Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SABAHATTİN KUDRET AKSAL HAYATI ve ESERLERİ

"Adam oturmuş denize karşı
Elinde oltası yıldız tutar
Çeker çıkarır bir bir geceden
Çeker çıkarır tadına bakar
Ardında ışık içinde çarşı."

Şair, öykücü, oyun yazarı (1920 — 1993). İstanbul'da doğdu. Orta­öğrenimini Işık Lisesinde (1937), yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde tamamladı (1943). Öğretmenlik, memurluk, müfettişlik, İstanbul Be­lediyesinde yazı işleri ve şehir tiyatroları müdürlüğü yaptı. İlk şiirleriyle yeni edebiyat hareketinin öncü dergileri Hamle, İnsan, Oluş, Varlık'ta görünen Aksal, bu döneminde yer yer günlük yaşamının çeşitli izlenimlerini yansıtma eğilimi duydu. Yer yer de ölçü ve uyağa bağlı kaldığı kuruluşlarda düşün­cenin ağır bastığı temalar işledi. Şarkılı Kahve'den (1944) son­ra, giderek, «bir anlamda gizemci bir görüşle insanı, evreni ve doğayı çözümleme» (Eray Canberk) kaygısı taşıyan şiirler yazdı, öykü ve oyunlarında «psikolojik öğeler» (Behçet Necatigil) önde göründü.

İlk şiirlerim I938 yılında Varlık ve İnsan dergilerinde çıktı. Öykü ve şiiri, "bir düşünceyi, bir duyguyu en güçlü biçimi ile veren sanat" olarak tanımlayan Sabahattin Kudret, ilk şiirlerinde Garip akımının etkisinde, gündelik yaşamın bireysel sevinç ve umutlarını dile getirdi. 1960 yılından sonra, bir ölçüde gizemci, insanın, evrenin ve zamanın sorgulandığı, genellikle ölçülü ve uyaklı şiirler yazdı. Öykü ve oyunlarında ise psikolojik öğeleri ve biçim arayışlarını öne çıkardı; "küçük insan"ların yaşamlarını, aile bireyleri arasındaki çatışma konularını işledi.

Şiir, öykü ve oyunlarının yanısıra Baudelaire ve Eluard'dan şiir çevirileri de bulunan şair, 19 Nisan 1993 tarihinde İstanbul'da yaşama veda etti ve Karacaahmet mezarlığına defnedildi.

ESERLERİ:

Şiirler:

    Şarkılı Kahve (1944),
    Gün Işığı (1953),
    Duru Gök (1958),
    Bir Sabah Uyanmak (1962),
    Elinle (1962),
    Eşik (1970),
    Çizgi (1976),
    Şiirler (Bütün kitapları, 1979, Yeditepe Şiir Armağanı, 1980),
    Zamanlar (1982).
    Paul Eluard'dan yaptığı şiir çevirileri Ağızda Bir sevi (1964).

Öykü Kitapları:

    Gazoz Ağacı (1954), (1954 Sait Faik Ödülü'nü Haldun Taner'le bö­lüştü),
    Yaralı Hayvan (1956), (1957 TDK Sanat Armağanı).

Oyunları:

    Evin Üstündeki Bulut (1948),
    Şarkıcı (1950),
    Bir Odada Üç Ayna (1956),
    Tersine Dönen Şemsiye (1958),
    Kahve­de Şenlik Var (1965), (1965-66 Ankara Sanat Sevenler Derne­ği En İyi Oyun Yazarı Ödülü),
    Kral Üşümesi (1969),
    Sonsuzluk Kitabevi ya da Kuyruklu Yıldız (1969),
    Bay Hiç (1969)

Dene­me:

    Geçmişle Gelecek (1978).

Çeviri:
Ağızda Bir Sevi (1991, Paul Eluard)
Çeviri Şiirler - Baudelaire/Eluard (1991)

ÖDÜLLERİ:

1955 - Sait Faik Hikâye Armağanı
(Gazoz Ağacı, Haldun Taner’le birlikte)
1957 - Türk Dil Kurumu Sanat Armağanı (Yaralı Hayvan)
1966 - Ankara Sanatsevenler Derneği En İyi Oyun Yazarı Ödülü
(Kahvede Şenlik Var)
1980 - Yeditepe Şiir Armağan
1981 - Avni Dilligil Tiyatro Ödülü
1985 - Enka Öykü Ödülü
1990 - Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü


SABAHATTİN KUDRET AKSAL-YUSUF ÇOTUK SÖKEN

Cumhuriyet dönemi Türk yazını, şiir, öykü, oyun gibi türlerde yeniliklerle zenginleşmesine katkıda bulunan bir sanatçısını, Sabahattin Kudret Aksal’ı birkaç hafta önce yitirdi.

Yaşamı:

Sabahattin Kudret Aksal, 25 Nisan 1336’da (1920 ) İstanbul’da doğmuştur. Işık Lisesi’ni (1937) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten (1943) sonra İstanbul’un çeşidi öğretim kurumlarında felsefe öğretmenliği, Çalışma Bakanlığı’nda iş müfettişliği (1949), İstanbul Belediyesi müfettişliği (1951), Belediye Konservatuvarı (1959) ve Şehir Tiyatroları Müdürlüğü (1961) gibi görevlerde bulundu. Belediye Konservatuvarı’ndaki estetik ve psikoloji öğretmenliğinden emekli oldu (1977). 19 Nisan 1993’te İstanbul’da öldü. Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Yapıtları:

Şiirleri: Şarkılı Kahve (1944), Gün Işığı (1953), Duru Gök (1958), Bir Sabah Uyanmak (Şarkılı Kahve ve Gün Işığı bir arada, 1962), Elinle (1962), Eşik (1970), Çizgi (1976), Şiirler (hemen bütün şiirleri birarada 1979; 1980 Yeditepe Şiir Armağanı), Zamanlar (1982), Bir Zaman Düşü (1984), Şiirler (ikinci kez bütün şiirleri birarada, 1980), Buluşma (1990; Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü), Çeviri Şiirler (1991).

Öyküleri: Gazoz Ağdacı (1954; 1955 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı Haldun Taner’ in On İkiye Bir Var adlı öykü kitabıyla paylaştı), Yaralı Hayvan (1956; 1957 Türk Dil Kurumu Sanat Ödülü). Ayrıca 1985’te de “Vav’lar” adlı öyküsüyle ENKA Öykü Ödülü’nü kazandı.

Oyunları: Evin Üstündeki Bulut (oynanışı 1948), Şakacı (oynanışı 1950, basılışı 1952), Bir Odada Üç Ayna (1956), Tersine Dönen Şemsiye (oynanışı 1958, basılışı 1958), Kahvede Şenlik Var (oynanışı 1965, basılışı 1966, Ankara Sanat Sevenler Derneği En İyi Oyun Yazarı Ödülü 1974), Kral Üşümesi (oynanışı 1969, basılışı 1970), Sonsuzluk Kitabevi ya da Kuyruklu Yıldız (oynanışı 1969, basılışı 1981), Bay Hiç (1969), Önemli Adam (1983), Bay Hiç - Sonsuzluk Kitabevi (1991) 1981 (Kahvede Şenlik Var) ve 1988’de (Önemli Adam) Avni Dilligil Tiyatro Ödülü’nü aldı. 1990’da kendisine TC Kültür Bakanlığı Tiyatro Onur Ödülü verildi.

Denemeleri: Geçmişle Gelecek (1978).


Şiir Anlayışı ve Şiirleri:


Sabahattin Kudret Aksal, ürün verdiği hemen her yazınsal türde yetkinliğe ulaşma çabası gütmüştür. Kimileyin özün, kimileyin biçimin ağır bastığı şiirlerinde deyişin (dilin kullanımının) belirleyiciliğinde dokusu sağlam, kuşatıcı bir yapı (şiirsel yapı) oluşturmak istemiş, bunda da başarılı olmuştur.

Sabahattin Kudret Aksal’a göre şiir “büyülü matematik”tir, diğer deyişle şiir "büyü ve matematik kavramlarının bir bileşkesi"dir. Büyü en geniş anlamda sözün gücünü, matematik de düzeni simgelemektedir, onun anlayışında. O, “sözsel bir karmaşadan sözsel bir dizgeye ulaşma” amacında görür şiiri. Yazmsal türlerin her biri önce dilde vardır, dille var olur: ozan yazar “nesneler evrenine dille ulaşır, tatlarını onları imleyen sözcüklerden alır.” Bu bakımdan Sabahattin Kudret Aksal da dilin nesneler evrenini yeniden kurmasının çok iyi farkındadır. Hep bir arayış içinde olması; evrende olup bitenlere ilişkin izlenimleri derlemeye, onları dile dönüştürmeye çalışmasından çok iyi anlaşılmaktadır.

Sabahattin Kudret’in şiiri, sınırları, gökyüzü altındaki evrenle belirlenmiş, odağına insanı alan, yaşanılan dünyanın varlığını simgesel olarak kuşatan bir şiirdir. Bir büyük şiiri, değişik izleklerle değişik zaman dilimlerinde dengeli, uyumlu, sınırlı, kendi kendini üreten, ama her biri birbirine eklemlenebilen bir şiiri yazmıştır o. Bu da hiçbir zaman kısırlık, tekillik anlamına gelmez. Tersine onun şiirde gözetmek istediği uyumu ve tutarlılığı kanıtlar.

Sabahattin Kudret Aksal’ın yarım yüzyılı biraz geçen şiir yaşamı, hemen pek çok ozanda görüldüğü gibi kimi etkilenmelerle (özellikle Orhan Veli ve Cahit Sıtkı’dan) başlamıştır. Günlük yaşama bilinçlice bakan ozanımız, derleyip unutmaya bıraktığı izlenimlerini şiirleştirmekte ustadır. Bunlar kendisinden başlayıp (kaygılar, yüreğindeki tatsızlıklar vd) insanların acıklı durumuna doğru yayılım gösterir. Yaşamın “sür-git yanlış oluşu” yönündeki algılaması onun şiirinde “yalnızlık” ve buna bağlı olarak “sakin yaşama isteği”, “gemiye binip düşsel bir evrene gitme” izlekleriyle iç içe kılar. Yalnızlığına okurunu ortak etmek ister. Yalnızlığını en güzel veren kavram ise “gece”dir. (Mutluluk onun şiirlerinde “güneş” ile simgelenmiştir.)

Sabahattin Kudret Aksal, şiirlerinin hep bir “dilsel yapı” kurmak olduğunu söyler. Kimi zaman “us dışı söz dizimleriyle de yaratılan dilsel yapı”nın şiir olabileceğini ileri sürer. Bu yapının içeriğinde “zaman”ın özel bir yeri ve anlamı olmalıdır: Değil mi ki zaman “geçmişle gelecek arasında bir akıştır” öyleyse insan da bu sürekli akışta “yaşayıp ölmekle tutsak”tır. Ona göre “zaman, bilinmez olduğunca trajik bir olgudur da.” Evreni ve doğayı bir bakış açısıyla yorumlayan şairimiz son çözümlemede sonsuzlukla doğayı özleştirir.

Sabahattin Kudret Aksal’ın şiirlerinde görsel imgelerin ağırlıklı yer tutması nedensiz değildir. Çünkü o bu evrenin, bu evrende yaşadığının bilincindedir ve görsel duyarlığı şiirsel coşkuya dönüştürme ustalığını göstermiştir.

Özetle, onun şiiri zengin çağrışımlar uyandırırken farklı biçimlerde alımlanabilen, imgecilikten simgeciliğe uzanan, dize-uyum-sınırlılık-içerik-ses gibi birimlerle oluşturulan dilsel yapıyı geleneksel ses olarak zamana sunan, bir şiir birikimidir.

Öyküleri, Oyunları ve Denemeleri:


Sabahattin Kudret Aksal’ın ilgi duyduğu ve kalıcı yapıtlar verdiği türler arasında öykü ve oyun da vardır: “Önce şiir yazdım. O yıl şiirle geçti. Öykü, oyun, deneme geldi. Hangi türde yazmaktaysam o süreçte en büyük ilgiyi o türe duydum. Duymasam yazmazdım.... Şu da var: Şiir de yazsam öykü de oyun da hep 'dil'i yazmak istiyordum.” Şiirlerinde dilin kullanımıyla sağlamaya çalıştığı büyüyü, öykü ve oyunlarıyla da yakalamayı amaçlamıştır. Öykülerinde de ortalama insanın günlük yaşamındaki anlık mutluluklarını, yaşama sevincini (tıpkı ilk dönem şiirlerinde olduğu gibi) ayrıntı zenginliğini ihmal etmeden düşsel bir yaşamın temeli olarak işlemiştir.

Oyunu şiirden ayırmayan Sabahattin Kudret Aksal, oyunun da tıpkı şiir gibi bir izdüşümü (“Şiir ne yargılar ne açıklar, sadece bir izdüşümü saptar, okura o izdüşümü vermek ister...”) olduğunu ileri sürer. Tersine Dönen Şemsiye evli bir şair ile bir genç kız arasındaki farklı biçimlerde değerlendirilen bir gönül macerasını; Kahvede Şenlik Var, soyut bir çevrede bir pazarlık konusuna dönüştürülen evliliği anlatır. Kral Üşümesi’nde ise tek sesliliğe koşullanmış bir yönetim biçiminde halkıyla bir türlü ilişki kuramayan bir kralın geçirdiği ruhsal bunalımlar “üşüme” simgesiyle yansıtılmıştır. Özellikle şu belirtilebilir: Onun oyunlarının hemen her birinde içinde bulunduğu/içine düştüğü açmazlardan (insani bağlamlarda, insan açısından) kurtulmanın yolunu arayan insan tipleri canlandırılmıştır.

Bir felsefeci olan Sabahattin Kudret Aksal’ın “deneme’yi ihmal etmesi herhalde düşünülemezdi. Denemeyi “düşüncenin geliştirilmesi, saptanması” olarak tanımlayan S. K. Aksal, tek deneme (deneme ve eleştiri demek daha doğru olur kanısındayım) kitabı olan Geçmişle Gelecek’te (1978) felsefi bakışını, sanat anlayışını, tiyatro üzerine düşüncelerini, izlediği kimi oyunlarla ilgili izlenim ve değerlendirmelerini, ilgilendiği şairler hakkındaki kimi saptamalarını sergilemek fırsatını bulmuştur.

Özetle, Sabahattin Kudret Aksal, zamanının ve emeğinin çoğunu şiire adamış, şiirlerinde belirli bir beğeni düzeyini hep gözetmiş, evrene ilişkin görsel izlenimleri düşsel yaşama dönüştüren; öykü ve oyunlarıyla orta sınıf insanının mutluluk arayışını, dramatik içsel yaşamıyla sergileyen; denemeleriyle de “ders vermeden bilinç uyandırma”ya çalışan çok yönlü bir sanatçımızdır. Ayrıca gündelik tartışma ve çekişmelerin hemen hep dışında kalma tavrı, reklamdan uzak, kendi çevresi ve sanatıyla iç içe yaşaması onun saygı duyulacak özellikleri arasında anılabilir.

Bir açıklama: Buradaki kimi alıntıların kaynaklarını Gösteri Dergisi’nde yayımlanan “Maviyi Arayan Ozan ya da Şiirde Büyü ve Matematik” (Ocak 1991, sayı 122, sayfa: 10-12) başlıklı yazımda bulabilirsiniz. Şiirleriyle ilgili değerlendirmelerimin kanıtı da onun yapıtlarında görülebilir. Bu yazı, onun yapıtlarının okunmasına okuyucuyu yönlendirmekten başka bir amaç taşımamaktadır. / Y.Ç.

YUSUF ÇOTUK SÖKEN

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

SABAHATTİN KUDRET AKSAL ŞİİRLERİ

SABAHATTİN KUDRET AKSAL KİMDİR?

SABAHATTİN KUDRET AKSAL HAYATI VE ESERLERİ