Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

EDEBİYAT NEDİR?

Arapça edeb kökünden gelen edebiyat aslında ilm-i edeb’in bütün anlamlarını toplayan çoğul bir kelimedir. Tanzimat’tan sonra Türkçede tekil olarak, bugünkü anlama kullanılmıştır.

Arapçada “edeb” türlü ma’nâlar taşır: iyi ahlâk, terbiye, nezaket, utanma, usul, kural... Bu anlamlar bize de geçmiştir. Bir Arap vecizesi: ”Edeb, dinin üçte ikisidir” der.

Cahiliyet çağında ve İslâmlıktan sonra edep asil ve yüce şeylere bağlılık fikrini belirtmiştir. Bunun için mecazlı olarak: “Kişiyi yüksek kültüre ve felsefeye ulaştıran şeylerin tümüne” edep denmiştir. Hukuk, ahlâk, şiir, sanat, felsefe de böylece edebiyatın içinde sayılmıştır.
Türkçede edebiyat kelimesini bugünkü anlamda ilk kullanan, Tanzimat öncülerinden Şinasi’dir. Daha önce, edebiyat kurallarını öğreten (bedi’, beyan, lügat, iştikak, aruz, kafiye, hat gibi) ilimlere İlm-i Edeb deniyordu. Nazım ve nesir edebî eserler de Şiir ve İnşa diye anılıyordu.

Tanzimatçılar, edebiyatın edep kavramıyla ilgisine önem vermişlerdir. Onlara göre, toplumu kalkındırmak ve yüceltmek amacım taşıyan edebiyat, edep dışı, bayağı sözlerle yapılamaz. Ahlâksızlığın ve çirkinliğin edebiyatta yeri olmamak gerekir. Nitekim Şinasi, ünlü bir tartışmasında, kendisine hakaret eden birini şu tarzda karşılamaktadır:
“Edebiyat fenni öyle bir marifettir ki, insanlara terbiye ve ahlâk öğrettiği için ona edep ve mensup olanlarına edib demişlerdir.”

Batı dillerinde, edebiyat karşılığı kullanılan literatür (Littârature) terimi, Lâtince güzel yazı demek olan litterae’den türemedir.

Literatür, belirli bir ilim dalında yazılmış eserleri de anlatmaya yarar. İktisat literatürü, hukuk literatürü gibi sözler Türkçede de kullanılmaktadır.


EDEBİYATIN TARİFİ:

Matematik gibi akılcı ve fizik gibi deneyli ilimlerde tarifler çok önemli ve kesindir. Fikir ve sanat dallarında ise kesin olamayacağı gibi önemli de sayılmaz. Burada tarifin, görevi öğretmekten çok düşündürmektir. Söz gelişi şiir kavramının binlerce tarifi yapılmıştır. Hepsi de doğruya benzer. Ama hepsi doğruya benziyorsa, hiçbiri doğru değil demektir. Bütün bunlar şiiri “bir başka açıdan” görüşler olduğu için tarif edenin zevkine ve sanat anlayışına göre değişebilir. Edebiyatın tarifi de böyledir. Meselâ bir sözlük, onu şu cümleyle tanıtıyor.
“Edebiyat, düşünce duygu ve hayallerin söz. ve yazı halinde güzel etkili bir şekilde anlatılması sanatıdır.”

Biz de, şöyle bir tarif yapabiliriz:
Edebiyat, bilgi, gözlem ve deneyişlere dayalı duygular, düşünceler, hayaller yardımıyla, güzel söz ve yazı eserleri yaratma bilgi ve sanatıdır.


EDEBİYATIN TÜRLÜ ANLAMLARI

Eski Yunan-Lâtin çağlarından beri edebiyat (bir anlamda şiir) Güzel-sanatların (Beqıuc-Arts) beş kolundan biri sayılmaktadır. Faydalıdan ziyade güzeli öne almasıyla ayırt edilebilen bu beş güzel-sanat: musiki, resim, mimarlık, heykelcilik ve edebiyat (şiir)tır.
Eski kültürlerden akıp gelen bu güzel-sanatlar anlayışı bugün değişmiş bulunuyor. Artık beş sayısı üstünde durulmuyor. Bale (raks) sinema, fotoğraf, tiyatro vb. da güzel sanattan sayılıyor. Hattâ faydalılık fikrini öne almakla birlikte ince bir zevk taşıyan zenaat (tahta, demir, bakır, deri) işleri de o tarzda değerleniyor.

Edebiyatın güzel sanatlardan biri savılması, çok eskiden beri dünyada ve bizde benimsenmiştir. Ortaasya döneminden elimizde kalmış olanlar yalnız edebî verimlerdir. Türkiye Türklüğünün de en çok eser verdiği ve benimsediği güzel-sanat dallarından biri edebiyat olmuştur.

Edebiyat, aynı zamanda bir ilim ve öğretim dalıdır. Bu yüzden nesir, nazım türlerine ve sözlü, yazılı eserlerin kurallarına dair bilgi veren eserlere edebiyat denir. Edebiyat dersi, edebiyat kitabı deyilerinde, kelime bu anlama kullanılır. Türk edebiyatı, Fransız edebiyatı derken de o dillerle meydana gelmiş edebiyat ürünleriyle onlara bağlı bilgileri anlatmış oluruz.

Edebiyat, kelimesi, dilimizde yersiz olarak “boş lâf, süslü lâf” anlamlarına da gelir. Bir kimse, hiçbir ciddi fikir katmaksızın uzun uzun ve parlak cümlelerle konuşur veya yazarsa onun için: “edebiyat yapıyor” derler. Bu türlü edebiyattan önemle kaçınmak gerekir.


EDEBİ ESER

Güzel bir üslûpla meydana getirilmiş sözlü ve yazılı eserlere edebî eser denir. Bunların, kendi türlerinde en üstün olup da, çağlarım kudretle temsil eden ve zamanla unutulmayan örneklerine şaheser sıfatı verilir. Yunus Emre ve Fuzuli’nin şiirleri ile Dede Korkut Kitabı edebiyatımızın şaheserleri arasındadır. Homeros’un İlyada’sı, Mevlâna’nın Mesnevi’si, Shakespeare’in Hamlet’i... dünya şaheserlerinden birkaçıdır.

Bilindiği gibi sanat, insanoğlunu yücelten, düşünce ve duygular arasında yakınlıklar kurarak ruhları birbirine ısındıran ulu bir kavramdır. Edebiyat ise güzel sanatlar arasında, ifade gücü ve tesiri en geniş olanıdır. Edebiyatı çok zengin ve dünyaca tanınmış olan milletlere her ülkede hayranlık duyulur.

Bu gerçeklere bakarak, eski ve yeni olsun, bütün edebî eserlerin tanınıp sevilmesi, bilgili yöntemle incelenmesi, her kuşakta yeni ve başka değer hükümlerine kavuşması, tartışma götürmez bir önem taşımaktadır. "Sanatı, edebiyatı diri ve sürekli gelişme içinde olan milletlerin asla yok-edilemeyeceklerini tarih göstermiştir. Buna karşılık kendi edebî eserlerini umursamayarak şaşılık ve şaşkınlığa düşen milletler sabun köpüğü gibi yok olup giderler.

Edebî eserler, oluşları sırasında tenkit ve inceleme ile değerlendirilir ve sonra bunların en kıymetli olanları, örnek ve temsilci vasıf taşıyorlarsa edebiyat tarihinde yer alırlar.

SON EKLENENLER

Üye Girişi