MUTLULUĞUN FORMÜLÜ ÇOK AÇIK
CAHİT SITKI İÇİN ŞİİR
A. Cüneyt Issı
Bir ses bana "gel!" dese, ben o sesi işitsem;
Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem!
Cahit Sıtkı Tarancı
Cahit Sıtkı, kız kardeşi Nihal'e yazdığı 26.12.1929 tarihli mektubunda, gizli bir öfke ile, büyük kalabalığın insan'ı değerlendirirken kullandığı sekiz kıstastan söz eder.1 İçten içe inanmamakla birlikte, onlarla birlikte bu dünyada yaşadığı için tâbi tutulduğu ve ikili karşıtlıklar şeklinde belirlenmiş, "ya... ya da" şeklinde, üçüncü seçeneğe imkân tanımayan müsamahasız, katı bir paradigmaya yerleşen bu değerlendirme kıstasları şunlardır: "Güzel-çirkin", "uzun-kısa", "zengin-fakir", "şerefli-şerefsiz". Ardından da -talihinin kendisine müthiş bir haksızlığı olduğunun altını çizerek- bunlardan payına düşen yegâne olumlu değerin "şerefli" olduğunu söyler. Bu çerçeveler içinden baktığında, ortaya çıkan resminin keskin hatlarını "çirkin, kısa, fakir, şerefli" kavramlarıyla belirler. Bunlar arasında sahip çıkabileceği, yaşama ümidini canlı tutabilecek tek olumlu değer "şerefli"dir. Bu sonuç, ancak yüzde yirmi beş oranında mutluluğu tadabileceği anlamına gelmektedir.
Cahit Sıtkı, mutluluğu ancak dörtte bir yaşayabileceği sonucunun çıktığı bu formüle ve onu benimseyen kalabalığa başka bir seçeneğin olabileceğini, gerçek anlamda mutlu olmanın başka imkânlarının da mümkün olduğunu söyleyerek bir bakıma kendisi için şiirin ne olduğunu da açıklamış olur. Bu bağlamda söylememiz gereken ilk şey, Cahit Sıtkı için şiirin bir çeşit kısa boylu, çirkin yüzlü fotoğrafını rötuşlamak ya da daha iyisi, şiirden yaptığı yepyeni bir resim oluşturmak, böylece mutluluk payını yüzde yetmiş beşe çıkarmaktır.2 Söylenmesi gereken ikinci husus ise, şiirin hem kendilerince kıstaslar belirleyip bunlara göre onu mutsuzluğa mahkûm eden kalabalıktan, hem de talihinden intikam almak anlamına geldiğidir. Sonuncusu ise, tespit ettikleri eksikliklerinden dolayı onu "yok" sayanlara, mutluluğu ona çok görerek canlıyken ölümünü ilan edenlere başka bir hayatın olabileceğini haykırmaktır.
"Sen eğer yaşamış olmak istiyorsan, eğer hakiki saadete mazhar olmak ihtirasında isen, bu gülünç suratından ölmez bir çehre yap... Şimdi haline gülenler ilerde varlığın önünde el bağlasınlar... Şimdi gururunu ayakları altında çiğneyenler yarın gururunun zirvesine basamak olsunlar... Şimdi seni ölüme mahkûm görenler bir gün senin ölmeyeceğine iman getirsinler... Dünyalara sığmayan varlığın ebediyetin koynuna girip ilahi bir şehvetle çırpınsın..."3
Babasına yazdığı 15.12.1929 tarihli mektuptaki şu cümleleri yukarıda söylediklerimizi pekiştireceği gibi, orada eksik kalan yüzde yirmi beşi, yani fakirlik yazgısını nasıl telafi ettiği sorusunun cevabını da içerir: "Babacığım, hayatta muvaffakiyet yalnız aç kalmamakta değildir. Asıl muvaffakiyet, göçüp gittikten sonra ardında bir eser bırakmaktır (...) Ben, her şeyden evvel, yaşamış olduğuma delil olmak için bir eser meydana getireceğim."4
Yüzde yüz mutlu olabilmenin alternatif formülünü bu şekilde geliştiren Cahit Sıtkı, mektuplarından birinde nefret ettiğini söylediği "bu dünyadan" ve onlarla birlikte yaşamasının kendisi için aslında "yaşamamak" anlamına geldiğini söylediği "bu dünya insanlarından"5 ancak şiirin açtığı kapı sayesinde kaçar; hasretini duyduğu başka dünyayı yine şiirle, şiir sayesinde kurar. Bugün Cahit Sıtkı'nın belli bir tarih diliminde üzerinde yaşadığı dünya yok, birlikte yaşadığı insanlar da. Ama "Bir Kapı Açıp Gitsem" adlı şiir, reel olarak dünya ve bu dünya üzerinde duyan, düşünen ve hisseden insan var oldukça var olacak.
Şimdi geceleri de "koynunda güneşle beraber uyuyan"6 güneşe âşık tüm çocukları ve Türkçe şiiri seven herkesi, Tarancı'nın Ziya Osman Saba'ya başka bir konuda yazdığı bir mektubundaki şu cümleleri biraz değiştirerek, bazı küçük ekleme-çıkarmalar yaparak bu şiire kilitlemek istiyorum. {Siyah dizdiğim kısımlarda bazı küçük değişiklikler yaptım, parantez içinde verdiğim kelimeler eklediğim kelimelerdir.)
"Ev ne oldu? inşaat uzun sürüyor galiba. Biter bitmez seni ve yengeyi eşikten içeri itip kapıyı arkanızdan kilitlemek ve anahtarı yıldızlardan birine teslim edip "ne haliniz varsa görün" demek boynumun borcu olsun."7
"Koynunda güneşle beraber uyuyan kendimi ve benim gibi olan sizleri (bu) şiirin eşiğinden içeri itip kapıyı kilitlemek ve anahtarı yıldızlardan birine teslim edip hem kendime hem de sizlere "ne haliniz varsa görün" demek boynumun borcu olsun."
BİR KAPI AÇIP GİTSEM
Ben bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben,
Ben öyle her insandan, o kadar uzağım ben.
Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar,
Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var.
Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan,
-O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan,
Bir ses bana "Gel!" dese, ben o sesi işitsem;-
Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem!"
Dipnotlar
1.Cahit Sıtkı Tarancı, Evime ve Nihâl'e Mektuplar, (hzl. İnci İnginün), Atatürk Kültür, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1989, s. 10.
2.Bu mektuptan 13 yıl sonra, 15.3.1942'de dostu Ziya Osman Saba'ya yazdığı bir mektubunda şiirde form meselesine önem vermesinin asıl nedeninin de fiziksel çirkinliği telafi etmek olduğunu itiraf eder: "Şimdi sana bir itirafta da bulunabilirim: Form meselesine bu kadar takılıp kalmam, onun hakiki mâhiyetini araştırma yolunda bu kadar çalışmam fizik çirkinliğimin bir mahsulüdür. İnsan, mahrum olduğu şeyin kıymetini ve mânâsını daha iyi anlayabiliyor. Formsuz da güzellik olmayacağı, olamayacağı bedihîdir." Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya'ya Mektuplar, Varlık Yayınlan, İstanbul 1957, s. 102.
3.Cahit Sıtkı Tarancı, Evime ve Nihâl'e Mektuplar, s. 10.
4.A.g.e., s. 90.
5."Bu dünya insanlanndan bazen o kadar nefret ediyorum ki, çekip gitmek için bir kapı arıyorum ve emin ol ki aradığım kapıyı bulduğum gün asla tereddüd etmeden o kapıyı açıp gideceğim, başka alemlere (...) herhalde bu dünyaya hiç benzemeyen bir dünyaya." Evime ve Nihâl'e Mektuplar, s. 53.
6."Güneşe Aşık Çocuk", Cahit Sıtkı Tarancı, Bütün Şiirleri, (Derleyen: Asım Bezirci), Can Yayınları, İstanbul 1983, s. 64.
7.Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya'ya Mektuplar, Varlık Yayınlan, İstanbul 1957, s. 120.
Türk Edebiyatı dergisi, sayı:446
İLGİLİ İÇERİK
GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN - CAHİT SITKI TARANCI
- << Önceki
- Sonraki