Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

 

NASRETTİN HOCA'NIN FIKRALARINI HÂLÂ NİÇİN SEVİYORUZ?

Belki sizler de benim gibi sormuşsunuzdur kendinize ya da bilenlere: Nasrettin Hoca'nın fıkraları- hâlâ söylenip durmasının (bundan sonra da söylenecek olmasının), kimi değişikliklerle yenilerinin bu fıkra toplamına eklenmesinin, günlük yaşamımızda uygun bir ortam doğduğunda hemen bir Nasret­tin Hoca fıkrasını seslendirmemizin altında nelerin yattığını ben de sordum kendime ve şu yanıtları buldum. Bunlara siz de başkalarını ekleyebilirsiniz.

Her şeyden önce Nasrettin Hoca fıkra tipi, Anadolu halkının yarattığı Anadolulu bir tip, genelde Anadolu insanını simgeliyor. Daha da genelleyip söylemek gerekirse, Hoca, Anadolu insanlarının boy boy fotoğraflarını çekip sunuyor bizlere. Kimler yok ki bu fotoğrafta? Ezenler/ezilenler/sömürenler/, sömürülenler, devlet ileri gelenleri (sultanlar, hakanlar, beyler, kadılar, müderrisler, hocalar...), halktan insanlar, kadınlar, gençler, çocuklar, değişik mesleklerden insanlar... Bir de tabii çevresindeki eş­yalar, nesneler, hayvanlar (özellikle de Hoca'nın eşeği)... Bir uyarı: Ben, tarih boyunca, yani Nasrettin Hoca adlı bir kimsenin kişiliği etrafında yaşadığı dönemden başlayarak oluşturulan hemen bütün fıkra­ları Nasrettin Hoca fıkraları dağarcığının doğal ürünü sayanlardan, bu nedenle de kimilerinin yaptığı gi­bi şu fıkralar Nasrettin Hoca'nındır, şu fıkralar Nasrettin Hoca'nın değildir gibilerinden bir ayırmanın sakıncalı, haksız ve yersiz, ayrıca da anlamsız ve kasıtlı olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü henüz hiç kimse Nasrettin Hoca adlı kişinin özel malı olan, özgün fıkraları saptaması mümkün olamamıştır. Çün­kü Nasrettin Hoca fıkraları, sözlü gelenekte yaşamış, ancak ölümünden birkaç yüzyıl sonra yazılı ürün­lerde görülmeye başlanmıştır. Bu nedenle Nasrettin Hoca fıkralarının kaynaklarını tam olarak bulup ortaya koymak pek kolay olmasa gerek. Kimilerinin kaynaklarını uzmanlar gösteriyorlar.

Nasrettin Hoca, zeki ve nüktedan biri. Esprili ve nükteli konuşmanın insanın sevgi ve saygısını artıracağına inanır. Zaten Nasrettin Hoca fıkralarının temel özelliği zekâ ve nüktedir.

Nasrettin Hoca'nın fıkraları çok değişik biçimlerde yorumlanmaya elverişli. Kimileri düz anla­mıyla (yani görünürdeki anlamıyla) yorumluyor. Kimileri Nasrettin Hoca fıkralarını geçmişteki kimi ör­neklerinden yola çıkıp tasavvufla ilişkilendirip yorumlama yanlısı. Kimileri bu fıkraların altındaki anlam­lara (yan anlamlara) göre yorumlama eğiliminde. Sözgelimi ben de bunlardan biriyim. Hoca'nın fıkrala­rının yorumunu günümüz yaşamıyla ilişkilendirerek yapmadığımızda çok fazla bir anlam taşıyacağını sanmıyorum.

Nasrettin Hoca hep emekçinin, ezilenin, zulüm görenin yanında. Pek çok fıkrasında kötü yö­neticiler, ahlaksız kimseler, halka olmadık eziyetler çektirenler, sömürenler doğrudan ya da dolaylı bir biçimde eleştiriliyor. Bu yönüyle Nasrettin Hoca fıkraları, eski Yunan trajedilerine benzer bir işlev görü­yor, bir tür katarsis (arınma) etkisi yaratıyor halkta. Tabii ilk başta da öç alma duygusu öne çıkıyor, Timur'la ilgili fıkraları anımsayalım. (Nasrettin Hoca'nın kavuğu ve eşeği değişik biçimlerde yorumlan­maktadır. Kimilerine göre kavuk devleti, eşekse halkı temsil etmektedir. Bir başka yoruma göre, kavuk ve eşek Hoca'nın arabuluculuğunu göstermektedir. Hoca'nın devlete rağmen halkın yanında olduğu görüşünü savunanlar da var.)

Nasrettin Hoca'nın, sorunların farkına varan, vardıran, sorunları çözen ya da çözmenin yolları­nı ima eden bir kimliği var. Günümüz insanı, sorun yaratan ve yarattığı sorunlara çözüm bulmaya çalı­şan bir kimlik sergiliyor. Nasrettin Hoca fıkralarının hemen tümü, genelde toplumsal bir soruna parmak basıyor, çözümünü de olumlu/ olumsuz yaklaşımıyla bizlere sunuyor. Bunu da çokluk hazırcevaplığıyla yapıyor. (Örn. Adam Karşılamaya Adam Gönderirler, El Elin Eşeğini Islık Çağırarak Arar, vd.)

Nasrettin Hoca'nın derin bîr hoş görüsü var. Ama bu Hoca'nın her şeyi hoş gördüğü, yani affettiği, görmezden geldiği anlamına gelmez hiç.

İnsanları sevip sayıyor. Aynı yüzyıllarda Anadolu'nun bir başka bilge ozanı Yunus Emre de "Ben gelmedim davi için/ Benim işim sevi için" dememiş miydi? Keskin bir eleştirme gücü var; Bu da bize güç katıyor. Mizah eleştiriyi de içinde barındırır zaten.

Gözü pek, gerektiğinde ölümü bile göze alabiliyor, Anadolu'nun ölümü göze alan yiğitlere karşı tutumunu hepimiz biliyoruz.

Kadınlara düşkün, onlara saygıda kusur etmiyor, kimi fıkralarda kadınları küçümsüyor, ayı­rımcılık yapıyor görünse bile aslında öyle olanların eleştirisi yatıyor bunlarda.

Nasrettin Hoca'nın hiç karamsarlığa düştüğü görülmez. O hep bir umut saklar gönlünde ve onun gerçekleşmesini bekler, umar.

Nasrettin Hoca bireyci değildir, toplumcudur.

Nasrettin Hoca alaycıdır, gerektiğinde eleştirinin ötesine geçip ince ince alay eder.

Nasrettin Hoca, halkın fıkra kahramanı olduğu için eski fıkraların yanı sıra yenilerini de bu biri­kime almakta sakınca görmez halkımız. Abdülbaki Gölpınarlı bir yazısında diyor ki:

"Halk Hoca'dır... Hoca, halkın muhayyilesinde; halk, icap edince öz nefsine bile onun nüktesiy- le çatıyor, onun diliyle sözler sarf ediyor. Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun dediği gibi yakın zamanda bir gün Hoca, otobüse, dolmuşa da binecek, taksiye de binmek isteyecek mutlaka." Bugün Nasrettin Hoca'mn internet fıkraları bile var. Bir iki örnek dinlemek ister misiniz?(...)

Nasrettin Hoca güzellere ve güzelliklere tutkundur.

Nasrettin Hoca bir akıl hocası. Kendisine sorulan sorulara verdiği yanıtlar bunu kanıtlıyor.

Nasrettin Hoca, doğanın ve dünyanın sürekli değişim içinde olduğunun bilincindedir, Yeni or­tamlara uyum sağlamada üstüne yoktur.

Nasrettin Hoca, görünüşe değil, inşanın iç dünyasının zenginliğine önem verir.

Nasrettin Hoca iyi bir aile babasıdır.

Nasrettin Hoca, insana, doğaya, dünyaya birtakım değerler ve değer yargılarıyla bakmasını bilir.

Nasrettin Hoca bilgiye ve bilginlere saygılıdır.

Nasrettin Hoca, yaşama tutkunudur, Yaşama hakkını her şeyin üstünde tutar.

Nasrettin Hoca'nın dünya insanlarına verdiği mesaj şudur:

"Ey insanoğlu, bu dünyada insan olduğunu hep anımsayın, insanca yaşama hakkınız olduğunu hatırlamakla yetinmeyin, hatırlatın da. Aklı ve bilgiyi kılavuz edinin. Zorbalığa, şiddetin her türlüsüne, sömürüye karşı çıkın. Sevgi, saygı, güven, hoşgörü, değer bilme, görevini tam olarak bilme ve yerine getirme, adaletli ve sağduyulu davranma, sözünün eri olma, gibi insani erdemlere ve değerlere dört elle sanlın; umutsuzluk, hoşgörüsüzlük, cimrilik, adaletsizlik, bencillik, ikiyüzlülük, rüşvet, aptallık, tem­bellik, tutarsızlık, sevgisizlik, yalan, saygısızlık, savurganlık gibi insanlık dışı tutum ve yaklaşımlardan, alışkanlıklardan var gücünüzle uzaklaşmaya çalışın. Yaşam iyi/kötü, tutarlı/tutarsız, doğru/yanlış, ba­şarılı/başarısız, bir yığın olay ve olgunun iç içe geçtiği, birbiri ardınca geliştiği bir süreçtir. Bu süreci insanileştirmek hepimizin temel görevi olmalıdır.(...)

YUSUF ÇOTUKSÖKEN, VARLIK DERGİSİ, AĞUSTOS 2007, s.3- 5.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi