Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 

SANAT

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,

Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!

Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek

İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar

 

Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda

Gezersin kırk asırlık mabedin içini

Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,

Bize heyecan verir bir parça yeşil çini

 

Sen raksına dalarken için titrer derinden

Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin

Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden

Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin

 

Fırtınayı andıran orkestra sesleri

Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,

Istırap çekenlerin acıklı nefesleri

Bizde geçer en yanık bir musiki yerine

 

Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun

Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,

Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun

Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini…

 

Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken

Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz

Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken

Sana uğurlar olsun… ayrılıyor yolumuz

Faruk Nafiz Çamlıbel

 

 

GEMİCİLER

Biz dalgalar, fırtınalar kahramanı yiğitleriz.

Ufuklardan ufuklara haber sorar, gezeriz.

Güneşlerde uyuklayan yamaçları,

Kalbi durgun tarlaları bıraktık.

Gölge veren ağaçları 

Sevmiyoruz biz artık.

Sevgilimiz,

Ey deniz!

Poyraz var;

Yelken dolar.

Gemi sanki kanatlı!

Enginlerde pembe güneş 

Gülümserken bu yolculuk ne tatlı!

Çal sazını kalenderce yiğit kardeş!

Nağmelerin yorulmayan dalgalardan bahtiyar.

Gönderelim bu ahengi o sevgili yurda kadar...

(Enis Behiç KORYÜREK)

 

NÖBETÇİ ve YILDIZ

Sükun indi karanlıktan yorgun denize 

Ufuklarda uğuldayan rüzgâr uyudu.

Bir gecenin elinde bir sedef yelpaze, 

Ölgün sular gök halkının rüyalı yurdu...

Dikkatle bak, Çanakkale bu gördüğün yer,

Bir çelikten kale gibi burada her nefer! 

Yıldırımlar ateşlerle her gün çarpıştık,

Fakat düşman tutamıyor meydanı artık!

'Allah Allah ” diye her gün titretip arşı 

Süngümüzle durduk yedi düvele karşı! 

Şimden sonra ölsem bile gam yemem asla!.. 

Böyle günde hiç gelir mi hatıra sıla?

Ayşecik "e söyle merak etmesin 

Kavuşuruz... Birden bire göklerde derin

 

Bir gürültü dalgalandı, bir alev yandı. 

Kan içinde genç kahraman yere uzandı!

(Yusuf Ziya Ortaç)

 

VEDA

Hani, o bırakıp giderken seni 

Bu öksüz tavrını takmayacaktın? 

Alnına koyarken veda busemi, 

Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?

 

Hani, ey gözlerim bu son vedâda, 

Yolunu kaybeden yolcunun dağda, 

Birini çağırmak için imdada 

Yaktığı ateşi yakmayacaktın?

 

Gelse de en acı sözler dilime, 

Uçacak sanırım birkaç kelime...

Bir alev halinde düştün elime,

Hani, ey gözyaşım akmayacaktın?

(Orhan Seyfi Orhan)

 

 

KEDİM

Kedim henüz bir yaşında;

Uyur hep soba başında.

Hem cesurdur, hem de kurnaz. 

Bir tıkırtı duyar duymaz.

Uyanır, aslan kesilir;

Gözleri volkan kesilir.

O geldiği günden beri 

Bizim evin fareleri 

Damdan, tavandan indiler,

Birer deliğe sindiler.

Koşup yakalıyor hemen 

Yuvasından, deliğinden 

Çıkanları diri diri.

Artık bunlardan hiç biri 

Dolaplarıma girmiyor,

Kitapları kemirmiyor.

(Halit Fahri OZANSOY)

 

ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar,

Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,

Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,

Ne söyler su dağa çoban çeşmesi.

Vefasız Aslıya yol gösteren bu,

Kerem’in sazına cevap veren bu,

Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...

Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

 

Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar,

Tarihe karıştı eski sevdalar.

Beyhude seslenir, beyhude çağlar,

Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

(Faruk Nafiz Çamlıbel)

 

 

GECE YARISI

Ve ansızın suya etmekle mâh-ı dür sukut 

Miyâh-ı rûhumu andırdı safha-i tâlâb :

O rûh içinde muzî bir garip neylûfer 

Bütün elemlerin üstünde müncelî ter ü tâb...

(Ahmet Haşim)

 

 

Günümüz Türkçesiyle

Ve ansızın suya düşmekle uzak ay 

Ruhumun sularını andırdı gölün üstü:

O ruh içinde ışık saçan bir garip nilüfer 

Bütün acıların üstünde parlıyor diri ve taze...

 

Zambak y.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi