Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

YAVUZ BÜLENT BAKİLER KİMDİR?

Yavuz Bülent Bakiler (d. 1935), ilk şiir sevgisini doğum yeri Sivas'ın yö­resel kültüründen almakla beraber, şiir coğrafyası, siyasi sınırları aşan gönül coğrafyasını içine alacak kadar geniştir. Bu geniş coğrafyanın geçer ses bayra­ğı Türkçedir. Fakat Yavuz Bülent Bakiler, Anadolu romantizmini şiirinin ana mihveri yapar. Son dönemlerinde düzyazıya yönelen Bakiler, lirik söyleyişin­den ayrılır. Şiirlerini, döneminin önemli dergileri olan Türk Sanatı, Hisar, Varlık, Töre ve Türk Edebiyatı'nda yayımlar. Necip Fazıl Kısakürek, Arif Nihat Asya ve Cahit Külebi'den bir hayli etkilenmiştir. İlk döneminde, ses itibarıy­la onlardan daha liriktir. Bu yönüyle Külebi'ye daha yakın olduğu görülür. Millî romantik duyuşunda ideolojik bir saplantı yoktur. Kendi ifadesiyle: "Şi­ire ideoloji açısından bakanlar için önemli olan sanat değil, propagandadır. Bu bakımdan yazılanlar umumiyetle bir el ilanı mahiyetini taşımaktadır. Bu propagandacıların gürültü ve reklamları, gerçek şiir kozası örenleri maalesef gölgelemektedir." (Tüzer 1999,11)

Şiir dilinin zenginliğiyle dikkatimizi çeken şair, bu alanda imge yerine güç­lü ve vurucu bir dil kullanmayı tercih eder.

Klasik formları kullanmasının yanı sıra serbest şiirle de başarılı örnekler verdiğini görmekteyiz. Onun şiirinde çözülen form, güzelliğinden ve gücün­den hiçbir şey kaybetmez.

Şiir dilindeki yapmacıksız, rahat söyleyişi dizeyi kendiliğinden musikiye ta­şır. Aşk ve yalnızlık şiirlerinin temel iki izleğidir. Ne yazık ki şair, son zaman­larda şiir dışı alanlara kayması ve politik çalışmaları öncelemesi dolayısıyla eski lirik söyleyişini kaybetmiştir. Şiir kitapları Yalnızlık (1964), Duvak (1971), Seninle (1986) ve Harman (2001) adlarını taşır.

 

(Ramazan Korkmaz - Tarık Özcan CUMHURİYET DÖNEMİ: Şiir 1950 sonrası)

 


YAVUZ BÜLENT BAKİLER İLE RÖPORTAJ


Türk Edebiyatında “Anne”  üzerine en çok şiir yazan şair olan Yavuz Bülent Bakiler hangi olay üzerine “Anne” şiirleri yazmayabaşladı?Babasıyla İlişkileri Nasıldı? Hepsi Röportajımızda…

*Şiirden bahsedilince akla ilk gelen isimlerden biri Yavuz Bülent Bakiler. Şiir Yavuz Bülent Bakiler’in hayatına nasıl girdi?

Dedelerim, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinden Türkiye’ye gelmişler.Maraş’a yerleşen dedelerimden birisi Muhammed Sabir şair.Babam hep o dedeme çektiğimi söylerdi. Çocukluğum Sivas’ta geçti. Ülkemizde Sivas kadar halk şiiri ve halk şairi yönünden zengin ikinci bir il yoktur. Çocuğunu askere gönderen, bir yakını kaybeden kimseler o halk şairine üç beş kuruş vererek kendileri için bir şeyler çalıp söylemelerini isterlerdi. Onların kafiyeli sözleri dikkatimi çekerdi.

Annem,geceleri babamı beklerken bir gaz lambasının altında bir şeyler ile meşgul olurdu. Ben de yatağımı annemin yanına sererdim,Ondan masal anlatmasını isterdim. Annem türkülü masallar söylerdi. Annemin söylediği türkülerle sokakta halk şairlerinin söylediği türküler arasında benzerlikler kurardım, kafiyeli sözler dikkatimi çekerdi. O yaşta ben de onlar gibi bir şeyler söylemeye heveslenirdim. Okul sıralarına kadar devam etti bu heves. Okulun üçüncü ya da dördüncü sınıfında sınıf öğretmenizi Makbule Yurder’i bir haberle geldi. “Çocuklar bir okul gazetesi çıkarmak istiyoruz. Şiir yazanlar şiirlerini getirsinler. Orada yayınlamak istiyoruz.” İlk defa Sivas üzerine bir şiir yazıp götürdüm. Şiir çok beğenildi. Fakat arkadaşlarım bu şiirin babam tarafından yazıldığını söylediler. Çünkü babam Sivas’’ta nüfus müdürüydü. Bundan dolayı ağlayarak eve geldim, üzüntü duydum.

Babamın bir sözü beni sükunete kavuşturdu. Üzülmene gerek yok, çünkü arkadaşların bu şiiri senden çok bana yakıştırmışlar, buna sevinmelisin dedi. Ondan sonra şiir yazamaya devam ettim ama saçmasapan ve çok gülünç mısralar yazdım. Vezinli kafiyeli ama hiçbir ciddiyeti yoktu. Mesela sindirim sistemini okuyorsak, sınıf öğretmenimiz yarın sindirim sistemini okuyacağız sınıfın şairi bu konuyla ilgili bir şiir yazsın gelsin derdi. Akşam eve gidip düşünüp ve bir takım tekerlemeler yazardım. Sindirimin yollarında/bağırsakların kollarında/yağlarında ballarında/düşe kalka gideriz biz gibi…


Kız kardeşimi bir elektrik kazasında kaybettik. O münasebetle kabristan da kardeşimi çok sık ziyaret eder oldum. Mezarı başında serbest stilde şiirler yazmaya başladım. Bu ölüm şiirlerini o yıllarda İstanbul’da çıkmakta olan Türk Sanatı dergisine gönderdim. Derginin sahibi olan Abidin Mümtaz Kısakürek’ten bana mavi peluj kağıda yazılmış uzun bir mektup geldi. Abidin Mümtaz diyordu ki, biz seni dergimizin şairlerinden kabul ediyoruz. Ondan böyle bir mektup gelmesi, benim şiirlerimin Türk Sanatı dergisinde yayınlanması, itiraf ederim ki beni şiire daha çok bağladı.Şiire alakam böyle başladı ve devam ediyor. Şimdi şiirden ziyade nesirle meşgulüm. Nesir tarzında kitaplarım var. Onların üzerinde durmaya çalışıyorum.

*Anne üzerine şiirleriniz çok manidar ve güzel. Birileri sürekli aşk şiirleri yazarken siz neden anneyle ilgili şiirler yazmayı tercih ediyorsunuz?

Bir tespitinizi doğrulamak istiyorum. Türk Edebiyatında ana üzerine en çok şiir yazanlardan birisi benim.1961-63 yılları arasında yedek subaylığımı Ankara’da Muhafız alayında yaptım Paraşüt bölüğünde takım kumandanıydım. Benim Kemal Sarı adında bir askerim vardı bölükte. Çok edepli bir çocuktu. Konuştuğunda yüzünün al al olduğunu görüyordum. Kırmızı Kemal diye hitap ediyordum Ona. Bir gün Kemal bana geldi dedi ki: “Memleketten annem gelmiş. Haber göndermiş Kemal gelsin görüşelim diye. Ben de bölük komutanına çıktım izin istedim, vermedi. Siz bana müsaade eder misiniz?”. Ne dedi bölük kumandanı Kırmızı Kemal dedim. Cumartesi günü gider anneni görürsün dedi. Doğru söylemiş dedim. Cumartesi git gör anneni. Ama cumartesi gününe kadar annem burada yok ki dedi. Nasıl dedim. Annem rahatsız doktora gözükmek için gelmiş. Bugün pazartesi, yarın doktora giderse gider ben de annemi göremem dedi. Baktım Kırmızı Kemal’de haklı. Bekle dedim biraz. Alayın servis arabaları Çankaya’ya aşağı insin, seni Yıldız sırtlarından anneni görmeye gönderirim. Sevinerek çıktı. Bölük çavuşunu çağırdım. Dedim ben Kırmızı Kemali gece 12’ye kadar izinli olarak gösteriyorum. Kendisi gidecek ve 12 de gelecek. Ben uyanık olursam sorun yok, uyuyorsam soyunsun yatsın. Herhangi bir şikayete sebebiyet vermeyin dedim. Doğrusu ben Kemal’i 12 de döner diye izinli kılarken sabaha karşı üç’ de ya da 5’ de geleceğini düşündüm. Kendi kendime önemli değil dedim, dört de bile gelse eğitime 7.30 çıkacağımıza göre, giyinir çıkar herhangi bir şikayet de olmaz. 10 sıralarında kapım çalındı ve karşımda Kırmızı Kemal’i gördüm. İki saat önce gelmesine şaşırmıştım. Oğlum neden iki saat erken geldin? Ben seni gece 12 ye kadar izinli tutmamış mıydım? Hiçbir şey söylemeden masanın üzerine gazeteye sarılmış bir paket açtı. Baktım içerisin de beyaz siyah çizgili bir pijama. Nedir bu dedim. Komutanım annem bana pijama getirmiş. Anladım ki, izine gittiğini ispat anlamında onu bana gösteriyor. Tekrar neden iki saat önce geldiğini sordum. Yine bir şey söylemeden yine, masanın üzerine portakal büyüklüğünde bir paket bıraktı. Bu nedir dedim. Komutanım bu çay, annem size gönderdi. Oğlum bölüğün çayı vardı, zahmet etmeseydi keşke dedim. Merakım daha da arttı. Tekrar sordum. Niye dedim annenden iki saat önce geldin? Bir cümle söyledi bana, yeminle söylüyorum beni hıçkırıklara boğdu. Dedi ki, komutanım! Eve gittim, anneme söyledim. Anne sana gelmek için bölük komutanından izin istedim vermedi. Beni sana Yavuz Bülent Teğmenim gönderdi. Eğer o izin vermeseydi sana gelmem mümkün olmayacaktı, seni göremeyecektim. Ben böyle söyleyince annem bana dedi ki: Oğlum Kemal! Ben anayım. Gözün karnı yok ki doysun. Sana iki saat değil, iki gün değil, bir ömür boyu baksam doyamam. Var erken git kumandanını müşkül durumda bırakma. Annem böyle söyleyince erken çıkmak durumunda kaldım.Kemal’in annesinin o sözü bizim edebiyatımızın, bizimi yaşayışımızın en güzel ifadelerinden birisidir. Askerimin yanında ağlayamadım. . Kemal derhal çık git yat dedim. Gittikten sonra ben hıçkırıklara boğuldum. (anlatırken de gözleri doldu Yavuz Bey’in) Kendi kendimle konuşmaya başladım. Oğlum, Yavuz Bülent. Senin annen de sana bu gözlerle bakan bir anne. Bugüne kadar sen bir çok şiir yazdın. Annen için yazmış olduğun bir şiir var mı? Yok. Utanmıyor musun bu yokluktan ilgisizlikten? Peki bu utancın daha ne kadar devam edecek? Bunu en kısa zamanda gidermeye çalışacağım dedim. Ben Kemal’in annesinin o veciz ifadesinden sonra analar üzerine şiir yazmaya başladım.

İLGİLİ  İÇERİK

YAVUZ BÜLENT BAKİLER ŞİİRLERİ

ŞİİRLER

ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE AÇIKLAMASI -YAVUZ BÜLENT BAKİLER