Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

BEŞİNCİ ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE HALİT FAHRİ OZANSOY:


ÖLÜ DENİZDE TAHTA PARÇALARI
GİBİ KIPIRTISIZDI ŞİİRİ

23 şubatta beşinci yılı doluyor ölümünün. Seksen yaş yaşadı (1891 - 1971). Lise öğretmenliği 1916’da başlamış, yaş haddine kadar kırk yıl sürmüş, fakat yazarlığı yirmisinden ömrünün sonuna altmış yılı kucaklamıştı. İçi neyse dışı da o, dürüst bir adamdı: Ne politika oyunlarına girmiş, ne yüksek mevkilere göz dikmiş, öğretmenlik ve edebiyat nesine yetmiyordu, onlarla yetinmişti.

Bezirganlar, şaklabanlar, hulûskârlar arasında, altmış yıl, elindeki kalemi ne siyasete kaydırdı, ne şarlatanlıklara buladı, ne de kişisel artık çıkarlar peşinde kirlere beledi. Temiz kalpli, dürüst, vefalı idi Halit Fahri: Edebiyatı, ikballere atlama tahtası diye kullanmadı, ona içtenlikle bağlandı.

Edebiyat tarihimize Beş Hececiler (veya: Hecenin Beş Şairi) diye geçmiş gruptandı Halit Fahri Ozansoy. Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek ve Faruk Nafiz Çamlıbel'di Beş Hececilerim diğer dört şairi. Arkadaşlıkları nereye kadardı, yahut şöyle diyelim. Halit Fahri’nin onlara gösterdiği vefayı, onlar Halit Fahri’ye gösterdiler mi?

Beş şair beşi de Tanrı’nın rahmetine göçtükleri için bu soru hiçbirine sorulamaz, ama kolayca verilebilir cevabı: Halit Fahri, kendi arkadaşlarınca pek önemsenmedi. Hepsinden daha verimli, daha çalışkan (11 şiir kitabı, 8 oyun, 2 roman, 50 kadar çeviri vb.) olduğundan mıdır nedir, kenarda köşede bırakılmak istendi. Hayır, onların dergilerinde, onlarla birlikte göründü çoğu zaman, ama fazla iyi niyetli oluşu, içlerinden bazılarının dekbazlıklarını görmesine engel oldu. Ya da gördü ve anladı da rindiiği, çelebiliği, bu kusurları açıkça yüze vurmaktan onu alıkoydu.

Beş Hececiler deyince, elbet, en güçlü şair olarak Faruk Nafiz hatırlanır, destânî şiirde korsan hikâyeleriyle Enis Behiç akla gelir, ama edebiyatın hemen her türünde verdiği eserlerin çokluğu düşünülürse, Halit Fahri’nin edebiyata bağlılığı, ötekilerin bağlılığından şüphesiz daha ilerdedir.

Şiire aruzla başlamış, ilk şiirleri lisede öğrenciyken Rübâb ve Şehbal dergilerinde çıkmıştı (1912 - 1913). Ömer Seyfettin, Balkan Savaşı’nda Yanya kuşatmasında Yunanlılara esir düşmüş, bir yıl sonra İstanbul’a gelince de (1913), ordudan büsbütün ayrılarak Kabataş Erkek Lisesi’ne edebiyat öğretmeni atanmıştı. Halit Fahri’yie tanışması, ikisinin de üstelik aynı dalda öğretmen oluşları dolayısıyladır. Genç Kalemler dergisindeki (1911) '‘Milli Edebiyat” ve “Yeni Lisan" akımları, Ziya Gökalp'in de İstanbul’da oluşu sonucu, başlıca bu iki öncü tarafından, sözlü - yazılı, çevreye yayılıyordu. Beş şairin aruzdan heceye geçmeleri, böylece, Ziya Gökalp’in (Yusuf Ziya, Enis Behiç: 1914) ve Ömer Seyfettin’in (Halit Fahri, Orhan Seyfi: 1916) uyarma ve telkinleriyle olmuştu. Faruk Nafiz, onlara daha sonra katıldı (1918).

Türk Yurdu dergisinde va Yeni Mecmua’da beşli koro, tutturduğu hece şarkılarını uzun süre şakıyamadı. İmparatorluğun Mondros Mütarekesi hazırlıkları arasında Yeni Mecmua kapanınca, Yusuf Ziya “Şair” (aralık 1918 - mart 1919), Halit Fahri ise "Nedim” (ocak - mayıs 1919) dergilerini çıkardılar. Koroda ülkü birliği bozulmuş, “Şairi" heceyi tutmaya devam etmiş, “Nedim” dergisi aruza dönmüştü. Bir de “Büyük Mecmua” çıkıyordu (ilk sayı: 6 mart 1919). Faruk Nafiz aruz işlerini “Nedim” dergisine, hece şiirlerini de “Büyük Mecmua”ya veriyordu. Zamanla hepsi aruz - hece farkı gözetmeksizin her iki vezinle de yazar oldular, hele ömürlerinin sonlarında hemen yalnız aruzlar yazdılar. Beş Hececiler’in vezinde iş birliği şöyle böyle beş yıl sürdü.

Halit Fahri de “Aruza Vedâ" şiirini yazmıştı ama, aruzdan kopmamış, manzum sekiz oyunu içinde, gene en ünlüsü “Baykuş” (1916) ta, yani aruzla olanında göstermişti ustalığını.

Başka bir alandadır Halit Fahri’nin kalıcı, yaşayan tarafı: anılarındadır. Şair, dost yüreğini, arkadaş canlılığını, vefasını, içtenliğini, üç kitapta derlediği anılarında belli eder: “Edebiyatçılar Geçiyor” (1938), “Edebiyatçılar Geçiyor”(1967, ikinci bölüm ilk kitapta yoktur), “Edebiyatçılar Çevremde” (1970). Bu üç kitap, Tanzimat ve İkinci Meşrutiyet’ten Cumhuriyet dönemi edebiyatçılarına kadar, yüzlerce ünlüyle ilgili acı - tatlı anılarla birer edebiyat şöleni, birer geçit törenidir. Halit Fahri’nin bu anılarla edebiyat tarihimize katkıları, başka hiç bir yazarda bulamadığımız genişlik ve zenginliktedir. Arkadaşı Yusuf Ziya Ortaç, ne “Portreler” (1960), ne de “Bizim Yokuş” (1966) kitaplarında onun adını anmazken, Halit Fahri, bağışlayan, hoşgören inceliğiyle, Yusuf Ziya’dan da, ne hınç, ne küçümseme, sevgilerle dolu, uzun uzun söz eder.

Çarpan, duraklatan bir şair olamadı Halit Fahri. Yaşantılarından bir iksîr, bir zehir çıkaramadı, özel, özgün bir dünya yaratamadı. Egzotik düşler, melankoli ve hüzün saatleri, içlenmeler, aşk ve ölüm temaları; ölü bir denizde tahta parçaları gibi kıpırtısız göründü, kayboldu şiirlerinde. Şair oğlu Gavsi Ozansoy’un ve eşinin arkasına kalmaları bile, ona, hattâ, etkileyici - derin bir yalnızlık şiiri yazdıramadı. Ama Servetifünun dergisini yönettiği yıllarda (1926 - 1942), sonradan birer şöhret olan yetenekli gençleri, arkadaşlarında görülmeyen bir sezgiyle seçip destekleyerek ve şiirlerine aktaramadığı canlı cevheri anılarına koyarak, Halit Fahri, edebiyata borcunu fazlasıyla ödedi.

BEHÇET NECATİGİL
Taha Toros Arşivi, 001514913006

 

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

HALİT FAHRİ OZANSOY ŞİİRLERİ

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi