DADAİZM
(Dadaisme)
Birinci Dünya Savaşı yıllarında İsviçre'de belirmiş, aynı yıllarda Fransa ve Amerika'da yankılar bulmuş bir edebiyat hareketidir. Zürih'te, Tristan Tzara adlı bir şairin başkanlığında toplanan genç edebiyatçılar, yapmak istedikleri yeni edebî harekete isim bulmak için Fransızca Larousse sözlüğünün yaprakları araşma bir bıçak daldırdılar. Bıçak, Dada kelimesi üstünde durdu. Bu sebepten kendilerine Dadacı (dadaiste) adını verdiler.
Hiçbir akıma ve hiçbir edebiyat kuralına bağlanmamayı ve hepsiyle alay etmeyi amaç edinen bu gençler, Paris'te yaptıkları toplantılarda, dinleyicilerle ve bütün okuyucularıyla eğlendiler. Bir açık oturumda, bunların ne yapmak istediklerini soran meraklılara Francis Picabia:
"-Ne yaptığımızı anlamıyorsunuz değil mi aziz dostlar?! Onu biz de anlamıyoruz. Ne güzel değil mi? Haklısınız! Papa, ile bir kez daha uyumak isterim! Yine mi anlamadınız. Ben de anlamıyorum. Ne kadar acı değil mi!" gibi saçmalamayı andırır, tutarsız cevaplar vermişti.
Bir başka oturumda önceden haber verdikleri gibi bir bildiri yayınlayacakları yerde Tristan Tzara, rastgele seçtiği bir gazete makalesini okudu. Ötekiler, zil ve davul çaldılar. O kadar ki Dadacıların birçok toplantıları kavga, dövüş ve rezaletle bitti.. Polis zoruyla dağıtıldı.
Dadaizm, dünyanın ve insanlığın, savaş içindeki yıkılışını; ahlâkın, geleneklerin ve kurulu düzenle birlikte insan şerefinin de mahvoluşunu görmüş karamsar ve sorumsuz bir kuşağın sanat alanındaki yıkıcı davranışıdır, Sanata, edebiyata ve topluma yönelmiş bütün sanat ve ahlâk kuramlarının boşluğunu, hiçliğini ilân etmiştir. Bütün değerlere başkaldırarak hayatın saçmalığı; boğucu, dengesiz ve anlamsız olduğu üstünde durulmuştur, (Dadacılık bazı yönleri ile II. Dünya Savaşı içinde beliren Varoluşçuluk akımını da hazırlamış sayılır.)
"Dadacılık, Dada'ya da karşıdır" derler. Böylece, kendi grupları arasında da belirli hiçbir görüş bulunmadığını; edebî, estetik bir kurala asla bağlanmadıklarını ifade ederler, Sanatta hürriyet değil, bozgunculuk peşindedirler. Kamuoyunda ilgi toplamayı ve okuyucuyu yerleşik düzene karşı ayaklandırmayı arzu ederler. "İyi, asil ve yüce" denilen her şeyi kokuşmuş sayarlar. Bütün gelenek buyruklarını çiğneyerek "ruhlarının h&r köşesini sakınmadan ortaya koyarlar."
Olumsuz, şüpheci ve alaycı olan Dadacılar 1922 yıllarında son sözlerini söylemiş ve sönüp gitmişlerdir. Nizam tanımayan yıkıcı, taşkın tutumları Gerçeküstücülüğe zemin hazırlamıştır. Bu harekete karışmış olan Paul Eluard, Francis Picabia, Philipe Soupault gibi şairler, sonradan başka yollar tutturmuşlardır.
- Önceki
- Sonraki >>