Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

FUAT KÖPRÜLÜ (1890 - 1966 )-AHMET KABAKLI


Edebiyat tarihi ve edebî araştırmalar türünde bir çığır açan ve hâlâ bu sahanın en büyük bilgin-sanatçısı bulunan Fuat Köprülü İstanbul'da doğdu. Lise (Mercan İdadisi) tahsilinden sonra bir süre Hukuk Mektebi'ne gitti. İki üç yıl öğretmenlikten sonra, kendi kendisini pek güçlü yetiştirmiş olarak, 23 yaşında Darülfünün Edebiyat Fakültesi profesörlüğüne tayin olundu. 1934-1 943 yıllarında profesörlükle mebusluğu birlikte sürdürdü. 1946 da Demokrat Parti kurucularından olarak koyu mücadeleli siyasî hayata girdi. 1950 -1957 Dışişleri Bakanlığı yaptı. Bu tarihte partiden ayrılıp İlmî çalışmalara döndü. Zaten en kesif siyasetle uğraştığı günlerde bile kalemi elinden bırakmamıştı.
1966 da Ankara’da geçirdiği bir taşıt kazasının arızalarından kurtulamayarak, 76 yaşında İstanbul’da vefat etti. Edebiyat Fakültesi’nde yapılan töreni müteakip Çemberlitaş'ta büyük cedlerinden Köprülü Mehmet Paşa’nın türbesine gömüldü.
Sanat âlemine, Ziya Gökalp açısından bir Türkçü-milliyetçi olarak aruzlu-heceli, sade dilli, lirik edâlı, memleket havalı şiirlerle giren Fuat Köprülü, genç yaşında, yine Gökalp'ın teşvikleriyle edebiyat tarihimizin kurucusu; gayretli, kudretli bilgini oldu. Türklük bilgisi (türkoloji) alanındaki arayışları, bu yolda çalışan Batılı bilginleri dahi hayran bıraktı. Heidelberg ve Paris (Sorbonne) üniversiteleri tarafından kendisine “fahrî doktorluk” payesi verildi. Macar İlimler Akademisi, Amerikan Şark Cemiyeti ve benzeri birçok ilim akademisine şeref üyesi seçildi. W. Bartold, Oldenburg, Kraçkovsky gibi zamanın ünlü türkologları, onu daha 1925 te:
“Bu âlimin çalışmaları sayesinde İstanbul’da ilmi bir mektep kuruldu, Köprülüzâde'nin tetkikleri ile Türkiyat ilmi, gerek tarih Ye gerekse lisaniyat itibariyle evvelki vaziyetiyle mukayese edilemeyecek derecede yükselmiştir.” cümleleriyle övüyorlardı.
Kişiliği
Soylu, bilgili, konaklı bir âileden gelen Fuat Bey, kendi kendini yetiştirmiş, Türk büyüklerinin meşhurlarındandır.
İlimde yorulmaz araştırıcı, ciddî görüş, metot sahibi olan Köprülü üstün bir teşkilâtçı, idareci idi de. 1915 te Asâr-ı İslâmiyye ve Milliyye Tedkik Encümeni’ni, 1924 te (hâlâ yaşamakta, gelişmekte olan) Türkiyat Enstitüsü’nü kurdu. Bu kuruluşlara bağlı, dünyaca tanınmış İlmî dergiler çıkardı: Milli Tetebbu’lar Mecmuası (1915) Türkiyat Mecmuası (1924) Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmûası (1931).
Fuat Köprülü Türklük-bilgisi alanında sonsuz tecessüs sahibi idi. Bu yüzden edebiyatla sınırlı kalmayıp, Türk folkloru, Türk hukuku, eski Türk dinleri, Türk iktisat tarihi, İslâm tarih ve felsefesi, başka Türk sanatları üzerinde araştırmalar yapmış; Batı’da, Doğu’da çıkan eserleri izleyip faydalanmış, tenkit etmiş; böylece bir edebiyat tarihçisinin çeşitli kaynaklardan derlediği malzemeyi değerlendirmek zorunda olduğunu göstermiştir. Köprülü, modern hukuk ve iktisat tarihimizin kurulmasında dahi payı olan bilginlerdendir.
İlmi zihniyete bir milletin şerefi gözüyle bakan Köprülü, ilme sığ-mayan “Güneş-Dil Teorisi” gibi bütün dünya dillerinin Türkçeden çıktığını iddia eden safsataları veya bütün medeniyetlerin Ortaasya’dan dağılan Türkler tarafından kurulduğu gibi tutarsız, şoven iddiaları devrinin baskısına rağmen cesaretle reddetmiştir. Bu konularda aşırı gidenlere onun güzel cevabı şudur:
“Türkiye. Avrupa medeniyeti dairesine girmek için, her şeyden evvel ilim sahasında ortaçağ kalıntılarından, İskolastikten kurtulmak mecburiyetindedir.”
Köprülü’nün kudretli bir yanı da mücadeleciliği, doğru ve ilmi olmayanı yıkmaya çalışması, fikirlerini kültür ve İlmî tenkit yoluyla savunmasıdır. Yabancı Türkologların birçok yanlışlarını düzeltmiş olan Köprülü, edebiyat çevresinde ilim dışı iddialarla savaşmış ve bilgi otoritesi kurmaya çalışmıştır. Bu yanını. Prof. Osman Turan’ın cümleleriyle de söyleyelim:
“Fuad Köprülü’nün ilmi tenkidleri çok kudretli okluğu nispette de sert idi. Efradını cami, ağyarını mâni vasıfta tenkidlere uğrayan yerli -yabancı âlimler, onun zekâsı, İlmî görüş ve metodları (silâhları) karşısında ciddî bir mukabelede bulunamaz ve âciz kalırlardı. Bu sayededir ki F. Köprülü, millî tarih hakkında Avrupa’da ve Türkiye’de ileri sürülmüş ve hattâ asırlarca yerleşmiş pek çok yanlış tez ve görüşleri yıkmıştır.
Köprülü’nün tenkidlerine karşı ya susulmuş veya cevaplar zayıf kalmıştır... İyi araştırmadığı meselelere temas ederken ilmi ölçü ve ihtiyatta çok dikkatli davranması da muvaffakiyetleri arasındadır.”


Usûl
Köprülü, bu alanda yaptığını ve yapılması gerekeni Türk Edebiyatı Tarihinde Usûl adlı makalesinde (Bilgi Mecmuası, teşrinisâni 1329. Nu: 1) etraflıca anlatmıştır. Türk Edebiyatındı İlk Mutasavvıflar’ın aşağıya aldığımız “Başlangıç” bölümünde de bu fikirlerin bir özeti görülecektir. Bu usûlle hareket eden Köprülü: “Menşelerinden bugüne gelinceye kadar Türk vicdân-ı edebîsinin ne gibi tezahürlerde bulunduğunu, içtimâi şe’niyette olduğu gibi yahut ona en yakın bir sûrette göstermek” gayesini gütmüştür.
Bu İlmî metot ve amaçla memleketimizde edebi araştırmaları, tezkirecilikten ve hayat hikâyeciliğinden kurtarmış, edebiyatımızı başlangıcından bugüne bir “kül” halinde ele alıp belirli, mantıklı, sosyolojik devirlere ayırmıştır. Milletimizin fikir inanç, hukuk, töre ve dil kaynaklarına inmeğe çalışmış, bunlara sosyoloji ilminin ışığıyla bakmış, Türk edebiyatındaki değişmelerin, çağlara ve dallara ayrılmalarının sebepleri üzerinde durmuştur. Ortaasya ve Anadolu Türk edebiyatları arasında ilişikler kurmuş, bilhassa Selçuklular, Beylikler ve ilk-Osmanlı çağlarına ait araştırmalarında Ahmet Yesevî, Şeyyat Hamza, Ahmet Fakih, Hoca Dehhani gibi o zamana kadar meçhul sanatçıları ortaya çıkarmıştır.
Köprülü, bütün çalışmalarında milliyetçiliği kılavuz edinmiştir. Fakat milliyetçi fikir ve duygular ona yol göstermekle birlikte, tarihi gerçekleri araştırırken ilim objektifliğini elden bırakmamış, iyi kötü hakikatlara millî hissi katmamıştır. Kısacası, Ziya Gökalp’ın arzuladığı gibi bir “tahriş ve tehzip” yapmış yani her taraftan topladığı (yazılı sözlü) yerli-millî malzemeyi, Batı metotlarıyla, Batılı bir âlim kafasıyla inceleyip terkibe bağlamıştır. Nitekim bir Avrupalı bilgin, onun “Şark zihniyetinden” kurtulduğuna fakat “zengin kültürle dolu bir kuvvet kaynağı olan milliyetçiliği terk etmediğine” işaret etmektedir.


Uslûp
Fuat Köprülü, Türk edebiyatı araştırmalarında, Ziya Gökalp’ın fikir alanında yaptığı gibi ilim dili’ni kuran adamdır. Sanatlı, mecazlı, ilhamlı; savruk değil; her kelimesi yerine konulmuş, mantığa bağlı bir cümle kuruluşu getirmiştir. Bol terimlerle dolu uzun cümleleri, kolay anlaşılır bir açıklık ve ciddilik taşır. Eser ve makalelerinin bir kısmım Fransızca yazması, Fransız ilim üslûbunu Türkçeye de uygulaması sonucunu vermiş olabilir. Nitekim C. İ. Huart, onun bir eseri hakkında: “Türkçe” yazılmış fakat Fransızca düşünülmüştür” hükmünü vermektedir.


Fikirleri
Millî kültür hâzinemizi, derin bilgisiyle elden geçirmiş, Türk düşüncesini başlıca estetik, felsefî, edebî verimleriyle incelemiş olan Fuat Köprülü, bu kültüre gönlü ve kafasıyla bağlı bir milliyetçidir. Zaten onun bildiklerini bilip de milliyetçi olmamak kabil değildir. Türklüğün geçmişine ve sanatına duyduğu hayranlık onu devimsi araştırmalara sürüklemiş, arayıp buldukları ise büsbütün milliyetçi yapmıştır. Kendisi de bu görüşleri yer yer ifade eder:
“Tarihlerini iyi bilmeyen milletler, hiçbir zaman büyük bir istikbâl yaratamazlar.”
“Yeryüzünde mazisine bizim kadar bigâne hiçbir millet yoktur ve hakiki manasıyla tarihin memleketimizde inkişaf etmemesidir ki bir taraftan mâziye ait her şeyde kutsiyet gören vakanüvis zihniyetinde mürtecileri diğer taraftan da mazisini istihfaf illetine tutulmuş züppeleri yetiştiriyor.”

“Maziden mahrum milletler, istikbâle kuvvetle yürüyebilmek ve medeniyet âleminde kendilerine bir mevki tayin edebilmek için hiç yoktan bir mazi icadına çalışırken, bizim gibi çok zengin, şanlı bir maziye malik bir milletin, mazisine karşı nihayetsiz bir ısrarla göz yumması ne büyük bir nankörlüktür.”
Eserleri
Fuat Köprülü, büyük makaleler, broşür veya kitaplar halinde 400 ü aşkın eser meydana getirmiştir. Bunlar arasında Nasrettin Hoca (1918 Hoca’nın fıkralarını ilk defa nazma çeken F. Köprülü’dür.) da vardır. Edebiyat Tarihiyle ilgili kitap halinde çıkmış eserleri:


Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1918, 1966) Türk Edebiyatı Tarihi (I, II 1920-1921) Türkiye Tarihi (1923) Bugünkü Edebiyat (1924) Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926) Millî Edebiyat Cereyanının tik Mübeşşirleri ve Divan-ı Türki-i Basit (1928) Divan Edebiyatı Antolojisi (1932-1934) Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934) Türk Saz pirleri (cilt II. ve cilt III. 1940 ta, cilt I. ve öteki iki cilt 1962) Osmanlı Devletinin Kuruluşu (1959) Edebiyat Araştırmaları (1966).

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi