Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 Türk edebiyatında roman 1860’tan sonra başlar. Edebiyatımızdaki ilk roman, François Fenelon’dan Yusuf Kâmil Paşa tarafından Telemak (1862) adı ile çevrilen romandır. O dönemde çevrilen diğer romanlar: Sefiller, Monte Kristo Kontu,

Atala, Paul ve Virginie... Fransız romanlarından çevrilen örneklerin ardından Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami gibi yazarlar roman yazmaya başlamışlardır. Türkçede roman niteliğini taşıyan yerli ilk roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-u Talat ve Fıtnat adlı eseridir.

Batılı anlayışta yazılan ve çevrilen romanları tanıyana kadar Türk okuyucusu, çeşitli kaynaklardan gelen hikâyeleri okuyordu: Halk hikâyeleri ve mesneviler. Hacim bakımından bazen bir roman büyüklüğünde de olabilen mesneviler, Divan edebiyatı nazım şekillerinden biriydi. Pek çok karakteri ortak olan mesnevilerde Leylâ ile Mecnun, Yusuf ile Zeliha, Hüsrev ve Şirin hikâyeleri değişik şairlerce işlenmişti. Gözleme ve gerçekçiliğe o yer verilmeyen mesnevilerde dil çok ağırdı ve psikolojik analizlere yer verilmezdi. Mesneviler bu özellikleri ile romandan çok, £ gelişmiş bir masal olarak kabul edilebilir. Halk hikâyeleri de mesnevilerle benzer hikâyeleri anlatmıştır. Halk hikâyeleri dil ve üslûp bakımından halkın konuşma diline ve üslûbuna çok yakındır.

Batıdan gelen roman, Tanzimat döneminde iki yoldan gelişmiştir. Birinci yol, Ahmet Mithat’ın, Batılı hikâye ve romanla Türk halk hikâyelerini uzlaştırmaya çalıştığı yoldur. Yazar, romanlarını yazarken Halk hikâyeciliğinden yararlanmıştır. Sanatçının bu tarz ile yaptığı, halk hikâyelerinin modernleştirilmesi çalışmasıdır.

Tanzimat romancılığındaki ikinci yol ise Namık Kemal’in Batılı hikâye ve roman tekniğini uygulamaya çalıştığı yoldur. Tanzimat edebiyatının diğer romancıları Ahmet Mithat’ın değil, Namık Kemal’in yolunu seçmişlerdir. Tanzimat romancıları, hem kendilerinin hem de Türk okuyucusunun asırlardan beri romantizme olan büyük yakınlığından dolayı romantizmi izlemeyi tercih etmişlerdir.

Tanzimat edebiyatında Ahmet Mithat popüler romanın, Namık Kemal edebî (sanatkârane) romanın öncüsü olarak ortaya çıkmış, bu iki romancı roman kurgusunda, tekniğinde, dil ve üslûpta ayrılarak iki ayrı damar oluşturmuşlardır.


Tanzimat Romanının Genel Özellikleri

Kişi

Tanzimat romanlarının birinci dönem sanatçıları tarafından yazılanlarında (İntibah, Felatun Bey’le Rakım Efendi, Cezmi) idealize edilmiş kişiler vardır. Namık Kemal, Cezmi’de kendi gençliğini ve kişiliğini anlatır âdeta. Ahmet Mithat’ın Felatun Bey’le Rakım Efendi’sinde Felatun Bey batılılaşmayı yanlış anlayan bir tiptir; Rakım Efendi ise batılılaşma konusunda idealize edilmiş bir tiptir ve doğru batılılaşmanın nasıl olacağını gösterir.

İkinci dönem sanatçılarının eserlerinde ise (Sergüzeşt, Karabibik, Araba Sevdası) gerçekçi kişiler vardır: Dilber (cariye), Karabibik (köylü), Bihruz Bey (Batılılaşma sevdalısı cahil bir adam)... Tanzimat sanatçıları, her kesimden kişiyi kendi sosyal ve ekonomik konumlarına uygun olarak konuşturmuşlardır.

Olay

Tanzimat romanında anlatılan olayların ya gerçek ya da gerçeğe benzer olması gerektiği düşüncesi hâkimdir. Şemsettin Sami, Taaşşuk-ı Tal’at ve Fıtnat’taki olayların gerçekten yaşanmış olduğunu söylemiştir. Tanzimat romanlarında olayların merkezinde aşk ve entrikalar vardır. Tanzimat sanatçıları romanları sürükleyici hâle getirmek için aşkı ve entrikayı olayların gelişmesinde tesadüflere çok yer vererek başarılı bir şekilde kullanmıştır. İntibah, Sergüzeşt, Araba Sevdası, Müşahedât, Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, Zehra adlı romanlarda bunun uygulamasını görebiliyoruz. Tanzimat romanında yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olaylar anlatılmıştır.

Zaman

Tanzimat romanlarında zaman, Cezmi dışında, sanatçıların yaşadığı zaman, genellikle Osmanlı toplumunun Batı ile tanışmaya başladığı dönemdir. Bazı romanlarda Batıya dönük kişilerin yaşamı ve zamanı (Araba Sevdası, Felatun Bey’le Rakım Efendi) bazı romanlarda ise Osmanlı’nın içe kapanık dönemi yansıtılır. (Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, Sergüzeşt) Genel olarak zaman, Osmanlı toplumunun Batı medeniyeti ile tanışmaya başladığı zamandır.

Mekân

Tanzimat romanlarında olayların geçtiği mekân genellikle İstanbul’dur. İstanbul’da Çamlıca ve Beyoğlu gibi eğlence mekânları öne çıkar. (İntibah, Araba Sevdası) Bu romanlar aile merkezli olduğu için mekân da aile çevresidir. (Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, İntibah, Zehra, Felatun Bey’le Rakım Efendi, Müşahedât). Ahmet Mithat olayları, hakkında bilgi vermek istediği mekânlarda geçirmiştir. Bu mekânlar, genellikle Anadolu, Suriye, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Batı Avrupa’dır. Karabibik’te ise mekân Antalya’nın bir köyüdür. Cezmi’de olaylar, İran’da ve Kırım’da geçer. Sergüzeşt’in son bölümünde ise mekân Mısır’dır. Tanzimat romanlarında mekân, fon olarak kullanılsa da ağırlıklı olarak o dönemin sosyal yaşamını yansıtacak yerlerdir.

Tema

Tanzimat romanlarında şu konulara ağırlık verilmiştir: Yanlış batılaşmanın yol açtığı komik durumlar (Araba Sevdası), görmeden evlilik, erkek baskısı ve zulmüne dayalı aile şartları, kadınların esareti (Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat), yanlış kadınları sevmenin doğurduğu yıkımlar (İntibah, Araba Sevdası), kölelik ve cariyelik (Sergüzeşt), Bir köy yaşamı (Karabibik), kıskançlık ve kıskançlığın yol açtığı olumsuzluklar (Zehra), tarihi bir olay (Cezmi), batılılaşmanın hangi yoldan ve ne şekilde olması gerektiği (Felatun Bey’le Rakım Efendi)...

Dil ve Üslûp

Tanzimat’ın birinci döneminde halkın anlayacağı bir dil kullanılmış, ikinci dönemde ise bu sade dilden uzaklaşılmıştır. Ahmet Mithat, olayları heyecanlı bir şekilde anlatmıştır. Sıfatlara, benzetmelere, abartmalara sıkça yer veren Namık Kemal, romanda anlatılan olaya göre üslûbunu değiştirmiştir. Savaş betimlemelerinde coşkuludur. Diyaloglarda ise sakindir. Şemsettin Sami, dili kullanmada başarısızdır. Romanında yer yer dilbilgisi bozukluklarına rastlanmaktadır. Yazar, kişilerin kendi ağızlarına göre konuşturulmasında başarılıdır. Samipaşazâde Sezai, Sergüzeştteki betimleme ve analizlerde, Türkçeden uzaklaşmıştır. Eserde özensiz bir üslûp görülür. Recaizâde Mahmut Ekrem, Araba Sevdası’nda, çoğunlukla Osmanlıca terkip ve tamlamalar kullanmıştır. Romanın dili bu yüzden sade değildir. Nabizade Nazım ise Farsça ve Arapça kelimelerden ve tamlamalardan mümkün olduğu kadar uzaklaşarak, ortalama bir dil kurmuştur.

 


Tanzimat Edebiyatı ve Romantizm

Taznimat döneminde romantizm akımı etkili olmuştur. Romantizm, 18. yüzyıl sonunda başlayan, coşku ve duyguya aşırı yer veren bir edebiyat akımıdır. Romantizm, 19. yüzyılın ortalarına kadar devam eder. Kendisinden önceki klasisizmin katı, soylu, idealize edilmiş anlatım biçimine bir tepki olarak doğmuştur.

Victor Hugo’yla birlikte büyük ün kazanan romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı çıkmıştır. “En iyi kural, kuralsızlıktır.” ilkesini savunan romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçirmesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle söz konusu olabileceğini savunmuşlardır.

Romantizm, bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne ve aşkınlığa, yani sınırları zorlamaya önem vermiştir. Romantik sanatçılar, seçkin kesim yerine orta sınıfın duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarmıştır. Romantizmde konular dinden, tarihten ve günlük yaşamdan alınmıştır. Bu akımın etkisinde eser veren sanatçılar kişiliklerini gizlememişlerdir. Toplumu düzeltmeyi amaçladıkları için “Sanat, toplum içindir.” görüşünü benimsemişler, eserlerinde doğaya, betimlemeye önem vermişler, gözlemlerinden yararlanmışlardır. İyi-kötü, doğru-yanlış çatışmasını öne çıkarmışlardır. Üç birlik kuralını terk eden romantiklerin eserlerine karamsarlık hâkimdir.

Romantizm akımının temsilcileri: Batı edebiyatında: Victor Hugo, J.J. Rousseau, Voltaire, Lord Byron, Goethe, Friedrich von Schiller... Türk edebiyatında Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan, Ahmet Mithat Efendi ve Recaizâde Mahmut Ekrem romantizmden etkilenmişlerdir.

Tanzimat romanının ortaya çıkıp geliştiği ortama kısaca değindikten sonra romantizm akımı ve Ahmet Mithat ile Namık Kemal hakkında bilgi vereceğiz.


B. TANZİMAT EDEBİYATINDA HİKÂYE

Tanzimat sanatçılarından bazıları Batılı anlamda hikâye yazmaya çalışmışlardır. Ahmet Mithat ve Samipaşazâde Sezai bu türde eser veren isimlerdir. Edebiyatımızdaki ilk hikâye kitabı Emin Nihat’ın 1873’te yayınlanan Müsameretnâme’sidir. 12 hikâyeden oluşan bu kitap, kurgusu ile Binbir Gece Masalları ve Dekameron hikâyelerini hatırlatır.

Ahmet Mithat’ın “Letaif-i Rivayat” adı altında topladığı 25 kitaplık hikâyelerinin bir kısmı telif, bir kısmı da derlemedir.

Tanzimat devrinde ilk telif hikâye, Samipaşazâde Sezai’nin Küçük Şeyler’idir. Bunlar Maupassant tarzı hikâyelerdir. Nabizade Nazım’ın Anadolu köyü ve çiftçi hayatını edebiyatımızda ilk defa yansıtan Karabibik adlı uzun hikâyesi de bir başka eserdir.

 

Ahmet Mithat Efendi (1844 -1913)

1844’te İstanbul’da doğan Ahmet Mithat, değişik yerlerde bulunmuş, özel eğitim almış, sonra 1871’de İstanbul’a dönmüş ve evinde açtığı küçük bir matbaada eserlerini basmaya başlamıştır. Durmak bilmez bir yazı makinesi gibi sürekli eser veren yazar, ömrünün son yıllarında İstanbul Üniversitesi’nde ders vermiştir. 30 Aralık 1913’te ölmüştür.

Edebiyatı halkı bilgilendirmek, öğüt vermek ve bilinçlendirmek İçin bir araç olarak gören Ahmet Mithat, bir sohbet havası içinde hikâyeler ve romanlar yazmıştır.

Ahmet Mithat, yazı yaşamına fıkralar yazmakla başlamıştır. Daha sonra Letaif-i Rivâyât genel adı altında bir dizi hikâye yayımlamaya başlamıştır. Yazar, Hasan Mellâh adlı büyük macera romanı ile romana geçmiştir. Ahmet Mithat, hikâye ve romanlarında batıl inanışları ve zararlı âdetleri eleştirmiş, kitaplarıyla Batı kültürüyle ilgili bilgilerini aktarmak istemiştir. Bu yüzden modern hikâye ve romanın tekniğine bağlı kalmaya gerek duymamıştır. Ahmet Mithat, romanlarında acı ve sevinç unsurlarını yan yana işlemiş, olayları entrikalar üzerine kurgulamış ve bunda çok başarılı olmuştur.

Ahmet Mithat, romanda Fransız yazarı Alexandre Dumas Pere’i örnek almıştır.

Ahmet Mithat’ta romantizmin etkileri daha belirgindir. Fakat gözlemleri, onu yer yer realist bir atmosfere de sokmuştur. Bu realizm, mekân ve olay betimlemelerinde daha da açıktır. Ahmet Mithat, kitaplarında psikolojik analizlere yer verse de pek başarılı olamamıştır.

Tanzimat romanında sosyal konulara ilk defa ve en çok yer veren, Ahmet Mithat’tır. Bu konular arasında, ahlâk ve sosyal adalet önde gelir. Sanatçı, romanlarında batılılaşmanın hangi yoldan ve ne şekilde olabileceği konusunu da işlemiştir. Ahmet Mithat’ın romanlarındaki olay akışını kesip okuyucuya sorular sorup onları yine kendisinin cevaplandırması ve okura bilgiler vermesi, Halk edebiyatındaki meddahlıkla ilgilidir. Yazarın hikâye ve romanlarının sonunda iyilere ödül; kötülere ceza verilmesi, halk hikâyelerinden ve masallardan alınmış bir uygulamadır ki bunda romantizmin etkisi de söz konusudur. Ahmet Mithat’ın hikâye ve romanlarındaki meddah etkisi, anlatımda ve üslûpta çok daha belirgindir.

Ahmet Mithat, Müşahedat adlı romanı, natüralist romana örnek vermek için yazmıştır. Ahmet Mithat Efendi, romanlarında iyi-kötü, güzel-çirkin, çatışmasını sürekli işlemiştir. Sonuç olarak Ahmet Mithat, halk romanları ve hikâyeleri değil, halk için hikâyeler ve romanlar yazan büyük bir yazardır.

Eserleri: 

Hikâyeleri: Letaif-i Rivâyât.

Romanları: Hasan Mellâh, Dünyaya İkinci Geliş, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Çengi, Süleyman Muslu, Yeryüzünde Bir Melek, Henüz On Yedi Yaşında, Dürdâne Hanım, Volter Yirmi Yaşında, Müşahedât...

 

Namık Kemal’in Romancılığı

Son Pişmanlık adını taşıyan ilk romanı, İntibah yahut Ali Bey’in Sergüzeşti adıyla 1876’da basılmıştır. Diğer romanı ise konusunu tarihten alan ve edebiyatımızdaki ilk tarihî roman olan Cezmi’dir. Namık Kemal’in iki romanı da Batılı anlayışla yazılmış ilk edebî romanlarımızdandır. O dönemde edebiyatımızda romanın olmayışı veya yazılan romanların edebî bir değer taşımayışı, Namık Kemal’i, roman yazmak için harekete geçmiştir.

Namık Kemal’e göre roman, faydalı bir eğlencedir. Namık Kemal, Mukaddime-i Celâl de: “Romandan amaç, gerçekte olmamışsa bile geçmesi olabilir bir olguyu, ahlâk, duygular ve olasılıklara ilişkin her çeşit ayrıntılarıyla birlik betimlemektir.” diyerek roman görüşünü açıklamıştır.

Edebiyatımızdaki ilk romantik romancı olan Namık Kemal, Türk klasik ve halk hikâyelerine karşı olmasına rağmen, bu ilk roman denemesinde kendisini halk hikâyelerinin bazı özelliklerinden kurtaramamış, Ahmet Mithat gibi, bazen olaya üçüncü kişi olarak karışıp kendi düşüncelerini söylemiştir. Namık Kemal, İntibah’ın konusunda eski meddah hikâyelerimizden Hançerli Hanım’ın Hikâye-i Garibesi’nden esinlenmiştir.

Namık Kemal, mekân ve olay betimlemelerinde realisttir. Doğa ve karakter betimlemelerinde öznel bir tutum sergilemiştir. Romanın başlangıcındaki bahar betimlemesinde Divan şiirinin hayal unsurlarını kullanmıştır. Romanda psikolojik analizlerin yapılması gerektiğine inanan Namık Kemal, İntibah’ta bu konuda başarılı olamamıştır. Psikolojik analizlerde ve çevre betimlemelerinde başarılı olamasa da dönemin diğer eserleriyle karşılaştırıldığında Namık Kemal’in çevre ve psikoloji tasvirleri bakımından, ileri bir adım attığı anlaşılır.

Namık Kemal, romanlarında bir aşk serüveninin cazibesinden, onun uyandıracağı ilgi ve heyecandan faydalanmaya çalışmıştır. Romantizmin etkisiyle trajik bir sonla biten olayların sonucunda kötüler cezalandırılır. Sanatçı, bu romanı ile o dönem yaşanması olası olayları ve toplumdaki çarpıklıkları işlemiştir.

Namık Kemal’in önce iki cilt olarak düşünüp yalnız bir cildini yayımlayabildiği Cezmi, Türk edebiyatının ilk tarihî romanıdır.

İntibah’ta görülen diyalog azlığı ve hareketsizlik, Cezmi’de de görülür. Bunun başlıca nedeni, yazarın bol ve uzun betimlemelerden kendisini alamamasıdır. Romanda, kişi betimlemelerine çok özen gösterilmiştir. Ancak, dış görünüşe gösterilen özene karşılık, psikolojik analizler yetersizdir.

Cezmi’de romantizmin asıl etkisi üslûpta görülür. Sanatçı, Cezmi’de sanatkârane bir üslup kullanmıştır. Namık Kemal, Cezmi’de kendi gençliğini yaşıyor gibidir.

Cezmi’nin her sayfasında Namık Kemal’in kişiliği belli olmaktadır. Kahramanların ağzından konuşan; duygularını, heyecanlarını ortaya koyan Namık Kemal’dir. Namık Kemal, gerekli gördüğü yerde konuyu bir yana bırakıp romanın akışını keserek, Ahmet Mithat Efendi’nin yaptığı gibi konu ile ilişiği olmayan ayrıntılara uzun sayfalar ayırır.

 

***   ***   ***

Divan edebiyatının Leylâ ve Mecnun, Yusuf u Züleyha, Hüsrev-ü Şirin mesnevileri; Halk edebiyatının Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber v.b. hikâyeleri Batılı romanı karşılamakta idi.

Edebiyatımızda roman 1860'tan sonra başlar. Önce Fransız romanından çevrilen örnekleri kısa bir süre sonra yerli romanlar izler. Edebiyatımızdaki ilk çeviri roman Tercüme-i Telemak'tır. Bu eseri Yusuf Kamil Paşa, Fransızcadan çevirmiştir.

İlk yerli roman ve hikâye örnekleri 1870'ten sonra yayımlandı. Ahmet Mithat'ın Letaif-i Rivayet (1870) başlığı altında yayımlanan öykülerini, Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat ve Namık Kemal'in İntibah romanları izledi. Bu eserler ahlâki bir anlayışla yazılmış olup romantizm akımının etkisindedir. Dil, anlatım ve teknik bakımından yetersizdirler.

Tanzimat romanı denilince ilk akla gelen kişi Ahmet Mithat Efendi'dir. Ahmet Mithat Efendi roman, hikâye ve tiyatro türlerinde iki yüze yakın eser vermiştir. Bu eserlerinde halka bir şeyler öğretmek ve okumayı sevdirmek amacını güder.

İntibah, Namık Kemal'in Batılı anlamda yazdığı ilk eserdir. Asıl adı Son Pişmanlık olan bu eser 1874'te yazılmış, 1876'da İntibah yahut Sergüzeşt-i Ali Bey adı altında yayımlanmıştır.Namık Kemal'in 1880'de yazdığı Cezmi, ilk tarihi roman özelliğini taşır.

Recaizade Mahmut Ekrem, Muhsin Bey ve Şemsa adlarında romana benzeyen iki küçük eser yazmıştır. Daha sonra yazdığı Araba Sevdası (1898) Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmiştir.Bu dönemin en dikkate değer eseri Sami Paşazade Sezai'nin Sergüzeşt adlı romanıdır. Realist anlayışla yazılan bu eser, üslup ve teknik bakımından mükemmele yakındır.Nabizade Nazım ise köy hayatını, köy insanını konu edinen gerçekçi bir roman örneği olan Karabibik'i yazdı. (1890)

Batılı anlamda ilk hikâye Emin Nihat'ın Müsameretnâme'sidir. Eser, yedi hikâyeden oluşmuştur. Daha sonra Ahmet Mithat Efendi'nin Kıssadan Hisse ve Letaif-i Rivayet adlı eserleri yayımlanır. Bunların yanı sıra Sami Paşazade Sezai, Küçük Şeyler adlı hikâye kitabında insan ruhundaki değişimleri ele alır. Bu eserlerde romantizm akımının etkileri açıkça görülür.Edebiyatımızda Batı tarzı roman ve hikâyenin en güzel örnekleri Servet-i Fünun döneminde verilmiştir. 


Tanzimat Edebiyatı öykü ve roman özellikleri: 

 

Tanzimat edebiyatı öykü ve romanında olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır; olayların olmuş ya da olabilir izlenimini bırakması gerektiği konusunda bütün Tanzimat romancıları birleşmişlerdir. İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görülür.Daha ilk eserlerden başlayarak, Tanzimat edebiyatı öykü ve romancılarının bir kısmı halka (Ahmet Mithat, Emin Nihat, Şemsettin Sami, Nabizade Nazım), bir kısmı aydın kişilere (Namık Kemal, Sami Paşazade Sezai, Recaizade Mahmut Ekrem) seslenmeyi tercih etmişlerdir. Bunun sonucu olarak da, halka seslenen yazarlar sade dille, aydın kişilere seslenen yazarlarsa yabancı sözlük ve dil kuralları ile yüklü bir dille yazmışlardır. 

Eserler genel olarak, duygusal, acıklı konular üzerine kurulmuştur. Tanzimat öykü ve romanında işlenen önemli temalar: “tutsaklık”; zorla yapılan evliliklerin doğurdu acı sonuçlar; Batı uygarlığı ile Osmanlı uygarlığı arasındaki farkların karşılaştırılması; kadın erkek arasında ki ilişkilerde değişik ortamlarda gelişen evlilik, aşık olma temaları ağırlıklı olarak işlenmiştir. 

Tanzimat edebiyatının ilk döneminde yetişen ve romantizm akımının etkisi altında kalan yazarların eserlerinde bu akımın özelliği olarak:-Tesadüflere çok yer verilmiştir. 

Yazarların kişiliği gizlenmemiş; ikide bir okuyucuya “Ey Kaari!” (okuyucu) diye seslenilmiş; olaylar okuyucuyla konuşa konuşa yürütülmüştür. 

Sırası düştükçe, olayın yürüyüşü durdurulmuş, bir takım bilgiler verilmiştir. Roman aracılığı ile bireyi eğitme ve toplumu düzeltme amacı gözetilmiş; bunun için de siyaset, din, ahlak, felsefe v.b. ile ilgili düşünce ve bilgiler ya olayın yürüyüşü durdurulup ya da olayların örülüşü içinde dolaylı olarak okuyucuya aktarılmıştır. 

Kahramanlar çoğu zaman yaşamdan alınmış doğal kişilerdi. Ancak kimi zaman olağanüstü olaylara ve insanlara da yer verilmiştir. Kahramanlar çoğu zaman tek yönlüdür. İyiler tamamen iyi, kötüler de tamamen kötüdür.Olayların sonunda, çoğu zaman iyiler ödüllerini, kötüler ya da suçlular cezalarını alırlar. Kahramanlar çoğu zaman bir görüşte aşık olurlar.

Yer ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri süslemek için yapılmıştır.-Kişi tasvirleri de çoğu zaman olay içinde eritilmemiş; tersine, olayın yürüyüşü durdurularak, kişinin kaşı, gözü, saçı, v.b. özellikleri teker teker anlatılmıştır. 

Tanzimat edebiyatının ikinci döneminde yetişen realizm (gerçekçilik) ile natüralizm (doğalcılık) akımlarının etkisi altında kalmaya başlayan yazarların eserlerinde ise, gözleme önem verilmiş, nedenlerle sonuçlar arasında bağlar aranmış, olağanüstü olaylar ve kişiler bırakılmış, anlatılan her şeyin olabilir izlenimini bırakmasına dikkat edilmiştir. 

 

İLGİLİ İÇERİK

SERVET-İ FÜNÛN İLE TANZİMAT ROMANININ KARŞILAŞTIRILMASI

TANZİMAT EDEBİYATI ÖSS/ÖYS/LYS SORULARI

TANZİMAT EDEBİYATI BULMACA

TANZİMAT EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİN ÖRNEKLERİ

TANZİMAT EDEBİYATININ OLUŞUMU

TANZİMAT TİYATROSU

TANZİMAT I.DÖNEM ve II.DÖNEMİN DİL ANLAYIŞLARI

TANZİMAT EDEBİYATI TEST

TANZİMAT I. DÖNEM SANATÇILARI

TANZİMAT II. DÖNEM SANATÇILARI

TANZİMAT EDEBİYATI (1860-1896)