GEVHERİ HAYATI ve ŞİİRLERİ
?-1720 ?
Asıl adı Mustafa'dır. Kesin tarih ve belgeler yoksa da 17. yüzyılın ortalarında doğduğu, oldukça uzun yaşadığı ve 1720'lere doğru öldüğü tahmin edilmektedir. Saz şairleri, geleneği onu Kırım'lı saymaktadır. Yurt içinde çok gezdiği, Şam ve Arabistan'a gittiği, Rumeli serhatlerinde ve bilhassa Eğre'de (belki ordu hizmetinde) bulunduğu şiirlerinden anlaşılmaktadır. Nerede öldüğü bilinmiyor.
Gevheri, kasaba ve köy şairleri gibi değil, az çok okumuş bir ozandır. İstanbul'da bulunmuş 1688'de Padişahı ziyaret eden Kırım Hanı Selim Giraya bir şiir sunmuş ve onunla yakınlık kurmuştur, Bir süre divan kitabeti hizmeti görmüştür. Üst zümre şairlerinin dil, üslûp ve mazmunlarına heveslenerek o yolda pek çok şiir yazmıştır.
Gevheri" de Âşık Ömer ve Karacaoğlan gibi halk edebiyatının şöhretli bir şairidir. Adını, yüksek çevrelere duyurmuş ve bazı manzumeleri tezkirelere de geçmiştir. Saz şairleri ise onu en büyük üç dört ustadan biri diye saymıştır.
Böylece iki kültürlü iki üsluplu olan Gevherî'nin şiirleri, birbirinden oldukça uzak iki tarz içinde toplanabilir:
a) Divân tarzında yazdığı divan'lar, müstezâd'l&T ve birkaç semai.
b) Saz şairleri tarzında koşma, türkü, türkmânîve tecnisvs.
Halk şairlerinin fâiîâtün fâiîâtün fâiîâtün fâilün vezniyle yazdıkları divânlar üst zümre şairlerininkinin aksine şiirlerin toplandığı kitap değil, bir çeşit nazım şekli ve tarzıdır. Yani bir tek şiire "divan" denilmektedir. Bu şiirler asıl divan şi-irindeki nazım şekillerinden murabbaları andırmaktadır. Bunlar bestelenmek üzere yazılmış (şarkı gibi) parçalardır. 16. ve 17. yüzyılın bazı halk şairleriyle birlikte bilhassa Gevheri ve Âşık Ömer, birçok "divan" yazmışlardır.
Böyle manzumelerinde divan şairlerini taklit özentisi bulunan Gevheri, yeni ve kuvvetli bir şahsiyet göstermemiştir. Tersine, öz duyuşlarından ve halk zevkinden hayli uzaklaşarak şiirinin cevherini bozmuştur. Üstelik aruzlu şiirlerinde bol kullandığı yabancı söz ve tamlamaları bazen hece şiirlerine de karıştırmıştır.
Gevheri şüphesiz, asıl gücünü, heceyle söylediği şiirlerde göstermektedir. Bunlardaki zevkli konuşma Türkçesi halktan alınmış hayaller, deyişler, mecazlar ve duyuşlarla Örülerek çarpıcı şiirler meydana getirilmiştir. Söz gelişi, sevgilisini, en eski Türk şiirlerinde ve Özellikle Dede Korkut’ta görüldüğü gibi kaz ve kuğu'ya, benzettiği olur.
Bazı parçaları onun bir ordu şairi gazi-ozan olduğunu da düşündürüyor. Bunlarda bre! hey! diye başlayan pervasız söyleyişler, sevgiliyi kale'ye benzetişler ve yiğitçe edalar göze çarpıyor. Alaycı şathiyeleri ve zamaneyi hicvedişleri ile de tanınan Gevheri yaşadığı çevreleri, tanıdığı kişi ve zümreleri samimiyetle anlatabiliyor.
Gevheri"nin, divan tarzı şiirlerinde Fuzûli etkisi kesindir; hece şiirlerinde ise 17. yüzyıl başlarında yaşamış olan Kuloğlu'nun izleri görülmektedir. Bu iki şâir Gevherî'nin duygu ve mizacına uygundur. Nitekim şairimiz de onlar gibi, aşk ve gurbet acısından ve sevgilinin cefasından koşmalar, türküler dolusu yakınmaktadır.
KOŞMA
Gönlümüz bağlandı zülfün teline Hasretinle her dem bağrım deliktirAlınmaz gözleri mestim, alınmaz. Kül oldu vücudum şehri yanıktır
Sencileyin cevredici kuluna Cümle yollar bağlı haramiliktir
Bulunmaz, gözlen mestim bulunmaz. Gelinmez gözleri mestim gelinmez.
Düştüm ateşlere durmaz yanarım Gevheri der, yoktur derdime çare
İçip aşkın dolusundan kanarım Onulmadı gitti sinemde yâre
Müşkül işi ululardan sorarım Gönül bir şahindir, her bir şikâre
Bilinmez, gözleri mestim bilinmez. Salınmaz, gözleri mestim salınmaz.
İLGİLİ İÇERİK
GEVHERİ METİN İNCELEMESİ
GEVHERİ
Adı Mehmed'dir. Doğumu, değişik yerlere bağlanmakla birlikte, kuvvetli bir ihtimalle İstanbulludur. Yüzyılın ortalarındaki mecmualarda şiirlerinin görülmesinden yola çıkan araştırıcılar doğum tarihi olarak yüzyılın ilk çeyreğinden biraz sonrasını ileri sürmektedirler.
Onun, İstanbul ve Bursa'daki divân kâtipliklerini, imparatorluğun diğer büyük memleketlerinde de kısa aralıklarla yürüttüğüne bakılırsa medrese tahsili gördüğü anlaşılmaktadır. Aruz ile yazdığı şiirlerindeki söyleyiş de bunun başka bir delildir. Ölümü 1127/1715'ten sonradır.
Ş. Elçin, bazı şiirlerinde geçen Hacı Bektaş adım, onun Hacı Bektaş Veli'ye intisabından çok bir Bektaşi muhibbi olmasının işareti olarak kabul eder.
Tameşvarlı İbrahim Naimeddin'in Hadikatü'ş-Şühedâ ve Müstakimzâde'nin Tuhfe-i Hattatın adlı eserinde adı geçmektedir. Musikî ile de ilgilenmiş olan Gevherî'nin kendi adını taşıyan bir de hava vardır.
Aruz ile yazdığı şiirlerinde başta Fuzûlî olmak üzere klasik şairlerimizin tesiri görülür. Yüzyılın başlıca adlarından biri olmasında, belki de, aruz veznini hece vezni kadar başarılı bir şekilde kullanan ender şairlerden biri olmasının da rolü vardır.
Usta bir âşık olması, onun sevilip örnek alınmasına vesile olmuştur. Pek az âşığa nasip olan bir husus da, sadece onun şiirlerine yer veren bir mecmuanın bulunmasıdır.
Şiirleri arasında çeşitli tarihî olaylara yer verenler de vardır. Avusturya'ya karşı açılan 1663 ve 1689 seferleri için söylediği şiirlerini bu arada sayabiliriz.
Şairnâme'lerden sadece Gubârî'de adı geçmektedir; Sun'î ve Hızrî'de ise Cevheri adıyla kayıtlı olan şairin Gevheri olması muhakkaktır.
Elâ gözlü nazlı dilber
Seni kandan sakınurum
Kandan değil hey efendim
Seni candan sakınurum
O yana bu yana bakma
Beni ateşlere yakma
Elini koynuna sokma
Sem senden sakınurum
Gevheri der ben bir merdim
Yüreğimden çıkmaz derdim
Sen bir kuzu ben bir kurdum
Seni benden sakınurum
Bu gün ben bir bağa girdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
Gülün şeftalisin derdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
Bağın duvarından aştım.
Kırmızı gülüne koştum
Öptüm sardım helâllaştım
Ne bağ duydu ne bağbancı
Bağın kapusunu açtım
Sanasın cennete düştüm
Doldurdum badesin içtim
Ne bağ duydu ne bağbancı
Seherin tan yeri attı
Bülbül elvan elvan öttu
Gevheri yükünü tuttu
Ne bağ duydu ne bağbancı
Dost bağının meyveleri erişti
Ayva benim alma benim nar benim
Çeşmim yaşı ummanlara karıştı
Cefakârım sitemkârım var benim
Yedi derya boz-bulanık selinden
Halkı âlem âciz kaldı dilimden
Ben bülbülüm ayrı düştüm gülümden
Efgan benim matem benim zâr benim
Mâıl oldum kisvesine tacına
Bend olmuşum siyah zülfü ucuna
Mansur gibi asılırım saçına
Kâkül benim perçem benim dâr benim
İLGİLİ İÇERİK
GEVHERİ METİN İNCELEMESİ