Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

ziya_osman_saba(1910-1957) Cumhuriyet devri şair ve yazarı,

İstanbul Beşiktaş'ta dünyaya geldi. Ba­bası Binbaşı Osman Bey, annesi Ayşe Tev­hide Hanım'dır. Sekiz yaşında iken annesi­ni kaybetti. İlköğreniminden sonra Mü­tareke yıllarında yatılı olarak Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi'ne verildi. Bu sırada ta­nıştığı Yaşar Nabi (Nayır) vasıtasıyla Yedi Meşale grubuna katıldı. Bir yıl sınıfta ka­lınca Cahit Sıtkı ile (Tarancı) sınıf arkadaşı oldu. Hukuk Fakültesi'ne devam ederken bir yandan da Cumhuriyet gazetesi mu­hasebe servisinde çalıştı. Mezuniyetinin ar­dından hariciyeci olmak için girdiği imti­handa başarılı olamayınca Emlâk Bankası'nda çalışmaya başladı (1936). Görevinin Ankara'ya nakledilmesi üzerine bir süre orada kaldı; ancak İstanbul'u çok sevdiğin­den istifa ederek İstanbul'a döndü. 1945-1950 yıllarında İstanbul'da Maarif Bası­mevi Tashih Bürosu şefliği yaptı. 1950'-de geçirdiği kalp krizi dolayısıyla işinden ayrılmak zorunda kaldı. Bundan sonra Var­lık yayınlarının tashih işiyle uğraştı. 29 Ocak 1957'de geçirdiği ikinci kalp krizi netice­sinde İstanbul'da öldü ve Eyüpsultan'daki aile kabristanına defnedildi.

 

Annesinin ölümü üzerine kaleme aldığı bazı mensur parçalarla edebiyata ilk adı­mını atan Ziya Osman şiirle lise yıllarında meşgul olmaya başlamış, ilk şiirleri Servet-i Fünûn da yayımlanmıştır (1927). Katıldığı Yedi Meşale topluluğunun ortak kitabı Yedi Meş'ale'de (1928) ve Yusuf Ziya Ortaç'ın desteğiyle kurulan Meş'ale dergisinde (sekiz sayı) çeşitli şiirleri yer almıştır (1928). Çocukluk günlerinin hâtı­raları ve özlemleriyle birlikte yoğun bir ka­ramsar havanın hâkim olduğu ilk şiirlerin­de hayata küskünlük ve ölüm temaları dik­kati çeker. Eski İstanbul'un tarihî ve mistik havasını anlattığı deneme yazıları ile sonraki yıllara ait şiirleri Milliyet gazete­sinin kültür-edebiyat sayfası (1929), İçti­hat (1930), Varlık (1933'ten sonra). Ağaç (1936) ve Yücel (1938) dergilerinde yayım­lanmıştır.

Sanat ve edebiyat anlayışında daha lise yıllarında iken okumaya başladığı H. de Régnier, Mallarmé, Rimbaud, Baudelaire ve Superviene gibi Fransız sembolistlerinin etkisi görülür. Bir yazısında, "Şiir yazmak benim için bir eğlence olmak şöyle dur­sun bir ihtiyaç, bir zaruret, âdeta yaşa­mamın sebep ve hikmetidir" diyen Ziya Os­man bütün gerçek şairler gibi hayatının sonuna kadar şiire sadık kalmıştır.

Türk şiirinde sosyal gerçekçiliğin ön pla­na çıktığı 1940'lı yıllarda âdeta bir derviş tevekkülü ile daha çok kendi iç dünyasın­da huzurlu bir hava oluşturmaya çalışan Ziya Osman yaşama sevinciyle insan sev­gisini, ev hayatını, fakirlere acıma duygu­su ile kadere boyun eğme ve âhiret özle­mini işler. Sıradan insanların günlük yaşa­yışı, acı ve sevinciyle teslimiyet, Tanrı'nın rahmet ve merhametine sığınma onun şiir dünyasının vazgeçilmez unsurları ara­sında yer alır. Hayatı boyunca yapmacık­tan uzak bir sanat anlayışından ayrılma­yan Ziya Osman kendi devrinde görülen yeni modalara kapılmamış, edebî sanatla­ra, süs unsurlarına hiçbir zaman rağbet etmemiş, hayatı ve dünya görüşü gibi son derece sade ve tutarlı bir şiir ortaya koy­muştur. "Garip" hareketinden sonra bir kı­sım şiirlerinde serbest tarzı da denemiş ol­makla beraber genellikle hece veznini ter­cih etmiş, sürekli şekilde kendine has bir şiir atmosferi kurma çabası içinde olmuş­tur. Hâtıra tarzındaki hikâyelerinde ise da­ha ziyade çocukluğu ile gençlik yıllarını, evliliğini ve İstanbul'un çeşitli semtlerine yaptığı gezintilerle evini ve aile sevgisi et­rafında küçük mutluluklarını anlatır. Ziya Osman, doğup büyüdüğü şehirde hızla de­ğişen hayat karşısında hüzünlü bir duyar­lılık ortaya koymuştur.

Yakın arkadaşlarından Oktay Akbal'ın yeryüzünde bir ermiş hayatı yaşadığını söy­lediği Ziya Osman, belli bir süre etkisi al­tında kaldığı Necip Fazıl Kısakürek'ten fark­lı olarak ölüm karşısında isyan etmek ye­rine bir Yûnus Emre edasıyla ölümü tevek­külle karşılamış ve daima ölümün asıl ger­çeklik olduğunu vurgulamıştır. Eski İstan­bul'un sade, huzurlu ve güzel günleriyle çocukluk, gençlik ve evlilik hayatını anlat­tığı hikâyelerinde Abdülhak Şinasi Hisar etkisi sezilmektedir. Cahit Sıtkı Tarancı'nın Ziya'ya Mektupları (1957), sadece Cahit Sıtkı'nın şiir anlayışını ve şiir üzerine düşüncelerini değil aynı zamanda bu iki şair arasında ömür boyu süren dostluğu göstermesi bakımından önemlidir. Ziya Os­man için ölümünün onuncu yılında Varlık dergisi bir özel sayı hazırlamış (1 Şubat 1967) ölümü üzerine basında çıkan yazı­ların bir kısmı Değişen İstanbul adlı ki­tabının arkasına eklenmiştir.

Eserleri.

1. Sebil ve Güvercinler (İs­tanbul 1943). 1943 yılına kadar yazdığı ve yayımladığı şiirlerden yaptığı bir seçmedir.

2. Geçen Zaman (İstanbul 1947). Büyük bir kısmı hece vezniyle yazılmış şiirlerin­den meydana gelmektedir.

3. Nefes Al­mak (İstanbul 1957). Şairin hayatının son günlerinde yazdığı şiirleri içeren kitap ölü­münden sonra yayımlanmıştır.

4. Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi (İstanbul 1952). 1944-1950 yılları arasında çeşitli dergiler­de çıkan dokuz hikâyesinden meydana gel­mektedir.

5. Değişen İstanbul (İstanbul 1959). Eserde şairin 1954-1957 yıllarında kaleme aldığı altı hikâyesi yer almaktadır.

6. Germime Lacerteux (Goncourt Kardeş­lerden, tercüme roman, İstanbul 1949).

BİBLİYOGRAFYA:

Mustafa Baydar, Edebiyatçılarımız Ne Diyor­lar, İstanbul 1960, s. 167-169; Oktay Akbal, Şair Dostlarım, İstanbul 1964, s. 31-44; Baki Süha Ediboğiu. Bizim Kuşak ue ötekiler, İstanbul 1968, s. 92-99; Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Çev­remde, Ankara 1970, s. 118-122; Mehmet Kap­lan, Cumhuriyet Deuri Türk Şiiri, İstanbul 1975, s. 444-452; Behçet Necatigil, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, İstanbul 1978, s. 262; a.mlf., Düzyazılar-I, İstanbul 1983, s. 212-226; Musta­fa Miyasoğlu, Ziya Osman Saba, Ankara 1987; Ahmet Oktay. Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı: 1923-1950, Ankara 1993, s. 1175-1186; İnci Enginün. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, İs­tanbul 2001, s. 65; Mehmet Nuri Yardım, Ziya Osman Saba Sevgisi (Ziya Osman Saba Hak­kında Yazılanlar), İstanbul 2004; Mustafa Kut­lu, "Saba, Ziya Osman", TDEA, VII, 379-382; Se­lim İleri, "Saba, Ziya Osman", DBİst.A, VI,380; "Saba, Ziya Osman", Tanzitnat'tan Bugüne Ede­biyatçılar Ansiklopedisi, İstanbul 2001, II, 839-840.

Abdullah Uçman, DİA, 35

 

************

Ziya Osman Saba, 1910 doğumlu, Cumhuriyet Dönemi’nin edebi topluluklarından biri olan, Yedi Meşziya_osman_sabaaleciler’in en öne çıkan üyesi, şair, yazar, çevirmen. 30 Mart 1910 tarihinde, İstanbul Kanatlarımın Altında’da dünyaya gelen Saba, 1931 senesinde, şavaş yıllarında yatılı olarak okuduğuGalatasaray Lisesi'nden mezun oldu.

Lise arkadaşı Cahit Sıtkı Tarancı gibi, edebiyata lise yıllarında merak saran Saba’nın ilk şiirleri, Ocak 1927’de, Servet-i Fünun Dergisi’nde yayınlandı.

Yeni bir edebi tarz oluşturarak ve Batı edebiyatını takip ederek, özgün şiirler üretmek adına, Cumhuriyet Dönemi’nin başlarında bir araya gelen tek topluluk olan, Yedi Meşaleciler’e, 1928’de katılan Ziya Osman Saba’nın adı, bu topluluğu oluşturan, Sabri Esat Siyavuşgil, Vasfi Mahir Kocatürk, Yaşar Nabi Nayır, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi, Muammer Lütfi gibi birçok isim arasında en dikkat çekenidir.

Yedi Meşaleciler’in şiir anlayışını, sanat hayatının bitimine dek sürdüren tek şair olan Ziya Osman Saba, Meşale Dergisi kapanınca, bir süreMilliyet Gazetesi’nin edebiyat sayfasına ve İçtihat Dergisi’ne yazdı. Varlık Dergisi çıkmaya başlayınca, hikaye ve şiirlerini, 15 Temmuz 1933tarihinde, çıkan ilk sayısından itibaren, sıklıkla Varlık’ta yayımladı.

1936 yılında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olan ünlü şair Saba, 1931 ile 1936 seneleri arasında, üniversitedeyken,Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisinde görev aldı. Mezuniyetinden sonra da, 1945’e kadar, Emlak Kredi Bankası'nda çalışan Ziya Osman Saba, Milli Eğitim Basımevi'nde, tashih bürosu şefliği görevini üstlendi.

Saba, 1950’de, kalp rahasızlığı sebebiyle, emekli olarak, Kadıköy'deki evinde, Varlık Yayınevi'nin yayın işleriyle meşgul olmaya başladı.

İçine kapanık bir şair ve bir İstanbul yazarı olarak, sanat hayatı boyunca, çevresindeki değişimin içinde hep incelikleri, güzellikleri arayan Ziya Osman Saba, bu özelliğini eserlerinde de sergiledi.

Şiirlerinde, çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev ve aile sevgisi, yoksulluk ve acıma duyguları, utanç, kadercilik, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm korkusu ve öteki dünya merakı, iyilik düşüncesi, İstanbul sevgisi ve inanç gibi bireysel konuları işleyen Saba, gözlemci ve dışavurumcu, kendine özgü tarzıyla, çeşitli hikayeler de yazdı.

Şiirlerini, “Sebil ve Güvercinler”, “Geçen Zaman” ve “Nefes Almak” kitaplarında bir araya getiren, hikayelerini de, “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi” ile “Değişen İstanbul” kitaplarında toplayan Saba, Goncourt Kardeşler'den roman çevirileri de yapmıştır.

Yazar Ziya Osman Saba, 29 Ocak 1957 tarihinde, İstanbul'daki evinde vefatının ardından, Eyüp mezarlığına gömüldü.

http://www.biyografi.info/kisi/ziya-osman-saba


 

SON EKLENENLER

Üye Girişi