Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

CEMŞÎD Ü HURŞÎD 

Doğu edebiyatlarında mesnevi konusu olan klasik aşk hikâyesi. Gerek hamse gerekse mesnevi ge­leneğinin etkisiyle özellikle Iran ve Türk edebiyatlarında Cemşidi Hurşid mesnevileri sıkça kaleme alın­mıştır. Benzer adlar altında ele alınan bazı mesneviler yapı bakımından Cemşidi Hurşid'e benzeseler de konu bakımından farklıdırlar. Bu mesnevilerde konu ana hatlarıyla şöyledir. Çin fağfurunun oğlu Cemşîd bir gün rüyasında bir kız görür ve âşık olur. Cemşid gün geçtikçe sararıp solmaktadır. Babası oğlunun onulmaz derde düştüğünü anlayınca ülkenin bütün güzel kızlarını toplatıp bir bir Cemşid'e gösterir. An­cak şehzâdenin âşık olduğu güzel, bunlardan hiç birisi değildir. Cemşid, derdine çare bulmak umuduyla, bütün dünyâyı dolaşmış olan bilge ressam ve bezirgân Mihrâb'a açılır. Mihrâb, tarif edilen kızın Rûm (Anadolu) diyarında gördüğü bir kıza çok benzediğini söyler ve kızın, resmini çizer.

Cemşid kızı tanır. Bu kız Rum Kayserinin kızı Hürşît'dir. Cemşid ile Mihrâb yola çıkarlar. Birçok tehlikelerle dolu bir yolculuktan sonra Rûm'a varılır. Cemşîd orada Hurşîd ile evlenir. Bir zaman sonra babasından bir mektup alır ve Hurşîd ile birlikte Çin'e dönerek babasının tahtına çıkar, mutlu olurlar,

Cemşîd u Hurşîd, bütün mesnevilerde olduğu gibi başta tevhîd, naat ve sebeb-i telîf (eserin yazı­lış nedeni) sonda da bir hatime (sonuç) düzeniyle yazılmış olup konu içine gazel, kıta vs. nazım şekil­leri serpiştirilmiştir. Değişik yazarlar tarafından küçük nüanslarla kaleme alınan Cemşîd Hurşîd, bir aşk hikâyesi olarak etkileşim açısından kendinden bekleneni verebilmiş sayılmaz. İlk defa İranlı şair Selmân-ı Savecî (Ö.1376) bu konuyu işlemiş olup daha sonraki dönemlerde yazılan bütün Farsça ve Türkçe Cemşîd u Hurşîd mesnevileri ondan etkilenmiştir. Savecî'nin eseri 27000 beyit civarındadır. Türk edebiyatında ise ilk ve en önemli Cemşîd u Hurşîd, Ahmedî'nin (Ö. 1413) kaleminden çıkmıştır. Ahmedî, mesnevisini 4798 beyit halinde özenle yazmıştır (1403). Bu eser ile Savecî'nin eseri ara­sında her bakımdan büyük farklar vardır.

Ahmedî, eseri tercüme veya /adapte yoluyla almış değildir. Yalnızca konularında benzerlik olan bu mesnevilerin her ikisi de orijinal sayılır. Ahmedî'nin dilinde mesnevi, çeşitli hikâyelerle zenginleşmiş ve yerlileşmiştir. En önemlisi de, yer yer lirik gazeller, Türk folklorundan gelme konular, Köroğlu ve Dede Korkut Hikâyelerini andıran pasajlar ile konu artık Türkleşmiştir. Canlı tasvirleri, sâde dili, usta söyleyişiyle hikâyeyi daha da çekici yapan şâir, "Mefaîîlün Mefâîlün Feûlün" vezniyle kaleme aldığı bu eserini Emir Süleyman adına yazmıştır. Ancak sonradan eserin baş kısmı değiştirilerek Mehmet I. ve daha başkalarına da sunulmuştur. Eserin tek yazma nüshası, yazarın İskendernâme adlı eserinin so­nunda kayıtlıdır.

Ahmedî'den sonraki dönemlerde Cemşîd-i Hurşîd yazan diğer Türk şairleri arasında en önemli yer Cem Sultan'a (ö. 1459) aittir. Cem, Savecî'nin eserini tercüme yoluyla kaleme alıp Fâtih'e, sun­muştur. (1487) Mesnevinin iki nüshası olup (İlahiyat Fak. Ktp. ve Vahit Paşa Ktp. nr 1666) içinde yer yer Cem Sultan'ın gazellerine de rastlanmaktadır. Konu bakımından Saveci'nin kopyası olan eser­ler, Ahmedî'nin ki kadar etkin ve kalıcı olamamıştır. Bunlardan başka XVI. yy. da Abdî ve Ayşe Hubbâ Hatun adlı iki şâir tarafından da birer Cemşîd u Hurşîd yazıldığı bilinmektedir.

PROF. DR. İSKENDER PALA, ANSİKLOPEDİK DİVAN ŞİİRİ SÖZLÜĞÜ, AKÇAĞ YAYINLARI


CEMŞÎD ü HURŞÎD

İran ve Türk edebiyatlarında çeşitli şairler tarafından mesnevi olarak işlenen klasik aşk hikâyesi

Eserden esere bazı farklılıklar göstermekle beraber konunun ana çizgileriyle esası şudur: Çin hükümdarının oğlu Cemşîd rüyasında gördüğü kıza âşık olur. Bu kız Rum kayserinin kızı Hurşîd’dir. Aşk derdiyle günden güne eriyen Cemşîd babasını razı edemeyeceğini anlayınca dostu bezirgân Mihrâb ile birlikte sevdiğine kavuşmak için yollara düşer. Başından geçen binbir güçlük, cenkler ve mücadeleler sonunda sevdiğine kavuşan Cemşîd, Hurşîd’le evlenerek Çin’e döner ve daha sonra da babasının tahtına çıkar. Konunun anlatıldığı mesnevilerde, zamanlarının çok güzel canlandırılan spor oyunları ile zengin savaş sahneleri de yer almaktadır.

İlk “Cemşîd ü Hurşîd”, İranlı şair Selmân-ı Sâvecî (ö. 778/1376) tarafından Celâyirli Hükümdarı Sultan I. Üveys’in isteği üzerine 763’te (1361) nazmedilmiştir. 2700 beyit civarında olan ve aruzun “mefâîlün/mefâîlün/feûlün” kalıbı ile yazılan mesnevi, Firdevsî’nin Şehnâme’sinden, Nizâmî’nin Hüsrev ü Şîrîn’i ile Heft Peyker’inden, Unsurî’nin Vâmık u Azrâf adlı eserinden, Emîr Hüsrev’in Şîrîn ü Hüsrev’inden alınan çeşitli efsane ve hikâyelerle zenginleştirilmiştir. Eserin Nuruosmaniye (nr. 4188, 4189, 4190), İstanbul Üniversitesi (FY., nr. 442) ve Süleymaniye (Hüsrev Paşa, nr. 504, baş tarafı hayli eksik) kütüphanelerinde nüshaları vardır. Selmân-ı Sâvecî’nin Cemşîd ü Hûrşîd’inin Reşîd-i Yâsemî tarafından Külliyyât-ı Hâce Cemâleddîn Selmân-ı Sâvecî içinde neşri yapılmıştır (Tahran, ts.).

Türk edebiyatındaki ilk “Cemşîd ü Hurşîd” mesnevisi ise bilindiği kadarıyla Ahmedî (ö. 815/1412-13) tarafından yazılmıştır. Ahmedî’nin, Sâvecî’nin mesnevisindeki gibi aruzun “mefâîlün/mefâîlün/feûlün” kalıbıyla kaleme alınan 4798 beyitlik eseri, bizzat şairi tarafından yapılan geniş ilâvelerle Selmân-ı Sâvecî’ninkinin alelâde bir tercümesi olmaktan çıkmış, telif denebilecek bir zenginliğe yükselmiştir. Emîr Süleyman’ın isteğiyle yaşlılık çağında yazdığı Cemşîd ü Hurşîd’i Ahmedî 806’da (1403) tamamlamış ve yer yer divanında bulunmayan çeşitli gazellerle de süslemiştir. Tek nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki (TY, nr. 921) İskendernâme nüshası içinde mevcut olan eser Nihad Sâmi Banarlı tarafından bulunarak ilim âlemine tanıtılmıştır (bk. TM, VI, 136-159). Daha sonra eser üzerinde Mehmet Akalın bir doktora çalışması hazırlamış (Atatürk Üniversitesi Ed.Fak., 1969) ve gramer özellikleriyle birlikte metin kısmını neşretmiştir (Ankara 1975)

“Cemşîd ü Hurşîd” yazan diğer bir Türk şairi de Cem Sultan’dır (ö. 1495). 883 (1478) yılında daha yirmi yaşlarında iken meydana getirdiği eserini babası Fâtih Sultan Mehmed’e ithaf etmiştir. Cem Sultan eserine Âyât-ı Uşşâk adını vermiş, Cemşîd ü Hurşîd isminin ise ona lakap olduğunu bildirmiştir (İnce, Cem Sultan, s. 97). Bu eser de Ahmedî’ninki ile aynı vezinde nazmedilmiş olup yaklaşık 5300 beyit tutmaktadır. “İdüben tercüme Selmân sözünden/Velî zîbater ittük can sözünden” beytinde ifade ettiği üzere Selmân-ı Sâvecî’nin eserinin bir tercümesi olarak başladığı mesnevisini daha sonra hayli genişletmiş, gazeller ve kıtalarla süslemiştir. Selmân-ı Sâvecî’nin eserinin 2700 beyit civarında olduğu göz önüne alınırsa Cem Sultan’ınkinin sadece basit bir tercüme olmadığı anlaşılır. Bu mesnevinin biri eksik ve sayfaları karışık 124 varaklık (Kütahya Vâhid Paşa Ktp., nr. 1666), diğeri ise tam olmak üzere 188 varaklık iki nüshası bulunmaktadır. Bunlardan, varlığı önce Cahit Öztelli tarafından haber verilen ikinci nüsha Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (nr. 18.464). 

Kütahya nüshası üzerinde Gülcan Mamaş bir lisans tezi, öbür nüsha ile ilgili olarak da Adnan İnce bir doktora tezi hazırlamıştır (bk. bibl.).

“Cemşîd ü Hurşîd” mesnevisi yazan şairlerden biri de II. Selim zamanında (1566-1574) yaşayan, hayatı hakkında kendi eserinde verdikleri dışında yeterli bilgi bulunmayan Abdî’dir (bk. İnce, TDl., nr. 410, s. 186-192). Eserin bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Pertev Paşa, nr. 443). Son sayfasındaki kayıttan yazmanın müellif hattı olduğu anlaşılmaktadır. Abdî’nin II. Selim’e şehzadeliği sırasında takdim ettiği eser 5940 beyittir. Mesnevi, “Oldu tis‘a mi’eyle sittü sittîn/Bu bâğ-ı dil-keşe târîh-i rengîn” (vr. 145ª) ve ebced hesabıyla “pes tamâm kitâb” gibi tarih kayıtlarına göre 966’da (1558-59) telif edilmiştir. Bilinen Cemşîd ü Hurşîd mesnevileri içinde en hacimlisi Abdî’ninkidir. Bu eser üzerinde Nazan Kuloğlu tarafından bir yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (bk. bibl.).

Bunların dışında Hubbî Ayşe Kadın’a (ö. 998/1589) nisbet edilen bir Cemşîd ü Hurşîd daha bulunmaktadır (Levend, s. 101). Kâtib Çelebi, tezkirelerin Amasyalı Hubbî Hatun’a nisbet ettikleri Cemşîd ü Hurşîd’in Ahmedî’ye ait olabileceğini kaydeder. Şeyhoğlu Mustafa’nın Hurşidnâme adıyla 789’da (1387) telif ettiği mesnevide (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 550/4) Hurşîd yer almakla birlikte bunun konusu ötekilerden daha farklıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmedî, Cemşîd ü Hurşîd (İnceleme-Metin) (nşr. Mehmed Akalın), Ankara 1975; Keşfü’z-zunûn, I, 594; Gülcan Mamaş, Cemşîd ü Hurşîd Cem Sultan (lisans tezi, 1967), İÜ Ed.Fak., Türkiyat Enstitüsü, Tez, nr. 730; Banarlı, RTET, I, 393-394; a.mlf., “Ahmedî ve Dâsitan-ı Tevârih-i Mülûk-i Âl-i Osman-Cemşid ve Hurşîdi”, TM, VI (1939), s. 136-159; Adnan İnce, Cem Sultan Cemşîd ü Hurşîd (doktora tezi, 1981), Atatürk Üniversitesi, Ed.Fak., s. 3-113; a.mlf., “XVI. Yüzyıl Şairlerinden Abdî ve Eserleri”, TDl., nr. 410 (1986), s. 186-192; a.mlf., “Cemşîd ü Hurşîd Mesnevileri”, Fırat Üniversitesi Dergisi (Sosyal Bilimler), III/2, Ankara 1989, s. 109-139; Nazan Kuloğlu, Abdî, Cemşid ü Hurşid (İnceleme-Metin) (yüksek lisans tezi, 1989), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Münevver Okur, “Cem Sultan-Cemşid ü Hurşid”, TDl., VII/84 (1958), s. 612-614; A. S. Levend, “Divan Edebiyatında Hikâye”, TDAY Belleten (1967), s. 101; Cahid Öztelli, “Cem Sultan’ın Yeni Bulunan Cemşid-ü Hurşid Mesnevîsi”, TDl., XXVI/248 (1972), s. 124-128; İsmail Ünver, “Ahmedî”nin Cemşîd ü Hurşid Mesnevisi Üzerine”, TDe., VII [1977], s. 171-180; a.mlf., “Mesnevi”, TDl. Türk Şiiri Özel Sayısı, nr. 415-417 (1986), s. 442; TDEA, II, 3435, 43-44; CI. Huart – [H. Massé], “Djamshıd”, EI² (İng.), II, 438-439.

Hasan AKSOY 

SON EKLENENLER

Üye Girişi