Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

KARAGÖZ VE HACİVAT KİMDİR?

Karagöz, deriden kesilmiş insan, hayvan, bitki, eşya vb. birtakım şekillerin arkasından ışık verile­rek beyaz bir perde üzerine yansıtılması temeline dayanan bir "gölge oyunu" dur. Gölge oyununun ülkemize hangi yoldan geldiği konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Eski kaynaklarda kullanı­lan terimlerin yanlış yorumlanması sonucu gölge oyununun Çin'den Moğollar aracılığı ile Orta Asya Türklerine ve İran’a, oradan da Osmanlı topraklarına geldiği sanılıyordu. Gölge oyununun Çin'den çıktığına ilişkin söylenti şöyledir:

"Imparator Wu (Hük. M.Ö. 140-87) çok sevdiği karısının ölümü üzerine derin bir üzüntüye kapılır; Şav-Wöng adlı bir Çinli, imparatorun üzüntüsünü hafifletmek için, ölen kadının hayalini bir perde arka­sından gösterebileceğini söyler; sarayın bir odasına gerdirdiği beyaz bir perdenin arkasından geçirdiği bir kadının perde üzerine düşen gölgesini, ölen kadının hayali diye sunar."

Yakın zamanda yapılan araştırmalar ise gölge oyununun Türkiye'ye daha güneyden, Hint ve Ca­va yoluyla geldiği görüşünü güçlendirmiştir. Cava gölge oyunu birçok bakımlardan Arap ve Türk gölge oyununa benzemektedir: Her ikisinde de beyaz bir perde vardır, oynatılan perde arasında yağ kandili konulur; görüntüler deridendir.

İslâm dünyasında bu oyuna hayâl-el-zıll (hayâl-i zil, gölge hayali), zıll-el-hayâl (hayal gölge­si), hayâl-el-sitâre (perde hayali) vb. adlar verilmesi, oyunun tasavvuf inanışı için de bir anlatım aracı olmasındandır. Buna göre oyundaki hayaller nasıl perde arkasındaki bir sanatçı tarafından oynatılıyorsa, evrendeki varlıklar da görünmeyen bir yaratıcının hareket ettirdiği anlatılmak istenmiştir. Bu tasav­vuf inanışının kaynağı Eflâtun'un ünlü "mağara" benzetmesine dayanmaktadır.

... Karagöz oyununun Anadolu'da ilk ortaya çıkışı üzerinde çeşitli söylentiler vardır: Evliya Çelebi'ye göre Karagöz ve Hacivat, Selçuklular çağında yaşamışlardır. Karagöz, Bizans imparatoru/' Konstantin'in ulaklığını yapan bir Çingene imiş; Hacivat da Mekke ile Bursa arasında gidip gelirmiş; ikisi yılda bir defa yollan üzerinde buluşup tuhaf tuhaf konuşurlarmış; onların bu söyleşileri sonradan gölge oyunu biçimine sokulmuş.

Halk ve Karagözcüler arasındaki bir söylentiye göre ise, Sultan Orhan (hük. 1324-1362) devrinde Bursa'da bir cami yapımında Karagöz demirci, Hacivat da duvarcı olarak çalışıyorlarmış; ikisi arasında her gün sürüp giden nükteli konuşmaları dinlemek isteyen işçiler, işlerini güçlerini bırakıp onların çev­resinde toplanır, bu yüzden de yapım işi ilerlemezmiş. Bunu öğrenen Sultan Orhan, Karagöz'le Haci­vat'ı öldürtmüşse de bir süre sonra iç acısı çekmeğe başlamış; padişahın acısını dindirmek isteyen Şeyh Küşterî, bir perde kurdurmuş, Hacivat'la Karagöz'ün deriden yapılmış tasvirlerini perde arkasında oynatıp onların şakalarını tekrarlayarak padişahı avutmuş.

Bu söylentiye göre, Karagöz ile Hacivat, XIV. yüzyılda yaşamış kişilerdir; hayâl-i zil (Karagöz) oyunu ilkin Bursa'da çıkmıştır; bu oyunun kurucusu Şeyh Küsterî'dir. Kaynaklarda verilen bilgiye göre, Şeyh Muhammed Küşterî, İran'da Hozistan'ın merkezi olan "Şuşter" ya da "Küşter" kasabasından Bursa'ya gelmiş, orada ölmüştür. Bursa'da Şeyh Küşterî'nin olduğu söylenen bir mezar da vardır. Ge­leneğe göre, Karagöz oyununun kumcusu ve Karagözcülerin "pir"i sayılan Şeyh Küşterî'nin adı, perde gazellerinde sık sık geçer.

Türk gölge oyununun Şeyh Küşterî ile ilişkisi ve XIV. yüzyıla kadar çıkan eskiliği üzerine, söy­lenti niteliğini geçmeyen bilgilere sahibiz. Gölge oyununun Osmanlı ülkesinde bilindiğine işaret eden belgelerin en eskileri XVI. yüzyıla çıkıyor. Bunlardan birinde Yavuz Sultan Selim 1517'de Mısır'ı fethet­tikten sonra, orada gördüğü gölge oyunundan hoşlanmış, bir gölge oyuncusunu İstanbul'a götürmek istemiştir.

XVII. yüzyılda kesin biçimini alan Karagöz daha sonraki yüzyıllarda bir gelişme göstermiş, Türkle­rin en sevilen, tutulan gösterisi olmuştur. Aynı yüzyılda Evliya Çelebi olsun, Türkiye'ye gelen Batılı gezginler olsun Türk gölge oyunu hakkında geniş bilgiler vermişlerdir. Evliya Çelebi, ünlü bir hayalci olarak adını andığı Kör Hasanoğlu Mehmed Çelebi'nin dağarcığında 300 oyun bulunduğunu söyler. Evliya Çelebi "Hamam, Kanlı Nigâr" gibi bazı oyunların özetini de vermiştir. Yabancı tanıkların yazdık­larında, oyunun zaman zaman yasak edildiğine ya da sıkı kontrol altına alındığına değin bilgiler vardır. Karagöz üzerine bilgi vermiş Batılı yazarlardan Wanda'nin izlenimlerini Metin And uzun uzun ak­tarmaktadır. 1820 -1870 yılları arasında Türkiye'de kalan Wanda, Karagöz oyunlarının, zaman zaman siyasî yergiye de yer verdiklerini, çeşitli devlet adamlarını ya da genel olarak devlet politikasını eleş­tirmekten çekinmeyen Karagözcülerin bulunduğunu bildirir. Adolphus Slade, Karagöz'de söyleşmelerin yer yer mizahlı, nükteli,'yer yer fitneci, ortalığı karıştırıcı olduğunu, Sultana, vezirlere bile sataştığını belirtiyor. Mery ise Karagöz'ün sansürü hiçe saydığını, sınırsız bir özgürlüğe sahip olduğunu; öyle ki Avrupa ülkelerindeki gazetelerin bu denli saldırgan olmadığını, Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin bile siyasal sataşmalar bakımından daha sınırlı olduklarını, buna karşın Karagöz'ün Sultan buyruğuyla yönetilen Türkiye'de denetsiz, başıboş bir günlük gazeteye benzediğini, üstelik yazılı olmayıp sözlü olduğu için daha ürkütücü olduğunu, kutsal tanıdığı Sultan Abdülmecit dışında herkese saldırdığını belirttikten sonra 1854 yılının Ağustosunda Karagöz'ün İngiliz ve Fransız amirallerine göz açtırmayan iğnelemelerinden bahsediyor. Gene aynı yıl Ubicini adlı yabancı tanık, Karagöz'ün taşlamasını yönelt­tiği ister paşa, ulemâ, derviş, ister bankacı, tacir vb. olsun, kimseyi esirgemediğini, her sınıftan, her uğraştan kişiyi perdeden geçirdiğini, her birini kendine özgü çizgilerle vurguladığını söylüyor. Gerek Karagöz'de gerek Orta Oyununda bu siyasal taşlama Abdülaziz çağında sona ermiştir. Karagöz ve Orta Oyununun bu özelliği daha sonra mizah dergilerinde sürdürülmüştür.

Karagöz yalnız Türkiye'de değil, birçok İslâm ülkesi ile Balkan ülkelerinde de etkisini göstermiş­tir. Böylece, Türkler dışardan aldıkları gölge oyununa Türk yaratıcılığını, beğenisini, sanat gücünü katıp onu geliştirerek, görüntüleri deri sanatındaki ustalıklarıyla işleyip geniş bir alana yaymışlardır. Eski Yugoslavya'nın özellikle Türk kesimlerinde Karagöz oynatılmaktadır. Romanya'da da Karagöz'ün etkileri görülür. Yunanlılar Karagöz'ü Türklerden almış, adını değiştirmeden onu benimseyip kendi özelliklerine uygulamışlardır. Türk Karagöz'ünün yalnız komşu ülkelerde değil, Avrupa'nın başka ülke­lerinde de az da olsa tanındığı ve bir etkisi olduğu söylenebilir.

Suat BATUR, Açıklamalı-Örnekli Türk Halk Edebiyatı

 

İLGİLİ İÇERİK

KARAGÖZ OYUNUNDA PERDE GAZELİ TAHLİLİ (AÇIKLAMASI)

KARAGÖZ VE HACIVAT

KARAGÖZ OYUN ÖRNEĞİ

EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ

KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ

KARAGÖZ OYUNUNUN BÖLÜMLERİ

KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ

KARAGÖZ

 


KARAGÖZ VE HACIVAT HAKKINDA BİLGİ -2

  1. Geleneksel kültürümüzün orta oyunu ve meddah ile birlikte en önemli köşe taşlarından biri olan gölge oyunumuz Karagöz Hacivat oyunları günümüzden yüzyıllarca önce ortaya çıkmış, insanları eğlendirirken düşündürmüş, zaman zaman toplumsal bilinç oluşmasında öncü bir rol oynamıştır.
  2. Gölge oyunlarının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte Asya ( Java, Endonezya, Çin ) kökenli olduğu bilinmektedir. Gölge oyunun Türk kültüründe ne zaman ortaya çıktığı, Karagöz ve Hacivat olarak ne zaman biçimlendiği ise bir muamma olma özelliğini korumaktadır. Her ne kadar bu konuyla ilgili birtakım tezler ortaya atılmış ise de bunların hiçbiri kesin değildir. Zaten bu tezlerin bir bölümü söylenti olmaktan öteye gidememiştir. En çok bilineni ise Karagöz ile Hacivat’ın Bursa Ulu cami’de inşaat işçisi olarak çalıştıkları ve şakalaşmaları yüzünden inşaatın yavaş ilerlemesinden dolayı Padişah Sultan Orhan’ın ikisini idam ettirmeleri üzerine olan söylentidir.
  3. 14.yüzyılda Bursa’da ortaya çıkan Karagöz oyunu, Osmanlının gerileme devrinde en çok İstanbul’da yaygınlaşmıştır.
  4. Oyunda Hacivat, düşünceli, uygar, nazik, hoşgörülü, pişkin bir uzlaşmacı, tahsil görmüş, dilde yabancı kelimelere yer vermekten (Osmanlıca konuşmaktan) hoşlanan, çıkarcı bir karakterdir. Bu yönleriyle kurulu düzeni temsil etmektedir.
  5. Karagöz ise saf, temiz, olaylara mizahi yönden yaklaşabilen, ancak bir o kadar da kaba, ilkel, uzlaşmaz, yıkıcı, bozguncu nitelikleri olan bir tiptir. Adeta bozulan düzeni sarsılan bir şehrin düzene girmeyen, kontrol tanımayan, yoksul, çaresiz, kendi başına bırakılmış insanını temsil eder.
  6. Karagöz oyunlarında, halk kültürünün diğer konularının da yoğun etkileri görülür. Karagöz, kimi zaman Keloğlan gibi saldırgan, kıyıcı ve düzen bozucu olarak belirirken, kimi zaman da Nasrettin
  7. Hoca gibi ince zekâsıyla olaylara filozofça bir bilgilikle yaklaşır. Oyunlarda, mâni ve tekerlemelerden de yararlanılır.
  8. Aslında Karagöz’ü, bir anlamda Şarlo’ya benzetmek mümkündür. Bizim, terk edilmiş Karagöz’ümüz de, Amerika’nın yalnız, içten, saf; fakat içinde bulunduğu koşullarda dolayı “suç” işlemeye yönelen Şarlo’nun ezilmişliğine, yoksulluğuna dayanabilmek için işi soytarılığa vurması gibi davranmaktadır.
  9. Oyundaki diğer tipler de, Karagöz gibi hep alt tabakalardan yoksul, işsiz, toplum dışına itilmişlerdendir. (Tiryaki, Altıparmak, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir gibi...)
  10. Karagöz tiplemesiyle yansıtılan işsizlik, yoksulluk ve bilgisizliğin yanısıra, toplumsal yapıyı içten içe kemiren zorbalık (ki, bu doğrudan devletin zorbalığı da olmaktadır) ve düzen bozukluğu da oyunların temel konularıdır. Yine bu bozulmaya paralel olarak ortaya çıkan ahlaki yozlaşma, üçkağıtçılık, yalan-dolan, birçok oyunda yer almıştır. “Ters Evlenme”de töreye saygısızlığın bir görüntüsü olarak Karagöz kadın kılığına sokularak gelin edilir. Daha bunlar gibi pek çok örnek verilebilir. Burada önemli olan yan, Karagöz’ün kişiliğinde, düzenin bozukluklarının yansıtılıyor oluşudur.
  11. Karagöz oyunlarında, Osmanlı’daki sınıf çelişkileri, ekonomik zorluklar açığa vurularak bunlar, mizahi bir dille eleştirilir. Eldeki bazı kaynaklar, bu eleştirinin çok şiddetli, yıkıcı bir özellik taşımadığını, egemen sınıfların doğrudan hedef alınmadığını, başka bir politik hedefin seyirciye gösterilmediğini vurguluyorlar. Ancak, aynı kaynaklarda siyasal taşlamaya örnek olabilecek nitelikle oyunların sergilendiği de yer almaktadır. Bu oyunlar, zamanla yasaklanmış, Ü. Abdülhamit Dönemi’nde de sansür edilmiş ve günümüze ancak suya sabuna pek dokunmayan oyunlar bırakılmıştır.
  12. Oyun 100x 180'lik bir bez perde üzerine (oyuna göre boyut değişebilir) aksettirilen tasvirlerin gölgelerinin konuşturulmasıdır. Kenarları çiçekli bez perde patiskadandır. Asıl perdeye “ayna” denir. Perde arkasındaki peş tahtası üzerindeki şem'a ile bu gölgelendirme sağlanır.
  13. Tasvirler manda, dana, deve derisinden yapılır. Deri saydamdır, nevrekan'la kesilip kökboyasıyla boyanır. Hareketli yerleri kirişle tutturulur, değnek delikleri açılır. 30-40 cm olan tasvirleri oynatmak için 60 cm’lik değnekler kullanılır. Sol elle Karagöz, sağ elle öteki tipler oynatılır.
  14. Karagöz oynatıcısına “hayali, hayalbaz” denir. Yardımcıları “çırak, yardak, dayrezen, sandıkkardır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır. Beyaz bir perdeden ibaret olan oyunun sahnesine “Şeyh Küşteri Meydanı” denilmektedir.

 

İLGİLİ İÇERİK

KARAGÖZ OYUNUNDA PERDE GAZELİ TAHLİLİ (AÇIKLAMASI)

KARAGÖZ VE HACIVAT

KARAGÖZ OYUN ÖRNEĞİ

EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ

KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ

KARAGÖZ OYUNUNUN BÖLÜMLERİ

KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ

KARAGÖZ

 


KARAGÖZ OYUNU’NUN BÖLÜMLERİ

Karagöz oyunu dört ana bölümden oluşur.

A.    Mukaddime (Başlangıç)

B.    Muhavere (Söyleşme)

C.    Fasıl

D.    Bitiş

A. MUKADDİME: Oyun başlamadan perde ortasına göstermelik denen figürler (limon ağacı, çiçek saksısı, gemi, çeşme, hamam vb.) yerleştirilir. Göstermelik, hangi oyunun oynanacağına dair bir ipucu olabildiği gibi oyundan tamamen bağımsız da olabilir. Göstermelik, “Hayali” ya da “Yardak”ın çaldığı, kamıştan yapılmış “nareke” ismi verilen düdüğün çıkardığı zırıltılı ses ve def velvelesi eşliğinde perdeden yavaş yavaş kaldırılır. Bu, oyunun başladığına işarettir. Daha sonra seyirciye göre sol taraftan Hacivat, semai formunda bir şarkı söyleyerek gelir, şarkısını bitirdikten sonra perde gazelini okur.

Perde Gazeli: Perdeden göstermelik nareke vızıltısı ve def velvelesi eşliğinde kaldırıldıktan sonra Hacivat tarafından söylenen uyaklı manzum şiirlerdir. Hayali, perde gazeline başlamadan “Oof Hay Hak!” diye yaratana seslenir. Oyunların tasavvufî yönlerinin ağırlıklı olarak vurgulandığı perde gazellerinde, yaratanın varlığı ve birliği övülürken insanın aciz bir kul olduğunun altı çizilir. Karagöz’ün ibret perdesi olduğu ve gösterinin bir ders niteliğinde olduğu belirtilir. En bilinen perde gazeli şöyledir:

Nakş-ı sun ’un remz ider hüsnünde rüyet perdesi 

Hace-i hükmü ezeldendir hakikat perdesi

 

Sîreti surette mümkündür temaşa eylemek 

Hâil olmaz ayn-ı irfana basiret perdesi

 

Her neye im ’an ile baksan olur iş âşikâr 

Kılmış istilâ cihanı hab-ı gaflet perdesi

 

Bu hayâl-i âlemi gözden geçirmektir hüner 

Nice Karagözleri mahvetti bu suret perdesi

 

Şem-i aşkın yandırıp tasviri cismindir geçen 

Ademi amed şüt etmekte azimet perdesi

 

Hangi zılla iltica etsen fena bulmaz acep 

Oynatan üstadı gör kurmuş muhabbet perdesi

 

Dergâh-ı Al-i Abâ ’da müstakim ol Kemterî 

Gösterir vahdet elin kalktıkça kesret perdesi.

 

Bu gazel 1312 (Hicri) senesinde Üsküdar’da ölen Kemteri mahlasını alan Raşit Ali Efendi’nindir. Karagöze izafe edilen ve Bursa’da Çekirge yolundaki mezar taşma 1310 (Hicri) yılında yazılmıştır. Bunun gibi değişik perde gazellerinin okunmasıyla oyun açılmış olur. Perde gazeli bitimiyle Hacivat seyirciyi selamlar ve Karagöz’ü çağırmak için teganniye başlar. Karagöz bağırmamasını söylese de Hacivat bağırmaya devam eder. Bunun üzerine Karagöz aşağıya atlayıp, Hacivat’la alt alta, üst üste kavga ederler. Hacivat kaçar, Karagöz sırt üstü yerde yatarken anlamsız sözlerden oluşan tekerlemesini söyler.

Karagöz Hacivat’a kızıp söylenirken, “Bir daha gel bak ben sana neler yaparım” der. Hacivat tekrar perdeye gelir ve Mukaddime biter, Muhavere (söyleşi - atışma) başlar.

B.    MUHAVERE: Kelime anlamı karşılıklı konuşma olan muhavere, Karagöz ve Hacivat’ın tüm özelliklerini bünyesinde barındıran bir bölümdür. Yanlış anlamalara dayalı, kelimelerin ses oyunlarıyla farklı anlamlarda kullanılmaları, ikilinin eğitim öğretim durumları ve kişilik özellikleri bu bölümde iyice belirginleşir. Eski oyunlardan günümüze ulaşan muhavereler asıl oyunun konusuyla ilgili değildir. Yeni yazılan muhavareler ise oyunla ilgili olabiliyor. Bu bölüm Karagöz’ün yabancı sözcükler kullanarak konuşan Hacivat’ı yanlış anlaması ya da yanlış anlar görünmesi üzerine kuruludur. Böylece muhavere, ortaya türlü cinaslar ve nükteler çıkmasıyla sürer gider. Muhavereler her konuya açıktır, önceden bilinen bir muhaverenin içine günlük olaylar sokulabileceği gibi, günlük olayları şakacı bir dille eleştiren doğaçlama muhaverelerde olabilir. Bu Karagöz oynatan ustanın maharetine ve kültürüne bağlıdır. Evliya Çelebi’nin çok övdüğü Hayâlı Kör Hasanzade Mehmet Çelebi’nin akşamdan sabaha dek değişik taklitler yapıp herkesi hayretler içinde bıraktığı, 18. yüzyıl sonlarında yetişen Kasımpaşalı Hafızın da gece sabaha kadar sadece Hacivat ile Karagöz’ü oynatıp konuşturduğu, dinleyenlerin çatlamak derecesine geldiği ve vaktin nasıl geçtiğini fark etmedikleri biliniyor. 18. yüzyıl sonlarında yetişen hayal küpü Emin Ağa’nın bir söylediği muhavereyi bir daha söylemez diye şöhreti vardır. Muhavere bölümü Hacivat’ın Karagöz’den dayak yiyip kaçması, yalnız kalan Karagöz’ün “Sen gidersin de ben durur muyum? Ben de giderim evime bakalım ayine-i devran ne suretler gösterir.” diyerek çıkması ile sona erer.

C.    FASIL: Oyunlara ad olan bölümdür. Karagöz oyunları isimlerini burada geçen olay örgüsünden alırlar. Karagöz ve Hacivat dışındaki diğer tipler ağırlıklı olarak bu bölümde perdeye gelir, kendilerini gösterirler. Basit entrikalarla oluşan düğüm yine bu bölümde çözüme kavuşturulur. Hacivat’ın Karagöz’e iş bulması, Karagöz’ün kendisini zor durumda bırakacak işler yapması en çok kullanılan temalardır. Akışa göre kendi kılık ve şiveleri ile çeşitli tipler perdeye gelip giderler. Gelen her tip kendi müziği eşliğinde şarkısını söyler.

D.    BİTİŞ: Karagöz oyununun en kısa bölümü bitiştir. Fasıl bölümü sona erdikten sonra Karagöz ile Hacivat perdeye gelirler. Burada kıssadan hisse söylenir. Gelecek oyunun adı, yeri ve zamanı konuşma arasında ilan edilir. Karagöz Hacivat’ı tekrar döver, bunun üzerine Hacivat, klasik sözü, “Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman!” diyerek perdeden ayrılır. Oyunu kapatan Karagöz’dür. “Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola! Bak yarın akşam ben sana neler ederim neler! ” diyerek perdeden çekilir. Hayal perdesinde ışığın kararmasıyla oyun sona erer.

 

İLGİLİ İÇERİK

KARAGÖZ OYUNUNDA PERDE GAZELİ TAHLİLİ (AÇIKLAMASI)

KARAGÖZ VE HACIVAT

KARAGÖZ OYUN ÖRNEĞİ

EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ

KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ

KARAGÖZ OYUNUNUN BÖLÜMLERİ

KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ

KARAGÖZ

 


KANLINİGÂR OYUNU’NDAN BİR BÖLÜM

Hacivat semai söyleyerek gelir.

Makam: Rast.

Durmaz işler tâ ciğerden hançerimin yaresi

Böyle zalim olmasın hiç kimsenin mehparesi    

Hacivat, semai bitince perde gazelini okur, perde gazeli bittikten sonra devamla:

Hacivat: Huzuru erbabı safada, nazargahi ehli dehada, yani şu bezmi şevkefzada bana da bir yâri vefadar olsa. Geli-verse şu kayme üzre kadem bassa, ben söylesem o dinlese, o söylese ben dinlesem. Her ikimizde söyleşirken bizi temaşa eden ahibba safayab olsalar.

Demem o demek değil, ben bendenize ben duacınıza, ben hâke, ben hâkesâre.

Karagöz: (pencereden) Senin gibi kör kesere .(Çekilir.)

Hacivat: Eli yüzü yunmuş, elfâzı düzgün bir kafadar olsa.

Karagöz: (Pencereden) Kafan darsa aşağı iner bollaştırırım ha!(Çekilir)

Hacivat: Diyelim iş ne imiş, işimizi mevlam onara, yar bana bir eğlence medettttt, aman bana bir eğlence medettt! 

Karagöz: (Pencereden) Hacivat bağırma, evde çocuk uyuyor, uyanırsa karışmam, oturağını kafana atarım. (Çekilir) 

Hacivat:Ah bana bir eğlence amannn!

Karagöz: (Pencereden) Bağırsan da gelmeyeceğim, çağırsan da gelmeyeceğim! (Çekilir.)

Hacivat: Gel benim servi bülendim.

Karagöz: (Pencereden) Gelemem benim sümüklü efendim!

Hacivat: Gel benim ömrümün hâsılı!

Karagöz: (Pencereden) Gelemem ayağımın nasırı!

Hacivat: Gel benim serseri gezenim!

Karagöz: (Pencereden) Atlarsam tepeni ezerim!

Hacivat: Aşağı gelsene karagözüm!

Karagöz: (Pencereden) memgel!

Hacivat: Pergel mi?

Karagöz: Beş on tane usta dülger...

Hacivat: Aman Karagöz’üm, aşağıya ne ile gelirsin?

Karagöz: (Pencereden) Arabayla.

Hacivat: Araba olmazsa?

Karagöz: (Pencereden)Şimendiferle.

Hacivat: Anlaşıldı Karagöz’üm senin canın letaif istiyor 

Karagöz: (Pencereden) Nasıl da bilirsin canımın kadayıf istediğini?

Hacivat: Karagöz’üm dil bilir misin?

Karagöz: Dil de bilirim, dudak da, yanak da.

Hacivat: Mesela Rumca bilir misin?

Karagöz: Bilirim.

Hacivat: Ela do.

Karagöz: Elin doluysa oraya koy.

Hacivat: Anlaşıldı Rumca bilmiyorsun, Ermenice bilir misin?

Karagöz: Bilirim.

Hacivat: Egurnaim.

Karagöz: Koy oraya sonra alayım.

Hacivat: Anlaşıldı, Ermenice de bilmiyorsun, Yahudice bilir misin?

Karagöz: Bilirim.

Hacivat: Venaki.

Karagöz: Al parayı ver rakıyı.

Hacivat: Peki Arapça bilir misin?

Karagöz: Uydur uydur söyle.

Hacivat: Taal hin.

Karagöz: Tahin yemem, sonra uyuz olurum.

 

İLGİLİ İÇERİK

KARAGÖZ OYUNUNDA PERDE GAZELİ TAHLİLİ (AÇIKLAMASI)

KARAGÖZ VE HACIVAT

KARAGÖZ OYUN ÖRNEĞİ

EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ

KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ

KARAGÖZ OYUNUNUN BÖLÜMLERİ

KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ

KARAGÖZ