Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KARSLI MURAT ÇOBANOĞLU HAYATI ve ŞİİRLERİ

1940 yılında Kars’ta doğan Murat Çobanoğlu, günümüz saz şiirini temsil eden, beş altı âşı­ğın da önde gelenlerindendir. O da, TV’lerden, Âşıklar Bayramı’ndan, festivaller­den, plak ve kasetlerden, yabancı diyardaki Türklerden büyük ödüller, şöhretler kazanmıştır. “Âşık” denince, ilk hatıra gelen, çok sevilen, bir öncü sanatkârdır. Onu ve hayatını tanımak için, daha önce tanıttığımız Taşlıova’nın hayatını okuyu­nuz. Hayat maceraları âdeta müşterek ve hemen hemen aynı olaylara, aynı çizgi­lere girmektedir.

Her yıl, Âşıklar Bayramı törenlerinde hemen her dalda daima birincilikler, ar­mağanlar aldı. Onun da şiirleri Türk Edebiyatı, Çağrı, Kars Eli, Türk Kültürü, Pı­nar, Hisar, Türk Folklor Araştırmaları dergilerinde yayımlandı.

Çobanoğlu, fada olarak Kars’ta, 1971’den beri “Çobanoğlu Âşıklar kahvesi”ni çalıştırmaktadır. Orada usta ve “çırak” âşıklara ekmek çıktıktan başka Mürsel Si­nan gibi (Çobanoğlu’nun çırağı olan) yeni âşıkların yetişmesine de himmet olun­maktadır. Yani Çobanoğlu’nun Kahvesi, gelenekli Kars ilimizde bir âşıklar mektebidir.

Çobanoğlu Gülistan adlı bir usta âşığın oğludur. İlk derslerini ve meşkini ba­basından almıştır. Âşık Gülistan ise, geçen asrın en usta Türk âşıklarından Şenlik’in çırağıdır. Gerçekten Çobanoğlu ve Taşlıova, Âşık Şenlik geleneğini, onun hava ve hikâyelerini başarı ile devam ettiren sanatkârlardır.

Çobanoğlu, eski âşıkların yalnız tarz ve ustalıklarını değil, aynı zamanda ah­lâk, karakter, vatanseverlik, dünyaya düzen verme, nasihatçilik yanlarını da sür­dürmektedir. Elbette “Pir elinden dolu içmek” töresinin de içindedir. Nitekim Feyzi Halıcı’ya bir mektubunda şunu söylüyor.

Ozan; “Göç mevsimi, yaylaya göçerken susadım. Yol kenarında bulunan çeşme­ye su içmeye gittim. Ben oyalanınca göçlerimiz dağı aştı. Akşamın alaca karanlı­ğında uyuyakaldım. İşte o zaman Âşıklık kabiliyeti ve sanatı bana nasip oldu. ”

“Sabah yaylada beni bulamayan babam düşer yollara, beni aramaya çıkmış. Beni çeşmenin başında uyurken bulunca âşık olacağımı söyledi. Saz aldı sazı tut­masını öğretti. O zamandan bu yana saz çalmaya, şiir ve türküler söylemeye baş­ladım.

Çobanoğlu âşıklık dolayısıyla bildiklerini de şöyle anlatıyor:

“Hikâye ve hikâyeli türkülerimin sayısı yüze varır. Bunların 60 adedi usta ma­lı olup kırk adedi kendi yazdıklarımdır. Her birini burada yazmak çok yer alır. Us­ta malı ve kendi eserim olarak bir bölümünü burada sıralıyayım: Salman Bey ve Gevher Hanım, Lâtifşah ve Mehriban Sultan, Sevdakarhan ve Gülnaz Hanım, Seyfi bin Zülyezen, Kozanoğlu, Emrah, Kasaboğlu, Köroğlu (13 kolu ezberimde var), Hüseyin ve Senem, Şah İsmail, Çoban Süleyman, Yetim Ahmet, Saracı İbrahim, Pervane, Ahmet ile Mehmet, Ahmet Ağa, Celali ile Kenanî, Leyla ile Mecnun, Ke­rem i]e Aslı.

İSTER BENDEN

Sevdiğim yar bana göndermiş nâme,

Rüzgâr dokunmamış dal ister benden.

Bir lezzet olmasın onun tadında,

Hiç an görmemiş bal ister benden.

 

Ne bir çiçeğim var, ne de bir bağım,

Ne bir sedirim var, ne de konağım,

Ne bir yuvam vardır, ne de otağım,

Al kumaş içinden şal ister benden.

 

Kaşları kemandır, kipriği oktur,

Feleğe karşılık oyunum yoktur.

Bir kuzu bulamam koyunum yoktur,

Yine de bir sürü mal ister benden.

 

Ben bu gidişilen nereye varam?

Derman bulabilmem, yaramı saram.

Ne bir çölüm vardır, ne de bir sahram,

Yine yüce dağdan yol ister benden.

 

Bu fani Dünya’da çoktur zararım,

Ne bir kazancım var, ne de bir kârım.

Ne bir ağacım var, ne de yaprağım,

Yazın kışın solmaz gül ister benden.

 

Çobanoğlu’yum ben iz bulabilmem,

Kışın çok ararım yaz bulabilmem.

İnsanlarda doğru söz bulabilmem,

Yalan söylemeyen dil ister benden…

 

ALLAH'IM

Sana yalvarım canı gönülden,

Cümlemize doğru hal ver Allahım.

Çiçekler kurudu, yaprak döküldü,

Kurumayan ağaç, dal ver Allahım.

 

Bütün yaratılan hep sana muhtaç,

Rahmet kapılarını kullarına aç.

Hastalara şifa, yaraya ilâç,

Hayırlı bir servet, mal ver Allahım.

 

Yarab doğrulara sen verme zeval,

Üstümüzden eksik olmasın hilâl.

Eyleme kimseyi nefsine hamal,

Dergâhından rahmet bol ver Allahım.

 

Müslümana lâyık Muhammed dini,

Günahkâr kulunum, bağışla beni.

Daim zikredelim aşk ile seni,

Kapanan ağıza dil ver Allahım.

 

Sana yönelmişiz kenara atma,

Zalim zulmedenin içine katma.

Anaya, babaya isyankâr etme,

Sen bizlere doğru yol ver Allahım.

 

Dergâhında boldur, tükenmez varın,

Bilinmez çözülmez sırrı esrarın.

Her yerde hazırsın yoktur izharın,

Arıla tertemiz bal ver Allahım.

 

Yeter yatma uyan, ey gafil insan,

En son yerin olacaktır kabristan.

Son günde nasip et din ile iman

Kanadımız kırık, kol ver Allahım.,

 

ÇOBANOĞLU sade yalvarır sana,

Yardımım esirgeme insana.

Günahkârız, bürünmüşüz isyana,

İman bahçesinden gül ver ALLAHIM…

 

KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi