Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KUTADGU BİLİG

  • Mesnevi tarzında yazılmış ilk eser, ilk didaktik şiir örneğimiz ve aruzla yazılan ilk eserimizdir.
  • 1069 yılında Balasagunlu Yusuf tarafından yazılmıştır. Karahan Hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a sunulmuş olan eser Buğra Han tarafından çok beğenilerek yazarına da sarayda "Has Haciplik" görevi verilmiştir. Bu nedenle Kutadgu Bilig'in yazarı kaynaklarda daha çok Yusuf Has Hâcip diye geçmektedir.
  • Eser manzum olup Şehname vezni olarak bilinen “fe’ûlün / fe 'ûlün /fe 'ûlün /fe 'ÛV' kalıbıyla yazılmıştır.
  • Mesnevi biçiminde yazılmış olan eserin sonunda 124 beyitlik üç kaside ile mesnevi içinde yeri geldikçe söylenmiş ayrıca 173 dörtlük bulunmaktadır. Anılan ek manzumelerle birlikte Kutadgu Bilig'in tamamı 6645 beyittir. Mesneviye sonradan eklendiği düşünülen 77 beyitlik" manzum mukaddime ise bu sayının dışındadır.
  • Eserin mesnevi olması ve Şehname vezniyle yazılması İran (Fars) edebiyatından etkilendiğini göstermektedir. Öte yandan, Yusuf Has Hâcip'in esere eklediği dörtlükler Kutadgu Bilig'i bir yandan da İslâmiyet öncesi dönemin Türk şiir geleneğine bağlamaktadır. Halk şiiri nazım şekli maniye benzeyen söz konusu dörtlüklerin maniden ayrıldıkları yan daha çok vezin bakımındandır. Ayrıca, yarım kafiyelerin yanı sıra cinaslı kafiyelerle aliterasyonların zenginliği de mesnevide eski Türk şiir geleneğinin sürdürüldüğünü kanıtlamaktadır.
  • Kutadgu Bilig, Karahanlı Dönemi Türkçesi olan Hakaniye Lehçesi ile yazılmıştır.
  • Sayıları fazla olmamakla birlikte Arapça ve Farsça kelimelerin de kullanıldığı eserde, Türkçe aruza uydurulurken güçlük çekilmiş, bu nedenle de çok sayıda imale yapılmıştır. Bu sorundan kaynaklanan söyleyiş pürüzlerinden dolayı kimi Avrupalı Doğu Bilimciler (mesela Vambery) yanılarak, önce eserin on birli hece vezniyle yazıldığını sanmışlardır.
  • Kutadgu Bilig, düşünce yanı ağır basan, öğretici bir eserdir. Gerek dil, gerekse tarih, sosyoloji ve düşünce tarihi yönünden değerli bir belge niteliğindeki mesnevi, yazıldığı dönemin insanına ve devlet adamlarına, doğru yolu göstermek, yöneticilikle ilgili bilgi vermek amacıyla yazılmıştır. Karahanlı Dönemi Türk aydınlarının dünya görüşünü, duyuş ve düşünüş tarzlarını, kültür düzeylerini tanıtan eser, içerisindeki birçok görüşün günümüzde de geçerli olduğu önemli bir öğüt kitabıdır.
  • “Saadet(Mutluluk) Veren Bilgi” anlamına gelen Kutadgu Bilig, adından da anlaşılacağı gibi, insana hem dünyada hem de ahirette mutlu olma yolunu göstermek amacıyla yazılmıştır.
  • Öte yandan eser, devlet yönetimiyle ilgili görüşlere yer verdiği için İslami Dönem Türk Edebiyatıınn “siyasetname" türü eserlerinin ilk örneklerindendir.
  • Mesnevinin biri mensur, öteki manzum iki mukaddimesi, yani ön sözü vardır. Esere daha sonra eklendiği sanılan bu mukaddimelerden 77 beyitlik manzum olanında Yusuf Has Hâcib ve eserin konusu hakkında bilgi verilmiştir. Söz konusu ön sözü, mesnevilerin klasik düzeni gereği Allah'ın, Peygamber'in, Dört Halife'nin övüldükleri bölümle, hükümdar Buğra Han'ın övgüsü izler.
  • Kutadgu Bilig'in bilinen üç yazma nüshası vardır. Bunlar:
  1. Viyana nüshası: Uygur harfleriyle 1439'da Herat'ta yazılmış olan bu nüshayı Hammer İstanbul'da bulmuş ve Viyana Genel Kitaplığı'na hediye etmiştir.
  2. Kahire nüshası: Arap harfleriyle yazılmış olan bu nüsha Kahire'de bulunmuştur. Yazmanın kopya tarihi bilinmemektedir.
  3. Fergana nüshası: Bu nüsha da Arap harfleriyle yazılmış olup 1914'te Zeki Velidi Togan tarafından Fergana'da ele geçmiştir. Başından birkaç yaprak eksik olan yazma Kahire nüshasına göre daha hacimlidir. Her üç nüsha da 1942 ve 1943 yıllarında Türk Dil Kurumu tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır.
  • Kutadgu Bilig dört esas üzerine tanzim edilmiştir:
  1. Doğru kamın (koni tör'ı): Küntogdı (hükümdar),
  2. Saadet (kut): Aytoldı (vezir),
  3. Akıl (ukuş): Ögdülmiş (vezirin oğlu),
  4. Kanaat ve akıbeti: Odgurmış (zâhid) tarafından temsil edilmektedir.

 

Kutadgu Bilig eserinden bir bölüm:

"Kitabıma, okuyana mutluluk getirsin, ona doğru yolu getirsin diye Kutadgu Bilig adını koydum. Ben sözlerimi söyledim, düşüncelerimi yazdım. Bu kitap her iki dünya için de doğruyu gösteren bir rehberdir, yardımcı bir eldir. Dosdoğru bir söz söyleyeyim size: Her iki dünyayı da devletle elinde tutabilecek kişiden daha mutlu kimse yoktur. Önce Küntogdı'yı tanıtayım. O hükümdardır, doğru yasayı (töre)temsil eder. Aytoldı ’yla mutluluk güneşi doğar, o da mutluluğun temsilcisidir. Öğdülmiş aklı, Odgurmış akıbeti temsil eder. Ben sözlerimi bu dört değer: doğru yasa, mutluluk, akıl, akıbet)üzerine kurdum. Okuduğunda anlayacaksın, dikkat et. ”

 

ESERİN ÖZETİ

Aytoldı’nın oğlu Ögdülmiş büyümüş, hükümdarın itibarını kazanarak babasının yerine vezir olmuştur. Şair, bu âlim veziri hükümdarın yardımcısı olarak kişisel düşünce ve hareketlerinde de sahneye çıkarmaktadır. Ona devletin en yüksek kurumlan hakkında konuşmak fırsatını da vermektedir. Eserde sırası ile hükümdar, vezir, kumandan, hâcib, mabeyinci, sefir, sır kâtibi, hazinedar, aşçıbaşı, şarâbdâr makamları ve bunları işgal eden şahısların vasıf ve vazifeleri ayrı ayrı anlatılmaktadır.

Hükümdar, vezir ve diğer memurlar şairin tasvir ettiği ideal bir durumda maddî ve manevî hayatı her Bakımdan tanzim edilmiş bulunmakta ve hükümdara dua etmektedir. Hükümdar ilerisini düşünerek Ögdülmiş gibi birini arıyor ve bununla müellif bütün zevkleri ile birlikte, dünyadan yüz çeviren aşırı bir zahit zümresinin ortaya çıkmasını sağlıyor.

Hükümdar, Zahit Odgurmış’a, Vezir Ögdülmüş vasıtasıyla bir mektup gönderiyor. Ögdülmiş ile Odgurmış dünya ve âhiret meselelerinden konuşuyorlar. Bu konuşmalardan sonra Zahit tereddüt ediyor. Kendisinde; dünyada Müslümanlara hizmet etmekle ukbâyı (âhiret'ı) kazanmak fikri doğuyor. Fakat dünyanın ağır basan kusurları karşısında niyetinden vazgeçiyor. Hükümdarın ikinci mektubu üzerine şehre, insanlar arasına dönmeye razı oluyor. Ögdülmiş kendisine lâzım olan bazı bilgileri veriyor. Fakat Zahit, dünya sevgisini gönülden çıkarmadan, ona Allah sevgisini sokmanın mümkün olmadığını ileri sürerek şehre gelmekten vazgeçiyor. Hükümdar, kendisini görmek için Zahit’in ayağına kadar geleceğini söyleyince Zahit, hükümdarın yanına gidiyor. Hükümdarla konuşurlar. Zahit, en çok ömrün kısalığından ve ölümden bahseder. Hükümdar bu sözlerin tesiri altında kalarak dünyanın hiçliğini ve bu kadar yükü yüklenmenin manasız olduğunu düşünür.

Ögdülmiş hükümdara, vazifesinin Allah tarafından verildiğini ve yeise kapılmamasını söyleyerek onu iyilik yapmaya teşvik ediyor. Ögdülmiş ihtiyarlamaktadır. Tövbe etmek ve gönlünü temizlemek lüzumunu duymakta, Zahit ile konuşmak istemektedir. Odgurmış’ın hastalanması üzerine Ögdülmiş çağrılıyor. Odgurmış hastalık hakkında bir rüya görmüştür. Her ikisi bu rüyayı farklı tabir etmişlerdir. Odgurmış tekrar kendi görüşünü hülasa ediyor. Ögdülmüş hükümdarın da izni ile Zahit’in yanına gelmiştir. Fakat o çoktan ölmüştür. Bu durumda Ögdülmiş üzülmüş ve Zahit için matem tutmuş, yasına hükümdar da iştirak etmiştir. Şair, en sonunda esere dönüyor.

Bunun yazılış sebebini ve önemini belirttikten sonra sözlerini duâ ile bitiriyor.

Anlayışa, bilgiye tercüman olan dildir

İnsanı aydınlatan açık ve anlaşılır dilin değerini bil.

İnsanı dil değerlendirir, insan onunla mutluluk bulur

İnsanı dil ucuzlatır ve dil yüzünden insanın başı gider.

Ağzından uygunsuz bir söz kaçırma;

Dilinle taş atıp başını kırma!

Çoğu faydasızdır, iyisi özdür;

Söz asıl bilerek söylenen sözdür.

KUTADGU BİLİG’TEN ÖĞÜTLER

  • Alacağın şeylerin fiyatını bilmelisin ki soyulmayasın.
  • İyi davranış için doğruluk gerekir, böyle bulunabilir sevin
  • Akıllı kişi ne derse güzel söyler, onu dinle; çünkü akıllı kişi kişilerin başıdır.
  • Akıllı kişi vefalıdır, bütün insanlara uygun davranır.
  • Pis huylu kaba kişiler söz verseler dahi, sözden dönen kişilerdir.
  • Çok akıllı olup çok bilmeli, akıllı kişileri örnek alıp onlardan bilgi öğrenilmeli.
  • Akıllı kişi kötü işe katılmaz; bilgili kişidir sağlam ve dürüst olan Rahata erdim diye sevinme, rahatından sonra başına zahmet gelir bekle.
  • Mertlik yolu bellidir, emeğin hakkını vermelidir.
  • İnsanların emeğinin hakkı hizmetine denk ödenmelidir.
  • Kişi doğru insanlara verdiği emeğinin karşılığını alır.
  • İnsanlar ölümlüdür, geride sadece isimleri kalır.
  • Dünyanın gidişi budur, her zaman pintiler kötülenir cömertler övülür.
  • Sen her zaman kaybetmeden sağdık ve uyumlu yaşadın, doğruluk ile yürüdün.
  • Kendini doğru yola koy kötü yoldan kaçın ibatenin yap kulluğunu bil.
  • Ben aklım ve bilgimle herkesi ikna ederim.
  • Akraban yoksa dosta git, o sana iyi akraba olur.
  • Bana yardım et ve fakirleri koru, hep iyilik yap.
  • Düşmanın atı bile tanktır, düşmandan menfaat bile bekleme.
  • Kendi evlatların için yıpratırsın, yüzersin; ama onlar bunu bilmezler.
  • Düşmanla iş birliği etme düşmanla iş birliği edersen, sana yararı yoktur.

İLGİLİ İÇERİK

KUTADGU BİLİG'İN NÜSHALARI

KUTADGU BİLİG-YUSUF HAS HACİP

 


KUTADGU BİLİG- 2

Yusuf Has Hacib'in 1069-1070 yılında yazdığı meşhur eseri. İslâm? devir içinde Türk Dili ve Edebiyatının olduğu kadar, Türk Kültür tarihinin de asla ihmal edemeyeceği bir siyasetnamedir. Kutadgu Bilig, siyasî ve kültürel bakımdan, Türk-İslâm muhitinin çok mühim bir merhalesini teşkil et­mektedir. Böyle olmasına rağmen, uzun müddet bir kenarda unutulup kalmıştır.

Eser, Tavgaç Ulug Buğra Karahan (Hakan) Ebu Ali Hasan bin Süleyman Arslan Kara Hana ithaf edilmiştir. Bu vesika ile beraber Kutadgu Bilig'in zikrettiği Buğra Han hakkındaki vesikaların sayısı 15'e yükselmiştir. Bunların yedisi Türkçe, diğerleri Arapçadır. Kutadgu Bilig yazıldıktan bir hayli zaman son­ra unutulmuş veya çok dar bir muhitin istifadesinde kalmıştır. Kitaba ilk ilâve edilen 77 beyitlik bir man­zume vardır. Bu manzum önsözde, eserin kendisi ve yazarı hakkında bilgi verilmektedir. Burada hükümdarlara "ilig" ve "beg" yerine "melik" tabiri kullanılmıştır. Şark meliki ve Maçin beylerinin hepsi bu kitabı benimsemişler ve kendilerine miras yolu ile intikal ettiği için başkalarına vermemişlerdir. Ayrıca diğer memleketlerde kitaba başka adlar da vermişlerdir. Çinliler, Edebü'l-Mülûk, Maçinliler Enîsü'l- Memâlik, İranlılar Şehnâme ve Turanlılar (Türkler), Kutadgu Bilig demişlerdir. Bu önsözü yazan Kutadgu Bilig'i bir nevi siyasetnâme olarak düşünmüştür ki, yerinde bir düşüncedir.

Kutadgu Bilig, bu devreden sonra üçüncü olarak meydana çıkarılmıştır. Bu defa manzum önsö­zün bir özeti, eksik bir mukaddime olarak eklenmiştir. Burada, manzum önsözdeki "melik" tabiri yerine "padişah" kelimesi kullanılmıştır.

Eser, yazı bakımından iki türlü alfabe ile yazılmıştır. Bunlardan biri Uygur alfabesi, diğeri ise Araplardan aldığımız İslâmî Türk alfabesidir. Uygur harfleri ile yazılan bazı yazıların Fatih devrine ka­dar sürmesi, önceleri her iki alfabenin at başı gittiğini, Fatih Sultan Mehmed Han'dan sonra Uygur harflerinin yerini tamamen Türk-İslâm alfabesine bıraktığını söylemek gerekmektedir. Kutadgu Bilig'in bu bakımdan aslının nasıl bir alfabe ile yazıldığı bilinmiyor. Çünkü yeryüzünde bilinen üç nüshasından biri Uygur harfleri ile yazılmıştır. Bu nüsha Herat nüshasıdır. Diğer iki nüshası Arap harfleri ile yazıl­mıştır. Böyle olmasına rağmen İslâmî-Türk yazısı ile yazılmış bir nüshadan istinsah edildiği kanaatini doğurmaktadır. Aynı durum daha sonra Karahanlı ülkesinde yazılan Atabetü'l-Hakayık gibi eserlerde de kendisini göstermektedir.

Balasagunlu Yusuf Has Hâcib, eserinde kendi adına yalnız bir yerde yer vermiştir. O asil bir aile­ye mensup olup, ilmi, faziletleri, zühd ve takvası ile cemiyetin içinde hürmet görmüş biridir. Eserini, Balasagun'da yazmaya başlamış, sonra Kaşgar'a gitmiş orada tamamlayarak Tavgaç Kara Buğra Han'ın huzurunda okumuştur. Bunun üzerine hükümdar iltifat etmiş ve kendisine Has Hâcib unvanını vermiştir. Onun-eserini yazmada en mühim âmil, muhakkak ki çağdaşı Kaşgarlı Mahmud'un da Türk­lüğü ve Türk milletinin değerlerine sahip olma azminden başka bir şey değildir. Kaşgarlı, Türkçenin Arapça karşısındaki durumundan hareketle ve Araplara Türkçeyi öğretmek niyeti ile yazdığı eserinde, Türklerin gelecek için büyük ve devamlı bir hâkimiyetlerinin olacağından bahsetmiştir. Balasagunlu Yusuf ise zamanında Fars dilinde bir Şehnâme'nin yazılmış olmasını görerek, Kutadgu Bilig'i Türk milletine bir Şehnâme hediye etmek arzusu ve Türkçenin kudretini göstermek niyetiyle yazmıştır.

Yusuf Has Hâcib, eserini yazdığı zaman elli yaşlarında olması muhtemeldir. Şair bu durumda 1019 yılı civarında doğmuş olmalıdır. Nerede ve kaç yılında öldüğü belli değildir.

Eserde tasvir edilen hayat ve idealize edilmiş olan şahıslar, şairin kendi devrinden evvelki bir za­mana aittir. Yusuf, ideal fertlerden teşekkül eden cemiyet ve devleti gözünde canlandırır. Sonra kendi devrinden acı acı şikâyet eder. Eserinde, büyük meziyet olarak gösterdiği hareket ve düşüncelerin kalmadığını söylemektedir. Eser, şairin tasavvur ettiği ideal bir hayatı işlemesine rağmen, gerçeğin içinde dolaşır. Hatta Türk Edebiyatı içinde bir tiyatro eseri hüviyetine bürünür. Eserde saadet ve ikbali (kut) temsil eden vezir Aytoldu ile aklı (ukuş) temsil eden Ögdülmiş'in şahıslarında şairin kendisini tasvir etmiş olması mümkündür.

Türk yazı diline hakkıyla hâkim ve inceliklerine vâkıf olan şair, Uygur Türklerinin an'anesini de­vam ve inkişaf ettirerek, Türk Milletinin hayatına geniş yer vermiştir. Böyle olmakla birlikte Yusuf Has Hâcib, zaman zaman tecrübelere yönelir. Tecrübeli yiğitlerin, büyüklerin, milleti düşünenlerin düşünce­lerine eserinde yer verir ve bu sözlerin yabana atılamayacağından bahseder. Hatta müdafaa ettiği fikri buna benzer sözlerin eşiğine getirerek, atasözlerine, değer verdiği tecrübeli kimselerin buyruk ve işa­retlerine bırakır. Bunların içinde pek çok sözün kaynağının hadislere dayanması esere ayrı bir değer katar ve ilk İslâmi eser olan Kutadgu Bilig, değerler bakımından İslâmiyet'e dayanır. Böylece eser, dünya ve ahiret saadetinin, ancak bu şekilde bulunacağı fikrini işler. Yusuf Has Hacip, bu yönü ile ilk Türk eğitimcileri arasına girmeye de hak kazanmaktadır. Zaten Kutadgu Bilig; dünya ve ahiret saadeti­ni gösteren bilgi demektir.

Yusuf Has Hâcib, İslâm sanatkârlarını örnek tutarak, aruz vezni kullanmıştır. Eser, Şehname vezni olarak bilinen Fe'ûlün, fe'ûlün, fe'ûlün, fe'ûl vezninde yazılmıştır. Şair, bu vezni pürüzsüz bir şe­kilde kullanmıştır.

Muhteva bakımından ise Kutadgu Bilig, sahnesiz bir tiyatro eseri görünüşündedir. Hükümdar Küntogdı'nın, akıbeti temsil eden Odgurmuş ile görüştükten sonra, dünyadaki hayatın esasını kavraya­rak üzerindeki yükü taşımak istemediğini, aklı temsil eden Ögdülmiş'e söylemesi üzerine, Ögdülmiş, hükümdara yapacağı işleri hatırlatır. Ve ona iyi ad kazanmak için yeni iş sahası gösterir. Eserin başın­da "tevhid, naat, dört halifenin zikri ve yaz mevsiminin tasviri vardır. Bunlardan sonra Ulug Buğra Ha­nın methiyesi yer alır. Bu şekli ile eser klasik tertip usulüne uygunluk gösterir.

Kutadgu Bilig, dört esas üzerine tanzim edilmiştir:

1.Doğru kanun (köni töri); bunu Küntogdı (hükümdar),

2.Saadet (kut); bunu Aytoldı (vezir),

3.Akıl (ukuş); bunu Ögdülmiş (vezirin oğlu),

4.Odgurmış (zâhid) tarafından temsil edilmektedir.

Bunlardan başka Aytoldı'nın Hâcib ile buluşmasını temin eden Küsemiş, huzura kabulü sağlayan Hâcib, arada hizmet gören oğlan, haber getiren Yumışçı ve zahidin yanında çalışan Kumar'ı da şahıs­lar kadrosu içinde yer alırlar. İnsanların iki dünyada ele geçirmek istedikleri saadet (Aytoldı) ile kâinatın üzerine kurulduğu doğru kanun (Küntogdı) arasındaki karşılıklı konuşmalarda o devrin ferdî ve içtimaî ahlâk prensiplerine yer verilir. Küntogdı'nın akıl (Ögdülmiş) ile devam eden konuşmalarında ise cemi­yet hayatının, bilgi nazariyesinin ve hayat görüşünün bütün meselelerine temas edilmektedir.

Aytoldı'nın oğlu Ögdülmiş büyümüş, hükümdarın itibarını kazanarak babasının yerine vezir ol­muştur. Şair, bu âlim veziri hükümdarın yardımcısı olarak şahsî düşünce ve hareketlerinde de sahne­ye çıkarmaktadır. Ona, devletin en yüksek müesseseleri hakkında konuşmak fırsatını da vermektedir. Eserde sırası ile hükümdar, vezir, kumandan, hâcib mabeyinci, sefir, sır kâtibi, hazinedar, aşçıbaşı, şarâbdâr mansıpları ve bunları işgal eden şahısların vasıf ve vazifeleri ayrı ayrı anlatılmaktadır. Hü­kümdar, vezir ve diğer memurların, şairin tasvir ettiği ideal bir durumda maddî ve manevî hayatı her bakımdan tanzim edilmiş bulunmakta ve ahali hükümdara dua etmektedir. Hükümdar, ilerisini düşüne­rek Ögdülmiş gibi birini arıyor ve bununla müellif bütün zevkleri ile birlikte, dünyadan yüz çeviren aşırı bir zâhid zümresi mümessilinin ortaya çıkmasını sağlıyor.

Hükümdar, Zâhid Odgurmış'a Vezir Ögdülmüş vasıtasıyla bir mektup gönderiyor. Ögdülmiş ile Odgurmış dünya ve ahiret meselelerinden konuşuyorlar. Bu konuşmalardan sonra Zâhid, tereddüt ediyor. Kendisinde; dünyada Müslümanlara hizmet etmekle ukbâyı (ahireti) kazanmak fikri doğuyor. Fakat dünyanın ağır basan kusurları karşısında niyetinden vazgeçiyor. Hükümdarın ikinci mektubu üzerine şehre, insanlar arasına dönmeye razı oluyor. Ögdülmiş kendisine lâzım olan bazı bilgileri veri­yor. Fakat Zâhid, dünya sevgisini gönülden çıkarmadan ona Allah sevgisini sokmanın mümkün olma­dığını ileri sürerek şehre gelmekten vazgeçiyor. Hükümdar, kendisini görmek için Zahidin ayağına kadar geleceğini söyleyince Zâhid, hükümdarın yanına gidiyor. Hükümdarla konuşurlar. Zâhid, en çok ömrün kısalığından ve ölümden bahseder. Hükümdar bu sözlerin tesiri altında kalarak dünyanın hiçli­ğini ve bu kadar yükü yüklenmenin manasız olduğunu düşünür.

Ögdülmiş hükümdara, vazifesinin Allah tarafından verildiğini ve yeise kapılmamasını söyleyerek, onu iyilik yapmaya teşvik ediyor.

Ögdülmiş ihtiyarlamaktadır. Tövbe etmek ve gönlünü temizlemek lüzumunu duymakta, kardeşi Zâhid ile istişare etmek istemektedir. Odgurmış'ın hastalanması üzerine Ögdülmiş çağrılıyor. Odgurmış hastalık hakkında bir rüya görmüştür. Her ikisi bu rüyayı farklı tabir etmişlerdir. Odgurmış tekrar kendi görüşünü hülasa ediyor. Ögdülmüş hükümdarın da muvafakati ile Zâhid'in yanına gelmiş­tir. Fakat o çoktan ölmüştür. Bu durumda Ögdülmiş üzülmüş ve Zâhid için matem tutmuş, yasına hü­kümdar da iştirak etmiştir.

Şair, en sonunda esere dönüyor. Bunun yazılış sebebini ve ehemmiyetini belirttikten sonra sözle­rini dua ile bitiriyor.

KUTADGU BİLİG'İN NÜSHALARI: Eserin bugün bilinen üç nüshası vardır:

1.Herat (Viyana) Nüshası: Kutadgu Bilig'in ilk bilinen nüshasıdır. Arap harfleri ile yazılmış bir nüshadan Uygur harflerine çevrilmiştir. Hicri 4 Muharrem 843 tarihinde istinsah edilmiştir. Bu nüsha Fatih Sultan Mehmed Han devrinde, Uygur kâtiplerinden Abdürrezzak Bahşı için Fenârî oğlu Kadı Ali tarafından Tokat'tan İstanbul'a getirtilmiştir. Uygur harfleriyle 1439'da Herat'ta yazılmış olan bu nüshayı Hammer İstanbul'da bulmuş ve Viyana Genel Kitaplığı'na armağan etmiştir.

2.Fergana Nüshası: Kutadgu Bilig'in en önemli nüshasıdır. Nüshayı bulan Fitret, Maarif ve Okutguçı mecmuasında hakkında umumi bir bilgi vermiştir. Nerede, ne zaman ve kim tarafından, kimin için istinsah edilmiş olduğu belli değildir.

3.Mısır Nüshası: Bu nüsha, Kahire'de, Hidiv kütüphanesinin o zamanki müdürü Alman Moritz ta­rafından 1896 yılında bulunmuştur.

Eser üzerinde, yerli ve yabancı Türkologlar çalışmışlardır. Fakat en önemli çalışma, Reşit Rah­meti Arat tarafından yapılmıştır. Prof. Dr. R. R. Arat; üç nüshanın karşılaştırmalı metnini 1947'de, met­nin tercümesini 1959 yılında ölümünden önce yayınlamış; fakat ortaya çıkardığı fişlerle yaptığı çalış­maları ise ölümünden sonra Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Kemal Erarslan, Dr. Nuri Yüce ve Dr. 0. F. Sertkaya'nın gayretleri ile ortaya çıkarılmıştır. Eserin 3. cildini meydana getiren bu indeks kısmı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından 1979 yılında neşredilmiştir.

İLGİLİ İÇERİK

KUTADGU BİLİG'İN NÜSHALARI

KUTADGU BİLİG-YUSUF HAS HACİP