Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 


Şair Feyzi Halıcı'nın şiir dünyasına bir yaklaşım

Bir ara Milliyet Blog’ta Feyzi Halıcı’dan kısaca söz etmiş ve bir şiirine yer vermiştim. Bana gelen yorumlar arasında bir okuyucum şöyle diyordu.” Hocam Şair Feyzi Halıcı’yı detaylı olarak tanımak istiyorum “ diyordu. Hayret etmiştim doğrusu. Konyalı usta şair, halk bilimci, araştırmacı yazar ve şair olarak tanıdığımız Feyzi Halıcı’yı tanımayan var mı?


Şair Feyzi Halıcı yaklaşık 59 yıldır Çağrı aylık sanat ve Folklor dergisini çıkarıyor.(1957) Çağrı’nın isim babası ünlü şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır ( 1914 - 15 Ekim 2008). Feyzi Halıcı ilerlemiş yaşına rağmen bütün maddi ve manevi imkânlarıyla Çağırı Dergisini çıkarıyor. Hem de aylık ve tertemiz bir baskı ile. Şu anda elimde ki Çağrı Dergisi: Yıl: 59, sayı: 665, Nisan 2015 olarak görünüyor.


Kitaplığımı süsleyen ve masamın üzerinde bulunan Feyzi Halıcı’nın yeni yayımladığı “ŞİİRLER DÖRTLEMELER” adını taşıyan kitabından söz etmek istiyorum. Zaman zaman sıkıldıkça bu devasa kitabı alıyor ve Feyzi Halıcı’nın şiir deryasına dalıyorum. Onun şiir dünyasına bir deryadır ( bir okyanustur ) diyebilirim. Şiirleri rahat okunuyor ve her okuyuşta değişik anlamlar veriyor insana. İşte bunlardan bir iki dörtlük sunmak istiyorum:


Şair Feyzi Halıcı’nın kendine özgü ayrı bir dünyası vardır. Şiirimizi tümü ile tanıyor ve bilinçli olarak kullandığı sözcükleri ustaca yerli yerine kullanmasını biliyor. Öyle rast gele yazmıyor. Kalıcı, nitelikli yazıyor. Çok eski şair ve yazarlarımızdan Orhon Seyfi Orhon 1943 yılında Feyzi Halıcı’ nın şiirleri için şunları yazıyor: ….


”Türk soyunun, uzun asırların tecrübesinden geçen olgunluğu onda hemen göze çarpıyor… Onu dünyanın en büyük imparatorluğunu kurduğu halde hiçbir şey yapmamış gibi duran ürkerlerine ne kadar benzetirsiniz? … Dost doğru gittiği yolda öğüneceğimiz büyük bir Türk şairi olduğunu görmek için onu şimdiden muhabbetle selamlayalım.” Pakistanlı şair Muhabbet İkbal’ın oğlu Cavit İkbal ise Feyzi Halıcı için şöyle diyor: Feyzi Halıcı’ nın Mevlana ile ilgili yazdığı şiirlerinde babamın duygularını yaşattığını hissettim.”
Şair Feyzi Halıcı şair ,şiir ve sanatçılar için şunları ifade ediyor:”Gerçek sanatçı, zamanın anında güzelin, faydalının,,doğrunun, sevginin sabırlının araştırıcısı ve yorumcusu olmalıdır. Sanatçı elde ettiği bulguları öz ve anlaşılır bir dille ve sevecenlik içinde yaşadığı toplumun insanlara sunabildiği ölçüde kişilik kazanır. Sanatçı toplumu toplum yapan duygu ve duyarlılığı bir kutsal belge halinde gelecek çağlara taşıyan bir iyi niyet elçisidir. Kök, köken ve gelenek, tarihi, coğrafyayı içeren bir kompozisyonda, sanatçının ilham ve güç alacağı bir ana kaynaktır. “ Halıcı şiir ve sanatçı için bunları söylerken ilhamı XIII. Yüzyılda yaşayan ve günümüze dek gelen sesiyle ve şiirleriyle gönüllerde tahta kuran Yunus Emre’den ilhamını alarak şunları sözlerine eklemeden edemiyor. “ İnancıyla ve şiirleriyle on üçüncü yüz yılın Anadolu&sunu maya maya yoğuran Yunus Emre’nin dört sözcükten ibaret önerisine kulak veriniz. “ Senden ayrıl, sana kaç !“ Yunus Emre bu öz düşüncesiyle “ Bencilliği Bırak! “ Gerçeğin ve güzelliğin arayışına çık. Daima iyimser ve hoş görülü ol!” Yaşama sevinci içinde şiirlerini yazıyor. Halıcı hiçbir yerde ayırım yapmadan şiirlerini ince bir gergef üzerinde oya işler gibi yazıyor. Kimi zaman Yunus Emre, kimi zaman Mevlana gibi şiir ırmağı içinde coşup çağlıyor. İnsanlar arasında dini, ırkı, fikri ve rengi ne olursa olsun cümle insanlığa saygı duyarak şunları yazıyor:


Halıcı, bunu bir evrensel görüş olarak görüyor ve bu kendine özgü duygularla tüm evreni kucaklıyor. Bu duyarlığında Yunus Emre, Hz. Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli vardır. Hz Mevlana duygu ve düşüncelerini 25 beyite sığdırmış “ Harfi, sesi, sözü birbirine vurup ( çarparak) bu ulvi duygu ve düşüncelerle tüm evreni kucaklamış ve aydınlatmıştır.


Sayın Feyzi Halıcı şiiri için söylerken Atatürk’ü de bu konuda anmadan edemiyor. Ve şöyle ekliyor sözlerine: “Bir akşam yemeğinde Atatürk, “ Şair kime derler ?” diye bir soru soruyor. Şairler, edebiyatçılar, yazarlar şiirin, şairin çeşitli tanımını yapıyorlar. Ataürk verilen cevapları yeterli bulmuyor. Şiirle hiç ilgisi olmayan bir şahsa soruyu tekrar ediyor: ” Siz söyleyin, şair kime derler? “ şiir yazan insana şair derler “ diye cevap veriyor o şahıs. Atatürk bu cevabı beğeniyor. Ama şöyle diyor: “ Aferin, en güzel cevabı sen verdin. Yalnız bir şey eksik söyledin. Şiir yazılmaz, söylenir. Bunu unutma” diye söyler.


Ord. Prof. Dr. Ana Masala Feyzi Halıcı’yı yakından tanıyan bir İtalyalı Türkolog’tur. Halıcı’nın şiiri için şunları söylüyor: “Feyzi Halıcı’ nın beğenilen, sevilen bir yanı var.Kendisinde modern Türk kültürünün iki yönü bulunmaktadır. Birimsel yanı, diğeri de şiirle dolu yanı. Çünkü bu romantik, duygulu insan, aynı zamanda mühendistir. Hem de maddenin analizini ve sentezini yapabilen bir kimya yüksek mühendisidir. Ben Türkiye’yi işte bu gözle görüyorum. Teknik bir taraftan, kültür bir taraftan. Bundan da güzel gerçeğe,güzele bir bütünleniş olabilir mi? Şair Feyzi Halıcı’nın şiirlilerini seçip tercüme etmek çok zordur. Daha doğrusu şiiri bir başka dile çevirmek imkânsızdır. İyi bir çevirmen eğer başarılı olmak istiyorsa şiirin ruhunu, sesini, manevi atmosferini, gönlünün güzelliğini bir başka dilde yeniden yaratmak gerekir. Demek oluyor ki başarılı bir çevirmen bir an için kendisini şairin yârine koyabilir. Kendisini şair hissedebilir. Yani eski bir atasözümüz gibi:” Bir tatar ata binip kendisinin bir bey olduğunu zanneder”. ( Bu fakirde bir Tatar oldu, ata bindi.) Kültür, sanat ve şiir dünyasında kardeşim Feyzi Halıcı’ya bütün gönlümle selamlıyor, sonsuz başarılar diliyorum.


İtalyalı Orta Doğu Kürsüsünde Turkoloğ olan Yunus Emre ve Mevlana hayranı Ord. Prof. Dr. Anna Masala şair Feyzi Halıcı için yazdığı bir başka yazısında ise şunları yazıyor:” Feyzi Halıcı halk şairlerinin hayal zenginliğini, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin tasavvuf ruhunu, Celaleddin-i Rumi Mevlana’nın derin hayat dersini, Hacı Bayram-ı Veli’nin felsefesini ve Divan Edebiyatı kültürünü miras almıştır. Ancak dünya edebiyatını, evrensel mutluk ve acılarını, dini ve ırkı ne olursa olsun insanların günlük hayatlarını da bilmektedir. Bundan dolayı Feyzi Halıcı Evrensel bir şairdir. “ Dörtlemeleri” nde mizah, uzak yerler, ve sevilen insanlar için duyduğu hasret hiç bir zaman eksik değildir. Onda tabiat sevgisi de çok kuvvetlidir. Su, yağmur bulutları, bir karanfil, bir fidan, Anadolu’da kar, ve mavi gökyüzü yaklaşmakta olan ilkbahar Feyzi Halıcı’nın mısralarıyla herkesin gözleri önünde gelebilir” diyor. İşte bu duygularla Halıcı Yunus Emre ve Mevlana’dan Selçukya topraklarında aldığı ilhamla “DUA” adlı şiirinde şöyle sesleniyor bizlere:

Yükselir semâya doğru ellerim
Mavi gecelerin seher vaktinde
Hakk’a kanat açar hep emellerim
Mavi gecelerin seher vaktinde
***
Kaybolur kederim, kaybolur ahım,
Gözünden yaş olur akar günahım
Bana daha yakın olur Allah’ım,
Mavi gecelerin seher vaktinde
****
Bir ince duyarlık, içten mutluluk
Gönüller niyazda, ne ses ,ne soluk
Başlar Hak katına kutsal yolculuk
Mavci gecelerin seher vaktinde. ( S.33)

Şair Hüseyin Çolak Yurdabak ( 1931- 9 Ocak 2008 ) Feyzi Halıcı ile yaptığı bir söyleşide genel olarak şiirimiz ve dörtlemeleri için şunları vurguluyor: Gerçeği söylemek gerekirse İki yıldır söylediğim bu şiirler yaşanmış olayların şiirleridir. Daha doğrusu bu olaylar şiirle mihenge vurulacak varoluşlardır, duygulanışlardır. Türk şiirinin kökeninde mani vardır. Bugünde âşıklarımız bayramlarda güzelleme olarak, deyiş ve atışmalarında sazlarıyla karşılıklı mani söylerler. Ben de Dörtlemelerimle şiir dünyamızın başlangıcına döndüm. Büyük bir aşkla, şevkle ve arzuyla “ kökü mazide olan atiyiz “ gerçeğini yeniden yaşatmak istedim. ( S: 39 )


Şair Feyzi Halıcı, Erzurumlu bir ailenin çocuğudur. Konya’da Hz.Mevlana Türbesinin yanındaki Celal sokağında 1924 yılında doğdu. Çocukluğu ney ve kudum sesleri içinde geçti. İlkokulda iken Konya’da babasının halı mağazası vardı. Babasının yanına gelen halk ozanlarıyla küçük yaşta tanıştı ve doğmaca şiirler okudu. Küçük yaşlarda şiire başladı.1938 yılında Konya Ortaokulunu bitirdi. 1942 de Konya Lisesinden mezun oldu. 9 - 10 yaşlarında iken Son Posta gazetesinin açtığı şiir yarışmasında “İçki Zararlı mıdır” anketine şiirle cevap verdi. Gazetenin ilk sayfasında şiirleri yayımlandı. Konya’da küçük şair olarak dikkatleri çekti. Şiirleri Afacan, Mektepli, Çocuk Sesi ve Arkadaş adlı çocuk dergilerinde çıktı. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nden Kimya Yüksek Mühendisini bitirdi. İstanbul da hep sanat ve kültür ortamında yaşadı. Sevdiği ve örnek aldığı şairler: Orhan Seyfi ORHON, Yusuf Ziya ORTAÇ, Faruk Nafiz ÇAMLIBEL, ve Mehmet Akif ERSOY, Necip Fazıl KISAKÜREK, Ahmet Kutsi TECER, Arif Nihat ASYA, Zeki Ömer DEFNE, Mustafa Seyit SÜTÜVEN, Yahya Kemal BEYATLI ve Ahmet HAŞİM’dir.


Konya’da sanat ve kültürle ilgilenmeye başladı. 1951’de Konya Gazeteciler Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. 1957 ‘de Türk Dil Kurumu üyesi oldu.1959 da Konya Turizm Derneğini kurdu. Uzun yıllar başkanlığını yaptı ve Konya’da Mevlana törenlerini ve sempozyumları ulusal düzeyde gerçekleştirdi. Konya’da Geleneksel Halk şairleri şöleni ve bayramını yönetti. 1954 yılında Gül Bayramı, Gül Şöleni, Gül yarışmaları, Güvercin Güzellik Yarışmaları ve Tarihi Konya Mutfağı, Konya Yemekleri konusunda yarışmalar düzenledi.1968 yılında Konya senatörü seçildi. 1978 yılına kadar Türkiye - Pakistan Dostluk Derneği’nin başkanlığını yaptı. 1977’deT.C. Turizm Bankası Vakfı’nı kurdu. 1977-1980 yılları arasında Türk Kooperatifçilik Kurumu genel başkanlığını. Altı yıl Kültür ve Turizm Bakanlığının Çağdaş Kültür Eserleri yayın danışmanı kuru üyeliğini, dört yılda aynı bakanlığın Milli Kültür dergisinin yayın kurulunda bulundu. 1980 yılında Strugfa Şiir Akşamlarında Türkiye’yi temsil etti. Yurt içi ve yurt dışında halk bilimi ( folklor ) alanında birçok bilimsel sempozyumlarda bulunuldu. Bildiriler sundu ve bunlar kitaplarda yer aldı. Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yıldönümü münasebetiyle Devlet Bakanlığı’nın görevlendirilmesiyle yazdığı şiir, marş olarak Nevit Kodallı tarafından bestelendi. Ankara’da ve İstanbul’da yaşayan Halıcı çeyrek asırdan bu yana edebiyat ve sanat alanında Ankara’da ve İstanbul’da Pera Palas’ta Şiir Günlerini yönetti. Atatürk Yüksek Kurumu, Atatürk Kültü Merkezi Asil Üyesi, Türk Tanıtma Vakfı’nın Kurucusu üyesi, Pakistan’ın ve Konya Fahri Konsolosu oldu. Uzun yıllar Konya’da her yıl düzenlediği Konya Âşıklar Bayramında yüzlerce halk şairinin, Halk ozanının yetişmesine öncülük ve kol-kanat germiştir. 1957 ‘den bu yana Çağrı dergisi çıkardı. Hala yayımına devam ediyor. Şiir, folklor, araştırma, tarih ve halk bilimi konusunda 100 ‘den fazla esere imza attı.


Şiirleri 1938’den beri Yedigün, Çınaraltı, Şadırvan, Aydabir, Hisar, Varlık, Türk Dili, Türk Kültürü, Milli Kültür ve Çağrı’da yayımlandı. Birçok şiiri bestelendi ve seçkilerde yer aldı. Sanat, şiir ve halk bilimi dalında birçok ödüller aldı, şiirleri Üniversitelerde tez ve yüksek lisans konusu oldu. Sevgili Feyzi Halıcı yaklaşık 70 yıldır Türk edebiyatına ve Türk kültürüne hizmet ediyor ve hizmet vermeye devam ediyor. Şiirlerinin bir kısmı da Âşık FEZAİ imzası ile de yayımlanmıştır. Bu da ayrı bir inceleme ve araştırma konusudur. Dili, Türkçesi akıcı, sade, yalın ve yaşayan Türkçe’dir. Dağlarca’’nın söylediği “ Türkçe benim ses bayağımdır” ülküsüne sadık kalmıştır. Feyzi Halıcı deyince biraz durmak ve düşünmek Lazsımdır. Sevgi dolu, saygı dolu bir alperendir. Başta Yunus Emre, Hz. Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bektaş-ı Veli ve Hacı Ahmet Yesevi dergâhından esinlenmiş sanat ve kültür coğrafyamızda sevdalı, şiirime âşık ve büyük bir şiir ırmağıdır. Anadolu kültürüne sevdalı bir kahramandır. Tek kelimeyle adam gibi adamdır. Kendilerine sağlıklı günler ve uzun ömürler diliyorum. Feyzi Halıcı’yı anlatmak ve tanıtmak kolay değildir. O başlı başına b.ir şiir okyanusu ve koca bir destandır. “ Şiirler ve Dörtlemeler” kitabı 624 sayfadan ibarettir.


Sözün özü Feyzi Halıcı koca bir çınar ve o denli büyüklükte bir şiir deryasıdır. Çağrı Aylık Kültür, Sanat ve Folklor Dergisiyle yarım asırdan fazla Türk kültürüne hizmet veriyor, kutlanmaya ve tebrik etmeğe değer bir ülkü adamıdır. Erdemli bir Cumhuriyet adamı ve akademik bir kültür sanat öğretmenedir. Gönülden selamlıyor ve sözümü onun birkaç DÖRTLEMELERİYLE bağlamak istiyorum:

TÜRKÜ
Çoğa değil önce aza sahip ol!
Sözü mızraba vur, saza sahip ol!
Nağme- makam, taşıver türkülerden,
Sınırsız cilveye, naza sahip ol!

AÇAYIM
Bir kitapsın sayfa sayfa açayım,
Ölümsüz aşkına kanat açayım.
Bengi-su’larına düştüm güzelim,
İftarına senin ile açayım.


VARSAYIM
Varsın bir küpe tatlı su dolmasın,
Düşleriniz gerçek olsun, olmasın.
Düşünceniz varsayımlı çiçek,
Bir saksıda, tek sararıp solmasın.( s.371 )

Feyzi HALICI
Şiirler Dörtlemeler
Konyalı Aşık Fezai 2005 Özel Derleme kitabı.
-------------------------------
Abdülkadir GÜLER
21 Nisan 2015- SÖKE

http://blog.milliyet.com.tr

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi