Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

          Türk halk bilgesi. Halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuştur.

Eskişehir'in Sivrihisar İlçesinin  Hortu yöresinde doğdu, Akşehir'de öldü. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun'dur. Önce Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü, babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu. 1237'de Akşehir'e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerini dinledi, İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.

Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir. Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma. Gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, Şeriat'ın katılıkları karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir. O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir. Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur. Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur.

Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer. Hoca soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez. Sözgelişi onun tanıştığı söylenen Selçuklu sultanlarıyla ilgili gülmecesi yoktur. Timur'la ilgili "hamam, Timur ve peştemal" gülmecesi de, Timur'dan çok önce yaşadığı için, sonradan üretilmiştir. Halk beğenisi Hoca'yı Timur gibi çevresine korku salan bir imparatorun karşısına hamamda çıkarak, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" türünden bir yergi yaratmıştır. Burada yerilen, dolaylı olarak, kendi toplumun, halkın üstünde gören saray insanlarıdır.

Nasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez, onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir. Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir. Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir. Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutar. Bu konuda, başka bir çelişki sergilenir, gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir. Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir.

Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar. "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur. Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir.

Nasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, "İncili Çavuş", "Bekri Mustafa", "Bektaşi" gibi çok değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır. Bunlardan ilk ikisi saray çevresinin oldukça kaba beğenisini, üçüncüsü de gene halkın Şeriat'ın katılığına karşı duyduğu tepkiyi dile getirir.

NasrettGazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi Araştırma Görevlisi Cevdet Yakupoğlu, yaptığı araştırmada fıkralara konu olan Nasreddin Hoca'nın, Selçuklular döneminde Maliye Bakanlığı (Müstevfilik) yaptığını belirlediğini söyledi.

Yakupoğlu,yaptığı açıklamada, Nasreddin Hoca konusunda Selçuklu dönemine ait Farsça ve Osmanlıca arşivlerde çeşitli araştırmalar yaptığını kaydetti. Araştırmalarında, Türk halkının belleklerindeki "fıkra kahramanı" olan bir Hoca Nasreddin'e rastlamadığını ifade eden Yakupoğlu, ancak Selçuklular döneminde İç Anadolu Bölgesi'nde Maliye Bakanlığı yapmış, aynı adlı kişiye rastladığını bildirdi.

Yakupoğlu, Müstevfi Hoca Nasreddin'in 1280'li yıllarda Kastamonu'da yaşayan Çobanoğlu Beyi Yavlak Arslan'ın oğlu olduğunu öne sürerek, şunları kaydetti:

"Hoca Nasreddin Çobanoğlu Beyliği'nde aldığı iyi bir eğitimin ardından Selçuklular tarafından Konya, Kırşehir, Aksaray ve Akşehir'in bulunduğu bölgeye Maliye Bakanı olarak atanmıştır. Hoca Nasreddin, İç Anadolu Bölgesi'nde Maliye Bakanlığı yaptığı dönemde çok adaletli bir yönetim gösterdiği için halkın sevgisini ve sempatisini kazanmıştır.

1284-1291 yılları arasında bölgedeki mal sayımı sırasında Hoca Nasreddin, zengin, fakir herkesin malını sayıyor ve bunu adaletli bir şekilde yaptığı için halk memnun kalıyordu.

Nasreddin Hoca'yı çok seven halk, sürekli onun hakkında konuşurmuş. Hoca da zaman zaman çevresindeki insanlarla şakalaşırmış. Hukuk konusunda ve dini konularda oldukça bilgili olan Nasreddin Hoca, zamanla halkın gözünde efsaneleşmiş ve böylece fıkralara konu olmuştur."

HOCA İLE İLGİLİ DİĞER İDDİALAR

Yakupoğlu, Hoca Nasreddin'in Candaroğulları Beyliği'nin kurucusu Süleyman Paşa tarafından öldürüldüğünü ve mezarının şu anda nerede olduğunun bilinmediğini iddia ederek, şöyle devam etti:

"Bugune kadar Nasreddin Hoca ile ilgili verilen bilgilerin pek çoğu tahminlerden ibaret. 1999 yılından bu yana yaptığım bilimsel araştırmalar sonucunda bu verileri ortaya çıkardım. Nasreddin Hoca ile ilgili fıkraların ortaya çıkmasının gerçek nedeni, O'nun İç Anadolu halkını Moğol baskısına karşı koruması, pratik zekası ve halkın dertlerine kısa sürede çözüm bulması. Selçuklu hükümdarlarının bile görüşemediği Moğol valileriyle istediği gibi görüşerek, halkın sıkıntılarını devlet katında kısa sürede çözmesidir.

Alelade bir insanın bir Moğol Valisi'ne 'Senin peştamalın ancak elli akça eder, sen beş para etmezsin' manasına gelecek ağır sözler sarf edebilmesi mümkün değildir. Bunu ancak Hoca Nasreddin gibi hem Moğolların gözdesi hem de halkın sevgilisi olan bir büyük devlet adamı yapabilirdi..." in Hoca bakanlık yapmış!

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi