Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

HASAN ÂLİ YÜCEL- YUSUF ZİYA ORTAÇ

İnsan nasıl ölür, bilir misiniz?.. Ansızın bir sendeleyişle, bir kalb duruşu ile değil. Annesinin ölümüyle, babasının ölümüyle, dostlarının, sevdiklerinin, kafa ve gönül arkadaşlarının ölümleriyle her gün birer parça, birer parça, birer parça...

Benim bir Ahmet Haşim’im vardı: Güzeli beraber tadar, çirkinden beraber iğrenir, beraber güler, beraber kızar, beraber acırdık. Sevincim onun da sevinciydi, öfkesi benim de öfkem!

Benim bir Mithat Cemal'im vardı: Yalnız vücutlarımızla iki ayrı insandık. Bütün bir yaz, Anadolu Klübü'nün bahçesinde, neşemiz tek kahkaha olurdu. Şimdi yıllardır onsuzum. Mithat Cemalsiz bahçede dost gözlerle baktıklarım kimlerdir bilir misiniz?... İhtiyar ağaçlar!

Sanırdım ki bu ikisinin ölümü kadar acı dost ölümü olamaz. Olurmuş!... İşte Hasan Âli Yücel’in ölümü.

O, benim mektep arkadaşımdı. Vefa İdadisinde beraberdik. Zekî, çalışkan, hırslı bir öğrenciydi. Sonra, Birinci Dünya Savaşı'nda birbirimizi kaybettik. Yalnız bir gece, eski Gaziantep mebusu rahmetli İshak Rafet'in zengin akraba konağındaki sofrasında konuşarak, gülüşerek, dertleşerek ve türküler, destanlar, nefesler okuyarak geçirdiğimiz bir gece, hâlâ yıldız yıldız gönlümdedir. Asıl dostluğumuz bu üç dört saatlik kadeh arkadaşlığından sonra başlamıştır.

Kafası kadar gönlü de zengin insandı. Okurdu ve yazardı. Düşünürdü ve duyardı. Doğuyu da tatmıştı, Batı'yı da... Çağının ünlü bir güzeline yazdığı:

Sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz?..
Aşkın beni sermest ediyorken keder olmaz,
Ölsem de senin uğruna canım heder olmaz,
Sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz?..

Dalgın ve ilâhî, eriten bir bakışın var,
Bir anda bütün ruhumu birden yakışın var,
Karşımda periler gibi nazan akışın var,
Sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz?..

şarkısı onundur. Bu iki dörtlük bile, Yücel’in nasıl bir kalb adamı olduğunu anlatmaya yetmez mi?

Bir memleket gezisinde, Atatürk onu da yanına almıştı. Yeni insanlar vardı bu yolculukta. Atatürk, onları çeşitli konularda konuşturarak deniyor, tartıyordu. Bir akşam, sofrasındakilere sormuştu:

— Sıfır nedir? Yücel’in cevabı şu oldu:

— Sizin huzurunuzda ben!

Bu imtihan gezisinde, Hasan Âli, sıfır almayan tek yolcudur sanırım.

Yücel’in politika hayatı, Millî Eğitim Bakanlığiyle başarılar içinde geçmiştir. Karanlık topraklarımızın ilk fecri Köy Enstitüleri, Köy Okulları, Kız San’at Enstitüleri, bir kitaplık dolusu klâsikler tercümesi, opera, İnönü ansiklopedisi... Bırakınız tümünü, bir tanesi bir insanı bahtiyar etmeğe yetmez mi?

Ona komünist dediler. Neden mi?.. Bu aydınlar çorağında kaybedecek tek insanımız olmadığını bildiği ve her değerin üstüne titrediği için!

Ne oldu?... Onun kaybetmek istemediği değerlerin hepsini başka milletler kazandılar: Şimdi, kimi Fransız Üniversitesi'nde profesör, kimi Amerika’da!...

O yabancı ve bayındır ülkelerde Millî Eğitim Bakanları hep vatan haini midirler? Bana sorarsanız demokrasimizin en büyük kurbanı Hasan Âli Yücel’dir. Geriliğe verdiğimiz bütün kurbanlar ondan sonra gelir.

Hiç unutmam, sayın Avni Başman’a D.P. nin ilk Maarif Vekili olduğu günlerde sormuştum:

— En başarılı Millî Eğitim Bakanımız kimdir? Düşünmeden cevap vermişti:

— Yücel!

İşte bu Yücel’i, bir gün, kendi partisi, kendi gazetesinin, Ulus’un sayfalarından bile koğdu!

O kırılmış kalbin, ansızın duruşuna değil, bu kadar dayanışına şaşmalıyız.

YUSUF ZİYA ORTAÇ
Portreler, S. 191 - 193

SON EKLENENLER

Üye Girişi