Cahit Zarifoğlu şiir örnekleri
YEDİ GÜZEL ADAM IV
yedi adam
biri bir gün bir belâ gördü
gereğini belledi
yalvarsa evleri harap kadınlar
ve ağlayan birkaç çocuk
kamalar salınsa kamına
ayrılmaz belâlı yanından
Haberime kulak asmayıp
– Duymadık-
Demeyiniz kardeşlerim
Ülkem bugün
Yariyle buluşmuş gizlilerde
Tepeden tırnağa yeni yıkanmış
Ve örtüler içinde
Göz kapaklan kale kapılan
Gibi örtülü
Yassı gözü kabarık alınlı
Kalbine ve beline zengin
Düzgün bedenli, bol saçlı erkekler gibi
ÜLKEM
Tepeden eteğe yıkanmak için
Aşıdan sonra paklanan
Ovalara yayılmış kadınlar
Evi uçsuz bir yol gibi bekleyen
Yavruya verilecek süt gibi
En sıcak yerinde bekleten
O kadınlar gibi ülkem
Yürürüm bayırlarda
Gücüm ne merkezde tartmak için
Kulak verir Dinlerim ağacı
Geçerken beton döşeli, apartman kaykılı toprakta
Sesim nasıl etkili yoklamak için
Durdurur sorarım kentliyi
Ne haber, böyle
Nereye?
Belâ üreten elim
Nasıl davranır belâlar içinde
Sınamak için
Uzanır okşarım saçlarını ey yârim
Bakarım hoyrat ve âşık ellerime
Bir gün sapsan kesildim
Öyle bir tabiat vardı ki gövdemde
İnsanları görmezdim bile yanımdan
Bir hava bulutu gibi geçerlerdi.
İÇİMDEN
Gidip dağlara
Kafa tutmak gelirdi
Bir gün ben
İri ve kaslı gövdem
Sapsarı kesildim
Hali harap bir ev çıktı önüme
Gözleri öyle açtı ki yüzüme ve ağlamış
Sonra söyleştik
Bu bir nöbet devriydi kardeşlerim
Bizimle aşkta olanların
Eline su döksünler
Çadırlarının önüne o küçücük
Kilimleri sersinler
(Yedi Güzel Adam)
SEMPATİ
Kuşlar uçarlar, uçarlar İnsanlar vardı sanır
Toprak dünyası döner oysa/dönen de
Gagalarının önüne getirir yuvalarını onların
Kuytular sularını yükseltir
Çöllerden sızıp gelen geyik ağızlarına
Her nasib için ayrı ayrı
Rahmet şekillenir.
(Menziller)
KORKU ve YAKARIŞ’tan
Yüklenip geliyor gökyüzü evimizden yeryüzümüze
Dilimize onur veren kelime.
Güzel ticaret ettik
Çölü okuyabiliyoruz, deveyi
çözebiliyoruz
Bana giysi verdin
Beni doyurdun
Böyle biliyorum doymayı
Ve sayıyorum kimse yok
Öyle böyle bir doğa
Yalnız beni götürüyor kıyamete
(Korku ve Yakarış)
BAZI ÖZLEMLER
Dağlara vardık.
Her birimizin elinde gözleri ışık saçan birer deve
Vardık ovalara düşmüş onurlarını iade ettik
Sandık Dervişlerin
Modem salonlar koltuk takımları büfeler
Baş köşede sadece bakılan bir şamdan gümüş bir sürmedenlik
Düşündük ayaklara, düşmüş kıymetlerini iade ettik.
Sandık
Anne çehizlerinin
Sevgililer kapadı toprağını
Çocuklar ne kadar hırçın
Alışverişten dönüyorlar geceleri
Babalar gözlerini dikmiş sanki kutsuyorlar şişelen
Hepsi bir tek haftada değişebilir:
Dağa gerçek bir gezi
Ellerde yekpare bir deve sakin tabii renkte gözleri
Dervişlik kılık kıyafetten ayrılalı beri
Kim bilirse ki alıp verilen soluklar yalnız değil
Herşey bir tek haftada
Başla deyince başlayabilir
Evler eşyaları atıp insanları çağırabilir
Bir bakarsın ki kadınlar gizlice hafifçe sürmeli gözleri
Sevgililer yayar topraklarını
Delikanlılarda
Boyunlara kadar kızartan damarların
Açılır ilmikleri
Bir vakit diye anlatılır o zaman
Dağ ve şehir diye bölünmüştü insan
O dar buran gavur giysiler
İçlerinde kopralar göğüsleri sıkılıp duran
Ayaklar cepler kafanın içi elin edip tuttuğu bir mezbele
Bir tek kalp temizce ve sinmiş
Taşırdı kamburu taşırdı kamburu
Bir vakit gelse de acıyla
Hatırlansa zor bela/ anlatılsa
(Korku ve Yakarış)
SNOPS
Hırsından ağlıyor sahilde kayalar
Şu ceset dünden beri
Sallanıp duruyor sularda
Sahilde kayalar Lodos şiddet
Bir hatırlatmayla dövüyor karnını
Değil kumsallara
Güneş altında köpükler yaladıkça
Bir ince tabaka parlak ıslak
Nemli
Hayvansal çağrılarla ürpertici
Kumsalda değil
Şehrin
Kalabalık vapurları geliyor bu iskeleye
İşte şurada o kayalıklar
Korkunç martılar kirli siyah ve yapışık
Kirli ve herşey var suda
Yıkılan bir dünyadan kopmuş
Şurada bir kalas parçası olacak
Dünden beri
Hantal
İşe yaramaz mı
Kopmuş mu can damarından
Unutulmuş mu
Atılmış değil olamaz da
Sırtüstü yatmış bir kadın göbeğinin üstünde oğlu
Hoplatıp oynatıyor
Hırsından ağlarken sahilde kayalar
Kuvvetli bir baş ağrısı gibi
Bir ceset bıraktı sahile dalgalar
(Korku ve Yakarış)
İki Ağıt
Mavera’nın “Cahit Zarifoğlu özel sayısı” olan Eylül 1987,129. sayısında, yeni ölen bu arkadaşları ve üstatları üzerine yazılmış çok güzel ağıtlar vardır.
Cumali Ünaldı’nın, Mustafa Özçelik’in, Mehmet Atilla Maraş’ın, Osman Sarı’nın, Şeyhmus Özdağlı’nın, Mustafa Aydoğan’ın, Nurettin Albayrak’ın, Avni Doğan’ın, Ziya Aktaş’ın, Seyfeddin Ünlü’nün, Macit Er’in, Alâeddin Soykan’ın, Mevlüt Ceylan’ın (İngilizce) Recep Garip’in, Nevzat Nevruz’un ustalık ve içtenlikle yazdıkları bu ağıtlardan yalnız ikisini buraya alabiliyorum:
“Ol Zarif Şuara’dan”
Ulaştı menzillere bir ins-i vahit geldi gitti
Tenha kaldık orada yalnız bir ahit geldi gitti
Nice yaşlı çocuklar suskun kaldı, gözlen yaşlı
Elleri kalem tutan bir can muvahhit geldi gitti
Korku ve yakarış bize has, artmakta umudumuz
Yaşanmak için savaşa çok mücahit geldi gitti
Bir değirmendir bu dünya öğütür ahir zamanı
Ki bu mekâna bir gül yüzlü o zahit geldi gitti
Anlaşılmaz bilindi, çözüldü anlaşıldı sonunda
Kitaplarla bu çağda dost bir şahit geldi gitti
Yazılsın şu dünyanın şiir haritasına adın,
zarif şuara’dan bir Cahit geldi gitti
Cahit Zarifoğlu
(Mehmet Atilla Maraş)
KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL
İLGİLİ İÇERİK
DÖRT KUTSAL KELİME - CAHİT ZARİFOĞLU
KALBİYLE SÖYLEŞEN - CAHİT ZARİFOĞLU
NEREDE BULABİLSEM SENİ -CAHİT ZARİFOĞLU
İŞARET ÇOCUKLARI - CAHİT ZARİFOĞLU
SEN KUŞ OLUR GİDERSİN BİR TRENLE-CAHİT ZARİFOĞLU
ZAMANA YAY GERİP OK ATMAK - CAHİT ZARİFOĞLU
- << Önceki
- Sonraki