Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

CAHİT KÜLEBİ KİMDİR?

Memleket edebiyatı olarak adlandırılan edebi hareketin içinde de adı anılan Cahit Külebi (1917-1997), şiirlerinin özü itibariyle milli romantik bir şairdir. Kültürlü bir aile muhitinin yanı sıra Sivas gibi halk şiirinin atılımlar yaptığı bir çevrede yetişmesi, onun şiir birikimine büyük katkıda bulunmuştur. Âşık Vey­sel, Karacaoğlan ve Ali İzzetle gelen halk şiiriyle teması; daha sonra Yahya Ke­mal'den Necip Fazıl'a ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya kadar modern şiire uzanan bir alanda genişlemiştir. Şiirindeki rahat söyleme özelliği, bu iki güçlü geleneksel kaynaktan beslenmesiyle açıklanabilir
 
Külebi, milli kaynakları yorumlayış ve ifade ediş tarzı bakımından özgün­dür. Kendi şiir kültürüyle ilgili söylediği:

"Günümüz sanatı bir çeşit yeni romantizm'e yönelmiştir. Bu yeni romantizme deyimi ile ortada dönen bir romantik kavramı arasında fazla bir ilgi yoktur. Ço­ğu romantik denince aşağılık, ya aşırı yapma duygulu ya da temelli duygusuz ve yeryüzü ile hiçbir ilgisi bulunmayan bir kısım döküntü sanat eserlerini anlamak­tadır. Hâlbuki yeni romantizme yapıcıdır. Fertçi değil toplumcudur. Geleceğe sağlam bağlarla bağlanmıştır. Tazedir. Çoğu zaman iyimser ve neşelidir. Hüznü de kederi de başkadır. Kaynağı milli sanattan gelir. Gözleri bağlı değildir. Açık­çası realizme ile birlikte yürümektedir." (Timuroğlu 1995: 234)
sözleri, onun yöneldiği kaynakların içeriğini göstermektedir. Bunun için şiiri coşkun ve liriktir.
 
Şiirlerinde merkeze aldığı Anadolu insanının hayatım bütün yönleriyle kucaklar. Milli romantik doku, onda Anadolu hayatıyla sınırlıdır ve bu coğrafyanın geçmişi yerine daha çok yaşanılan zamanla ilgilidir. Cumhuriyet Türkiyesinin kültür politi­kasını, halk dehası ve hayatıyla zenginleştiren Külebi için Anadolu insanının "şim­disi" daha önemlidir: "Bunun için daha çok müşahhasın dünyasını ifade gayreti içinde olan bir sanatkârdır. Bir başka ifadeyle, Türk Mavisi şairi, ifade dünyasını görünenin üzerine kurar." (Çetişli 1998:332) Halk kültürünün aydınlık ve güzel yü­zünü, dizelerine taşıyarak şiirini, kendi anadil çalgısında söylenen bir türküye dö­nüştürür. Halk şiirinin zengin imge dünyasından ve sade söyleyiş biçiminden ya­rarlanarak özgün bir terkibe ulaşan şair için Mehmet Kaplan şöyle der:


"Külebi bir Anadolu çocuğudur. Bir ağaç gibi köke, toprağa bağlılık duygusunu hiç­bir zaman kaybetmemiştir. Türk edebiyatında hiçbir şairde toprak ve insan bütün­lüğü bu kadar derin, güzel ve kuvvetli bir şekilde hissedilmez. Külebi Anadolu'ya, insanına, diline, sesine, türküsüne, kaderine, sevincine ve ıztırabına bir yaprağın ağaca bağlılığı gibi ince dallarla bağlıdır. Külebi'den önce ve sonra Anadolu'dan bahseden pek çok şiir yazılmıştır. Fakat onların hiç birinde Külebi'nin şiirlerinde -ki toprak, insan, kültür ve ruh bağlantısı yoktur." (Kaplan 1978: 343-344)
 
Külebi, Türkçeyi en sağlıklı kullanan şairlerden birisidir. Şiiri, sanat olma vadisinde değerlendiren Külebi, onu en ön sıraya koyar. Onun şiir dünyasın­da Anadolu coğrafyasındaki Türk insanının maddi ve manevi hayatının geçit resmini görürüz.
 

Külebi'nin şiiriyle ilgili en güzel tespitlerden birini Talip Apaydın yapar: "Okumuş zümre ile halkın zevki, ilk defa Cahit Külebi'nin şiirinde birleşiyor." (Timuroğlu 1995, 234) Külebi'nin amacı; bu romantik açılımı bir mem­leket şemsiyesi haline getirmektir. Şiirlerini, Adamın Biri (1946), Rüzgâr (1949), Atatürk Kurtuluş Savaşında (1952), Yeşeren Otlar (1952), Süt (1965), Türk Mavisi (1973), Yangın (1980), Güz Türküleri (1990), Şiirler (1969), Sıkıntı ve Umut (1977), Bütün Şiirleri (1982) adlarıyla kitaba dönüştürmüştür.

(Ramazan Korkmaz - Tarık Özcan CUMHURİYET DÖNEMİ: Şiir 1950 sonrası)

***

CAHİT KÜLEBİ HAYATI


20 Haziran 1917’de doğmuştur. Ailesi kendisine Mahmut Cahit adını vermiştir. Yasa çıktıktan sonra Erencan soyadlarını almışlardır. Şair, Külebi soyadını daha sonra almıştır. Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra, Reşit Rahmei Arad sayesinde Almanya’ya gitmiştir ve Fransızca yanında Almanca da öğrenmiştir.
1942 yılında askerliği bittikten sonra, Antalya Lisesi Stajyer Edebiyat Öğretmenliğine atanmıştır. Daha sonra Ankara Devlet Konservatuarı Edebiyat Öğretmeni olmuştur ve aynı okulun müdür başyardımcılığına gelmiştir. Bunun ardından Gazi Lisesi Edebiyat Öğretmeni olmuştur.
Milli Eğitim müfettişliği yaptıktan sonra, İsviçre Bölgesi Öğrenci Müfettişliği ve Kültür Ateşeliği’ne atanmıştır ve yurt dışında yaşamıştır. Yurda dönünce, müfettişlik görevini sürdürmüştür. Görevdeyken, birkaç kere Devlet Konservatuarı Müdürlüğü’ne vekâlet etmiştir. Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı’na getirildikten sonra bu görevinden ayrılarak, eski görevi başmüfettişliğe dönmüştür. Kendi isteği ile emekli olmuştur.
1972 yılında yapılan Türk Dil Kurumu Yönetimi Kuruluna seçilmiştir ve emekli olduktan sonra kurumun Yayın Kolu Başkanı olarak görev yapmıştır. Daha sonrasında ise genel yazmanlık görevine getirilmiştir. 12 Eylül’den sonra bu görevinden istifa etmiş ve SODEP kurucuları arasında yer almış ancak kurucu üyeliği veto edilmiştir.

EDEBİ KİŞİLİĞİ

İlk şiirlerini lise sıralarıdayken Sivas Erkek Lisesi'nin Toplantı adlı dergisinde, daha sonra Yücel dergisinde "Sivas Erkek Lisesi-Ahmet" imzasıyla yayımladı (1935). İstanbul'a gelişinden sonra Mahmut Cahit ve Nazmi Cahit imzasıyla Gençlik dergisinde şiirleri çıktı (haziran ve temmuz 1938). Varlık ve Sokak dergilerinde Cahit Erencan imzasını kullanan Külebi, daha sonra İnsan, Yaratış, Türk Dili, Kültür Dünyası, Söz ve Hisar dergilerinde yazdı.

Türk Dili dergisinin yöneticileri arasında yer aldı. 1940-1950 yıllarını kapsayan Yeni Şiir akımında kendine özel bir yer edindi.

    "Aydın bir saz şairi içtenliği, bir Karacaoğlan rahatlığı ve temiz bir dille zaman zaman kötümser, güvensiz, kendi türküsünü söyledi. Yarım kafiyeler, iç sesler, duygu ve düşüncelerine eklediği zarif benzetmeler ve söyleyişindeki titizlikle en sevilen şairler arasına girdi. Yurt köşelerinin manzara ve insan gerçeklerini, modem bir biçim ve yeni bir romantizmle yaşatış, anılarla güçlü içten bir duyarlık; başlıca özellikleridir" (Behçet Necatigil). "

Atatürk Kurtuluş Savaşında" adlı şiiri Nevit Kodallı tarafından Atatürk Oratoryosu olarak bestelendi. Külebi, şiir serüvenini şöyle açıklar:

    "Ben hep yaşamdan yola çıktım. Bunun içindir ki hadi övünelim, Anadolu'nun türküsünü ilk kez başkalarından ayrı bir biçimde söyledim. Gerçekleri anlattım. Gücüm yettiğince de içine şiir katabildiğim için, bu tutumumu beğenmeyen art düşüncelilere, küçümseyicilere rastlamadım. Bugün 20 yaşında yazdığım şiirler bile güncelliğini tüketmiyorlarsa, elbette başka niteliklerinin yanı sıra, bu sürekli gerçeğin kalıcılığından güç alıyorlar."

Cahit Külebi, şiirinin özelliklerini de şöyle sıralar:

    "Benim şiirim halkçıdır. Toplumculuk da halkçılığın içinde yer alır. Halkçılık, toplumculuktan daha geniş ve kapsamlıdır. Elbette benim şiirimde, herhangi bir belirtisi yoktur. Herhangi bir belirtiye dayanarak da şiir yazmıyorum. Toplumcu ülkelerde de artık öğreti açısından şiir yazma modası gittikçe azalmaktadır. Ama, toplumculuktan çok halkçılığı benimsemiş bir insan olduğum için, toplumculuğuma gölge düşürmenin yanılgı olduğunu belirtmek isterim. Ben halkçı bir şairim."

EDEBİ KİŞİLİĞİ MADDELER HALİNDE...

  • İlk şiirleri "Nazmi Cahit" adıyla Gençlik dergisinde yayımlanmıştır.
  • Daha sonra Varlık dergisinde çıkan şiirlerinde de aynı adı kullanmıştır.
  • Şiirlerinde yalın bir dille aynı zamanda kötümser , güvensiz kendi türküsünü söylemiştir.
  • Yarım uyaklar , iç sesler , duygu ve düşüncelerine eklediği zarif benzetmelerle özgün bir söyleyişe sahiptir
  • Yurt köşelerindeki yaşamı modern bir biçim ve yeni bir romantizmle yaşatma , anılarla güçlü içten bir duyarlık , onun şiirlerinin başlıca özellikleridir.
  • Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda kitabından Nevit Kodallı nir Atatürk Oratoryosu oluşturmuştur.

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

CAHİT KÜLEBİ'NİN ŞİİRLERİ