Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 Topluluğun Oluşumu

—  Meşrutiyet devri siyasi karşılıkların fazlaca olduğu bir dönemdir. Bu dönemdir. Bu dönemde Resimli Kitap, Aşiyan, Musavver, Muhit, Şehbal gibi edebiyat dergileri çıkmaktadır. Ancak genel anlamda edebiyat ön planda değildir. Tanzimat ile birlikte edebiyatımıza gelen hareketlilik bu dönemde durgunluk döneminde girmiştir. 

—  “Geleceğin Aydınlığı” anlamına gelen Fecr-i Âtî, “…1908’den sonra yeniden toparlanmaya çalışan Edebiyat-ı Cedide’nin yerine geçmek…” isteği ile kurulmuştur. Değişik dergilerde yazıları çıkan genç sanatçılar, bir araya gelerek edebi çalışmalarını bir düzene koyma ihtiyacı duyarlar. Bu düşünce ile 20 Mart 1909 tarihinde Hilâl gazetesinde bir toplantı yaparlar.

—  Aralarında Edebiyat-ı Cedîde’nin en genç üyeleri olan Celal Sahir, Faik Ali ve Ahmet Samim de vardır. Bu toplantıda, kendi edebiyat ve sanat eğilimlerini temsil edip kamuoyuna açıklayacak bir topluluk kurulmasına karar verilir. Ahmet Haşim Sina-yı Emel adını teklif eder fakat Faik Ali’nin topluluğa ad olarak teklifi olan Fecr-i Âtî adı verilir. Topluluk, 24 Şubat 1910 tarihli Servet-i Fünûn’da yayımladığı bir beyannâme ile kendisini kamuoyuna tanıtır.

—  Topluluğun sanat  ve edebiyat anlayışını ortaya koymak üzere:” Sanat şahsi ve muhteremdir.” dövizini kullanmışlardır.

—  İlk toplantıdan bildiri yayınlanıncaya kadar on ay geçer.

—  Türk Edebiyatında bir topluluk tarafından kaleme alınan ilk bidiri; “Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi” başlığıyla Servet-i Fünun’da yayımlanır

—  Balkan savaşlarının başlaması, topluluğun bildirilerindeki  ilkelerin hayata geçirilememesine neden olur. Kendi aralarındaki uyumsuzluk, diğer dergi yazarlarıyla yaptıkları polemikler  ve diğer taraftan “Fecr-i Ati’nin ferdiyetçi sanat anlayışını değiştirmeyişi, çok kısa bir süre içinde, aksi tezi tutan Milli Edebiyat cereyanı önünde” dağılmasına sebep olmuştur. Savaş yıllarında “sanatın şahsi ve muhteremliği” sloganının tutması beklenemezdi.

—  İlkelerini hayata geçiremeyen grup üyeleri daha çok bir dernek hüviyetinde faaliyet gösteren bir topluluk olurlar.

—  Ancak Fecr-i Âtî bir edebî akım özelliği taşımaz.

—  Bu topluluktaki sanatçıların ortak bir edebiyat ve sanat görüşleri olmadığı için topluluk kısa sürede dağılmıştır. 

—  Sanatçıları: Ahmet Haşim, Ahmet Samim, Tahsin Nahit, Emin Bülent Serdaroğlu, Celal Sahir, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Refik Halit Karay, Şehabettin Süleyman, Ali Canip Yöntem, Faik Ali Ozansoy, Fuat Köprülü, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Emin Lami, İzzet Melih, Mehmet Behçet, Abdülhak Hayır…

—  Ahmet Haşim, Celal Sahir, Fuat Köprülü, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Ali Canip gibi edebiyatımızda isim yapmış kişileri kısa bir süre de olsa bir araya getiren bir topluluk olması yönüyle adı anılmaya değer yoksa Nihat Sami Banarlı’nın da ifade ettiği gibi edebiyat tarihlerinin anmasına değmezdi.

—  Fecr-i Âtîciler, belirledikleri amaçları hayata geçirememiş, Edebiyat-ı Cedîde’ye karşı olmakla beraber, sanat ve edebiyat anlayışı bakımından onlardan öteye büyük sanatçılarının bir araya gelmiş olmasıdır. (Yakup kadri Karaosmanoğlu, Ali Canip Yöntem, Refik Halit Karay, Fuat Köprülü gerçek kişiliklerini Milli edebiyat dönemi içinde göstermişlerdir.)

   Amaçları: 

1. Dilin, edebiyatın ve bilimin gelişmesine çalışmak

2. Topluluk üyelerinin yaptıklarını içeren bir kitaplık kurmak

3. Yetenekli sanatçıları bir araya getirmek

4. Batı’nın önemli eserlerini dilimize çevirmek

5. Halkın edebiyat ve sanat konusundaki bilgisini arttırmak

6. Ülkemizin yazınsal ürünlerini Batı’ya, Batı’nın ürünlerini de Doğu’ya tanıtmak

Bu amaçlar doğrultusunda;

 

   Özellikleri:

1. Fransız edebiyatını, özellikle sembolistleri örnek almışlardır.

2. Eserlerinde aşk ve tabiat konusunu işlemişler, özellikle duygulu ve romantik bir aşkı dile getirmişleridir.

3. Gerçekten uzak doğa tasvirleri yapmışlardır.

4. Şiirlerinde aruz veznini kullanmışlardır.

5. Serbest müstezadı geliştirerek kullanmışlardır.

6. Eserlerinde Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır bir dile yer vermişlerdir.

Fecr-i Ati şairlerinin başlıcaları A.Haşim, Emin Bülent, Tahsin Nahit’tir. Sembolist bir anlayışla saf şiir örnekleri veren Ahmet Haşim, şiirini Fecr-i Âti topluluğu dağıldıktan sonra daha geliştirmiş, herhangi bir topluluğa katılmadan şiir yaşamını sürdürmüştür.

 

Dönem şairleri “Sanat, sanat içindir.” düşüncesine bağlı kalmış, “Sanat, şahsi ve muhteremdir.” ilkesini benimsemişlerdir. Şiiri duyguları belirten bir araç olarak görmüşlerdir.

Dil: Şiirlerde kullanılan dil Edebiyat-ı Cedîde’den pek farklı değildir. Sanatçılar bu dönemde başlayan sadeleşme çalışmalarına uzak kalmışlardır. Eserlerinde Arap ve Fars dillerinden alınan sözcüklere, Arapça ve Farsça dil kurallarına göre yapılmış tamlamalara birleşik sıfatlara geniş ölçüde yer vermişlerdir. Yani Edebiyat-ı Cedîde’nin izinden gitmişlerdir. 

Tema: Aşk ve tabiat temalarını şiirlerinde işlemişlerdir. Duygulu ve romantik bir aşkı dile getirmişlerdir. Şiirler önceki dönemde olduğu gibi aruz ölçüsüyle yazılmıştır. Şiirlerde tabiat betimlemelerine sıkça yer verilmiştir. Ancak bu betimlemeler sembolizmin etkisi ile gerçeklikten uzaktır.

Fecr-i Âtî şairleri Servet-i Fünun ile başlayan serbest müstezadı geliştirerek Fransız sembolistlerin serbest nazmına benzetmişlerdir. Ahmet Haşim’in Göl Saatleri, Tahsin Nahit’in Ruh-ı Bikayd, Celal Sahir’in Siyah Kitap, Mehmet Behçet’in Erganun adlı şiir kitapları Fecr-i Ati şiirinin örnekleri arasında gösterilebilir.

Nesir: 

Dönemin hikâye ve roman alanında eser veren yazarlar:

Refik Halit Karay, Cemil Süleyman, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İzzet Melih.

 Refik Halit Karay ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu asıl kişiliklerini ve sanatçı kimliklerini Milli edebiyat Akımı içinde göstermişlerdir

 Fecr-i Âtîciler tenkit yazılarına ağırlık verirler. Bu yazılar o yıllarda uyanamaya başlayan Milli Edebiyat üzerinde olumlu etkiler bırakmıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Mehmet Fuat Köprülü, Ahmet Haşim, Tahsizn Nahit, Şahabettin Süleyman, Ahmet Samim bu türde eserler vermiştir. Bu dönemde Fecr-i Âtîciler‘in Edebiyat-ı Cedîde’yi eleştirmesi, Genç Kalemler’in Milli Edebiyat’ı savunması dolayısıyla doğan tartışmalar dikkat çeker.

Tiyatro alanında Müfit Ratib, Tahsin Nahit, Şehabettin Süleyman, Refik Halit’in çalışmaları vardır. Ancak oyun tekniği bakımından başarılı eserler verilmemiştir. Oyunları daha çok duygusaldır ve basit aşk teması üzerine kurulmuştur.

 

Fecr-i Ati Şiiri

Fecr-i Ati şiirinin genel özellikleri şunlardır:

  1. Aruz ölçüsüyle aşk ve doğa konulu şiirler yazılmıştır.
  2. Serbest müstezat kullanılmıştır.
  3. Arapça ve Farsçanın etkisinde ağır bir dil söz konusudur.
  4. Sanatçılar, Fransız sembolizmiyle daha sıkı bağlar kurmuşlardır.
  5. Şiirde konudan çok söyleyiş önemlidir.
  6. Gerçek şiir herkesin kendisine göre yorumlayabileceği şiirdir.
  7. Şiiri duyulmak için yazılan sözden çok musikiye yakın bir türdür.
  8. Bu dönem şiirleri “sanat için sanat” anlayışıyla yazılmıştır.
  9. Fecr-i Ati döneminin en güçlü şairi Ahmet Haşim’dir. Sanatçı, topluluğun diğer üyeleri Milli Edebiyat akımına katılmasına rağmen kendi sanat görüşünden taviz vermemiştir.

AHMET HAŞİM: 

 İlk manzumesi Hayal-i Aşkım (1902) Mecmua-i Edebiye'de yayınlanmıştır. Şiirlerinde Muallim Naci, Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret, Cenab’ın etkisi görülür.

Şiirlerinde anlam ve anlaşabilirlik aranmayacağını, şiirin öğretici değil; çeşitli yorumlara açık, sözden çok musikiye yakın ifade sanatı olması gerektiğini savunur. Ona göre şiir anlaşılmak için değil, duyulmak içindir.

Şiirleri SEMBOLİZM’in etkisi altındadır. Bu yüzden onun şiiri, netlikleri silinmiş, gölgelenmiş, karatılmış tablolar gibidir. O, şiirlerinde doğayı olduğu gibi vermez. Hayalinde verdiği renk ve şekillerle aktarır. Şiirlerinde derin bir melankoli, belirsizlik, uzak diyarlara duyulan özlem ve musiki hissedilir.

Şiirlerini aruzla yazmıştır.

 Serbest müstezatta başarılı olmuştur

 Farklı, kapalı, çağrışımları bol şiirler yazmıştır.

Söz sanatlarını sıkça kullanmıştır.

Toplumsal konulardan uzak aşk ve doğa şiirleri yazmıştır.

Edebi fıkra ve makaleler yazmıştır.

Eserleri: 

 Şiir: Göl Saatleri, Piyale

 Nesir: Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi, Gurebahâne-i Laklakan