Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

Şemsettin Sami (1850 - 1904)

Tanzimat edebiyatının üretken isimleri arasında yer alan Şemsettin Sami, çok çeşitli türlerde eser vermiştir. Gazetecilik ile başlayan yazı hayatı, edebî tercüme, dergicilik, ansiklopedik neşriyat, dil ve sözlük çalışmaları ile devam eder. Asıl şöhretini sözlük ve ansiklopedik yayın sahasında kazanan Şemsettin Sami, önde gelen dilcilerimizden biridir. Elli dört yıllık ömrüne çok sayıda eser sığdırmıştır.

1881’lerden itibaren yazdığı yazılarda “Osmanlıca” ve “Çağatayca” tabirlerini reddederek, bunların, hakikatte geniş bir coğrafi sahaya yayılmış tek bir Türk dilinin birer şivesinden başka bir şey olmadığını ifade etmiştir. En doğru tabirin Osmanlıca yerine “Garp Türkçesi” ve Çağatayca için “Şark Türkçesi” demek olacağını önemle belirtir. Bu görüşe uygun olarak meşhur lügatine “Kâmus-ı Türkî” adını vermiştir.

Türk dilinin Şemsettin Sami’yi en fazla meşgul eden meselesi edebiyat ve yazı dilimizin Arapça ve Farsça kelime ve kurallarının hâkimiyetinden kurtulup, millî kimliğini kazanması davası olmuştur. Onun bu düşünceleri “Genç Kalemler” hareketinden önce atılan en önemli adımdır. Dilimizden çıkarılmasını istediği, Türkçeleri mevcut bulunan ve konuşma dilinde kullanılmayan kelimelerdir. Konuşma diline girmiş kelimeleri artık Türkçenin malı olmuş kabul etmiştir.

Dil ile birlikte edebiyatımız hakkında da aynı bakış açısıyla düşünceler ileri sürmüş, Türk edebiyatının başlangıcını Orta Asya dönemine götürmüştür. Orhun Âbideleri ve Kutadgu Bilig’i o dönemin diline ilk tercüme eden odur. Bunların okullarda okutulmasını istemiştir. Edebiyat sahasında önceliği Halk edebiyatına vermiştir. Ayrıca Lâtin harflerinin kabulüne taraftar olmuş; bizde de başta Arapça ve Farsça olmak üzere çeşitli doğu dillerini modern yöntemlerle okutacak bir kurumun gerekliliği üzerinde durmuştur. Çocuk kitaplarını başlı başına bir mesele olarak ele almış, edebiyatta yeniliğe taraftar olmuştur. Bütün bunların ötesinde Ahmet Mithat Efendi gibi, halkın eğitilmesini, bunun için sade bir dil ile her alanda yayın yapılmasını istemiş; bu yolda romanlar, piyesler kaleme almıştır. Şemsettin Sami’nin bütün yayın çalışmalarında bu eğitimci rolünü görmek mümkündür.

….

Şemsettin Sami, 1872-73 yıllarında ilk olarak Hadika gazetesinde tefrika edilen, ardından 1875’te kitap halinde basılan Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat isimli eseriyle bizde roman türünün ilk örneklerinden birini vermiştir.

Ahmet Midhat’tan sonra, hikâye ve roman tarzını ilk deneyen Şemseddin Sami’dir. 1873 yılı başında fasikül hâlinde yayımlanmaya başlanan Taaşşuk-ı Tal’at ve Fıtnat adlı romanı, sonu faciayla biten romantik bir aşk macerasını anlatır. Devrin “Millî Roman” anlayışına da uygun olan bu eser, gerek teknik ve gerekse karakter analizleri bakımından, çok başarılı değildir. Ayrıca, yazarın eserdeki dil yanlışları dikkatlerden kaçmamaktadır.

Bu romanda Tanzimat dönemi tiyatro ve romanında çok işle- nen bir konu olan aile baskısıyla yapılan evliliklerin trajik bir sonla biteceği tezi işlenmiştir. Şemsettin Sami, Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat’la hem Batılı anlamda yeni bir türün ilk örneklerinden birini vermiş, hem de gençlerin isteklerinin dikkate alınmadığı, baskının hâkim olduğu aile düzeninin bir eleştirisini yapmıştır. Roman, görücü usulü evlilik, birbirine denk olmayan kişilerin evliliğinin ne gibi sonuçlara yol açacağı, kadınların esareti gibi sosyal sorunların ironik bir üslûpla anlatıldığı romantik bir aşk serüveni etrafında odaklanmıştır.

Eser, Batılı romana özgü birtakım özelliklere sahip olsa da genelde klâsik Doğu hikâye geleneğinin kısmen devamı sayılır. Yazarın amacı bir sanat eseri olarak roman yazmak değil, ahlâka ve sosyal yaşantıya dair birçok ibreti ve öğüdü okuyucuya iletmektir.

Roman, yanlış düşünme ve davranış biçimlerinin eleştirisi ve bunlara karşı yeni değerlerin savunulması üzerine oturtulmuştur. Örneğin “üfürükçüye” karşı “hekim” ön plana çıkarılmıştır. Romanda ağırlıklı olarak görücü usulü evlilik anlayışının yanlışlığı üzerinde durulmuştur. Yazar, görücü usulü evlilik karşıtı düşüncelerini romanda Saliha Hanım karakterinin ağzından verir. Romanda ayrıca, evlenecek kıza bu konuda söz hakkı tanın-mamasının sakıncaları anlatılmaktadır.

Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat adlı eseri, geleneksel anlatım tarzından modern anlatım tarzına geçişin ilk örneklerindendir. Bu bakımdan her iki anlatım biçiminin de özelliklerini barındırmaktadır. Bu eser, Doğulu toplumların iki ünlü hikâyesi “Leylâ ile Mecnun” ve “Kerem ile Aslı” hikâyeleriyle tematik açıdan benzerlikler taşır. Ancak romanla bu iki eski hikâye arasında bazı farklar görülmektedir. Bu farklar, romanın geleneksel anlatım teknik ve özelliklerinden batılı modern anlatıma geçişini de ortaya koyan bir niteliktedir. Bunları ana hatlarıyla şöyle verebiliriz: Hikâyelerdeki kişilerde ve olaylarda masal ve efsanelere özgü “olağanüstülük” unsuru egemendir. Duygular daha lirik ve mistik niteliklidir. Âşıklar, aşkları uğruna uzun yolculuklara çıkarlar, sevgililerine kavuşmak için büyük mesafeler kat ederler. Sosyal baskılar karşısında akılcı olmaktan çok, duygusal tepki gösterirler. Çevre ve mekân, duyguları dışa vurmada bir araçtır.

Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat romanında ise, “gerçekçilik” unsuru daha belirgindir. Aşk duygusu olağanüstü abartılardan sıyrılarak daha İnsanî bir hâle gelmiştir. Talat, sevgilisine kavuşmak için pratik çözümler üretmeye çalışır, sosyal çevre baskısına aldırmadan akıl yoluyla çözüm bulmaya gayret eder. Çevre ve mekân tasvirleri daha gerçekçidir. Yazar, dili kullanmada başarısızdır. Akıcı olmayan, pürüzlü bir dili vardır. Yer yer dil bilgisi bozukluklarına rastlanmaktadır. Bunun da başlıca nedeni, yazarın 21 -22 yaşlarına kadar Türkçenin dışında Arnavutça, Fransızca, Rumca, İtalyanca, Lâtince, Eski Yunanca gibi dillerde eğitim görmesidir. Ancak sonraki dönemlerde Türkçeyle daha fazla haşir neşir olduğundan dili kullanımını düzeltmiştir. Yazar, romanında kişileri kendi sosyal ve ekonomik konumlarına uygun olarak konuşturur.

Yazar eserinin bir yerinde konuyu gerçek bir olaydan almış olduğunu belirtir. Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, ilk olmanın kusurlarını taşır. Olayların gelişmesinde tesadüflere büyük yer verilmiştir. Yazar eserde kendi kişiliğini gizlemez; ara sıra okuyuculara seslenir, anlaşılmayacağını sandığı noktalar hakkında açıklamalarda bulunur. Üslubunda yer yer “meddah ağzı”na uygun söyleyişlere rastlanmaktadır. Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, dil ve söyleyiş bakımından kusurlu olduğu için büyük bir sanat değeri taşımaz. Bununla birlikte, tiplerin canlandırılması ve kişilerin kendi ağızlarına göre konuşturulması yönünden oldukça başarılıdır.

Eserlerinden bazılar:: 

Cep Kütüphanesi Serisi (Bu dizide dili sade, ucuz ve küçük hacimli 32 kitap çıkarmıştır.)

Roman Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat

Sözlük: Kâmus-ı Fransevî, Kâmus-ı Arabî, Kâmus-ı Türkî

(Türkçe sözlük)

Basılmamış eserleri; Kutadgu Bilig, Orhun Âbideleri

İLGİLİ İÇERİK

SERVET-İ FÜNÛN İLE TANZİMAT ROMANININ KARŞILAŞTIRILMASI

TANZİMAT EDEBİYATI ÖSS/ÖYS/LYS SORULARI

TANZİMAT EDEBİYATI BULMACA

TANZİMAT EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİN ÖRNEKLERİ

TANZİMAT EDEBİYATININ OLUŞUMU

TANZİMAT TİYATROSU

TANZİMAT I.DÖNEM ve II.DÖNEMİN DİL ANLAYIŞLARI

TANZİMAT EDEBİYATI TEST

TANZİMAT I. DÖNEM SANATÇILARI

TANZİMAT II. DÖNEM SANATÇILARI

TANZİMAT EDEBİYATI (1860-1896)

SON EKLENENLER

Üye Girişi