Kullanıcı Oyu: 1 / 5

Yıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ATİLLA DESTANI

Hun - Oğuz destanlarının büyük Hunlar’a ait esas bölümü nasıl Oğuz Kağan’ın hayatı ve hâtırası etrâfında toplanmışsa M. V. asırda Avrupa topraklarında devlet kuran Batı Hunları’na ait destanlar da hiç şüphesiz Attilâ’nın hayatı ve fetihleri etrafında söylenmiştir.

Ancak tarih kaynaklarında coşkun kahramanlık türküleri hâlinde söylendiği haber verilen bu destanlar da Türk diliyle yazıya geçmemiştir.

Bu mevzûda bildiğimiz, bir destan değil, Attilâ’nın çadırı çevresinde kahramanlık türkülerinin nasıl söylendiğine dâir bir hâtıradır.

Aslında İslâv, Cermen, Fin ve Fransız milletlerinin halk edebiyatına destan kültürü veren Attilâ Hunları'nın kendi büyük cihangirleri için destan söylemeleri çok tabiîdir.
M.V. asırda Avrupa’ya korkulu yıllar yaşatan Attilâ, Rusya’yı Polonya’yı; Macaristan, Almanya ve Avusturya’yı, Balkanlar’ı almış; Bizans’ı haraca bağlamış; Fransa’da Orleans’a yürümüş; Chalons’da Romalı kumandan Aetius’un orduları önünde kanlı bir savaş vererek durmuştu. Sonra Tuna kıyılarında Bourgont’lu bakire İldiko ile evlendiği gece, düğün neşesiyle coşup çok içtiğinden bir burun kanamasıyla ölmüştü.

Attilâ’nın sarayı, bir kısım savaşları ve aşk hayatı, Cermen destanı Nibelungen’a işlenmişti. Kendi destanının ise yazıya geçmeyişi bu müthiş cihangirin 454 yılında ölmesiyle Batı - Hun devletinin süratle çökmesi yüzünden olabilir.

Fakat Attilâ’nın muhteşem çadırı içinde ve dışında Hun saz şâirlerinin, coşkun kahramanlık türküleri ile Attilâ’nın ölümüne ağıt söyledikleri, Batılı kaynaklar tarafından tesbit edilmiştir.

Asır Sonuna Kadar Türk Saz şâirleri  kitabında ehemmiyetle belirtilen bu hâdiseyi, şimdi bu kitaptan okuyacağız: ......

“Türklerin halk şâir - musikişinasları hakkındaki ilk tarihî mâlûmât, Attilâ devrine yâni mîlâdî V. asrın ilk nısfına âiddir. Garp menbâlarının verdiği bu mâlûmâta göre, Attilâ’nın ordusunda şâir ve muzıkacılar mevcuddu; onun ziyâfetlerinde bu şâirler Attilâ’nın kahramanlıklarına, zaferlerine dâir inşâd ettikleri şiirleri okurlardı. Priscus böyle bir ziyâfet sahnesini tasvir ediyor; Akşama doğru meş’aleler yanınca, ziyâfetin verildiği ipekten mâmûl muhteşem çadıra iki şâirin girdiği görüldü; bunlar Attilâ’nın önünde Hun lisanıyla kendi tanzim ettikleri şiirleri okudular; bu şiirler Attilâ’nın kahramanlıklarına, zaferlerine aitti, orada hazır bulunanlar, bu şiirlerin tesiriyle vec-de, heyecâna geldiler; gözler parlıyor, çehreler korkunç bir hâl alıyordu.
Birçokları ağlıyorlardı; gençler arzu ve ihtiras, ihtiyarlar da elem ve teessüf yaşları döküyorlardı.”

“Attilâ’nın ölüm merâsiminde de gene şâirlerin mühim mevkileri olduğunu görüyoruz: O münâsebetle tertip edilen cenk oyunları esnasında şâirler ve muhâripler Hun lisânında (söylenmiş) bir mersiye okumuşlardı. Goth ana’nesi bu mersiyeyi tâ Jordanes zamânına kadar muhâfaza etmiş ve müverrih bu suretle onu tesbîte muvaffak olmuştur:

"Hunların en büyük hükümdarı ve Moundzoukh’un oğlu, en cesur kavimlerin hükümdarı Attilâ, kendinden evvel hiç duyulmamı bir kuvvetle Scithia ve Cermania büyük ülkelerine sahip oldu. O, bu büyük ülkelerin birçok şehirlerini zabtetmek sûretiyle Roma’yı korkuttu; başka yerler daha onun pençesine düşmesin korkusuyla; Roma, onu ricalarla ve her sene verdiği vergi sâyesinde teskin edebildi. Bütün bunları yaptıktan sonra, talihin hususi bir yardımıyla öldü; fakat düşmanların darbeleri altında yahut kendi adamlarının hıyanetiyle değil, düğün neş’eleri içinde, kuvvetine hiç halel gelmeyen milleti arasında, en ufak bir acı bile duymadan öldü. Hiç kimsenin intikam talep edemeyeceği bu ölümü, kim hikâye edebilecek?”

“Attilâ’nın cenâzesinin konmuş olduğu ipek çadırın etrâfında bir dâire teşkil etmiş olan ordu efrâdı, bu mersiyeyi, elem türküleri arasında tekrâr ediyorlardı.”

Yukarıda adı geçen Priscus, Attilâ devrinde yaşamış ve bu hükümdarın nezdinde elçilik vazifesi görmüş bir Bizans tarihçisi ve hitâbet öğretmenidir. Yazdığı tarih kayıp olmakla berâber, bu eser VI. asır Bizans tarihçisi, Goth asıllı, Jordanes tarafından görülmüştür.
Böylelikle Priscus’ün Attilâ devrine ait çok mühim notları Jordanes Tarihi’ne alınmıştır.
İşte Priscus’ün açıkça haber verdiği gibi, Attilâ’nın saray kadar muhteşem çadırında, Hun saz şâirleri kahramanlık şiirleri, yâni destanlar söylüyorlardı. Bu destanlar, dinleyenleri savaş heyecânıyla doldurup coşturacak kuvvette söyleyişlerdi ve Attilâ’nın kahramanlıkları etrâfında söyleniyordu.

Böylelikle Saka hükümdarı Alp Er Tunga için söylenerek, XI. asırda Dîvânü Lûgaati’t-Türk’e alman Sagu gibi, Attilâ için söylenen mersiye de büyük bir destanın son bölümü çehresindedir. Attilâ’nın ölümü düşman elinde olmadığından Türk ordusunun şimdi kimden öç alacağını şaşıran bir rûh hâli, bu ağıtın dikkate değer çizgilerindendir. Fakat mersiyenin sözlerinde en mühim hususiyet, bu sözlerin bir ölüm feryadı hâlinde değil de bir kahramanlık övgüsü hâlinde söylenmiş olmasıdır.

NİHAT SAMİ BANARLI, RESİMLİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİCİ, CİLT:1

SON EKLENENLER

Üye Girişi