Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

TANZİMAT DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLERİ

Herhangi bir konuda insanları bilgilendirmek, sorunları ortaya koymak ya da onlara çözüm üretmek için ortaya konan yazılar, “öğretici metinlerdir. Yazar, bir düşünceyi ya da yaşamın gerçeklerini, gözlem ve deneyimlerinden yararlanarak okuruna aktarır. Böylece okurlara bir şeyler öğretmek ister.

İnsanların belli bir bilgi düzeyi, düşünceleri, inanışları, deneyimi, dünya görüşü vardır. Öğretici metinler, insanların, gerçeklere farklı bir gözle bakmasını sağlar. Öğretici metinler, aydınlatmak, haber vermek, tanıtmak, uyarmak, düşündürmek, değiştirmek, geliştirmek vb. amaçlarla kaleme alınır. Örneğin tarihî bir olayın anlatıldığı öğretici metinde ilk amaç, insanları bilgilendirmek, onlara konuyla ilgili bir şeyler öğretmektir. Bunun yanında o metin, olayın gerçek nedenlerini ortaya koyarak  uyarma, insanların yerleşik düşüncelerini değiştirme, olaya farklı bir bakış açısıyla yaklaştırma amacını da taşır.

Öğretici metinler, farklı türlere ayrılır. Bunların farklı türlere ayrılmasında en önemli etken, ele alınan konu ve onun niteliğidir. Öteki yazın türlerinin belirlenmesinde anlatım, yani üslup ön plana çıksa da öğretici metinlerde ana etken konudur. Dolayısıyla ele alınan konular öğretici metinlerin hangi türde olduğunu da gösterir. Buna göre öğretici metinleri, “bilimsel metin, tarihî metin, felsefi metin, gazete çevresinde gelişen metin türleri, kişisel yaşantıları konu alan metinler” biçiminde türlere ayırmak mümkündür. “Bilimsel metin”, bilimin çeşitli dallarında bir konuda kaleme alınan, kanıtlardan yararlanılan metinlerdir. Bilimsel metinlerde ortaya konan yargılar, kişisel yorumlara değil, kanıtlanabilir ölçütlere dayalıdır. “Tarihî metin”, tarihi olayların anlatıldığı öğretici metinlerdir. Belgelere dayanan tarihî metinlerde nesnel bir anlatım kullanılır, kişisel yorumlar olabildiğince geri çekilir. “Felsefi metin”, felsefeyle ilgili konuları ele alan metinlerdir. “Makale, deneme” gibi, gazete çevresinde gelişen metin türlerinde ise güncel ya da sanat dalıyla ilgili konular ele alınır. “Gezi yazısı, biyografi” gibi kişisel yaşantılara dayalı metin türlerinde ise kişilerin yaşamına dayalı bilgiler aktarılır.

Öğretici metinlerde insanları bilgilendirmek amaçlandığından açık, anlaşılır, süsten uzak bir dil kullanılır. Bu yazarın ortaya koyduğu düşüncelerin anlaşılmasını kolaylaştırır, insanlara bilgi verilecek bir metinde süslü ve sanatlı bir anlatım benimsemek, insanları ana düşünceden uzaklaştırır. Süslü ve sanatlı söyleyiş ana düşünceyi örttüğünden insanlar, metinde neyin anlatıldığını tam olarak kestiremez. Bu da verilmek istenen mesajın tam iletilmesine engel olur.

Öğretici metinler, çoğunlukla bir ana düşünce etrafında şekillenir.

Bu, yazarın, okurlara iletmek istediği düşünce, vermek istediği mesajdır. Bu ana düşüncenin metinde yer alması, yazarla, onun yaşadığı dönemle doğrudan ilgilidir.

Çünkü yazar, yaşadığı döneme kayıtsız kalamayacağı için dönemin sosyal yaşayışına, toplumsal gerçekliklere değinir. Bunları yazıya dökerken de döneminin sosyal olaylarıyla ilgili düşüncelerini ortaya koyar ve vermek istediği mesajı, ana düşünceyi yazdığı metne sıkıştırır. İnsanlar da, bu metindeki ana düşünceyi kendilerince bulup ortaya çıkarır.

Öğretici metinlerde düşünceler genellikle, “giriş-gelişme-sonuç” bölümleri uyarınca kaleme alınır. Yazar, “giriş” bölümünde ele alacağı konuyu veya düşünceyi ortaya koyar. “Gelişme” bölümünde bunu ayrıntılarıyla irdeler. Ele aldığı konuya göre belgelerden, kanıtlardan yararlanır. Okura ne tür bilgi vermek isterse o bilgilere burada yer verir. “Sonuç” bölümünde de ortaya koyduğu düşünceleri bir karara bağlar. Yazarın okura vermek istediği ana düşünceyi belirlemede sonuç bölümü oldukça etkilidir. Burada şunu da unutmamak gerekir ki bu bölümler, aynı düşünce etrafında biçimlendiği için birbirine bağlıdır. Anlamca birbirini destekler. Dikkatle bakıldığında paragrafların, bölümlerin anlamca birbiriyle nasıl bağlantılı olduğu görülür.

Edebiyatımıza Tanzimat döneminde giren makale, fıkra, deneme gibi öğretici metinlerin gelişmesinde gazetenin önemli bir yeri vardır. Tanzimat sanatçıları, yazdıkları öğretici metinleri dönemlerinin gazetelerinde yayınlama olanağı bulmuşlardır. Öteki sanatçıların yazdığı makaleler ve diğer öğretici metinler de gazetelerde yayınlanmıştır.

Dönemin dar koşulları da göz önünde bulundurulduğunda gazetelerin, öğretici metinlerin gelişimine, edebiyatımıza katkısı ortaya çıkar. Dahası bu metinlerin gazetede yayınlanması, halkın aydınlanmasında, bilgilenmesinde etkili olmuştur. Çünkü gazete birçok insana ulaşan bir yayın organıdır. Bu insanlar gazeteyi okurken, elbette makale, fıkra gibi öğretici metinleri okuyacaklar, çeşitli konularda yazarların düşüncelerini öğrenmiş olacaklardır. Daha da önemlisi gazetelerin edebiyat sayfaları bulunmaktadır. Edebiyatçıların eserleri ilk kez gazetelerin bu sayfalarında çıkar, daha sonra kitaplaştırıldı.

Dahası gazetenin bu gücü, Türk kültürünün ve edebiyatının gelişimine de büyük katkı sağlamıştır. Farklı görüşlerin ele alındığı öğretici metinlerin yayınlandığı gazete, bir kültürel zenginlik  olarak okurun karşısına çıkmıştır. Ayrıca sanatçılar yazdıkları  metinleri okurların beğenip beğenmediğini tepkiler yardımıyla -öğrenme fırsatı da yakaladılar. Böylece sanatçılar, daha güzel ürün verme çabasıyla eser ürettiler. Bunun da Türk edebiyatına olumlu yansımaları olmuştur.

Batı edebiyatından alınan roman, hikâye gibi anlatmaya dayalı, tiyatro gibi göstermeye dayalı türler ilk defa Tanzimat Dönemi Edebiyatı’nda görülmüştür. Bunun yanında makale, deneme gibi öğretici metinler de yine ilk kez bu dönemde görülmüştür. Bu yazı türlerinin gelişmesinde gazete önemli rol oynamıştır. Sanatçıların yazdıkları öğretici metinler, dönemin gazetelerinde yayınlanmıştır. Böylece sanatçıların bu öğretici metinlerde ortaya koyduğu düşünceler halka daha kolay bir şekilde ulaşmıştır. Şimdi Tanzimat Döneminde ön plana çıkan öğretici yazı türleri üzerinde duralım:

 

İLGİLİ İÇERİK:

SERVET-İ FÜNÛN İLE TANZİMAT ROMANININ KARŞILAŞTIRILMASI

TANZİMAT EDEBİYATI ÖSS/ÖYS/LYS SORULARI

TANZİMAT EDEBİYATI BULMACA

TANZİMAT EDEBİYATININ OLUŞUMU

TANZİMAT TİYATROSU

TANZİMAT I.DÖNEM ve II.DÖNEMİN DİL ANLAYIŞLARI

TANZİMAT EDEBİYATI TEST

TANZİMAT I. DÖNEM SANATÇILARI

TANZİMAT II. DÖNEM SANATÇILARI

TANZİMAT EDEBİYATI (1860-1896)

ÖĞRETİCİ METİNLER

ÖĞRETİCİ METİNLER

EDEBİ METİNLER İLE ÖĞRETİCİ METİNLERİN FARKLARI

12.SINIF CUMHURİYET DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER SLAYTLARI

11.SINIF TANZİMAT DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER

CUMHURİYET DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER TESTİ-1

SERVETİFÜNUN EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİNLER TEST-1

TANZİMAT EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİNLER TEST-1


 

1. Makale

Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak, bir tezi kanıtlamak veya bir düşünceyi savunmak amacıyla kaleme alınan bir yazı türü olan makale edebiyatımıza Tanzimat döneminde gazeteyle birlikte girmiştir. Makale türünün doğması ve gelişmesi gazete aracılığıyla gerçekleşmiştir. Türk edebiyatındaki ilk makaleyi Şinasi kaleme almıştır. “Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi” adını taşıyan bu makale adından anlaşılacağı üzere edebiyatımızdaki ilk özel gazete olan “Tercüman-ı Ahval’ de yayımlanmıştır. Şinasi’nin kaleme aldığı bu makale daha sonra çıkacak gazetelerde yer alacak fikrî ve edebî yazılar için örnek olmuştur.

Daha sonra Ziya Paşa, Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem ve öteki Tanzimat sanatçıları da çeşitli makaleler yazmıştır. Bu makaleler dönemin gazetelerinde yayımlanmıştır. Tanzimat sanatçıları makalelerini genetikle edebiyat, sanat, şiir vb. konular üzerine temellendirmiştir. Namık Kemal, 1876’da Tasvir-i Efkâr’da yayımlanan “Lisân-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazatı Şâmildir” adlı makalesinde “edebiyat” ile ilgili konulara değinir. Edebiyatın düşünceleri geliştirdiğinden, toplumu eğittiğinden, milletin yaşantısını sürdürmesine katkı sağladığından söz eder. Divan edebiyatının gerçekçi olmadığını vurgular. Dilin yeni bir anlatım özelliği kazanması, bunun için de yazı dilinin konuşma diline yaklaştırılması gerektiği üzerinde durur. Bu, bir bakıma halka doğru açılmadır.

Bir başka Tanzimat sanatçısı Ziya Paşa, 1868’de “Hürriyet” gazetesinde yayımlanan “Şiir ve İnşa” adlı makalesinde yeni Türk edebiyatının Halk edebiyatına bağlanmasıyla ortaya çıkacağını belirtir. Anlatımda halkın seviyesine inmeyi amaçlar. Divan edebiyatının milli bir edebiyat olmadığını savunur. Bu da gösteriyor ki Tanzimat sanatçılarında bir arayış görülmektedir. Yeni bir edebiyat oluşturmak için eskiye, yani Divan edebiyatına karşı çıkmışlar ve hem içerikte hem dilde toplumla yakınlaşmak istemişlerdir. Tanzimat sanatçıları, toplumsal yeni bir edebiyat ve sanat anlayışı oluşturmanın peşinde olmuşlardır. Bundan dolayı yalın ve anlaşılır bir dil kullanmak istemişlerdir. Ancak bunda pek başarılı olamamışlardır. Makalelerde de ağır bir dil göze çarpar


 

2. Eleştiri (Tenkit)

Bir sanatçının, sanat veya düşünce yapıtının (şiirin, romanın, heykelin, filmin vb.) ya da herhangi bir konunun gerçek değerini belirleme amacıyla yapılan inceleme sonucunun anlatıldığı yazılara eleştiri denir. Türk edebiyatına eleştiri Tanzimat döneminde gelmemiştir. Bundan önce de tenkid adıyla edebiyatımızda yazılar yazılmıştır. Ancak Batılı anlamda eleştiri, yani edebî eleştiri Tanzimat döneminde boy göstermeye başlamıştır.

Tanzimat döneminde ilk eleştiri örneği olarak Tasvir-i Efkâr ile Ceride-i Havadis arasında “Mesele-i Mebhûsatün anha” üzerine yapılan yazışmalar gösterilir. Arapça bir kural üzerine yapılan bu tartışma, basit de olsa savunulan görüşlerin karşılıklı olarak ortaya konması bakımından dikkat çekici niteliktedir. Ancak Tanzimat döneminde gerçek eleştiri örneklerini Namık Kemal ve Ziya Paşa, eski edebiyat geleneğini eleştirerek verir. Namık Kemal, “Bahâr-ı Dâniş” ve “Mukaddime-i Celal”de Divan edebiyatını eleştirir. Ziya Paşa da “Şiir ve İnşa” adlı makalesinde eski edebiyatı bir kalemde siliverir. Ancak daha sonra Ziya Paşa, “Harabat” adlı eserinin önsözünde bu görüşlerini inkâr eder. Bunun üzerine Ziya Paşa ile araları açılır ve Namık Kemal Ziya Paşa’nın Harabat adlı yapıtını “Tahrib-i Harabat”ta eleştirir. “Takip” de bu eleştirilerin devamı niteliğindedir.

Tanzimat edebiyatında Recaizade Mahmut Ekrem’in “Talim-i Edebiyat” adlı eserinin çıkışından sonra edebî eleştirilerin yoğun örneklerini görmekteyiz. 1880 sonrasında başlayan bu eleştiri hareketi Recaizade Mahmut ile Elhac İbrahim Efendi arasında görülür. Sonra eleştirinin konusu “eski-yeni” zeminine kayar ve Recaizade Mahmut - Muallim Naci tartışmaları başlar. Recaizade Mahmut Ekrem’in III. Zemzeme’nin önsözünde, sonra Takdir-i Elhan’da hem eski edebiyat geleneğini hem de Muallim Naci’nin yazdıklarını eleştirmesi sonucunda bu iki sanatçı arasındaki tartışma alavlenir. Muallim Naci, Zemzeme’ye karşılık olarak Demdeme’yi yazar.

Bu dönemde Mizancı Murat Bey’in Mizan’da “Edebiyatımızın Numune-i İmtisalleri” başlığı altında Vatan yahut Silistre, Vuslat ve Sergüzeşt’i eleştirdiğini görürüz.

Bu dönemde kafiye üzerine yapılan tartışmalar önemlidir. Bu tartışmalar Tercüman-ı Hakikat’te Muallim Naci’nin edebiyat sütunlarında yayımlanan şiirlerin altındaki değerlendirmelere uzanmaktadır. Hasan Asaf adlı gencin bir şiiri eleştirilirken söz, bu şiirdeki ses unsuruna bağlı kafiye yapısına getirilir. Bu kafiye tarzının geleneklere aykırı olduğu görüşü ileri sürülür. Bu yolda başlayan edebî eleştiri, Recaizade Ekrem’e yöneltilir ve onun da yazışmalara katılması ile edebiyat çevrelerinde geniş yankılar uyandıracak eleştiriler ortaya çıkar. Konunun kişiselleştirilmesi ile bu tartışma kesilir. Bu eleştiri tartışmaları olumlu sonuçlar doğurmuştur. Bunun en önemlisi Servet-i Fünûn edebiyatının bu tartışmadan sonra ortaya çıkmış olmasıdır.

Sonuçta Tanzimat döneminde ortaya konan edebî eleştiri örnekleri daha sonraki dönemlerde başarılı örneklerle edebiyatımızda varlığını sürdürmüştür.


 

3. Anı (Hatıra)

Bir kişinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır. Anıların değeri aslında, onu yazan kişiye göre değişir. Şüphesiz herkes anı yazabilir. Ancak sıradan bir kişinin yazdığı anılarla bir sanatçının ya da devlet büyüğünün yazdığı anılar aynı düzeyde değildir.

Hatıra, Tanzimat döneminde edebiyatımızda görülmeye başlanan bir yazı türü değildir. Bu dönemden önceki zamanlarda da hatıralar yazılmıştır. Düzyazı eski edebiyatımızda geri planda kaldığından hatıra da pek öne çıkmamıştır. Tanzimat döneminden itibaren öne çıkmaya başlamış, sanatçılar anılarını yazma yoluna gitmiştir. Tanzimat döneminde Akif Paşa (Tabstra), Namık Kemal (Magosa Hatıraları), Ziya Paşa (Defter-i Amâl), Muallim Naci (Ömer’in Çocukluğu) anı türünde kalem oynatmıştır. Tanzimat döneminden sonra da edebiyatımızda edebiyatçılar anılarını yazmaya devam etmişler, hatta anılarını kitaplarda toplamışlardır.


 

4. Gezi Yazısı

Kişiler, gezip gördüğü yerlerin doğal ve tarihi güzelliklerini, yaşam tarzını, gelenek ve göreneklerini, o yerlerle ilgili izlenimlerini gezi yazısında aktarır. Gezi yazısı, Türk edebiyatında “seyahatname” adıyla eskiden beri varlığını sürdürmüştür. Ancak asıl gezi yazarları Avrupa’ya açılma döneminde görülmeye başlanmış, gidilen Avrupa şehirleriyle ilgili yazılar yazılmıştır. Tanzimat döneminde ise Batı edebiyatının da etkisiyle sanatçıların başvurduğu bir yazı türü olmuştur. Tanzimat sanatçıları, gerek görevleri gereği, gerekse başka nedenlerden dolayı yaptıkları seyahatleri gezi yazılarında aktarmışlardır. Bu dönemde Ahmet Mithat Efendi’nin Avrupa gezisini anlattığı “Avrupa’da Bir Cevelan”, Beykoz’dan İzmit’e kadar yapılan bir av gezisini anlattığı “Sayyadane Bir Cevelan” eserleri önemlidir. Ziya Paşa ve Namık Kemal de gezi yazısı türünde kalem oynatmıştır.


 

5. Mektup

Birbirinden uzaktan bulunan kişilerin ya da yazı aracılığıyla karşısındaki kişiye veya kuruma duygu, düşünce ve dileklerini aktarmak isteyenlerin haberleşmek için kullandıkları yazı türüne “mektup” adı verilir. Tanzimat döneminde mektup türünün de oldukça geliştiğini ve özellikle edebî çevrelerde yaygın olarak kullanılmaya başlandığını görmekteyiz. Artık mektup yalnızca haber alma, hal hatır sorma vasıtası olmaktan çıkmış, düşünce alışverişinde, edebî konuları değerlendirmede, üstelik tartışmalarda önemli rol oynar duruma gelmiştir.

Namık Kemal’in sürekli sürgün hayatı yaşaması, Abdülhak Hamit’in elçilik göreviyle uzun yıllar yurt dışında kalması ve öteki Tanzimat sanatçılarının da çeşitli nedenlerle ülkeden ayrı düşmeleri, onları mektuba yönlendirmiştir. Bu sanatçılar, mektup aracılığıyla iletişim kurmuşlardır.

Tanzimat döneminde ilk mektup örnekleri Akif Paşa’ya aittir. Onun bu mektupları 1885’te basılmıştır. Şinasi’nin annesine yazmış olduğu mektuplar da dikkat çekicidir. Ayrıca Namık Kemal - Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit - Sami Paşazade Sezai arasında örülen mektup ağı, bir başka tarafta Muallim Naci - Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci - Beşir Fuat arasında kurulmuştur. Bu sanatçıların birbirlerine yazdıkları mektuplar, o dönemden başlayarak gazete ve dergilerde yayımlanırken bazıları kitap haline getirilmiştir.

zambak

İLGİLİ İÇERİK

SERVET-İ FÜNÛN İLE TANZİMAT ROMANININ KARŞILAŞTIRILMASI

TANZİMAT EDEBİYATI ÖSS/ÖYS/LYS SORULARI

TANZİMAT EDEBİYATI BULMACA

TANZİMAT EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİN ÖRNEKLERİ

TANZİMAT EDEBİYATININ OLUŞUMU

TANZİMAT TİYATROSU

TANZİMAT I.DÖNEM ve II.DÖNEMİN DİL ANLAYIŞLARI

TANZİMAT EDEBİYATI TEST

TANZİMAT I. DÖNEM SANATÇILARI

TANZİMAT II. DÖNEM SANATÇILARI

TANZİMAT EDEBİYATI (1860-1896)

ÖĞRETİCİ METİNLER

ÖĞRETİCİ METİNLER

EDEBİ METİNLER İLE ÖĞRETİCİ METİNLERİN FARKLARI

12.SINIF CUMHURİYET DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER SLAYTLARI

11.SINIF TANZİMAT DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER

CUMHURİYET DÖNEMİ ÖĞRETİCİ METİNLER TESTİ-1

SERVETİFÜNUN EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİNLER TEST-1

TANZİMAT EDEBİYATI ÖĞRETİCİ METİNLER TEST-1