Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 

HASPAYA YARAŞIR/Fıkra

Hoca kadın kıyafetleri ve düzgünleri aleyhinde vazediyor-muş. Cemaatten bir kadın:

-    Senin karın da süsleniyor, düzgün sürüyor hocaefendi! demiş.

Fakat Hoca, derhal cevap vermiş:

-    Öyle ama haspaya yaraşıyor.

Bu hikâyeyi bana hatırlatan İngiliz gazetesi, Japonya’nın Çin’deki emperyalist siyaseti aleyhine yazıyordu. Japonya’nın teşkilatçılığından, ihtirasından bahsettikten sonra Kuzey Çin'i alırsa iki yüz milyon insanı istismar edeceğini, bunun hak ve adalete ne kadar zıt olacağını yana yakıla anlatıyordu. Eğer makalenin yazıcısı karşımda olaydı, soracaktım:

-    İngiliz emperyalizminin 350 milyon Hintliye tahakküm edişine ne dersin?

O da mutlaka Hoca’nın cevabını verecekti:

-    Öyle ama ona yaraşır...

(Halide Edip Adıvar)

 

 KUVVET/Fıkra

Yolun üstündeki bir cami avlusunda her akşam geçtikçe görürdüm: Bir sürü çocuk türlü türlü oyunlarla, haylazlıklarla meşgul olurlar, arada bağrışırlar, kavga ederlerdi.

Bir akşam yine geçiyordum. Oyun yoktu; şimdi çocuklar yine halka olmuş, bir şey seyrediyorlardı. Pek tuhaf, pek eğlenceli bir temaşa (seyir) karşısında bulunuyorlar gibi hepsi mütebessimdi. Kemal-i zevk (büyük zevk) ile seyrettikleri manzara ihtimal ki her gün gördükleri bir hâldi. Oradakilerin hepsinden büyük bir çocuk, âdeta genç bir adam üzerine saldıran küçük bir çocuğu dövüyor, galiz (kaba, ağır) lakırdılarla yanından itiyordu. Fakat beriki, her tokat yiyişinde yeni bir feryatla haykırarak, bütün yüzü gözü her yere düşüp kalkmaktan kirle, gözyaşlarına bulanmış olduğu hâlde, yine karşısındakinin üzerine atılıyor:

- Benimdir o, ver!

âvâzesiyle (feryat) bir kamçıyı almak, istirdat (etmek geri almak) istiyordu.

Ve böyle bir taleb-i muhikkine (haklı istek) karşı bir tokat, bir tekme yiyerek, geriliyor; ağlamaktan, bağırmaktan sesi dönmüş, kısılmış bir hâlde, aciz ve zayıf, onu vermemeye çalışarak kamçısına doğru fırlıyordu.

Nihayet bir defasında hain bir tokat ile şiddetli bir tekme yedi; bir daha kalkmaya zavallı vücudunda kuvvet bulamadı; oraya, tozların içine yuvarlandı. Aczinin, zaafının bütün biçarelikleriyle (çaresizlik) olduğu yerde içine çekerek, bağırarak ağlarken, öteki, zorla aldığı kamçıyı müftehirane (övünerek) sallayarak etrafındaki çocukların, kuvvetle karşı müdâhaneyi (dalkavukluk) bilen bu küçük mahlûkların (varlık, canlı) kahkahaları arasında salıp gidiyordu.

 

(Hüseyin Cahit Yalçın)

SON EKLENENLER

Üye Girişi