Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 ŞİİR HAKKINDA BİLGİ

  • Şiir, neredeyse dilin doğuşuyla beraber ortaya çıkan bir yazın türüdür. Şiiri tanımlamak için binlerce ifade kullanılmışsa da doğru ve değişmeyecek bir tanıma ulaşmak olanaksız gibi görünmektedir.
  • Ancak, kendine ait bir dil ya da söylem kullanması, müzik ve sesle yakın ilişki içinde bulunması ve estetik bir etkileme gücünün olması herkes tarafından kabul edilebilecek özelliklerdir.
  • Şiirin ortaya çıkışı, insanın sesini bulması ve özellikle konuşarak iletişim kurmasını sağlayan bir dil geliştirmesi ile yaşıttır. İnsan günlük konuşma dilinin yanı sıra özellikle değiştirebileceği ya da yansıtabileceğini düşündüğü doğayı etkilemek için bir büyü dili oluşturmuştu. Bu dilin ritmik özellikleri şiir dilinin öncülü olarak algılanabilir. Platon da şiiri tanımlarken "büyülü söz" ifadesini kullanmıştır.
  • Çağlar boyunca türküler şiirsel metinler olarak sözlü yazın örnekleri olarak yaşamışlardır. Her kültürün günlük dil kadar sık kullandığı türkülerin sosyolojik boyutu yazınsal boyutundan daha önde görülmüştür. İşlerini yaparken türkü söyleyen insanlar bireysel ya da grupsal gereksinimlerinden dolayı farklı türlerde şiir geliştirmişlerdir. Bu gereksinim sonucu ortaya çıkan türler Yunan kültürü etkisi altında gelişmiştir. Bu bağlamda ilk gelişen türler lirik, epik ve dramatik şiirdir. Bunların dışında pastoral, didaktik ve satirik diye adlandırılan türler de şiirde iç farklılaşmanın diğer örnekleridir.
  • Topluma ortak bir duyarlık ve bazen vicdan oluşturmak, insan-doğa ilişkisini düzene koymak, sıradan insanın gözlemleyebildiği halde ifade edemediği olayları ve olguları güzel ve farklı bir dil kullanarak gündeme getirmek ve böylece toplumun sözü olmak gibi işlevleri vardır şiirin. Şiirin işlevi yazıldığı ya da söylendiği döneme bağlı olarak farklılık göstermiştir. Topluma kazandırılmak istenen değerlerin sözcülüğünü yapmış, yenilikleri tanıtmaya çalışmış, demokrasi ve özgürlük kavramlarının kalıcı olmasında önemli pay sahibi olmuştur.
  • Şiir, kelimelerle oynanan bir ses oyunudur.
  • Şiirde aslolan sanattır; didaktik tarzda oluşturulacak şiirlerde bile bu kural değişmez.
  • Şiiri meydana getiren en küçük birim mısradır; ama küçüklüğüne bakmayın, iyi bir şairin elinde bir mısra hem ses hem de mana itibariyle içine bir dünya sığdırılacak büyüklüğe erişebilir.
  • Şiirde söylenilenler ile şekil arasında bir uygunluk olması lazımdır. Şair, şiirinde kullanacağı şekli seçme serbestliğine sahip olsa da, gerçekten şair olanlar hangi formun hangi şiirde daha güzel bir estetik meydana getireceğini bilenlerdir. Beyitlerle yazılması gereken bir şiiri, dörtlüklerle yazarsak ya da serbest tarzda kurulması gereken bir şiiri tutar da aruzla yazarsak hem söyleyeceklerimizin büyüsü bozulur, hem de mana yönünden şiiri zayıflatmış oluruz. Şiirde kullanacağımız şeklin doğruluğunu sezebilmek için, şiirin doğasını, değişik şiir örneklerini okuyarak öğrenmeli, her devirde okunan şiirlerin nasıl kurulduğu üzerinde düşünmeli ve ilhamla yakaladığımız şiir üzerinde mutlaka çalışmalı; ses oyunlarını şiirde manayı bozmayacak düzeyde kullanmalı, kafiye ve söylemdeki orijinalliğimizi şair olmak için gerekli olan, geniş bir kültürle desteklemeliyiz.
  • Dilin bütün incelikleri ile tanınması, şair için en elzem olandır. Dilini tanımayan ve kelime hâzinesi düşük olan şairler, gelenek içersinde tekrara düşerler. İyi bir şair, şiirin ne için yazılacağını, hangi metotlarla ve düzenle, hangi ritimle, hangi kafiyelerle ve hangi uzunlukta olacağını iyi hesap edebilendik
  • İnsan olarak dünyada dikkatimizi çeken öğelerin başında tabiat gelir. Aslında sanatkâr, bir anlamda tabiatın taklitçisi gibidir. Doğayı hem ses hem de objeleri ile taklit ederiz. Müşahede yeteneği olmadan şair doğayı çözemez ve onu kullanamaz. Şiirde ilhama yol açan ve kullanılan sadece doğa değildir. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve hissettiklerimiz de şiire katkı sağlar; ama yazdıklarımızı şiir haline sokan, bunları anlatırken kullandığımız teknikler, kelimeler arasında oluşturduğumuz oyunlar ve edebi dile hâkimiyetimizdir.
  • Şiirdeki öğeleri önem durumuna göre sıralarsak, ilk sırayı “ses”, ikinci sırayı “mana” alır. İkisinin uygun bir form içinde bir araya gelişi şiirde, güzel nameler ve derin bir anlam oluşmasını sağlar. Manası güzel olan bir şiirin sesi de güzel olmalıdır. Yalnız, bu sesin varolan ses oyunlarından hangisiyle yakalanacağı veya hangi kelimeler yan yana gelirse, hem ses hem de mana olarak oluşan güzelliğin, insanın hem zekâ, hem de ruhuna nasıl hitap edeceğinin bilinen bir kuralı yoktur.
  • Yaşadıklarımızın, hissettiklerimizin, hafızamızda biriken görüntü ya da şekillerin, bilinçaltından ya da gönülden dışa vurumu, kişinin psikolojisiyle ilgili olduğu kadar, bir sara nöbeti gibi ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan bir haldir.
  • Şiirde anlatılanların bizi kendine çekmesi manadan daha çok ses güzelliği ile açıklanabilir. Kafiye sistemi, bu ses güzelliğini sağlayan öğelerden sadece biridir. Tatlı içinde şekerin önemi neyse, şiirde de ses güzelliğini sağlayan ses unsurları (asonans, aliterasyon, redif, mısra tekrarı... vs.) aynı öneme sahiptir.
  • Şiir, zor olduğu kadar, dinleyenin ruhunu başka bir âleme götürecek kadar kuvvetli bir sanat dalıdır. Gerçek şairlerin arzuladığı tek şey, çok şiir yazmak değil, hafızalarda yer edebilecek birkaç şiir yazabilmektir."

 

DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA

Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne 

allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar 

oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında 

dünyayı çocuklara verelim

kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi

hiç değilse bir günlüğüne doysunlar

dünyayı çocuklara verelim

bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı

çocuklar dünyayı alacak elimizden

ölümsüz ağaçlar dikecekler.

NÂZIM HİKMET RAN

 

ŞİİR VE ZİHNİYET

  • Zihniyet kavramı, bir toplumda, bireyler arası farklılıklar bir yana bırakıldığında geride kalan istikrarlı psikolojik yapı ve tüm bireylerde ortak olan bir takım inançlar, yargılar ve temsiller bütünü olarak tanımlanabilir; zihniyet, toplum veya kültürlere özgü bir zihinsel yapıdır. Bu yapı bireysel planda, birbiriyle mantık veya inanç bağlarıyla bütünleşmiş entelektüel eğilimler ve fikirler bütünü olarak ortaya çıkmaktadır.
  • Zihniyetlerin bir diğer özelliği son derece istikrarlı ve kalıcı olmalarıdır; zihniyetler, kişilerin isteğine bağlı olarak değiştirilemezler.
  • Öte yandan zihniyet, sosyal yaşamın içselleştirilmiş yoğun bir özü gibidir, insanla dış dünya arasında yer alan bir prizmadır.
  • Zihniyet konusundaki literatür, zihniyet kavramının çerçeveleri (kozmoloji, moral, din, teknik, sosyal yaşamın kategorileri, yani değerler, kutsal inançlar, hiyerarşiler, dostluk ve düşmanlıklar, vb.); zihniyetin içeriği ya da bileşenleri; zihniyet tipleri (dogmatik zihniyet-pozitif zihniyet; ilkel zihniyet-modem zihniyet, vb.) gibi hususlar üstünde odaklaşmaktadır
  • Bir şiire bakarak, şiirin yazıldığı dönemin zihniyeti hakkında bilgi sahibi olabiliriz.
  • Bir şiiri veya metni:
  1. Sosyal ve kültürel yaşam
  2. Siyasi ve politik yaşam
  3. İnançlar, gelenekler, görenekler
  4. Ekonomik yaşam
  5. Askeri yaşam
  6. Teknik ve teknolojik yaşam yönlerinden değerlendirdiğimizde dönemin zihniyeti hakkında bilgi sahibi olmuş oluruz.

 

   İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRDE ÖLÇÜ

ŞİİR

ŞİİR BİLGİSİ

ŞİİRDE YAPI

ŞİİR İNCELEMESİ

ŞİİR ve GELENEK

ŞİİR ve ZİHNİYET

SON EKLENENLER

Üye Girişi