarıdır. Denemeleri, en az şiirleri kadar enfes ve fikir sahibidir. Yazmak için yazmayan ve hem kalemi ile hem de yüreğiyle yazdığı bellidir yazılarını.

Atilla Özkırımlı onun kalemi için şu yorumu yapar: “Alay ve ironinin  egemen olduğu, akılcı, özgün bir yapıya sahip şiirleriyle tanındı. Geniş bir kültürün, kıvrak bir anlatımın görüldüğü düz yazılarıyla son yılların başarılı denemecilerinden sayıldı.”

 

Salâh Birsel’in Şiir Anlayışı:

 Onun şiirleri duygulardan çok zekaya hitap eder çünkü eserleri yergi ağrılıklıdır ve bu yergiyi yaparken ince espriler yapar. İnce alayla yazdığı bu şiirler aynı zamanda ince bir zekanın ürünü olarak da değerlendirilir.

Şiir akımı olarak  ne Garip ne II.Yeni ne de Toplumcu Gerçekçiler ile ilgilenmiştir. Salâh Birsel, sadece bu akımları uzaktan izlemiş ve onların kendi şiirine göre olan özelliklerini almıştır. Hiçbir akıma körü körüne bağlandığını söyleyemeyiz bu yüzden.

Şiirlerinde halk şiirine yakınlık vardır. Konu olarak da halka inen şair, sanki taşlamanın modern halini sunar bize. Karagöz ve Hacivat’ın konu olduğu şiirlerinin yanında yaşama dair, yaşama sevincine dair şiirleri de vardır. Yani konu yelpazesi oldukça geniştir ve bu genişlik tamamen mizah penceresinden bakışla alakalıdır bana göre. Mizahı, o kadar ince yedirmiştir ki şiirlerine, kimseyi kırmadan incitmeden tabiri caizse karıncayı ezmeden yoluna devam etmiştir.
Uyaklı şiirlerine pek rastlamayız, ayrıca hece ölçüsü de kullanmaz. Bu bakımdan biraz Garip şiirine yakıştırılsa da aslen sadece artık yıkılmış olan uyak kalıplarını diriltmek istememiştir. Ya da daha basiti, anlatmak istediklerini uyağın kıskacından kurtarıp konuyu daha özgün ve özgür şekilde işlemiştir diyebiliriz.

Şiirlerini okurken sizin düşünmenizi sağlar. Genelde yüzde hafif bir tebessüm uyandırır. Katmanlıdır diyebiliriz ama Divan edebiyatı şairi gibi muhayyel bir katmanlık yoktur. Gerçek hayatın acı taraflarının tatlı bir serzenişidir onun şiiri.

1940 yıllarında şiire başlamış, deneme ya da roman türü yanında şiiri de yazmıştır. Necatigil Şiir Ödülü’ne layık görülecek kadar iyi bir şairdir.
Salâh Birsel’in Düzyazı Anlayışı:

Şiir dışında, deneme  - roman – günlük türlerinde de eser vermiştir. Şiir ile edebiyat hayatına “Merhaba” dese de asıl ününü 1970 sonrası denemeleriyle kazanmıştır. Birçok okur da bu yüzden Salâh Birsel’e salt denemeci olarak tanır, tanıtır.

Denemelerini 1970 yılında ard arda yayımlamıştır. 1001 Gece Denemeleri ve Salâh Bey Tarihi adı altında iki deneme derlemesi vardır.

Üslubu, günlük konuşma diline yatkındır. Kendi deyimiyle “Şiir gibi” yazar denemelerini ( Salâh Birsel TDK’ya ait olan Türk Dili Dergisi’nde kendi denemesini anlatmıştır. ). Şiir ile kardeştir diyebiliriz onun gözünde deneme. Bu bakımdan da su gibi akan kendine özgü bir dili vardır denemelerinin.

Günlük konuşma dilinin yanı sıra, günlük konuşma dilinde görülmeyen deyim ve söyleyişlere de yer verir denemelerinde.

Kendi yarattığı deyimleri ( ben buna Salâh Bey Deyimi demeyi tercih ederim ) sıkça kullanır denemelerinde.  Anlatımı da en az deyimleri kadar özgündür.

Eğlenceli denemeler kaleme almıştır. Kesinlikle okuru sıkmaz.

Şiir dilindeki mizah, onun denemelerinde de  ortaya çıkar. Bu seferki mizah, daha anlaşılır ve açıkçası daha berraktır.

Kahveler Kitabı, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, Boğaziçi Şıngır Mıngır, Sergüzeşt-i Nono Bey, Elmas Boğaziçi ve İstanbul - Paris kitaplarında eski İstanbul’u, Beyoğlu ve sanat çevrelerini anlatmıştır.
Eserleri

Şiir kitapları

    Dünya İşleri (1947)
    Hacivat'ın Karısı (1955)
    Ases (1960)
    Kikirikname (1961)
    Haydar Haydar (1972)
    Köçekçeler (Bütün Şiirleri, 1981)
    Varduman (Son dönem şiirleri, 1993) (Necatigil Şiir Ödülü)
    İnce Donanma 1994
    Yalelli 1994
    Rumba da Rumba 1995
    Çarleston 1996
    Baş ve Ayak 1997
    Sevdim Seni Ey İnsan 1997
    Nardenk 1998

Denemeleri

    1001 Gece Denemeleri adı altında yayınlanan denemeleri:

    Kurutulmuş Felsefe Bahçesi
    Yapıştırma Bıyık
    Paf ve Puf
    Şiir ve Cinayet
    Halley Kimi Kurtarır
    Amerikalı Tolstoy
    Bir Zavallı Sarı At
    Şişedeki Zenci
    Asansör
    Kediler
    Hafiyeler Önde Gider

    Salâh Bey Tarihi adı altında yayınlanan denemeleri:

    Kahveler Kitabı
    Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
    Boğaziçi Şıngır Mıngır
    Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi
    İstanbul-Paris

Günlükleri

    Günlük
    Kuşları Örtünmek
    Hacivat Günlüğü (Günlük ve Kuşları Örtünmek ikisi bir arada)
    Yaşlılık Günlüğü
    Aynalar Günlüğü
    Bay Sessizlik
    Nezleli Karga
    Yalnızlığın Fırınlanmış Kokusu
    Yanlış Parmak
    Papağanname

Ödüller

    "Keçi Çobanı, Kuzu Çobanı" denemesi ile TRT Deneme Sanat Ödülü (1970)
    "Şiir ve Cinayet" kitabıyla TDK Deneme Ödülü (1976)
    "Yaşlılık Günlüğü" adlı günlüğüyle Sedat Simavi Edebiyat Ödülü (1986) - Türkiye'de günlük türünde yazılmış bir esere verilen ilk ödül
    "Varduman" adlı şiir kitabıyla Necatigil Şiir Ödülü (1994)

 http://www.derskonum.com/

 

SALÂH BİRSEL ŞİİRLERİNİ NASIL YAZARDI?

 
(Tan Edebiyat Yıllığı, 1982’den aldığım -Yıllık da Türk Dili’nden almış- aşağıdaki yazı, biraz uzunca olmakla birlikte; bana, buraya tümüyle alınmaya ve okunmaya değer göründü.) -Osman Nuri Aydın –

SALÂH BİRSEL ŞİİRLERİNİ ANLATIYOR


Ben yazılarıma çokluk küçük bir duyguyla başlarım. Ama yazı gelişip de kıvamını bulmaya başladığı vakit artık coşkunluğumun, iç esenliğimin sınırı yoktur. Bu noktaya ulaştıktan sonra duygularım daha bir kanatlanmaya, daha bir esrikleşmeye yüz tutar. İşte gerçek yazıyı da, o andan sonra, belki o dakikaya dek yazdıklarımın tümünü atarak ya da birkaç tümceyi yedeğe alarak yazmaya koyulurum.

“Şiirin İlkeleri” ni hep bu yöntemle karalamışımdır O esintili havaları bekleyerek, tam beş yıl, bıkmadan usanmadan ilkelerin üzerine kapandım.

Şiirlerim de ilkeler gibi uzun beklemelerin sonucudur. Odamda, sokakta, kahvede, dahası, bir kadınla al takke ver külâh olduğum dakikalarda bile hep bekledim. Bir şeylerin geleceğini, bir şeylerin boğazıma sarılarak dışlanmak isteyeceğini bilerek bekledim. Nedir, şiir kimi zaman, yüzünü şipşak gösteriyordu. Ama ben kısa zamanda peçesini açan şiire hemen de çengel atmıyordum. Yine bekliyordum. Böylece o yerden bitme coşkuların beni yanıltmasından -bunlar yüzde yüz ozanları yanıltır- kendimi korumuş oluyordum. Bu beklemeler sırasında şiir bir an çakıp sönse de yine ona el sürmüyordum. Ne ki, o parlayıp yiten şiiri belleğimin bir köşesine yerleştirmekten de geri kalmıyordum. Şiirin sonraki evrelerinde, işin ustaca kotarılmasında, işime destek olabileceğini düşünüyordum.

Şiir bütünüyle ortalarda salınmaya başladıktan sonra da yolculuğu bitmiş saymıyordum. Onu yeniden, daha sonraki günlerdeki duygularımla, düşüncelerimle elden geçirmek üzere bir yana bırakıyordum. Şiir, bu mayalanma sürecinde de varlığını koruyorsa, o artık benim beklediğim şey oluyordu. Onu sağından, solundan çekeleyerek son biçimine kaydırıyordum.

Şiir kıvamına geldiği vakit ben de kıvamını bulmuş oluyordum. Ama önümde daha çok yol vardı. Bütün usum, duygularım, sinirlerimle bir de o şiirin kendisi olmam gerekti. Bunun için şiirdeki sözcükleri atarak, kendi duygularımı, sinirlerimi onların yerlerine yerleştiriyordum. Artık yemek yer, su içer, yolda yürür, uyku uyurken -bunda abartma yoktur- hep o şiiri yaşıyordum. O anlarda dış dünyadan hiçbir şeyin benim fiyakamı bozmasına olanak yoktu. Bir başka deyişle, iç dünyamla dış dünyam birbirine kenetlenmişti. Sonunda düzlüğe kavuşmuş oluyordum. Birkaç günlük çalışmadan sonra, sonun sonu beliriyordu.

Şiir de yakamı işte ancak o vakit bırakıyordu.

 

ALINTIDIR : Osman Nuri Aydın’ın Facebook sayfasından alınmıştır.

 

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

SALAH BİRSEL ŞİİRLERİ

SALAH BİRSEL HAYATI ve ESERLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi