Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SERVET-İ FÜNÛN TOPLULUĞUNUN DAĞILIŞI

Yukarıda zikredilen tartışmalar yaşanırken bu topluluğa bağlı şairler arasında da bir takım görüş ayrılığı Ali görüş ayrılıkları belirmeye başlamıştı. İlk ciddi tartışma ve görüş ayrılığı Ali Ekrem ile derginin başmuharriri Tevfik Fikret arasında cereyan etti.


Aslında Ali Ekrem ve Ahmet Reşit Servet-i Fünun edebiyat anlayışının ortaya çıkan sakatlıklarını eleştirerek bir tür özeleştiri yaparak daha ılımlı ve kabul edilebilir çizgiye gelme taraftarı idiler. Tevfik Fikret’in aşırı alınganımı ve zaman zaman nükseden geçimsizliği böyle bir özeleştiri yapmaya fırsat vermemekte idi. Ali Ekrem, Servet-i Fünûn şiiri hakkında kendi görüşlerini ihtiva eden Şiirimiz adlı bir makale kaleme alır. Tevfik Fikret, mecmuanın başmuharriri olması hasebiyle önce bu makaleyi olduğu gibi yayımlama sözü verdiği halde sonradan yazının bazı bölümlerini çıkartarak yayımlar. Bu durum karşısında çok kızan Ali Ekrem, günlük olarak çıkan Servet ve Malumat gazetelerinde, Servet-i Fünûn da makalesinin kısaltıldıktan sonra yayımlandığını ilân etti. Ardından da söz konusu makaleyi olduğu gibi Malumat dergisinin 14 Aralık 1316 / 27 Aralık 1900 tarihli sayısında yayımladı. Bu makalesinde Ali Ekrem, Cenab ve Fikret'in şiirlerindeki sakatlıkları ifşa ediyordu. Bu durum Servet-i Fünûn edebi topluluğu için yol ayrımı demekti. Fikret ve Cenab da Ali Ekrem'e cevap vermekte gecikmediler. Daha çok karşılıklı duygusal kırgınlıkların süslediği bir eleştiri ortamına doğru gidildi. Cenap Şahabeddin, Raik Vecdi müstearıyla "Münekkid-i Hakiki” makalesini yazdı. Bu yazıda Ali Ekrem’in bir münekkid olamayacağı anlatılıyordu. Çok geçmeden Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahid de bu münakaşaya dâhil oldular. Yazıların bir kısmı Servet-i Fünûn diğer yani karşı kısmı da Baba Tahir’in Malûmat mecmuasında neşredilmekte idi. Bu arada Ahmet Reşit (Hüseyin Nazım) de Servet-i Fünûn’dan ayrılarak Malûmat'ta yazmaya başladı. Onu Recaizâde Mahmut Ekrem'in önde gelen tilmizlerinden Menemenlizade Mehmet Tahir ve Sami Paşazade Sezai Bey takip etti. İlmî bir tenkitten çok şairlerin birbirlerine karşı olan kırgınlıklarla alınganlıkların ürünü olan bu tartışmanın yol açtığı ayrılık konusunda Tevfik Fikret aşağıdaki ünlü manzumesini kaleme aldı:


Ayın Nadir hakaret gördü gitti
H. Nazım başka hikmet gördü gitti
Sezai fazla hürmet gördü gitti
Hele Tahir Bey'in ahvâli malûm
O Tahir'le karâbet gördü gitti.


Burada özellikle son dizede Menemenlizade Mehmet Tahir’in ısım benzerliğinden dolay, Malûmata sahibi Baba Tahir’e yakınlık duyup onun mecmuasına gittiği kinaye edilmiştir. Tevfik Fikret'in mizacını resmeden bu kıtadan sonra artık Servet-i Fünûn edebiyatının faturası bir bakıma Fikret-Cenab, Mehmet Rauf ve bu tartışmalara katılmasa da Halid Ziya'nın üzerinde kaldı.


Servet-i Fünûncuların eser verdikleri ve bir arada bulundukları sure içinde tutarlı ve dengeli bir edebi ya da sosyo-siyasal politika güttüklerini söylemek mümkün değildir. Fikret’in kimi manzumeleri dışında kendi ülkelerinin sosyal ve siyasal problemlerine duyarlı oldukları söylenemez. 1897 Osmanlı-Yunan Harbine kayıtsız kalan bu topluluğun 1900 yılının Şubat ayında İngilizlerin Güney Afrika’da Boerlerle yaptıkları ve kazandıkları savaşa karşı olabildiğince duyarlı davranmalarını anlamak mümkün değildir. İngilizler, Güney Afrika'da Boerlerle bir savaşa tutuşurlar. 1899'un Ekiminde başlayan savaş 1900'ün Şubat'ında İnginlerin üstünlüğü ile sona erer. Bu zafer dolayısıyla birtakım İngiliz muhibbi Türk aydını İngiltere’yi kutlama amacıyla bir gösteri yapmak istediler. Aralarında Servet-i Fünûncuların da bulunduğu birçok isim bir beyanname hazırlayarak altına imza attılar Hatta bir grup aydın bizzat İngiliz elçiliğine giderek kutlama çelengi bile verdiler. Bu tavır İngiltere karşıtı bir politika izleyen sarayı rahatsız etti, imzacılarla göstericiler kovuşturmaya uğradı. İsmail Safa, Tevfik Fikret, Hüseyin Sîret tutuklandı. Tevfik Fikret birkaç gün sonra serbest bırakılırken İsmail Safa Sivas’a Hüseyin Sîret de Adıyaman’a sürüldü. İsmail Safa bir daha İstanbul’a dönemedi ve orada vefat etti. Sultan Abdülhamid’in yönetimine karşı kötü seçilmiş bir tepki olarak ortaya çıkan bu olaydan sonra Fikret’in gittikçe hırçınlaştığı görülür. Artık çevresine ve kendisine zarar veren davranışlar sergilemeye başlar. Nihayette derginin sahibi Ahmet İhsan’la da araları açıldı. Başmuharrirliği bırakarak köşesine çekildi. Ondan boşalan makama Hüseyin Cahit Yalçın getirildi. Yavaş yavaş yazar kadrosunu kaybeden mecmua Hüseyin Cahid’in 1901 yılında Fransızcadan çevirdiği "Edebiyat ve Hukuk" makalesi derginin kapatılmasının yolunu açtı. Süresiz kapatılan mecmua her ne kadar altı ay sonra yeniden yayın hayatına devam ederse de artık eski heyecan ve havasından çok uzakta sıradan bir mecmua görünümüne büründü. 1908'de Hürriyet'in ilânına kadar heyecansız neşriyatını sürdüren mecmua 1909'da aslında Servet-i Fünûn edebiyatının cılız bir parıltısı ve devamı olan Fecr-i Âti edebi topluluğunun yayın organı oldu. Bu topluluğun da kısa bir sürede dağılmış olması Servet-i Fünûn mecmuasını eski günlerine döndüremedi. Mecmua yayın hayatını Cumhuriyet Devri'nde de sürdürmüş Servet-i Fünûn ve Uyanış adlarıyla Türk basın hayatına hizmet etmeye devam etmiştir.


Servet-i Fünûn mecmuası edebiyatımızda bir dergi etrafında kümelenen aynı ya da farklı sanat anlayışında şair ve yazarların ortak edebi yayın organı olma vasfını taşıyan ilk mecmuadır. Bu tecrübeden sonra bu durum edebiyatımızda bir gelenek halini alacak ve Yedi Meşale, Dergâh, Yaprak, Papirüs, Hisar gibi dergiler sonraki kuşakların toplandığı edebî mahfiller olacaktır.

A.İ.KOLCU

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATININ DAĞILMASI-2

1901 yılının başlarında yönetimle ilgili bir konu yüzünden Ahmet İhsan Tokgöz ile Tevfik Fikret’in arasında anlaşmazlıklar çıktı. Tevfik Fikret’in dergiden ayrılması üzerine Servet-i Fünûn ciddi bir bulanımın içine düştü. Tevfik Fikret’in yerine yazı işlerini üstlenen Hüseyin Cahit, durumu bir süre idare etti. Ancak Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransız İhtilali’ni konu alan “Edebiyat ve Hukuk” adlı çevirisinin 16 Ekim 1901’de Servet-i Fünûn’da yayımlanması üzerine, dergi II. Abdülhamit tarafından kapatıldı ve sorumlular mahkemeye verildi. Mahkeme tarafından suçsuz bulunan Servet-i Fünûn, kapatılmasından bir ay sonra, 5 Aralık 1901’de tekrar yayımlanmaya başlandı. Dergi her ne kadar yayın hayatına bir süre daha devam ettiyse de artık eski heyecan ve havasından çok uzakta sıradan bir dergi görünümüne büründü. II. Meşrutiyetin ilanından sonra da Servet-i Fünûn Edebiyatının cılız bir parıltısı olan Fecr-i Âti edebî topluluğunun yayın organı oldu. Servet-i Fünûn Dönemi 1901’de kapandı.

Sonuç olarak;

Servet-i Fünûn Edebiyatı sanatçıları, beş yıl (1896- 1901) gibi kısa bir süre içinde edebiyatımızın yenileştirilmesinde cesur adımlar attı. Servet-i Fünûn Edebiyatı, derginin verdiği dinamizmle özellikle şiirde çok büyük yeniliklere imza attı. Ayrıca roman türünde Batı tekniğine uyan son derece başarılı örnekler verildi

SON EKLENENLER

Üye Girişi