Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

(ö. 1871) tarafından yayımlanan ilk Türkçe gazetelerden.

Takvîm-i Vekayi' (1 Kasım 1831), Cerîde-i Havadis (31 Temmuz 1840) ve Tercümân-ı Ahvâl'den (22 Ekim 1860) son­ra Osmanlı ülkesinde yayımlanan dördün­cü Türkçe gazetedir. Tercümân-ı Ahvâl'in ilk döneminde Agâh Efendi ile bir­likte çalışan Şinâsi'nin gazete çıkarmak için yaptığı başvuru henüz bir matbuat nizâm­nâmesi bulunmadığından önce Meclis-i Ma­ârifte, ardından Meclis-i Vâlâ'da görüşül­müş, sadâretin arzı üzerine padişahın ira­desiyle çıkış izni on yedi gün gibi kısa bir sürede verilmiştir ( 14 Mayıs 1861). Bunun­la birlikte ilk sayısının neşri için bir yıldan fazla bir sürenin geçmesi gerekmiştir.

Gazetenin 27 Haziran 1862 Cuma günü çıkan ilk sayısının Şinâsi tarafından kale­me alınan kısa mukaddimesinde devlet­lerin devamının yönettikleri toplulukların devamına, güçlü olmaları ise ülke ahalisi­nin iyiliği ve faydası yolunda gereken ted­birlerin alınmasına bağlı olduğu, toplum halinde yaşayan insanların neyi istedikle­ri ancak fikirlerinin tercümanı olan gaze­telerden öğrenilebileceği, bu sebeple her medenî ülke için lüzumlu olan gazete çı­karılması hususunda daha önce de çaba gösterildiği gibi bu defa Tasvîr-i Efkâr isimli yeni bir gazete çıkarıldığı ifade edil­mektedir. Tasvîr-i Efkâr'ın yayımı için Co­urrier d'orient'ın sahibi Giampietry'nin (Jean Pietri), Mısırlı Mustafa Fâzıl Paşa'nın ve şehzadeliği döneminde Abdülaziz'in, hat­ta Şehzade Murad'ın maddî desteklerinden bahsedilmektedir. Ebüzziya Mehmed Tevfik'e göre gazetenin ilk sayısı Sadrazam Keçecizâde Fuad Paşa tarafından Abdülaziz'e sunulunca padişah gazeteyi çok be­ğenmiş, mükâfat olarak Şinâsi'ye 500 altın göndermiştir.

Bahçekapı'da Tercümân-ı Ahvâl'in ilk yayımlandığı binada kurulan matbaada basılan Tasvîr-i Efkâr birçok bakımdan ken­disinden önceki gazetelerden daha kalite­lidir. Sülüs hattıyla gazetenin ismi ve altın­daki, "Havadis ve maarife dair Osmanlı ga­zetesidir" ibaresiyle nesih hattıyla bölüm başlıkları ve ara başlıklar bir hattata yaz­dırılmış, harflerin dökümü Ohannes Mühendisyan adlı bir Ermeni ustası tarafın­dan gerçekleştirilmiştir. Gazete küçük boy dört sayfaydı ve haftada iki defa yayımlanı­yordu. Tasvîr-i Efkâr'ın çıkışı Tercümân-ı Ahvâl ile Cerîde-i İlmiyye'de takdirle karşılanmış, Takvîm-i Vekayi' ve Cerî­de-i Havâdis'te ise bundan hiç bahsedil­memiştir. Tasvîr-i Efkârda resmî makam­ların duyurularına, muhtelif şehirlerden gönderilen haberlere yer veriliyordu. 7 Ha­ziran 1868 tarihli nüshasındaki bir ilânda vilâyetlerde ve diğer merkezlerde gazete­nin muhabirliğini üstlenecek kimselere bi­rer sayının ücretsiz gönderileceğinin du­yurulması haber hizmetinin bir ölçüde" gönüllü kişilerce üstlenildiğini düşündürmek­tedir. Muhtevanın zenginleştirilmesi için hem ülke içinde hem dışarıda yayımlan­makta olan gazetelerden alıntılar yapılı­yordu. Başlangıçta yalnız abonelere dağı­tılan bir gazete iken zamanla İstanbul'un çeşitli bölgelerinde ve muhtemelen bazı taşra merkezlerinde gazete satan yerler ortaya çıkmış ve bu işi özellikle kıraatha­neler üstlenmiştir.

Kamuoyunun öneminin kavrandığı bir dönemde Tercümân-ı Ahvâlin açtığı yol­da ondan daha ileride olan Tasvîr-i Efkâr'ın haberlerin yanında fikir gazeteciliğini de üzerine aldığı ve Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin sözcüsü durumuna geldiği görül­mektedir. Kullanılan dil olabildiğince sade­dir. Şinâsi yayın izni almak için verdiği kı­sa arzuhalinde"... mümkün olduğu miktar Türkçe gazete çıkarmak emelinde olduğu ..." ifadesine yer vermişti. Türk basın tarihinde "Mebhûsetün anhâ" tartışması adıyla şöhret bulan ve Tasvîr-i Efkâr ile Rûznâme-i Cerîde-i Havadis arasında geçen tartışmanın önemi de konusundan çok Şinâsi'nin dil meselesindeki geniş vu­kufu ile ülkede tenkit fikrinin uyanmasın­da ve bu yolda olgun bir örnek verilmiş bulunmasındadır. Onun bu yöntemi ilk za­manlar Nâmık Kemal dahil genç muhar­rirler tarafından benimsenmiştir.

Ramazan ayı dikkate alınarak bakıldığın­da Şinâsi döneminde bu ayın gazeteye hemen hiç yansımadığı görülmektedir. 1279 (1863) Ramazanı, Tasvîr-i Efkârda hırka-i şerif ziyareti sebebiyle darülfünunda­ki dersin 16 Ramazan'a ertelenmesi do­layısıyla anılmakta, bayramla ilgili tek bir satır bile yer almamaktadır. Aynı durum 1864, 1865, 1866 ramazanları için de ge­çerlidir. Bu tutum ancak 1867 ramazanıyla değişmiş, Nâmık Kemal'in "Ramazan Ta'rîf-i Ahvâline Dair Mektup" başlıklı üç sayılık bir seri makalesi yayımlanmıştır (nr. 452, 453, 454).

Şinâsi yönetiminde Tasvîr-i Efkâr Nâ­mık Kemal, Ahmed Vefik Paşa, Sâmipaşa-zâde Suphi gibi arkadaşlarıyla bir mahfil ve yer yer bir okul niteliğindeydi. Burada gazetecilik yanında ülkenin kültürel ha­yatına katkı yönünde önce tefrika halin­de yayımlanan yazıların daha sonra kitap olarak neşredildiği görülmektedir. Bunla­rın arasında Ahmed Vefik Paşa'nın Ebül-gazi Bahadır Han'dan tercüme ettiği Uşal Şecere-i Türkisi (nr. 131-173) ve Hikmet-i Târîh'i (nr. 70-82), Subhi Paşa'nın dönemi için önemli bazı tarihî eserleri, Kâtib Çelebi'nin Düstûrü'l-amel li-ıslâhi'l-halel (nr. 122-127) ve Mîzânü'l-hak fi ihtiyâri'l-ehak (nr. 175-210) adlı kitapları, Behçet Molla'nın Bufon'dan yaptığı Târîh-i Tabîî tercümesi ilk sırada gelir. Diğer önemli tefrikalardan Abdülkerim Efendi'nin "Rumûzü'l-hikem fî ahlâki'l-ümem" (nr. 13'ten 556'ya kadar aralıklarla), Carionis Giovanis'in "Avrupa Tarihi" (nr. 55'ten 401'e kadar aralıklarla), Ahmed Vefik Pa­şa'nın "Târîh-i Tıbbî" (nr. 217-325), Şefik Mehmed Efendi'nin Edirne Vak'ası'nı an­latan "Şefiknâme"si (nr. 329-362), İbrahim M.üteferrika'nın "Usûlü'l-hikem fî nizâmi'l-, ümem" (nr. 422-437 arasında eksik), "Hukuk-i Milel" (nr. 473-520), Mevlevî Fasîh Ahmed Dede'nin "Münâzara-i Gül ü Mül" (nr. 631-649) adlı makaleleri ve 1852'de Kahire'yi ziyaret eden Fransa Doğu Ordu­su baştercümanı Bilin'in Hz. Muhammed'-den bahseden mektubunun tercümesi (nr. 683-698 aralıklarla) sayılabilir.

Tasvîr-i Efkârı çıkarmaya başlamasın­dan bir yıl sonra Şinâsi, "Tab' etmekte ol­duğu gazetede daima mesâlih-i devlet hak­kında mu'terizâne şeyler yazmakta olup bu ise me'mûrîn-i devlet sıfatına yakışma­yacağı ..." gerekçesiyle Meclis-i Maârifte­ki görevinden re'sen sâdır olan bir irade ile uzaklaştırılmıştır (4 Temmuz 1863). Görev­den alınmasında yayımlanan yazılarının de­ğil Maarif Nezâreti'nce yayımlanmasına izin verilmeyen yazıların etkili olduğu ileri sürülmüştür (Ebüzziyâ, "Muhallefât-ı Şinâsî", Mecmûa-i Ebüzziyâ, nr. 107, 8 Şaban 1329, s. 900; lA, IX, 550). Bununla birlikte Avrupa'ya gittiği 30 Ocak 1865'e kadar Tasvîr-i Efkâr'm başında kalmaya devam eder. Gazetenin başlangıçta 1500 adet ba­sıldığı, Said Paşa ile Şinâsi arasındaki tar­tışma esnasında baskı sayısının bir misli art­tığı, Nâmık Kemal döneminde ise 10.000'e kadar çıktığı Ebüzziyâ Mehmed Tevfik ta­rafından ifade edilmektedir. Diğer bazı ça­lışmalarda gazetenin tirajının dönemi için çok önemli bir yekûn ifade eden 20.000'e, hatta 24.000'e kadar ulaştığı nakledilmiş­tir. Nâmık Kemal'in Fransızcadan çevirdi­ği "Zenci" başlıklı küçük bir yazı 27 Ekim 1862 tarihli Tasvîr-i Efkârda yayımlanır (nr. 35); böylece başlayan ilişki Şinâsi'nin hocalığı ve ağabeyliği şeklinde devam eder ve Şinâsi'den sonra gazetenin başına Nâ­mık Kemal geçer.

Nâmık Kemal, bir süre yalnız haber ve resmî ilân gazetesi şeklinde çıkan Tas­vîr-i Efkârı kolera meselesinden başla­yarak yeni konularla gittikçe zenginleştir­di. Şehir konuları, maarif ve maliyenin ıs­lahı gibi hususları ele aldı; eğitim öğretim ve özellikle kadınların okutulması üzerin­de durdu. İstanbul'un yangınlardan korun­ması, dil meselesi ve Tıp Mektebi'nde öğ­retimin Türkçe olması, ramazan hayatı ve bazı tarihî konular bunlara eklenebilir. Nâ­mık Kemal'in siyasî yönü de burada ortaya çıkar. 355. sayıda Belçika Kralı Leopold'ün ölümü dolayısıyla kaleme aldığı yazıda hür­riyet, hükümet ve millet arasındaki ilişki­lere dikkat çekti. "Avrupa" başlığı altında dış siyasî gelişmeleri özetledi. Memleketeyn meselesiyle ilgili makaleleri onun asıl siyasî yazılarını oluşturur. Tepebaşı gazino­larında söylenen Türklük aleyhtarı Rum­ca şarkılara karşı şiddetli yazılar kaleme aldı. Nihayet bu dönemde gazete, çoğun­luğu Yeni Osmanlılar Cemiyeti içerisinde yer alan gençlerin buluşma yeri olur. Gelişme­ler, Sadrazam Âlî Paşa'nın basını kontrol altına almak için Mart 1867'de Kararnâme-i Âlî'yi yürürlüğe koymasıyla yeni bir devreye girdi. Nâmık Kemal Mayıs 1867'de Avrupa'ya kaçtı, dolayısıyla Tasvîr-i Efkârdaki görevi sona erdi. Gazete 1868'-de çıkan 830 numaralı son sayısına kadar Recâizâde Mahmud Ekrem ve Kayazâde Reşad'ın yönetiminde kaldı.

Tasvîr-i Efkâr'ın ihtiva ettiği çeşitli ya­zılar Necdet Hayta'nın Tarih Araştırma­larına Kaynak Olarak Tasvîr-i Efkâr Gazetesi (1278/1862-1286/1869) (Anka­ra 2002); Şinâsi ve Nâmık Kemal'in Tas­vîr-i Efkâr'daki yazıları, Müntehabât-ı Tasvîr-i Efkâr I: Siyâsiyyât (İstanbul 1303); Müntehabât-ı Tasvîr-i Efkâr II: Mübâhasât-ı Edebiyye, Mes'ele-i Mebhûsetün anhâ (İstanbul 1304); Münte­habât-ı Tasvîr-i Efkâr III: Edebiyat (İs­tanbul 1311); Namidar Güray'ın Nâmık Kemâl'in Tasvîr-i Efkâr ve Diyojen Ga­zetelerindeki Makaleleri (Konya 1990) gibi çalışmalarda yer almıştır.

Tasvîr-i Efkâr'ın kapanışından yaklaşık kırk yıl sonra İstanbul'da Ebüzziyâ Meh­med Tevfik tarafından Şinâsi'nin vârisle­rinden imtiyaz hakkı satın alınarak 31 Ma­yıs 1909'dan itibaren Yeni Tasvîr-i Efkâr ismiyle ikinci bir gazete daha çıkarıldı. Otuzbir Mart Vak'ası'nı takip eden gün­lerde içinde bulunulan şartlar yüzünden sık sık kapatılan gazete her defasında isim değiştirerek (Tasvîr-i Efkâr, Hak, İntihâb-ı Efkâr, Tefsîr-i Efkâr) yayımına devam et­ti. Döneminde ülkenin en ciddi gazetele­rinden biri sayılan Yeni Tasvîr-i Efkâr, Ebüzziyâ'nın Ocak 1913'te ölümünden son­ra çocukları Talha ve Velid Ebüzziyâ'nın elinde uzun yıllar çıkmaya devam etti. Özel­likle I. Dünya Savaşı yıllarında uygulanan ağır sansür şartlarında sıkıntılı bir dönem geçirdi, on yedi defa kapatıldı; elde bulu­nan yedek imtiyazlarla ve Yeni Tasvîr-i Efkâr, Tasvîr-i Efkâr, Tasfîr-i Efkâr, Tesvîr-i Efkâr, İntihâb-i Efkâr, Hak gibi ad­larla yayımlandı. Mütareke'nin ilânı üzeri­ne Trakya ve Anadolu'da başlayan direniş hareketlerinin sözcüsü durumuna gelen Yeni Tasvîr-i Efkâr Damad Ferid Paşa hükümetleriyle de mücadele etti. İstan­bul'un İngilizler tarafından işgalinin ardın­dan yayımına ara verilen gazete, Velid Bey'in 1921'de Malta'dan dönmesinden sonra Tevhîd-i Efkâr adıyla tekrar çıktı. Bir taraftan Millî Mücadele hareketinin ya­yın organı şeklinde çalışırken diğer taraf­tan Velid Bey'in matbaasında kurduğu "M. M. Grubu" depolarda toplanan silâhların Anadolu'ya kaçırılmasında rol oynadı. Ar­dından bazı konularda Anadolu hüküme­tiyle anlaşmazlığa düşen Velid Bey birkaç defa mahkeme edildi ve gazetesi. Şeyh Said İsyanı dolayısıyla çıkarılan Takrîr-i Sü­kûn Kanunu'na dayanılarak 4 Mart 1925'-te kapatıldı. Gazete son defa Talha Bey'in oğlu Ziyad Ebüzziya tarafından 2 Mayıs 940'ta yayımlandıysa da yine hükümet tarafından sık sık kapatıldı. Velid Bey'in ölümünden (12 Ocak 1945) sonra Ziyad ebüzziya gazeteyi Cihat Baban'la birlikte Tasvir adıyla çıkardı (1945-1949). Gazete bu dönemde de on yedi defa kapatıldı, otuz beş defa mahkemeye verildi.

BİBLİYOGRAFYA :

BA, irade, Meclis-i Vâlâ, nr. 19983; Tasuîr-iEfkâr Koleksiyon), Millî Ktp., nr. 1957, SB 90, AÖ 8510; TBMM Ktp., nr. 12/1-3/98-99/7; İSAM Ktp., nr. 169; Ahmed Râsim. İlk Büyük Muharrirlerden Şinâsi, İstanbul 1927; Hilmi Ziya Ülken, "Tanzimat-lan Sonra Fikir Hareketleri", Tanzimat I, İstanbul 1940, s. 757-775; a.mlf., Türkiye'de Çağdaş Dü­zünce Tarihi, İstanbul 1966, I, 78-82; Pertev Naili Boratav. "Nâmık Kemal'in Gazeteciliği", Nâmık Kemal Hakkında, İstanbul 1942, s. 163-188; Ser­ver R. İskit, Türkiye'de Malbuat İdareleri ve Po­litikaları, istanbul 1943, s. 14, 24, 55-60; Ah­met Hamdi Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1956,1, 116-117, 183-188, 224-227, 328-330; Hasan Refik Ertuğ, "Türk Basım Nasıl Doğdu ve Gelişti", Yeni Türkiye, İstanbul 1959, s. 171-205; a.mlf.. Basın ve Yayın Hare­ketleri Talihi, İstanbul 1970, I, 178-184; Fuat Sü­reyya Oral, Türk Basın Tarihi, İstanbul 1968, I, 82-85; Enver Behnan Şapolye. Türk Gazetecilik Tarihi ve Her Yönü ile Basın, Ankara 1971, s. 120-126; A. D. Jeltyakov, Türkiye'nin Sosyo-Po-litik ve Kültürel Hayatında Basın: 1729-1908, Istanbul, ts. (I lürriyet Ofset Matbaacılık ve Gaze­tecilik), s. 53-58; M. Nuri İnuğur, Sasın ve Yayın Tarihi, İstanbul 1982, s. 184-200; R. H. Davison, "How the Ottoman Government Adjusted to a New Institution: The Newspaper Press", Turkic Cull me: Continuity and Change (ed. Sabri M Akural), Bloomington 1987, s. 17-26; İlber Ortay­lı, "Tanzimat Devri Basını Üzerine Notlar", Cahit Talas'a Armağan, Ankara 1990, s. 397-404; Ne-simi Yazıcı. "Tanzimat Dönemi Basını Konusun­da Bir Değerlendirme", Tanzimat'ın 150. Yıldö­nümü Uluslararası Sempozyumu, Ankara 1994, s. 55-84; Orhan Koloğlu, Osmanlı'dan Günümü­ze Türkiye'de Basın, istanbul 1992, s. 31-37; a.mlf., "Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi", TCTA, I, 68-93; a.mlf.. "Tasvîr-i Efkâr", DBİst.A, VIII, 219-220; Ziyad Ebüzziya, Şinâsi (haz. Hüseyin Çe­lik), İstanbul 1997, s. 192-274; Âlim Gür, Ebüz­ziya Teufîk: Hayatı, Dil, Edebiyat, Basın, Yayın ve Matbaacılığa Katkıları, Ankara 1998, s. 245-261, 303-306, Nilgün Gürkan Pazarcı, "İmpara­torluktan Ulus Devlete Modernliğin İnşasında Gazeteciler", Osmanlı Basın Yaşamı Sempozyu­mu: 6-7 Aralık 1999, Ankara, ts., s. 47-67; Nu­rettin Güz, "Şinasi ve Namık Kemal'in Osmanlı Fikir ve Basın Hayatına Katkıları", a.e., s. 83-95; Takvirn-i Vekâyi', sy. 614, İstanbul 21 Zil­hicce 1277; Tercümân-ı Ahvâl, sy. 199, İstanbul2 Muharrem 1279; "Zuhûr-ı Tâsvîr-i Efkâr", Mec-mûa-ı Fünûn, sy. 1, istanbul 1279, s. 46; Tülin Sümer, "İlk Büyük Gazetecimiz Şinasi ve Tasvîr-i Efkâr'ın Çıkışı", B7TD, V/26 (1969), s. 55-57; Ke­nan Akyiiz. "Tasvîr-i Efkâr", TA, XXX, 478-479; öıner Faruk Akün. "Şinasi", İA, XI, 550-551; a.mlf.. "Nâmık Kemâl", a.e., IX, 57-60; "Tasvîr-i Efkâr", TDEA. VIII, 279-280.m

Nesimi Yazici, İSLAM ANS. CİLT: 40

SON EKLENENLER

Üye Girişi